Berlin saldırısının anatomisi
Saldırı potansiyeli olan en az 549 radikal İslamcı Almanya sınırları içerisinde. Kamuoyunun beklentisi İslami kurum ve kuruluşlarla ilgili daha derinlikli araştırma yapılması yönünde.
KÖLN- Federal Almanya Kriminal Dairesi'nin (Bundeskriminal Amt) kamuoyu ile paylaştığı bilgilere göre Almanya'da 549 radikal İslamcı "tehlike arz edebilecek" kişi var. Bu sayıya tespit edilememiş olanlarda dahil olabilir. Tunuslu Anis Amri'de bunlardan biriydi. Hikayesi tanıdık: Fakir bir ailenin çocuğu. Almanya basınına yansıyanlardan anlıyoruz ki, kabına sığmayan, arayışları olan bir genç. Liseyi bitirmemiş, kimi yasa dışı olaylara karışmış Tunus'ta. Aile ile yapılan röpörtajlardan, ailesinin dindar olmadığı görülüyor. Avrupa'ya gelişinin sebepleri, hem Tunus'ta işlediği bir suçtan, hem de yoksulluktan kaçmak. İlk durağı İtalya olmuş. Orada okula da başlamış, fakat kimi protesto olaylarına karışınca ve bu protestolar esnasında, gittiği okulu ateşe verenler arasında bulununca, dört yıl hapis cezası vermiş İtalya mahkemesi. Bu cezayı Palermo hapishanesinde geçirirken radikal İslamcılarla tanışmış. Tunus basınına Anis'in abisinin verdiği röportajda kardeşinin bu hapishanede radikalleştiğini ifade etmiş. Bir not düşmek gerekirse Palermo cezaevinin göçmen Arap gençleri için radikalleşme yeri olduğu, bunun da İtalya için bir problem oluşturduğu uzun zamandır biliniyor.
Sonra İsviçre üzerinden Amri Almanya'ya gelmiş. Almanya Federal Göçmen ve Sığınmacılar Dairesi (Bundesamt für Migration und Flüchtlinge)'den yapılan açıklama Anis Amri'nin parmak izine kayıtlı beş farklı kimlik olduğu yönünde. Kuzey Ren Vesfalya eyaleti İstihbarat Dairesi Armi'nin Almanya'ya gelir gelmez çok hızlı bir şekilde selefi gruplarına karıştığını belirtti . Bayerische Rundfunk televizyonunun haberine göre, Mart 2016'dan beri Armi'nin ismi tehlikeliler listesinde yer alıyormuş. 2016'nın nisan ayında göçmenlik başvurusu rededilmiş. Süddeutsche Zeitung'un haberine göre, bundan bir ay sonra da Amri, eyalet polisinin güvendiği bir kişiden, onun "silahlı eylem yapabileceğini" öğreniyor. Bunun üzerine Kuzey Ren Vesfalya emniyeti, Amri hakkında "devlet güvenliğini tehdit edici, şiddet eylemi hazırlığında" olduğu gerekçesi ile dava açmış. Olayın buradan sonrası ise soru işaretleri ile dolu: Armi Berlin'e yerleşiyor, davayı Kuzey Ren Vesfalya emniyeti Berlin'e devrediyor, Berlin savcılığı Armi'yi aylarca takip ettiriyor. Güvenlik güçleri Armi'nin ne kadar radikal ve mobil olduğunu anlamaya çalışırken, nasıl oluyorsa oluyor, ta ki Berlin'deki Noel pazarı saldırısına kadar izini kaybettiriyor. Almanya kamuoyu yaşanılan saldırının şokunu atlatmaya çalışırken, bir taraftan da bu güvenlik skandalını anlamaya çalışıyor...
Tüm bu bilinmezliklerle dolu saldırı ancak Amri yakalanınca anlaşılacaktı, fakat İtalyan polisi tarafından vurulunca tüm cevaplar da onunla birlikte öldü.
Anis Amri'nin Almanya'da veya Avrupa'da kimlerle ilişkisinin olduğu, saldırının arkasındaki motivasyonu gibi soruların cevaplarını bulmak Alman güvenlik makamlarının işi. Kamuoyunun bildiği tek şey, saldırıyı İŞİD'in üstlenmiş olduğu.
Berlin saldırısının Almanya'da siyasal ve toplumsal sonuçları olacak. İlk olarak farklı kesimlerce farklı sebeplerden önceden de eleştirilen Merkel'in "Sığınmacılar Hoşgeldiniz!" (Flüchtlinge Willkommen) politikası, daha yüksek frekanstan eleştirilmeye başlandı. Merkel'in partisi Hristiyan Demokratlar'ın (CDU) kardeş partisi olan Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) başından beri karşı olduğu, ama uzun zamandır sessiz kalmayı tercih ettiği Merkel'in göçmen politikasını sert şekilde eleştirmeye başladı. Frankfurter Allgemeine'den Anna-Lena Ripperger'in 21 aralıkta yazmış olduğu yazısına göre, CSU'nun Dışişleri ve Güvenlik'ten sorumlu politikacısı Florian Hahn, ülke iç güvenliğinde ordunun da polise destek olması için, yasa değişikliği teklifi verdiğini ve bu teklife hem muhalefetin hem de hükümetin olumlu baktığını yazdı. Alınacak önlemler bununla da sınırlı kalmayacak: Polis sayısını arttırmak, daha fazla güvenlik kamerası yerleştirmek ve elbette interneti daha çok takibe almak gibi güvenlik önlemleri üzerinde konuşuluyor. Ayrıca Almanya dışında AB için de yeni önlemler oluşturulacak. Buna bağlı olarak Brüksel'de AB'nin kişi ve kimlik bilgileri arama bilgi bankası olan SIS'in (Schengener Informationssystem) genişletilmesi ve herhangi bir sınırlandırma olmaksızın Avrupa polisinin (Europol) hizmetine direk verilmesi teklif edildi. Oysa sorun güvenlik önlemlerinin arttırılmasıyla çözülecek kadar basit değil hukuksal, bürokratik ve kültürel birçok yönü var. Mesela titiz ve çok aşamalı çalışan ağır Alman bürokrasisi için bir anda bu kadar çok mültecinin gelmesi ve sisteme geçirilmesi başlı başına bir sorundu ve hâlâ sorun.
Detaylı araştırılması gereken bir başka konu da Almanya'daki camilerin işlevi. Almanya demokrasisi için inanç özgürlüğü önemli ve doğru olan da bu yaklaşım, fakat bir taraftan da çok uzun zamandır burada camilerin siyasi amaçla kullanıldığı bir gerçek. Alman istihbaratının verdiği bilgiden görülüyor ki Anis Amri Berlin'de Moabit semtinde "Fussilet 33" isimli dernek-camiye gidiyormuş. İstihbarat bu derneğin radikal İslamlaşma yeri olduğunu hatta burada İŞİD'i Suriye savaşında desteklemek için hem İslami derslerle insan yetiştirildiğini, hem de maddi kaynak sağlandığını rapor etmiş. Burası Almanya'daki birçok cami gibi "gençlik ve aile danışma merkezi ve evlilik işleri" adı altında hizmet veriyor. Berlin haberalma teşkilatının bilgisi en çok Türkler'in ve Kafkasya'lıların burada radikalleşerek İŞİD'e katıldıkları yönünde. Daha da ilginci kendisine "evlilik emiri" unvanı vermiş olan dernek yöneticisi İsmet D. adlı kişi ile yine dernekten başka biri hakkında 2016 ocak ayında 2013-2014 arası Suriye'deki cihadcı grup olan Dschunud Al Scham'a maddi, teknik ve organizasyon desteği sundukları iddasıyla Berlin temyiz mahkemesinde (Kammergericht) dava açılmış. İsmet D.'nin grubuna bağlı Murat S. ise "devletin birliğini yok etmeye teşebbüs" suçundan 4 yıl hüküm giymiş. Caminin imamı Gahizmuard A. da önceden tutuklanmış (Kaynak: Frankfurter Allgemeine 23.12.2016). Dağıstanlı olan imamın iltica başvurusu rededilmiş, ama ülkesinde Rusya'nın takip ettiği gerekçesiyle, Dağıstan'a da geri gönderilememiş: Tıpkı Anis Amri gibi sadece Almanya'da bulunmasına izin verilmiş (Alman yasalarınca "Duldung" (insani sebeplerle geldikleri ülkeye geri gönderilemeyen kişilere Almanya'da bulunmasına "müsamaha" gösterilmesi) statüsü verilmiş (Kaynak: Tagesspiegel).
Bu cami-derneğin tüm illegal çalışmaları rapor edilmiş ve selefi gruplarla ilişkide olduğu biliniyormuş. Berlin eyaleti İçişleri Bakanlığından ayrılmış olan Hristiyan Demokrat (CDU) eski bakan Frank Henkel'in masasında dernek Fussilet 33'ün kapatılma dosyası uzun zamandır duruyormuş. 8 Aralık'ta eyalet seçimleri sonrası görevi sosyal demokrat partili (SPD) Andreas Geisel devraldı. Berlin eyaleti İçişleri Bakanı adına açıklama yapan hükümet sözcüsü Tom Schreiber, bürokrasinin ağır işlemesi ve personel eksikliği nedeniyle buranın kapatılamadığını ifade etti (Kaynak: dpa).
Yazının başında belirttiğim gibi saldırı potansiyeli olan radikal İslamcı 549 kişi Almanya sınırları içerisinde. Federal Almanya Kriminal Dairesi bu sayının yarısının Suriye ve Irak savaşlarına katıldığını ve çoğunun geri geldiğini tahmin ediyor. Ama özgürce seyahat edebildiklerinden yerlerini tam olarak Amri'nin durumunda olduğu gibi tespit edemediklerini de ayrıca belirtiyor.
Almanya'da cihadcı grupların daha da mobilize olacakları ve daha da aktif hale gelecekleri artık bir tahmin olmanın ötesine geçti. Kamuoyunun beklentisi önümüzdeki süreçte burada bulunan İslami kurum ve kuruluşlarla ilgili daha derinlikli araştırmaların yapılması yönünde.