HRW: Demagog tek adamlar bağnazlığı ve ayırımcılığı körüklüyor
New York merkezli uluslararası sivil toplum kuruluşu 2017 Dünya Raporunu yayımladı. Örgüte göre popülist tiranların yükselişi insan haklarını tehdit ediyor.
DUVAR- İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), 2017 Dünya Raporunun yayınlanması vesilesiyle yaptığı açıklamada, "ABD'de ve Avrupa'da popülist liderlerin yükselişinin temel hakların korunmasını tehdit ettiğini ve hak ihlalleri yapan tüm otokratları cesaretlendirdiğini" belirtti. Donald Trump'ın, nefreti ve hoşgörüsüzlüğü köpürten bir seçim kampanyasının ardından başkan seçilmesi ve Avrupa'da evrensel hakları reddeden siyasi partilerin etkisinin artışı, insan hakları sistemini risk altına sokuyor.
HRW'ye göre Rusya, Türkiye, Filipinler ve Çin'de güçlü 'tek adam' liderler, refahın ve güvenliğin güvencesi olarak, hesap verebilen yönetim ve hukukun üstünlüğü gibi ilkeler yerine kendi otoritelerini ikame etti ve bu eğilimler, hukuki standartları karalayan ve gerçekçi analizlere dudak büken propaganda operasyonlarından da cesaret alarak, insanlık onurunu, hoşgörüyü ve eşitliği özendiren yasalara ve kurumlara doğrudan meydan okuyor.
Örgüt, bu sene 27. defa yayınlanan 687 sayfalık Dünya Raporunda, 90'dan fazla ülkenin insan hakları alanındaki uygulamalarını gözden geçiriyor. Örgütün İcra Direktörü Kenneth Roth, rapor için yazdığı giriş makalesinde yeni bir populist otoriterler neslinin, insan haklarının korunması kavramını ters yüz etmeye çalıştığını; insan haklarının, bu yeni nesil otoriterler tarafından, resmi iktidarlar üzerinde önemli bir kontrol mekanizması olarak değil, çoğunluk iradesine ket vuran bir engel olarak görüldüğünü dile getiriyor.
"Popülizmin yükselişi insan haklarına çok büyük bir tehdit oluşturuyor" diyen Roth, "Trump ve Avrupa’daki çok sayıdaki siyasetci, ırkçılığı, yabancı düşmanlığını, kadın düşmanlığını ve göçmen karşıtlığını kullanarak güç kazanmaya çalışıyor. Hepsi de iş güvencesinin sağlanması, kültürel değişimden kaçınmak veya terörist saldırıları önlemek için, insan hakları ihlallerinin güya zorunlu olduğunun halk tarafından kabul edildiğini ileri sürüyor. Oysa insan haklarını hiçe saymak, tiranlığa giden en kestirme yoldur," şeklinde konuşuyor.