Arap basınında geçen hafta: Türkiye, Rus ateşinin üstüne gitmedi

Rus savaş uçağının El Bab'da TSK birliklerinin bulunduğu bir binayı vurması ve 3 askerin hayatını kaybetmesi, Arap basınının ana gündemi oldu. Mısır El Bedil gazetesi, Türkiye’nin söz konusu olayın üstüne çok gitmediğini belirterek, Rus tarafının 'istemeden' şeklindeki açıklamalarından ikna olduğunun altını çizdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Rusya’nın “koordinasyon eksikliği” şeklinde gerekçelendirdiği ve 3 Türk askerinin yaşamını yitirdiği bombardıman ile “El Bab” operasyonu bu hafta Arap basınında öne çıktı. Basında, Rus bombardımanında 3 askerin hayatını kaybetmesi karşısında Türkiye’nin tutumuna özellikle dikkat çekildi.

İsrail’in yerleşim politikaları ve Knesset’ten bununla ilgili çıkan yeni kanunlar ise Arap basınının bir diğer önemli gündem konusuydu. 6 Şubat Uluslararası Kadın Sünnetine Karşı Sıfır Hoşgörü Günü dolayısıyla özellikle Mısır’da yaygın olan kadın sünneti uygulaması da bu hafta basında önemli ölçüde yer aldı.

'TÜRKİYE ÇOK KOLAY İKNA OLDU'

Mısır El Bedil gazetesi, Türkiye’nin söz konusu olayın üstüne çok gitmediği ve Rus tarafının “istemeden” şeklindeki açıklamalarından ikna olduğunun altını çizdi:

“Ankara’nın 3 askerinin yaşamını yitirdiği Rus bombardımanıyla ilgili olayı hızlıca kapatmaya çalışması, Rusya’nın gerekçelerini kabul etmesi, bu hadisenin ‘istem dışı’ olduğu ve koordinasyon eksikliği yüzünden böyle bir olayın yaşandığına çok kolay ikna olması dikkat çekti. Üstelik herhangi bir tazminat veya resmi özrü dile getirmedi. Bu da konuyu takip edenler arasında soru işaretleri yarattı. Her olayı kullanıp ondan siyasi çıkar elde etmeye çalışan Erdoğan nasıl olur da Rus ordusunun açıklamalarıyla ikna oldu? Bazı uzmanlara göre Türkiye Moskova’nın desteğine ihtiyacı olduğunu idrak etmiş durumda.”

'BASIN OLAYA ODAKLANMADI'

Lübnanlı Al Akhbar gazetesinden Şuayib Angarani ise Arap basınının 3 Türk askerinin Rus bombardımanı sonucu hayatını kaybetmesine çok odaklanmadığını ve tarafların sınırlı açıklamalarla yetindiklerine dikkat çekti: “IŞİD’in kaybetmeye yakın olduğu El Bab son iki gündür ciddi gelişmelere sahne oldu. Bir yandan Amerikan savaş uçakları operasyonlarına devam eden Türk güçlerine yardım amaçlı bombardıman yaparken, diğer yandan Rus uçaklarının bombardımanı sonucu 3 Türk askeri hayatını kaybetti. Diğer yandan da Suriye ordusu ile Fırat Kalkanı birlikleri arasında El Bab’ın doğusunda çatışmalar yaşandı.

Dikkat çekici olan Türkiye ve Rusya arasında üç askerin hayatını kaybetmesiyle ilgili karşılıklı ithamlar ve açıklamalar pek olmadı. Üstelik basın da bu konuya pek odaklanmadı. Sadece her iki taraf ‘üç Türk askerinin bir hatadan kaynaklı Rus bombardımanı sonucu yaşamını yitirdiği’ şeklindeki açıklamalarla yetindi.”

'EL BAB DALLANIP BUDAKLANIYOR'

Lübnan Annahar gazetesinden Monalisa Feriha imzasıyla yayınlanan makalede, “El Bab savaşının budaklandığı” yazıldı. Yazar, Rusya’nın El Bab’da ortak bir düşmana karşı birbirine düşman olan iki tarafı desteklediğini ancak, bu durumun ileride Rusya’yı zor durumda bırakabileceğinin altını çizdi:

“Rus uçaklarının ‘istemeden’ askerlerini vurmasından dolayı Türkiye’nin yaşadığı zorluğa rağmen iki hükümet, aralarındaki işbirliğinin bozulmayacağına vurgu yaptı ve ve bu olayın 2015’te Rus uçağının düşürülmesi olayındakine benzer etkilerinin olmayacağının altını çizdi. Ancak, El Bab’ta Suriye rejimi ve Ankara arasındaki ilan edilmemiş rekabet, daha başka olayların ve tehlikelerin habercisi olabilir. Bu da Rus maestroyu tekrar zor durumda bırakabilir.”

'ESAD’IN MESAJLARI'

Londra merkezli Rai Al Youm gazetesi, Suriye devlet başkanı Beşar Esad’ın son dönemlerde başka ülkelerden gelen heyetlerle ve basınla olan görüşmelerine yer verdi:

“Suriye devlet başkanı Esad, son dönemlerde basınla ve yurtdışından gelen heyetler ve parlamenterlerle olan görüşmelerini artırdı. Bize göre bunun nedeni Esad’ın içeriye ve dışarıya iki önemli mesaj vermek istemesinden kaynaklanıyor.

Bunlardan birincisi, sağlığının iyi olduğu ve daha önce basında ve sosyal medyada sağlık durumuyla ilgili çıkan haberlerin gerçeği yansıtmadığı. İkincisi ise silahlı gruplarla diyalog konusunda oldukça olumlu kanıtlara sahip olduğu ve bu diyaloğun Rus müttefikleri tarafından kendisine dayatılmadığı şeklindeki mesajıdır.”

'TÜRK TARAFI EL BAB’TA ÇOK KAYIP VERİR'

Gazetenin baş yazarı Abdulbari Atwan ise Fırat Kalkanı birliklerinin El Bab operasyonuyla ilgili kaleme aldığı yazıda önemli ayrıntılara değindi:

“Üç aya yakın bir süredir Türk resmi açıklamaları Fırat Kalkanı birliklerinin El Bab’ta önemli ölçüde ilerlediğini ve kentin ele geçirilmesinin an meselesi olduğunu söylüyor. Ancak El Bab bugüne kadar ele geçirilemedi ve buna direniyor da. Ve Türk ordusu ile Suriye ordusu El Bab’ta kanlı bir çatışmaya girerse, bu savaşın uzayacağı ve sahadaki ittifaklar da değişimler olacağı anlamına geliyor. Böylesi bir durumda maddi ve insani açıdan özellikle de Türk tarafından çok kayıplar olur. Zira Türk kamuoyunda böyle bir hadisenin yaşanması konusunda ciddi huzursuzluk ve endişe hâkim. Bu da ilerde bir öfkeye dönüşebilir.”

'FİLİSTİN TOPRAKLARINI ÇALMAK'

Arap basınının bu hafta en çok odaklandığı konulardan biri de, İsrail parlamentosunun Filistinliler’e ait topraklara el koyma yetkisini içeren kanunu kabul etmesi ve İsrail’in yerleşim politikası oldu.

Mısır El Ahram gazetesinin başyazsında, İsrail’in bu adımları “Filistin topraklarını çalmak” olarak nitelendirildi:

“İsrail’in bu adımları, barışı ve iki devletli çözüm yolundaki çabaları istemediği yönündeki kanıları güçlendiriyor. İsrail hükümeti bu kanunla Filistin topraklarının geri kalanını talan etme imkanını elde etmiş olacak.

En çok göze batan, İsrail bu tarz uygulamaları uluslar arası topluma rağmen gerçekleştiriyor. Birkaç hafta önce BM Güvenlik Konseyi İsrail’in bu yöndeki kararlarını kınamıştı. Bu da İsrail’in hiçbir tarafa saygı duymadığını ve herkese meydan okumakta ısrar ettiğini gösteriyor.”

'DİRENİŞTEN BAŞKA ÇARE YOK'

Bahreyn El Akhbar El Haliç gazetesinden Abdullah El Eyyubi, İsrail’in bu politikaları karşısında, Filistin halkının önünde kalan tek seçeneğin “direnişe devam etmek” olduğunu belirtti:

“İsrail, Batı Şeria’da ve Gazze’de bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını öngören uluslar arası barış çabalarına ket vuruyor. Aslında İsrail bu çözüme hiç inanmıyor. Siyonist yetkililer ve en başında şu anki yöneticiler, Batı Şeria’yı vaadedilmiş toprakların bir parçası olarak görüyor. Böyle bir durumda Filistin halkının önünde, bütün imkânlar kullanılarak direnişe devam etmekten başka seçenek kalmıyor."

Filistin El Hayat gazetesinden Muvfak Matar ise, “Bu kanunda, insanlığa karşı düşmanlık ve ırkçılıktan başka yeni olan herhangi bir şey yok. Artık bu kanunla düşmanlık ve ırkçılık işgal devletinin yönetildiği bir yasa oldu.”

'KADIN SÜNNETİNE KARŞI SIFIR HOŞGÖRÜ'

‘6 Şubat kadın sünnetine sıfır hoşgörü günü’ dolayısıyla, halen Mısır gibi bazı Arap ülkelerinde yaygın olan “kadın sünneti uygulaması” bu hafta Arap basınında önemli ölçüde yer aldı.

Mısır El Ahram gazetesinden Usame Elgazali Harp’ın bu hafta yayınlanan makalesinde verdiği bilgiler, “Mısır’da kadın sünneti gerçeğini” ortaya koyuyor:

“Bilindiği gibi Arap ülkeleri arasında kadın sünneti denilen uygulamanın en yaygın olduğu iki ülke Mısır ve Sudan’dır. Ancak bu konuyla ilgili veriler çok çelişkili. Bazı sivil toplum kuruluşlarına göre 2014’te kadın sünnetine maruz kalan kadınların oranı yüzde 61 iken, ‘Kadın Sünneti’ne Karşı Doktorların’ raporuna göre Mısır Sağlık Bakanlığı’nın 2015 yılında yapmış olduğu araştırmada, ülkenin kırsal kesimlerinde bu uygulamaya maruz kalanların oranı yüzde 99.5 ve kentlerde ise bu oran yüzde 94 şeklinde.”

'KADININ ONURUNU AYAKLAR ALTINA ALIYOR'

Basında çıkan haberlere göre, Arap Kadın Teşkilatı Genel Müdürü Mürvet Telavi, konuyla ilgili yapmış olduğu basın açıklamasında, “Bu uygulama, Arap kadınının onurunu ayaklar altına almakla beraber sağlığını da tehlikeye atmaktadır.” dedi. Kadın sünnetinin bir insanlık suçu olduğunu belirten Telavi, uygulamanın dini bir uygulama olmadığını ve eski geleneklere dayandığını belirtti.

Bu tarz uygulamaların çaresinin kanun ve kültürel gelişmişlik olduğunu ifade eden Telavi, sağlık, eğitim, kültürel, dini kuruluşlar ile basını kadın sünnetiyle mücadele etmek için yardıma çağırdı.