Türkiye-Yunanistan-Kıbrıs ittifakı!
Atina ve Ankara'da yeni Kıbrıs görüşmeleri öncesinde ilginç kulisler var... Enerji politikaları odaklı ve askeri ayağı güçlü bir 'ittifak' yeni dönemde ciddi bir gündem olma potansiyeli taşıyor. Atina'nın çekincelerine Ankara'nın şu anki yanıtı: 16 Nisan'da nasılsa evet çıkacak, bekleyin!
DUVAR - Yüzyıl önce iktidarı kaybederek Almanya’da, Kafkaslarda ve Orta Asya’da 'sürgünde mücadele'ye devam kararı alan Talat ve Enver paşalar Osmanlı coğrafyası için bir “(kon)federasyon” fikrini gündeme almışlardı. Hatta İttihat ve Terakki liderliği bu “konfederasyon” fikrini kağıda döküp bir anayasa hazırlama telaşına da girdiler. Ancak bu fikirler sonrasında modern cumhuriyetin kurulması ve bölgedeki dengelerin değişimi ile beraber rafa kalktı ve unutuldu.
Aslında Doğu Akdeniz havzasında “konfederal” bazlı ya da “esanslı” fikirler geçen yüzyıl boyunca gündeme geldi. Sadabat Paktı ve Birleşik Arap Cumhuriyeti gibi projeler küçük zaman dilimleri için bu projenin dillendirilmesine sebebiyet verdi. Yakın dönemdeyse, Türkiye’de AK Parti iktidarının Suriye ile sınırları kaldırdığı ve bölgenin Sünni Müslüman hareketine model oluşturduğu süreçte “konfederasyon” fikri tekrar gündeme geldi. Bu dönemde Ankara’da hükümete yakın duran “stratejik araştırma kuruluşları” merkezinde Türkiye’nin rol aldığı, ulus-devletlerin içişlerine saygı gözetilen, Türkiye-Lübnan-Filistin-Mısır eksenli yeni bir birliktelik fikrini gündemleştirdi. Ancak ne var ki, meşhur Arap Baharı'nın fiyaskoya dönüşmesi, Mısır’daki darbe ve Suriye-Irak eksenindeki gelişmeler bu fikirler silsilesine darbe vurdu ve bir kez daha Doğu Akdeniz bölgesindeki yeni siyasi oluşum projesi “şimdilik” kaydı ile rafa kalkmış oldu.
Bugünlerdeyse, Suriye savaşının başlamasından 6 yıl sonra, Kıbrıs özelinde “konfederal” fikirler demeti ve projeler, Lefkoşa’da, Atina’da ve Ankara’daki bazı çevrelerde tekrardan dillendirilmeye başlanmış durumda. Son dönemde, özellikle Cenevre Zirvesi’nden sonra gündeme gelen olumsuzluklar nedeniyle bu tip fikirleri dillendiren çevreler daha tutuk bir tavrı benimsese de, üç başkentte liberal sağ cenahta siyaset sürdüren iktidar sınıfları ve çevreleri “konfederasyon” fikrine soğuk yaklaşmıyor.
İKİ BAŞKENTTE FARKLI GÖRÜŞLER
Kıbrıs müzakerelerinin tekrar başladığı, iki toplum liderinin pazar akşamı bir sosyal birliktelik çerçevesinde bir araya geldiği bir dönemde, Atina ve Ankara’nın Kıbrıs eksenli olarak tüm temaslarının odağında Doğu Akdeniz’deki güvenlik sorunu ve enerji konuları bulunuyor.
Ankara’daki kaynaklar yeni dönemde Türkiye’nin enerji politikalarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çok yakın bir ismin, Berat Albayrak’ın şekillendiriyor olmasının önemine dikkat çekiyor. Albayrak’ın Türkiye’nin enerji politikalarında başrolde olduğu bu yeni süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Doğu Akdeniz gibi Türkiye’yi yakından ilgilendiren bölgelerin “ihtiyaçları” doğrultusunda köklü bir reorganizasyona tabii tutuluyor ve profesyonel bir orduya dönüşme yolunda adımlar atıyor. Bu gelişmelerin gölgesinde Ankara Kıbrıs meselesinin çözümüne, Kıbrıs Türklerinin çıkarlarının ve siyasi eşitliğinin korunması, Türkiye’nin menfaatlerinin garanti altına alınması temelinde olumlu yaklaşıyor. Kaynaklarımıza göre adanın kuzeyinde tüm dünya tarafından tanınmış ve sınırları yeniden çizilmiş olan “Müslüman” ve “Türk” bir nüvenin oluşmasıyla beraber Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin başrolüne soyunduğu yeni bir “konfederal” kompozisyon gündeme gelecek. 50’li yıllarda AB’nin oluşumuna benzer bir şekilde, bölgedeki ulus devletlerle Kıbrıs Federasyonu doğalgaz konusundaki işbirliği temelli yeni bir birlikteliğe imza atacak. Zamanla ve şartların olgunlaşmasıyla beraber bu eksene “yeni Suriye”, Lübnan ve özellikle Mısır gibi aktörler katılacak. Bu işbirliği sayesinde bölgenin enerji rezervleri güvenli bir şekilde Türkiye ve Yunanistan üzerinden Batı piyasalarına aktarılacak.
SYRİZA'NIN İKİ ŞERHİ
Atina’dan bakıldığında bu yeni işbirliği çerçevesi için büyük çekinceler söz konusu değil. Ancak Atina’da bu konu ile ilgili bir çekingenlik hali kendini hissettirmekte. Özellikle SYRIZA çevrelerinde başlıca iki “şerh” öne çıkmakta. İlkine göre, Atina Ankara’ya Doğu Akdeniz’deki yeni işbirliği sahasının, adı ve hüviyeti ne olursa olsun, yeni bir “Türk boyunduruğu” anlamı taşımaması gerektiğini vurgulamalı. Büyük nüfusu ve ekonomisi ile, öngörülemez ve agresif dış politikası ile Türkiye’nin Atina tarafından “tehdit” olarak görülmemesi için, Ankara’nın bir an evvel Yunanistan tüm adalarıyla beraber toprak bütünlüğünü tanıması, ikili sorunları diyalog yolu ile halletmesi ve Heybeliada Ruhban Okulu gibi sürüncemede kalan konulara eğilmesi gerekiyor.
Atina’nın üzerinde önemle durduğu bir başka meseleyse Kıbrıs sorunu. Atina’nın perspektifinden TSK’nın adadan nihai olarak çekilmesi 'olmazsa olmaz' olarak ele alınmaya devam edilmekte. Ayrıca, Türkiye yeni süreçte Kıbrıs’ın toprak bütünlüğüne saygı göstermeli ve içişlerine müdahaleden kaçınmalı.
JESTLER DE VAR
İki başkent arasındaki belirgin görüş ayrılıklarına rağmen, Atina’nın yukarıdaki “şerhlere” bazı olumlu nitelikteki “jestleri” de katmış olduğunu belirtelim. Bu bağlamda Atina TSK’nın adadan çekilmesinin hemen birkaç gün içerisinde gerçekleşmeyeceğini kabul ediyor. Ayrıca, adada feshedilmesi düşünülen garantörlük sisteminin yerine Atina’nın, Doğu Akdeniz bölgesi ekseninde dillendirilen “konfederal” fikirler demeti temelinde, yeni bir Yunanistan-Türkiye-Kıbrıs askeri ittifakı önerdiğini de eklemiş olalım.
Atina’nın fikirlerine değinmişken önemli bir bilgiyi de paylaşmış olalım. 'Komşu'nun çeşitli birimlerine, güvenilir iç ve dış kaynaklardan ulaşan son bilgiler Ankara’nın “referandumun bitimine az kaldı, evet nasıl olsa galip gelecek, sabredin yeni açılımlarımız geliyor” türünden bilgi ve mesajların geldiği yönde.
ANAHTAR KIBRIS!
Adı ve hüviyeti ne olursa olsun Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki yeni işbirliği sahalarının anahtarını elinde tuttuğu aşikar bir gerçek. Bu bağlamda Nikos Anastasiadis’in Mustafa Akıncı ile buluşması sadece ada değil, tüm coğrafyayı ve tabii ki doğalgaz düzlemindeki gelişmeleri yakından alakadar ediyor.
Adanın her iki yakasında da, buluşmaya yönelik olarak karamsar görüşler an itibariyle öne çıkmakta. Kıbrıs’ta kısa bir süre zarfı içerisinde, bugünkü şartlar altında olumlu bir gelişme beklenilmemekte. Ancak tüm bunlara rağmen, yukarıda değindiğimiz Atina’nın “istihbaratı” ayrı bir önem arz ediyor. Kim bilir, belki de Atina ve Ankara’da Talat ve Enver paşaların projesinin zamane versiyonunu hayata geçirmek için birileri çoktan kolları sıvamıştır da bizim haberimiz yoktur…