Batı basınından Çavuşoğlu'na destek: Tuzağa düştük

İngiliz gazetesi The Independent, Hollanda'yla krizde Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'na destek verdi. Gazetede, medeniyetler çatışmasının başladığını ve Türkiye'nin Müslüman karşıtlığı hakkındaki uyarılarının ciddiye alınması gerektiğini savunan bir makale yayımladı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiye'le Avrupa arasındaki kriz devam ederken, İngiliz gazetesi The Independent'tan Ankara'nın çıkışlarına destek geldi. Gazetede yayımlanan bir makalede, "Eğer Hollandalı bir siyasetçinin İstanbul'da bir etkinliğe katılması engellenseydi, Batılı siyasetçiler buna ne derdi?" sorusu gündeme getirildi; "Türkler hem incinmekte, hem de Batılı 'ana akım' partilerin çok değer verdiklerini öne sürdükleri değerlere gerçekten bağlı olup olmadığını sorgulamakta haklılar" ifadeleri kullanıldı.

Gazetenin yazı işleri müdür yardımcısı Sean O'Grady'nin imzasını taşıyan makalede, 'gerçek bir medeniyetler çatışması' yaşandığı, Batılı ana akım siyasetçilerin aşırı sağcılara taviz verdiği ve 'aşırılıkçı İslamcıların' tuzağına düştüğü savunuldu. O'Grady, "Kaybedecek çok daha fazla şeyi olan ve şiddet içeren, sapkın bir İslam türünün en çok hüküm sürdüğü bölgelere çok daha yakın olan Türkler ne döndüğünü çok iyi anlıyor. Batı'ya ne yaptığını sormakta haklılar" diye yazdı.

'ANKARA'DAN BAKINCA HEPSİ AYNI GÖRÜNÜYOR'

Makalenin tam metni şöyle:

"Kamuoyu önünde 'din savaşlarının yakında başlayacağını' ilan eden herhangi bir sorumlu siyasetçi tonla eleştiri bekleyebilir. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun başına gelen de nitekim buydu. Çavuşoğlu, Rotterdam'daki Türkleri Erdoğan yanlısı bir mitingde ateşlemek isteyen fakat Hollanda hükümeti tarafından hızla yasaklanan kişi. Hangi tarafta olduğunu bilin diye yazıyorum bunu... Çavuoğlu Hollandalı siyasetçileri pek beğenmiyor ve Ankara'dan baktığında, Hollandalı muhafazakârlar, sosyalistler veya Geert Wilders'in liderliğini yaptığı aşırı sağcı Özgürlük Partisi arasında ciddi bir fark göremiyor.

'NAZİ İDDİASI TARİHSEL OLARAK HATALI'

Türkler açısından, Hollanda'nın yeniden seçilen başbakanı Wilders kadar kötü. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollandalıların 'Nazi kalıntıları'ndan ibaret olduğunu söyleyecek kadar ileri gitti. Saldırgan olduğu kadar tarihsel açıdan da yanlış bir tespitti bu. Tartışmanın sebebi de işte bu.

'ÇAVUŞOĞLU'NUN HAKLI OLDUĞU NOKTA'

Fakat Çavuşoğlu'nun haklı olduğu bir nokta var. Hollanda'da yasaklanmamalıydı. Kendisi üst düzey bir isim ve diğer bütün dışişleri bakanları gibi, kendisinin ve ulusunun hak ettiği gibi saygılı bir muamele görmesi gerekiyor. Eğer Hollanda'ya bir hükümet yetkilisi gibi değil de partili bir siyasetçi olarak geliyorsa, bunda bir sorun olmamalı. Nihayetinde ifade özgürlüğünün temelinde insanların duyulması, onlara bir platform verilmesi ve başkalarını rahatsız etme hakkının tanınması yatıyor.

Eğer Hollandalı bir siyasetçinin İstanbul'da bir etkinliğe katılması engellenseydi, Batılı siyasetçiler buna ne derdi? Türkler hem incinmekte, hem de Batılı 'ana akım' partilerin çok değer verdiklerini öne sürdükleri değerlere gerçekten bağlı olup olmadığını sorgulamakta haklılar. Sağcı ve solcu aşırılıkçılar, 'siyasi isyancılar', milliyetçi/ayrılıkçı partiler ve nahoş popülistler her bir önde gelen Batılı demokraside yükselişe geçerken, ana akım partiler de aşırılıkçıların Avrupa'ya şüpheyle bakmak, tecrit yanlılığı ve göçmen karşıtlığı gibi fikirlerinin sulandırılmış versiyonlarını benimseyerek taviz vermek zorunda bırakılıyorlar.

'WILDERS VE LE PEN'İN FİKİRLERİ İKTİDARDA'

Fransa'da pek de popülist olmayan Cumhurbaşkanı Hollande gibi isimler, geleneksel dini giysi ve sembollere yönelik can sıkıcı yasaklar getirme zahmetine giriyor. Evet bu yasaklar sadece Müslümanları hedef almıyor, bu doğru. Fakat onlar için kabul edilemez olduğu da açık. Hoşgörü ve çoğulculuk, militan laiklik adına erozyona uğruyor ve aşırı sağın meydan okuması karşısında terk ediliyor. Diğer bir deyişle, Marine Le Pen ve Geert Wilders'in politikaları etkilemek için seçimleri kazanması gerekmiyor. Seçimlerde önemli ölçüde oy alıp tehditkâr biçimde ikinci çıkmaları yeterli oluyor.

Türkiye Dışişleri Bakanı, biz Batı'dakilerin 'aynı mentaliteye' sahip olduğumuzu söyleyip "Nereye varacaksınız, Avrupa'yı nereye götürüyorsunuz, Avrupa'yı çökertmeye başladınız. Avrupa'yı uçuruma götürüyorsunuz. Yakında Avrupa'da din savaşları da başlar, başlayacak" derken, kulak verilmeyi hak ediyor.

'HER ŞEYİN ALT METNİ...'

Bu, gerçek medeniyetler savaşı; Batı'nın Müslümanların ve Müslüman ulusların eşitliğini kabul etmeyi reddetmesi... Trump'ın seyahat yasağı bu durumun en açık örneği fakat Brexit'ten Avusturya'daki neo-Nazism'e, her şeyde bu alt metin var.

'BİN LADİN'İN İSTEDİĞİ BUYDU'

Usame Bin Ladin'in 11 Eylül saldırılarında ısrarla arzuladığı, IŞİD'in de bugün kötücül bir biçimde aradığı tepki tam da bu. Bu, belki de kaçınılmaz. Bir İslamcı aşırılıkçı seri halde ateş ettiğinde, Paris'i bombaladığında, Berlin'de kalabalıkların arasına kamyon sürdüğünde veya Londra'da görev başında olmayan bir askeri öldürdüğünde, tepki gösterilmesi normal. Kafa kesme videoları da kışkırtmak için tasarlanıyor. Duygu, rasyonel tezlere uygun geliyor.

'TÜRKLER NE DÖNDÜĞÜNÜ ANLIYOR'

Bu bağlamda, medeniyetler çatışması çoktan başladı. Fakat bir 'çatışma' için iki taraf gerekir. Batı'nın başarısızlığı, İslamcıların son derece becerikli bir biçimde kurduğu tuzağa düşmek. Kaybedecek çok daha fazla şeyi olan ve şiddet içeren, sapkın bir İslam türünün en çok hüküm sürdüğü bölgelere çok daha yakın olan Türkler ne döndüğünü çok iyi anlıyor. Batı'ya ne yaptığını sormakta haklılar."

MAKALENİN İNGİLİZCE ORİJİNALİ