Arap basınında geçen hafta: Türkiye, Meclis-i Mebusan dönemine geri dönecek

TBMM'de kabul edilen anayasa değişiklik teklifi Arap basının gündeminde bu haftada yer aldı. Sultan Abdülhamit'in meclisi kapatma yetkisini hatırlatan Suudi El Hayat gazetesinde Mustafa Zeyn, "Türkiye, demokrasinin geliştirilmesi yerine Meclis-i Mebusan dönemine dönecek" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 23 Ocak’ta Suriye kriziyle ilgili Kazakistan’da yapılması planlanan Astana Konferansı ve Donald Trump’ın ABD başkanlığını Obama’dan devralmasının yankıları Arap basınında bu hafta en fazla işlenen konular oldu.

TBMM’de kabul edilen anayasa değişikliği taslağı bu hafta da Arap medyasında geniş bir şekilde yer aldı. Mısır’da eski futbolcu Muhammed Abu Treika’nın terör listesine alınması büyük tartışmaları beraberinde getirdi.

'TRUMP’IN İLK İCRAATI'

Rai Alyoum gazetesinin başyazarı Abdulbari Atwan, ABD başkanı Donald Trump ile ilgili kaleme aldığı yazıda, Trump’ın Tel Aviv’deki ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağı yönündeki iddiaları dile getirdi. Atwan, Trump’ın ilk adımının bu olması ihtimalinin şaşırtıcı olmayacağını belirtti:

“İnşaat ve emlak sektöründe uzmanlaşmış olan Trump’ın ilk icraatı olarak İsrail’deki ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması bizi şaşırtmamalı. Neden olmasın ki? Araplardan ve Müslümanlardan mı korkacak, yoksa verecekleri tepkiden mi? Esasında Araplar, Kudüs ve diğer Filistin toprakları işgal edilirken ne yaptılar ki? Veya Mescid-i Aksa yakılırken? Acaba böyle bir durumda ‘kararlılık fırtınanız’ esecek mi, ya da İslami askeri koalisyonunuza bağlı uçaklarınız, ABD elçiliğinin Kudüs’e taşınmasının engellemek için havalanacak mı? Veya en azından ülkelerinizdeki Amerikan elçiliklerini kapatacak mısınız?

Trump’ın bizim açımızdan tek iyi yönü var. O da Arap liderlerinin çoğunun yüzündeki son maskeyi de düşürecek. Ve ABD’nin de gerçek yüzünü bütün dünyaya gösterecek.”

TRUMP’IN SEÇİM VAATLERİ VE ARAP DÜNYASI

Al Quds Al Arabi gazetesi ise başyazısında, Trump’ın seçim döneminde dile getirdiği Müslümanlarla ilgili vaatleri hatırlattı:

“Trump’ın seçim kampanyası döneminde Arap Coğrafyası ile ilgili söyledikleri ona dair korkunun artması için yeterli. Amerika’daki Müslümanlara karşı kampanyaların başlatılmasından, Müslümanların sürekli gözetilmesi yönündeki önerilerine, ABD’ye girmek isteyen Müslümanlara ağır şartlar getiren fikirlerinden, Arap müttefiklerinden kendi kendilerini korumaları gerektiğini söylemesine kadar. Bunun yanı sıra, ABD elçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyacağı yönünde sözü de eklemek lazım.

Bundan sonra Araplar ve dünya açısından fiiliyatta olacak şey; Trumpçılık kendine yandaş ve kendisinden faydalanmak isteyen kesimler ve destekçiler bulabilecek. Bunlar da şimdiden safları sıklaştırmaya başladılar. Özellikle Avrupa’da radikal sağ, Trumpçılığı desteklemek için toplanacak. Tabi Trumpçılığa karşı insan hakları, sosyal adalet ve kadın hakları savunucularından muhalifleri de göreceğiz. Dolayısıyla, Trump bize meydan okumayı ve bir seçim yapmayı dayatmaktadır."

'OBAMA’DAN TRUMP’A TÜRKİYE'

Türkiye ile çalışmalarıyla bilinen Lübnanlı akademisyen Muhammed Nureddin ise, Katar El Şark gazetesinde “Obama’dan Trump’a Türkiye” adlı makalesinde, Trump döneminde ABD ile yeni bir sayfa açmayı bekleyen ülkelerden birinin Türkiye olduğunu kaydetti. Nureddin, Türkiye’nin ABD ile ilişkiler konusunda bütün umutlarını Trump’a bağladığını iddia etti:

“Trump’tan ABD ile ilişkiler konusunda yeni bir sayfa açmasını bekleyen ülkelerden biri de Türkiye. Türkiye, Obama seçildikten sonra buraya yaptığı ilk ziyaretinde onu en iyi şekilde karşılamasına rağmen daha sonra ABD’yle düşman ülke haline geldi. ABD yönetimi Ankara’nın gözünde bir şeytana dönüştü.

Erdoğan yönetimi ile Obama idaresi arasında birçok konuda ihtilaflar meydana geldi. Bunların ilki Mavi Marmara olayından sonra Ankara’nın İsrail’le ilişkilerinin gerilmesi oldu. Daha sonra Libya konusunda ve ardından da Mısır’daki gelişmelerle ilgili ihtilaflar oldu. Özellikle de Muhammed Mursi’nin devrilmesinden sonra. Suriye’ye gelince iki ülke arasındaki en büyük sorun Suriye Kürtleri konusunda yaşandı.

Türkiye, Obama’ya hiç hüzünlenmeden veda etti. Hatta onun için tek bir damla gözyaşı dökmedi. Türkiye şu an bütün umutlarını Trump dönemine bağlamış durumda.”

'ASTANA: CENEVRE İÇİN HAZIRLIK'

Katar’da yayınlanan El Vatan gazetesi, 23 Ocak’ta Suriye yönetimi ve silahlı muhalif gruplar arasında yapılması planlanan görüşmelerin önümüzdeki ay Cenevre’de yapılacak daha kapsamlı bir konferans için bir hazırlık niteliğinde olduğunu yazdı:

“Astana, Suriye rejimi ile Suriye muhalefeti arasında önemli görüşmelere şahitlik edecek. Bu görüşmelerin iki temel hedefi var: Bunlardan ilki ateşkesi kalıcı hale getirmek ve krizi bitirmek amacıyla siyasi görüşmelere zemin hazırlamak.

Astana konferansında önemli olan, silahların susması ile ilgili görüşmeler, önümüzdeki ay Cenevre’de yapılması planlanan toplantıya karşı bir alternatif değil, aksine bu görüşmeler siyasi süreci başlatmak içindir. Bu yüzden Astana görüşmeleri, Cenevre için bir hazırlıktır. Astana konferansının önemi de buradan kaynaklanmaktadır.”

'TÜRKİYE ZAMAN KAZANMAK İSTİYOR'

Lübnanlı El Nashra haber sitesinde, Türkiye’nin Astana konferansında, Kuzey Suriye’den başlayacak olası bir savaşa karşı muhalefeti silahlandırmak için zaman kazanmak istediği iddia edildi:

“Bölgesel güçlerin Astana konferansı konusundaki bakış açıları ve beklentileri giderek açıklığa kavuşuyor. Bu güçlerden Türkiye Astana görüşmelerinden birçok konuda faydalanmak istiyor. Bunlardan ilki görüşmelerde elini güçlendirmek için ve Kuzey Suriye’den başlayacak olası bir savaş ihtimaline karşı silahlı grupları silahlandırma konusunda zaman kazanmaktır. Bu savaş ihtimali gerçekleşirse, Suriye’nin kaderini de belirleyecek olan savaş olacaktır. Daha doğrusu bütün Ortadoğu’nun kaderini belirleyecektir. Ve bu savaşın Erdoğan’ın da geleceğini belirleyeceğini söylemek abartı olmaz.”

'ASTANA VE AŞIRI İYİMSERLİK'

Haber sitesinde, Astana Konferansı’nın Suriye krizini çözeceğini beklemenin aşırı iyimserlik olacağı da ifade edildi:

"Astana konferansı Suriye’deki çekişmelerde bir durak niteliğinde olacak. Krizi bütünüyle çözme konusunda bu konferansa çok güvenilmez. Ancak askeri alandaki çekişmelerin dozunun azaltılması konusunda bir öncü rolü oynayabilir. Lakin Suriye krizi açısından kesin bir çözüm olmasını beklemek aşırı iyimser bir tutum olur.”

Suudi El Riyad gazetesi de, konferanstan kesin sonuç beklememek gerektiğine yer verdi. Gazete konuyla ilgili yayınladığı başyazıda, daha önce bunun gibi üç tane konferans gerçekleştiğini hatırlattı:

“Astana konferansını sonuçları bakımından iyimserliğe düşmememiz lazım. Özellikle de bu konferansın kendi türünde ilk değil dördüncü olduğunu düşünürsek. Daha önce Cenevre’de üç konferans gerçekleştirildi. Ancak bu konferanslardan Suriye’de geçiş dönemi için kalıcı bir barış süreci inşa edecek sonuç çıkmadı. Dolayısıyla bu konferansı diğerlerinden ayıran ne ki, gelecek bu konferans üzerinden inşa edilsin?”

Filistinli Al Kuds gazetesinde İyad Abu Şakra, Türkiye’nin söz konusu konferansta ABD’nin tutumu ve Moskova’nın baskıları yüzünden kendini hiç de rahat olmayan bir tutumun içinde bulacağını kaydetti. Yazıda, Moskova’nın uluslararası girişimleri tekeline almasından kaynaklı, Türkiye’nin siyasi bir ablukaya maruz kalacağı iddia edildi.

'MECLİS - İ MEBUSAN DÖNEMİ'

Londra merkezli Suudi gazetesi El Hayat’ta Mustafa Zeyn tarafından kaleme alınan makalede, son anayasa değişiklikleri ele alındı. Mustafa Zeyn, TBMM’de kabul edilen ve halk oylamasına sunulacak olan anayasa değişiklikleri için Sultan Abdülhamit’in Meclis-i kapatmasına atıfta bulunarak “Türkiye Erdoğan’la beraber Meclis-i Mebusan dönemine geri dönecek” ifadelerini kullandı:

“Eğer Erdoğan kazanırsa – ki bu yüksek bir ihtimal – mutlak yetkilere sahip olacak. Anayasa değişiklik paketi ona, bakanları seçme ve atama yetkisi veriyor. Ve sayıları 15 olan Anayasa mahkemesi üyelerinin 12’sini seçme hakkı da tanıyor.

Bu anayasa değişikliği ile parlamento, sadece kanunların ve kararnamelerin kaydedildiği bir araç haline gelecek. Eğer bundan imtina edilirse cumhurbaşkanının onu feshetme yetkisi var. Kısacası bu anayasa taslağıyla Erdoğan, demokrasinin temelleri olan meclis denetimini ve güçler ayrılığını yok etmiş olacak. Ve Türkiye’yi yüzyıl öncesine Abdülhamit dönemine geri götürmüş olacak. Türkiye, Erdoğan’la beraber demokrasinin geliştirilmesi yerine Meclis-i Mebusan dönemine dönecek.”

'AK PARTİ İLE MHP ARASINDA KOALİSYONA DOĞRU'

Al Arabi Aljadeed Televizyonu, anayasa değişiklik teklifinin 2'inci Tur oylamasının AK Parti ve MHP arasında koalisyon ihtimallerinin konuşulduğu bir ortamda gerçekleştiğine değindi:

“Türk parlamentosu bu hafta anayasa değişiklik teklifinin 2'inci Tur görüşmelerine devam etti. Bu görüşmeler, yeni Türk hükümetinin AK Parti ve MHP’den oluşacağı ihtimallerinin konuşulduğu bir ortamda gerçekleşti. Bu da 15 yıl sonra ilk defa, MHP’nin iktidar partisiyle gizli bir şekilde anlaşması sayesinde gerçekleşmiş olacak.”

Middle East Online haber sitesi de “anayasa değişiklik teklifinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkilerini arttırmayı hedeflediğini” belirterek, anayasa değişikliklerinin TBMM’de kabul edilmesinden sonra referanduma gidileceğini belirtti ve “Erdoğan’ın yetkilerinin arttırılması Türk halkının elinde” ifadelerini kullandı.

ESKİ FUTBOLCU ABU TREİKA TERÖR LİSTESİNDE

Mısırlı eski futbolcu Muhammed Abu Treika’nın, Müslüman Kardeşler ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle terörist listesine alınması, Mısır’da büyük bir tartışma yarattı. Zira Mısır yönetimine yakın basın organlarında bile, bu karar itiraz sesleri yükseldi.

Mahkeme kararıyla terör listesine alınan eski futbolcu, 2013 yılında Mısır milli takımına veda etmişti. Abu Treika için daha önce de benzer suçlamalar yapılmış ve banka hesapları dondurulmuştu.

'GÖNÜLLERİN TERÖRİSTİ'

Mısırlı El Vatan gazetesi eski futbolcunun terör listesine alınmasının sosyal medyayı salladığını ve sosyal medyada bununla ilgili yaşanan tartışmalarla beraber adeta bir intifada yaşandığını kaydetti. Al Masriyoon gazetesi ise Abu Treika için “Gönüllerin Sultanı ve Teröristi” nitelendirmesini yaptı.

Liberal çizgide yayın yapan El Vefd gazetesinden İsam El Ubeydi, “Kaybetmemek için Abu Treika’dan uzak durun” adlı yazısında, Treika’nın terör listesine alınmasının yönetime çok şey kaybettireceğini dile getirdi:

“Tabi ki Abu Treika kanunun üstünde bir kişi değil. Eğer terörle bağlantısı veya ülkeye karşı herhangi bir komplosu ispat edilirse, her Mısırlının kalbinde ve beyninde büyük yer edinmiş bu büyük oyuncunun hiç merhamet göstermeden hukukun kılıcıyla boğazını kesin.

Muhammed Abu Treika’nın halk desteği bütün yıkıcı girişimlerin üzerindedir. Ve rejim, bu büyük oyuncunun arkasındaki halk desteğiyle ihtilafa düşerse çok şey kaybedecek. Evet Abu Treika’nın İhvancı eğilimleri var. Ancak onun teröre finans desteği sağladığına dair hiçbir kanıt yok. Veya terörü kışkırttığına dair. Bunlar benim laflarım değil. Ülkedeki en büyük mahkemenin kararı.”

Mısır Al Youm gazetesinden Ahmed El Savi ise, Abu Treika’nın terörist ilan edilmesine dikkat çekici bir şekilde tepki gösterdi:

“Muhammed Abu Treika’nın İhvancı bir terörist olduğunu öğrendikten sonra mantıklı bir aklın tepkisi ne olabilir? Doğal olarak Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na bir teşekkür mesajı gönderirsin. Üstelik terör konusundaki tutumunu da gözden geçirirsin bu da seni terörü ve teröristleri sevmene neden olur. Ve medyanın sana terörle ilgili yanlış bilgiler verdiğini düşünürsün.” (DIŞ HABERLER)