Salih Müslim: Kürt fobisi kaybettiriyor
PYD Eşbaşkanı Salih Müslim: Türkiye’nin bir korkusu vardır, o da bu Kürt fobisidir. Bu çok yersizdir, Kürt fobisi çok yersiz ve Türkiye’ye çok şey kaybettiriyor.
DUVAR - PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, ABD'nin IŞİD'e karşı YPG'ye silah verme kararını ve Türkiye'nin tepkisini değerlendirdi. Müslim, Türkiye'nin söz konusu silahlar konusundaki tepkisini 'yersiz' diye niteleyip, "Kürt fobisi Türkiye'ye çok şey kaybettiriyor" dedi.
Amerika'nın Sesi'nden Mehmet Sümer'le kapsamlı bir söyleşi yapan Müslim, şu ifadeleri kullandı: "Biz kendimizi koruyoruz yani meşru savunma hakkı ile hareket ediyoruz. Herhangi bir saldırı ya da alanımızı genişletme durumumuz yok. Suriye’nin içinde Suriye’nin diğer oluşumlarıyla beraber demokratik bir çözüm arıyoruz. Türkiye’nin buna sevinmesi gerekirken kalkıp tam tersini yapıyor. Şimdiye kadar geçen 6 yıllık sürede hiçbir zaman bizim bölgelerden Türkiye’ye yönelik herhangi bir tehdit olmamıştır. Türkiye’nin bir korkusu vardır o da bu Kürt fobisidir. Nerede bir Kürt varsa Türkiye onun demokratik bir hak elde etmesine müsaade etmeyecektir. Bu, Kürt düşmanlığıdır, başka birşey değildir. Bu çok yersizdir, Kürt fobisi çok yersiz ve Türkiye’ye çok şey kaybettiriyor."
Söyleşinin tam metni şöyle:
'SİLAH KARARINI BEKLİYORDUK'
Amerikan yönetimi Suriye’de YPG’ye ağır silahlar verilmesini öngören bir karar aldı. Bu kararı nasıl karşıladınız? Bunu bekliyor muydunuz?
Bizim temaslarımız yoktu ancak böyle bir kararı Kobani olayından sonra bekliyorduk. Zaten uçakların da vurması ile koordineli bir savaş yürütülüyordu. Biliyorsunuz bu konuda epey koordineli bir çalışma var.
Peki, sahada savaşan Kürt gruplarla Amerikan ordusu arasındaki koordinasyon nasıl sağlanıyor?
Askeri konuları çok fazla bilmiyorum. Hem sahada hem de başka yerlerde Amerikalıların bulunduğu yerlerde aralarında bir yardımlaşma, dayanışma oluyordu. Bu, askeri araçlarla nasıl sağlanıyordu bilmiyorum. Askeri alanlarda çalışma vardı. Politik alanda ise biz onların, Amerikan temsilcisi ile görüşebiliyorduk. Şimdi biz böyle bir şey bekliyorduk. Üç senelik beraber çalışma var biliyorsunuz. Bu çalışma Daesh’e karşı Kobani’de başladı ve ondan sonra da devam etti. Bu koordineli çalışma ortak bir güven sağladı. Hem Demokrat Suriye güçleri bakımından hem de koalisyon güçleri bakımından aralarında bir yardımlaşma oluyordu ve bu karşılıklı bir güven meselesiydi. Onun için biz böyle bir kararın alınmasını bekliyorduk. Hep Suriye Demokratik Güçleri oluyordu ama YPG’nin doğrudan temasları ya da YPG’ye silah verilmesi durumu sözkonusu olmuyordu ama şimdi açık açık YPG dediler, adını da söylediler. Bu, biraz gecikmiş bir adımdı, ama sonuç olarak çok iyi bir adım oldu.
Obama döneminde de havadan mühimmat bırakılıyordu bölgeye. O dönemde de YPG hiç o mühimmatlardan almış mıydı?
Tabii oluyordu. Suriye Demokratik Güçleri’yle beraber çalışıyorlardı. Dolayısıyla YPG de bunun içinde olduğu için hep beraber ne veriliyorsa bundan yararlanıyorlardı.
'YPG'yle ABD'yi Erdoğan ortak etti'
Şimdi peki şu anda neler verilecek, çünkü Amerikan tarafı bu defa ağır silahlar verileceğini açıkladı.
Bunlar askeri konular olduğu için bilmiyorum. Ama ne gerekirse verilir. Rakka’nın kurtarılması için ne gerekiyorsa verilir. Bu onların bileceği bir konudur ihtiyaca göre davranırlar.
Peki, teslimatın ne zaman başlayacağı konusunda herhangi bir bilginiz var mı?
Hayır bilgimiz yok. Medyadan öğrendiklerimiz var sadece. Bunlar askeri konular olduğu için ortak bir koordinasyon var ve bunların aralarında bir çalışmayla gerçekleşiyor. Biz pek karışmıyoruz.
'TÜRKİYE'NİN RAHATSIZ OLMASI İÇİN NEDEN YOK'
Siyasi konularla ilgili sorularla devam edelim o halde. Türkiye’nin tepkisini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yersiz buluyorum. Baştan beri zaten söyledik. Türkler de bunu çok iyi biliyorlar. Bunlar bizim yani Suriye’nin iç işleridir, Suriye Demokratik Güçleri’nin işidir, Araplardır, Süryanilerdir yani oradaki oluşumlardır… Beraber bir şey yapmışlar kendilerini korumak için. Yani bu bir savunma, meşru savunma hakkı çerçevesinde gerçekleşen bir şeydir. Türkiye’nin rahatsız olması için herhangi bir neden yoktur. Yani bu bir savunma, meşru savunma hakkı çerçevesinde gerçekleşen bir şeydir. Türkiye’nin rahatsız olması için herhangi bir neden yoktur.
'YPG, PYD'NİN UZANTISI DEĞİL'
Peki YPG, PKK’nın uzantısı mıdır?
Hayır hiç olmadı. Ama bir Kürt grubudur. Rojava’nın koruma gücüdür. Onlar Rojava’ya mahsus bir grup ve oradaki Suriye Demokratik Güçleri içerisinde yer alan Suriye’nin bir gücüdür. Hatta ileride de Suriye güçlerinin bir çekirdeği olabilir.
Türkiye’nin kaygısı biliyorsunuz YPG’ye verilecek olan silahların PKK’nın eline geçmesi Türk askerine karşı kullanılması... Siz böyle bir ihtimal görüyor musunuz? Bir de bu silahların geri verilmesi gibi bir durumdan bahsediliyor.
Askeri konulara biz pek karışmıyoruz ama şunun garantisini veriyoruz. Sen kendin silaha muhtaçsın ve kendini savunmak için herkesten silah istiyorsun, kalkıp da bu silahları başkalarına vermezsin: PKK ayrı bir olaydır. Kendi yöntemleri vardır ama hiçbir zaman bir silah PKK’ya geçmeyecektir. Sanırım silahları verenler de bunun tedbirini alırlar, makul garantisini alırlar.
'BU, KÜRT DÜŞMANLIĞIDIR'
Peki, Suriye’deki Kürt gruplar dahil olmak üzere genel anlamda, bölgede Türkiye’nin endişe ettiği, uluslararası platformlarda da dile getirdiği gibi bir Kürt koridoru oluşturulması, Kuzey Irak’tan başlayan bir hattın Akdeniz’e ulaşması gibi bir plan, proje var mı? Böyle bi rşey üzerinde mi çalışılıyor şu an? Bu askeri operasyonların altında yatan neden bu mudur gerçekten?
Hayır öyle bir şey yok. Şöyle bir durum var. Kürtler’in bulunduğu yerler -- biz Rojava diyoruz -- Kuzey Suriye’de var olan yerler bellidir zaten. Biz kendimizi koruyoruz yani meşru savunma hakkı ile hareket ediyoruz. Herhangi bir saldırı ya da alanımızı genişletme durumumuz yok. Suriye’nin içinde Suriye’nin diğer oluşumlarıyla beraber demokratik bir çözüm arıyoruz. Türkiye’nin buna sevinmesi gerekirken kalkıp tam tersini yapıyor. Şimdiye kadar geçen 6 yıllık sürede hiçbir zaman bizim bölgelerden Türkiye’ye yönelik herhangi bir tehdit olmamıştır. Türkiye’nin bir korkusu vardır o da bu Kürt fobisidir. Nerede bir Kürt varsa Türkiye onun demokratik bir hak elde etmesine müsaade etmeyecektir. Bu, Kürt düşmanlığıdır, başka birşey değildir. Bu çok yersizdir, Kürt fobisi çok yersiz ve Türkiye’ye çok şey kaybettiriyor.
Türkiye’nin bir korkusu vardır o da bu Kürt fobisidir. Nerede bir Kürt varsa Türkiye onun demokratik bir hak elde etmesine müsaade etmeyecektir. Bu, Kürt düşmanlığıdır, başka birşey değildir. Bu çok yersizdir, Kürt fobisi çok yersiz ve Türkiye’ye çok şey kaybettiriyor.
'TÜRKİYE'YLE DOSTLUK DÖNEMİNDE REJİM BİZE ÇOK YÜKLENDİ'
Yani siz Suriye’nin kuzeyinde, Irak’ın kuzeyindeki gibi bir özerk bölge oluşumu şeklinde bir amacı olmadığını söylüyorsunuz Suriyeli Kürtlerin?
Suriye’nin içinde artık ne olursa nasıl anlaşırsak… Suriye’nin durumu Irak’tan başkadır. Bizim çalıştığımız projeler de başkadır, gelecekteki Suriye için bizim görüşlerimiz başkadır. Suriye’de diktatör ve despot bir rejim vardı ki o dönemde de Türkiye, Suriye ile dostluk kuruyordu. O zaman Türkiye, hep Kürt düşmanlığı üzerine gidiyordu. Türkiye ile Suriye arasındaki dostluk döneminde bizim çektiklerimizi kimse çekmedi. Yani rejim bize o kadar yükleniyordu ki, bize karşı bir sürü kirli politikalar yürütüyordu. Şimdi artık bu durumlar değişti. Suriye’nin yeniden eski haline dönecek durumu yok. Şimdi Suriye’de ne istersen var Araplar var, Kürtler var, Süryaniler var, Türkmenler var, ne varsa var… Var oğlu var. Ayrıca inanç bakımından da Sünniler var, Şiiler var, Aleviler var, Hıristiyanlar var. Bu grupların hiçbiri artık eski dönemlerine dönmek istemiyorlar. Bunların birarada yaşaması için yani Suriye’nin bir bütün olarak kalması için bizim bir projemiz var. Ona da demokratik federatif bir Suriye diyoruz. Bundan başka alternatif bir proje de yok.
'FEDERATİF DEMOKRATİK SURİYE' NASIL BİR PLAN?
Federatif demokratik Suriye ile ilgili nasıl bir plan ya da istek var, onu biraz açabilir misiniz?
Şimdi bu zaten bir projedir ve bütün oluşumlara sunulmuştur. Herkes bunu konuşuyor. Bir kongresi de oldu. Önünde sonunda buradaki oluşumlar - yani halklar - onlar karar verecek nasıl beraber yaşayacaklarına, sınırların nasıl olacağına. Birarada yaşamanın gerekleri nelerdir, onlar karar verecekler. Şimdi biz bu projeyi sunmuşuz, konuşuluyor her yerde. Sonunda bir kongre olacak Suriye’deki bütün gruplar hazır bulunacak ve onlar kabul edecek ve bu uygulanacak. Ama bizim şu an bulunduğumuz yerde bazı şeyler uygulayabiliriz ki bunun ipucunu da veriyoruz zaten. Arap ülkelerinde nasıl olacak, Kürtler nasıl olacak... Sosyal bir kontrat diyelim ya da toplumsal kontrat mı diyelim nedir, toplumsal sözleşme diyelim yani anayasa gibi bir şey var. Bunlar hepsi kabul edilmiş, kurucu meclis tarafından kabul edilmiştir. Biz bunu uygulamaya çalışıyoruz. Yarın başka alanlarda kabul ederlerse onlar da katılabilir ya da değiştirilebilir yani çok esnek bir şey. Herkes içinde kendini bulur.
Trump'a Erdoğan için beş YPG önerisi
'BAAS GİDER, MÜSLÜMAN KARDEŞLER GELİRSE BİR ŞEY DEĞİŞMEZ'
Peki bu kadar parçalı bir yapıda Suriye’nin tekrar istikrar kazanabilecek bir düzene geçebileceğini düşünüyor musunuz? Ne zaman Suriye’de sular durulacak? Bu bahsettiğiniz plan ya da uluslararası kamuoyunun, Türkiye’nin, Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın üzerinde çalıştığı düşünülen başka projeler de var, sizce ne zaman her şey Suriye için yola girmeye başlayacak? Ne öngörüyorsunuz?
Önünde sonunda Suriye’de yaşayanlar karar verecek. Yani Suriye’nin oluşumları karar verecek, Kürtler, Araplar, Süryaniler, Türkmenler artık ne varsa onlar karar verecek. Diğerleri ise herkes kendi çıkarlarına göre bazı şeyler sunuyor. Anayasa şöyle olacak, şu şöyle olacak diyorlar. Ama hepsi bir çerçevede kalıyorlar. Ulusal devlet anlayışından çıkmıyorlar. Tek ulus devlet çerçevesinden çıkmıyorlar. Bu uygun değil. Öyle şeyler görüyoruz ki. İstanbul muhalefeti başka, savaşanlar başka, silahlı muhalefet zaten hilafet falan diyor onlar İslami bir devlet kurmak istiyorlar. Ama diğerleri yani politikacılar hepsi sanki bir iktidar istiyorlar yani bu iktidarı devirip, aynı koşullarda iktidar olmak istiyorlar, başka bir şey değil. Ama biz bunu yani bir iktidar değişimi kabul etmiyoruz kimse de etmiyor. Yani Baas Partisi gidecek de Müslüman Kardeşler gelecek onların yerine, o zaman Suriye’de bir şey değişmemiş demek anlamına gelir. Halbuki Suriye’nin ihtiyacı zihniyet değişikliğidir. Yani bu oluşumların nasıl beraber yaşayacakları bulunmalıdır, başka olanak yok. Başka türlü ne düşünürsen düşün, Aleviler’le diyelim Kürtler’le veya Türkler’le ya da Araplar’la ya da Sünnilerle… Bunlardan birini başta tutup diğerlerini ikinci sınıf vatandaş durumuna koymak imkansızdır. Bunu hiç kimse kabul etmez. Ya da Baas rejimi gibi bir şeyi de kabul etmezler, muhakkak yeni bir şey isteniyor. Bu ihtiyaçları ya da istekleri karşılayabilecek sadece federatif bir şey var. Herkes kendi özgürlüğü içerisinde Suriye’nin içerisinde bir çerçevede bulunacak. Eğer gerçekten Suriye parçalanmak istenmiyorsa bu olacak. Önünde sonunda bu çözüm olacak. Ama bu bir sene sonra mı gelir iki sene sonra mı gelir, bazı dış etkenler vardır, Arabistan şöyle istiyor, Katar şöyle istiyor, biz onları dinlersek bizim ülkemizde çözüme ulaşamayız. Eğer gerçekten Suriyeli olarak düşünüyorsak, Suriye’nin beraber kalmasını istiyorsak bizim bir masada oturup çözmemiz gerekiyor.
'IŞİD ZİHNİYETİNİN TEMİZLENMESİ GEREKİYOR'
IŞİD’in temizlenmesi mümkün olabilecek mi ya da YPG’ye ya da bölgedeki diğer güçlere silah temin edilmesiyle? Yoksa Amerikan ordusu, Türk ordusu ya da NATO kuvvetleri gibi bir düzenli ordunun Suriye topraklarına ayak basması gerekiyor mu gerçekten IŞİD’in bölgeden tamamen temizlenebilmesi için?
IŞİD olayı biraz farklı. IŞİD meselesinde iki etken var. Birincisi ideolojik boyut okullarda insanlara ‘cihadı İslam’dır’ diye öğretiyorsun. Biliyoruz, IŞİD ideolojik olarak bazı yerlerde var, dini okullarda, şurada burada, Arabistan’da, diğer Körfez ülkelerinde başka yerlerde bazı açılmış okullar var. Buralarda ideolojik olarak insan yetiştiriliyor. Uygurlar diyelim mesela. Uygurlar da var bunların içinde. Uygurlar başka yerlerde eğitim görmüşlerdir ideolojik olarak. Ama bir Uygur’un Çin’den kalkıp Ortadoğu’ya gelebilmesi için buna pasaport gerekiyor, bilet gerekiyor başka şeyler gerekiyor. Ayrıca savaşması için eğitim gerekiyor ve bir de eline silah verilmesi gerekiyor. İdeolojik olarak tamam yaptın ama araç gereç vermek bunu bir savaşçı yapmak bu da bir başka etkendir.
Şimdi eğer IŞİD’ı bitirmek istiyorsan bu iki etkenden hareket edilmelidir. Birincisi nerede eğitiliyorlarsa bunları değiştirmek gerekiyor yani zihniyeti değiştirmeli. Bu da kolay olmayacaktır çünkü bazıları bunu kullanmakta fayda görüyorlar hala daha. İkincisi de buna yardım edenler. Bunların başında Türkiye geliyor. Uygurların mesela Ortadoğu’ya gelip Kobani’de savaşması… Kobani’yi ne biliyorlar? Kürtlerin kafir olduğunu nasıl iddia ediyorlar? Birileri bunları eğitmiş. Bunları gönderiyor ellerine de silah veriyorlar. Ee, şimdi bunu da kurutmak gerekiyor. Yani kim bunları kendi amaçları için kullanıyorsa bunları da engellemek gerekiyor. IŞİD şimdi Rakka şehrini elinde tutuyor. Burayı kendi merkezi başkenti yapmış. Onları burada bitirebilirsin ama bu şekilde IŞİD biter mi? Yok. Bu gerilla savaşına dönüşür, başka yerlerde, kırsalda, mağarada küçük gruplar halinde devam ederler. Bunu kullananlar var bu şekilde biçim değiştirmiş olur. Bu, IŞİD olayı kolay bitecek bir şey değildir.
Suriye’deki güçler buna muktedir olabilir mi yoksa bir düzenli ordunun operasyonu mu gerekiyor?
Yok düzenli ordu ile bitmez. Şehri yani Rakka’yı kurtarabilirsin ama Rakka’yı köy köy ev ev taramak resmi bir ordunun işi değildir. Ki zaten tarihte de oldu gördük. Buna çete savaşları mı, gerilla savaşları mı dersiniz. Resmi güçler ya da orduların bunlara güçleri yetmiyor.
Peki Suriye’deki muhalif grupların gücü yetebilecek mi buna?
Hem ideolojik açıdan destek olanların hem de bunlara yardım edenlerin önü kesilirse çok azalıp bitme noktasına doğru gidebilir.
'RUSYA'DAN SİLAH DESTEĞİ YOK'
Son olarak şunu sormak istiyorum Rusya ile ilişkileriniz nasıl?
Rusya ilişkilerimiz iyi. Siyasi olarak da biz 5-6 senedir gidip geliyoruz, Suriye krizinden bu yana. Orada Moskova’da bir büromuz var. Özerk yönetimin bürosu ve onlar da orada işlerini yapıyorlar.
Peki Rusya’nın size Amerika ile işbirliğinizden dolayı bir tepkisi oldu mu?
Yok şimdiye kadar bir tepki görmedik. Tepkilerinin olmaması gerekiyor niye tepkisi olsun ki bu terörizme karşı bir işbirliği. Aynı şekilde Afrin’de terörizme karşı işbirliğini onlar da YPG ile yaptılar.
Rusya’dan hiç silah desteği aldınız mı şu ana kadar?
Hayır öyle bir şey olmadı. (Kaynak: Amerika'nın Sesi)