Umudu mizahla ortaklaştırmak
Bir kere yeniden güldürebilmeli insanları! Bir kavga verilecekse, bu kavga sistemin silahlarını ateşlemesine gerek olmadan da yapılabilir. Bunu gösterecek bir tane örnek, milyonlarca insanın harekete geçmesini sağlayabilir.
KÖLN - Natüralizm’in önemli temsilcisi Fransız yazar Emile Zola “Therese Raquin” romanında "Gelecek umutsuz olunca, insana bugünkü hayatı da zehir olur" diye yazmış. Zola'nın 19. yüzyılda yazdığı bu cümle her daim geçerli olabilecek bir tespit. Geleceğe dair çok bilgi ediniyoruz ama, beynimizin aldığımız bilgiyi sindirmesi, kullanabilir hale getirmesi için de bir süreye ihtiyacı var. Ancak bugünün hızı bize, edindiğimiz bilgiyi üzerinde düşündükten sonra nerede kullanabileceğimizi belirlemek için zaman tanımıyor. Buna bağlı olarak da, bir şeyleri bilmenin değeri değişti.
Bilgi ile teknoloji arasındaki ayrımı yitirdik: Elimizde, geleceğin nasıl şekilleneceğine dair hurafeler ve buna bağlı korkular oluştukça, bugünü de umutsuzca yaşıyoruz. İnsan korktuğu ve güvensiz hissettiği zamanlarda, bildiği en eski bilgilerle hayat idame ettirmeye çalışıyor. Bu nedenle umutsuz ve korku dolu yaşıyoruz; kararsız zamanlarda otokratik yönetim kitlelerce ya tercih edilir ya da bu sistemlere karşı durulmaz. Kötü niyetli lider ve siyasiler bu tür endişe ve korku zamanlarını kendi lehlerine çevirir ve kullanırlar. Bilirler ki, bu tür zamanlarda amaçların, fikirlerin standardize edildiği bir toplum yaratmak daha kolaydır.
Güvensiz gelecek kurgusu, insanların eski geleneklere, dinsel öğretilere veya kahramanlık mitine daha sıkı bağlanmalarına sebep olur. Buna karşın hayatın değişime tabi olduğunu ve bunun da genelde beklenmedik bir şekilde gerçekleştiğini, biraz tarihsel bilgisi olanlar bilirler.
Politik açmazdan, tutuculuktan korunmanın bir yolu olarak politikanın keyif kaçırıcı yanını, keyifli hale getirerek, insanların yeniden kendi hayatları, seçimleri, kendi kişisel tutuculukları ve özgürlük, adalet, para, sosyal eşitlik gibi konularla ilgili, algı ve düşüncelerini yeniden gözden geçirmelerini sağlamak mümkün olabilir. İnsanları tercihleri ile ilgili sorgulamalar yapmalarını sağlamak için illaki kahraman yaratmak, sert ideolojik dil kullanmak veya hayatı tehlikeye atmaya gerek yok! Çünkü bunlardan çok daha etkili yöntemler var.
Gündüz Vassaf'ın “Cehenneme Övgü” kitabında yazdığı gibi "İktidarların en büyük korkusu muhalefet değil, ciddiye alınmamaktır". Tıpkı tanrıların kendilerine inanıldıkları sürece ölümsüz oldukları gibi, iktidarlar da insanların verdiği değer kadar güçlüdür!
Otokratik bireyler bunu bildikleri için de mizahdan korkarlar, hiciv edilmekten rahatsız olurlar. Bu nedenle ilk yaptıkları şey, insanların elinden gülümsemelerini, eğlenmelerini almak olur.
İstikrar adına katı ve yapay toplumlar inşa ederler. Burada devreye girebilecek yeni bir politik strateji, bireylerin geleceğe dair umutlarını yeniden diriltmelerine yardımcı olabilir.
Daha önceden de yazdığım gibi Avrupa’da yeni bir akım olarak 2010'dan beri politik mizah yapan insanlar, reel politikaya girmeye başladılar. Amaçları tam da reel politikanın kendisinin bizzat kara mizah olduğunu insanlara göstermek. Aslında biraz da toplumsal bir deney: Yapılan, felsefesiz bir dünyada demokratik siyasetin, seçimlerin gerçeklik adına ne kadar da gerçekten uzak olduğunu zeka ve mizahla deşifre etmek.
Onlar, sistem yanlısı iktidarlar kendisine muhalif olanların genetik kodunu çok iyi biliyor. Asıl sorun da burada düğümleniyor. Çünkü ne sistem yaptıklarıyla muhalifleri şaşırtıyor, ne de muhalifler sistem dediğimiz mekanizmayı alışılagelmiş yöntemlerle değiştirebiliyor. Bu nedenle yeni bir toplumsal muhalefete ihtiyaç var. Bu muahalefet zekice iş yapabilecek pozisyonda olmalı. Ortaya koyacağı pratikle sistemin araçlarını, kolluk kuvvetlerini şoke edebilecek, ama bunu kendisine zarar vermeyecek bir yöntemle yapmayı başarabilmeli.
Bir kere yeniden güldürebilmeli insanları! Bir kavga verilecekse, bu kavga sistemin silahlarını ateşlemesine gerek olmadan da yapılabilir. Bunu gösterecek bir tane örnek, milyonlarca insanın harekete geçmesini sağlayabilir.
Muhalefet ve sistem biraz antibiyotikle bakteri arasındaki ilişkiye benziyor. Siz yeni yöntemler geliştirdikçe, sistem de derhal onu bertaraf edecek başka bir aşı geliştiriyor. Ama eğer sizin bulduğunuz yöntem, denetim ve kontrol gerektirmeyecek bir yöntemse -zekice yapılmış mizah gibi- o zaman sistemin onu bertaraf etmesi de o kadar kolay olmayacaktır.
Biliyoruz ki, insan sadece dünyayı algılama becerisine değil, aynı zamanda ona dair algısını değiştirme beceresine de sahiptir. Kişi, olaylara bakma biçimini değiştirerek, olayların kendisini de değiştirebilir. Bu nedenle hareket etmekten önce, biz olana bitene doğru müdahale ediyor muyuz, eksik bıraktığımız ne var, diye düşünmekte fayda var. Kavgadan ziyade gülmek: Umudu ortaklaştırabilen bir muhalefet, her şeyi ortaklaştırabilir!