Almanya seçimlerinin anlattıkları

Yeni kurulacak koalisyonun en can alıcı tarafı, açıktan Erdoğan karşıtı olan Cem Özdemir ve Christian Lindner'in (FDP) bu koalisyonda yer alıyor olmaları. Merkel'in Türkiye ile dengede tutmaya çalıştığı politikasını biraz zora sokabilir bu isimler.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Seçmenler, geçtiğimiz pazar günü Almanya seçimlerinde Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve kardeş parti Hristiyan Sosyal Birliği'nin (CSU) oluşturduğu 'Büyük Kaolisyon'u tercih etmediler. Sosyal Demokratlar yıkıcı bir seçim sonucu aldılar: Yüzde 20,5. CDU ve CSU da yüzde 32,9 gibi kendileri açısından felaket olarak nitelendirilebilecek bir sonuçla karşı karşıya kaldılar. Böylelikle Büyük Koalisyon yüzde 14'lük bir oy kaybına uğradı.

Bu oy dağılımı aslında şu anda hala görevine devam eden Angela Merkel'i -eğer kendisi iktidardan kopabilecek karakterde olan biri olsaydı- istifa etmeye çağıran bir sonuçtur.

Angela Merkel için şu anda tek iktidar opsiyonu var: Yeşiller, Hür Demokratlar Partisi (FDP) ve CDU'dan oluşacak ve adına "Jamaika Koalisyonu" denen hükümet. Politik içerik açısından bakılacak olursa, birbirlerinden oldukça farklı bu partilerin oluşturacakları bu koalisyon grotesk görünüyor. Ayrıca bu koalisyon SPD ve CDU'nun başaramadığı neyi başarabilir?

Merkel ve kurmaylarının euro'yu kurtarma, enerji, göç ve uyum politikalarında SPD ne kadar etkisiz kaldıysa, FDP'nin de Yeşiller'in de bir o kadar etkisiz kalacaklarını beklemek hatalı bir bakış açısı olmayacaktır. Jamaika Koalisyonu, Büyük Koalisyon'un çoklu bir parçaya bölünmüş, farklı renklere sahip olmasından başka bir fark yaratıp yaratamayacağı oldukça şüpheli.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un AB için öne sürdüğü reformlara bakacak olursak, ve Macron'u Merkel'in de destekleyeceğini göz önünde tutarsak, artık Güney Avrupa ülkelerinin kemer sıkma politikalarının sonu gelecek. Ayrıca hümanist bir göç politikası için göçmen alımında bir üst sınır veya geri dönüşleri kolaylaştırma gibi bir politika da söz konusu olmayacak. Bu durumda FDP ve Yeşiller hangi alanlarda yeni bir politika üretecekler! Halk seçimlerde aslında yeni bir koalisyon kurulsun mesajı vermedi; bu anlamda da farklı partiler koalisyon kurunca Almanya politikasında bir yenilenme olmuyor.

Türkiye ile yaşanan krizlerde de, Merkel'in temkinli tutumunda da bir değişim olmayacaktır. Ancak Jamaika koalisyonu kurulursa, Türkiye ile ilişkilerde en can alıcı nokta, Cem Özdemir'in Almanya Dışişleri Bakanlığı görevine gelmesi olacaktır. Türkiye tarafından tehdit edilen, MİT'in Almanya'da takip ettiği siyasetçilerden biri olan Cem Özdemir, Erdoğan'ın seçimlerden önce boykot edilmesi gereken partiler arasında gösterilen partisiyle bakalım ilişkilere nasıl yön verecek. Yeni kurulacak koalisyonun en can alıcı tarafı, açıktan Erdoğan karşıtı olan Cem Özdemir ve Christian Lindner'in (FDP) bu koalisyonda yer alıyor olmaları. Merkel'in Türkiye ile dengede tutmaya çalıştığı politikasını biraz zora sokabilir bu isimler.

Almanya iç politikası açısından seçimlerde halkın asıl mesajı, hem SPD'ye hem de CDU'ya parti programlarında yeni bir içerik ve başlangıç yaratmaları gerektiğine dairdir. Halkın en azından bir kısmı artık aynı yüzler ve aynı politikalarla yönetilmek istemediğini ifade etmiş oldu.

Her ne kadar Merkel ve çevresi gerçeği görmezden gelseler de, SPD nasıl ki oy aldığı kitlenin gerçeklerinden uzaklaşması sonucu bu yıkımı yaşıyorsa, CDU da kendi muhafazakar seçmenin sorunlarını görmezden geldiği için muhafazakar seçmenini kaybediyor ve oldukça tehlikeli ırkçı partilere kaymasına neden oluyor.

Ama hem Angela Merkel hala aktif parti liderliğine devam ettiği sürece, hem de bütün seçimlerde CDU sadece Merkel'i ön plana çıkararak seçim kazandığı sürece Merkel'in varlığı partinin yeni bir içerik üretmesine en önemli engeli oluşturuyor. Oysa seçim sonuçları CDU açısından Merkel'in bir an önce kendi yerine bir başkasının geçebilmesinin yolunu açmak zorunda olması gerektiğini gösteriyor.

Almanya için Alternatif partisi (AfD) yıllardır hem CDU'nun hem SPD'nin görmezden geldiği korkular ve umutsuzluklar sayesinde büyüdü.

Ülkenin Sosyal Demokrat partisi, zenginlerin daha da zenginleştiği, ama orta sınıfın giderek fakirleştiği, ekonomik sisteme bırakın müdahale etmeyi, daha da büyük bir hevesle neoliberal politikaları uygulamaya devam etti. Vatandaşların elinden iş garantisinin alındığını ve artık güvenli bir gelecek kurgulayamadığını bir şekilde anlayıp, buna uygun çözümler üretemedi. CDU da kendi muhafazakar seçmenine ülkedeki tüm sorunların göçmenler nedeniyle değil de, kendi ekonomik politikalarından kaynaklandığını, Almanya'nın sosyal politikalarının her geçen gün biraz daha gerilemesinin başlıca kahramanının kendileri olduğunu cesaretle dile getirememesi, AfD gibi bir ırkçı partinin açılan boşlukları doldurmasının başlıca nedeni oldu.

Kısaca AfD'nin elini güçlendiren, iktidar ortaklarının tam da kendileri. Fakat bunu kabul etmeye de cesaretleri olmadığından herkes sorumluluğu birbirine atıyor.

Ne olursa olsun dört koca yıl Almanya Federal Meclisi'nde en önemli güçlerden biri olacak AfD ve bu partiler onlarla birlikte mecliste yer alacaklar.

Almanya'nın politikasının yenilenmesi için elindeki son şans bu süreç. Bu dört yıl içerisinde sosyal devlet daha da küçülürse bu, Almanya'da ırkçılığın daha da yükselmesinin de garantis olacaktır.

Henüz demokrasi işliyorken AfD'yi seçmemiş yüzde 80'in de demokrasiyi doğru kullanıp sosyal devletin genişletilmesini ve orta sınıfın hiçbir işine yaramayan, sadece kendilerini köleleştiren gereksiz ekonomik büyümeye karşı örgütlenmesi gerekiyor.