Eski NPA Gerillası: Filipinler'de öldürülürsem kimin yaptığı belli, CIA
Filipinler'de uzun yıllardır toprak reformu talebiyle silahlı mücadele veren Yeni Halk Ordusu (NPA) içinde bulunmuş, bugün Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi'de siyaset yapan Martin ile konuştuk. Filipinler'de darbe tehlikesi olduğunu söyleyen Martin, "Eğer ben de Filipinler'de öldürülürsem kimin yaptığı belli: CIA" dedi.
DUVAR - Güneydoğu Asya ülkesi Filipinler, Devlet Başkanı Rodrigo Duterte'nin alışılmışın dışında açıklamaları ve başta Yeni Halk Ordusu (NPA) olmak üzere gerillalarla hükümet arasındaki barış görüşmeleriyle sıklıkla adından söz ettiren bir ülke. NPA içinde yaklaşık 10 yıl bulunan Martin ile Filipinler'in Marksist tarihini ve ülkenin güncel sorunlarını konuştuk. Martin bugün, NPA, Filipinler Komünist Partisi (CCP) ve Moro Direniş ve Özgürlük Örgütü (MRLO) gibi oluşumların yanı sıra işçi, çiftçi ve yerli haklarını temel alan pek çok organizasyonların da içinde bulunduğu Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi'de (NDFP) yer alıyor.
Ekim Devrimi'nin dünyaya yansıması dendiğinde ister istemez akıllara ilk olarak Avrupa geliyor. Peki devrimin Filipinler'e etkisi nasıl oldu?
Filipin Adalarının Komünist Partisi, 7 Kasım 1930'da kuruldu. Ekim Devrimi'nin yıl dönümünde. Komintern'e bağlı olarak kuruldu. O dönem Filipinler sömürgeydi. ABD'nin doğrudan sömürgesi. Bu nedenle ABD Komünist Partisi için Filipin adalarında komünist parti kurmak bir görevdi. Hatta bundan da önce, sendikal hareketlerde Ekim Devrimi'nin yoğun etkisi vardı. Kadınlar, işçiler ve gençlerin federasyonları vardı ve Filipinler Komünist Partisi'nin ilk başkanı da bir sendika lideriydi. Sendikanın Komintern ile doğrudan bağlantısı bulunmaktaydı.
Peki ilerleyen zamanda Çin'deki Maoist devrimin etkileri nasıl oldu? Çünkü bu devrimle birlikte Maoizm tüm dünyada yayıldı. Ancak özellikle Gündeydoğu Asya önemli bu anlamda bir alandı.
Evet, 1960'larda Sovyetler ve Çin komünist partileri arasında ayrılık yaşandı. O güne kadar hakim olan görüş Sovyet etkisindeydi. Filipinler'in eski komünist partisi İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya'ya karşı kendi halk halk kurtuluş ordusunu kurdu. Ancak Amerikalılar geri döndüğünde onları hoş karşıladılar. İdeolojik olarak yeterince 'silahlanmamışlardı' ve buradaki iki yüzlülüğü göremediler. Amerikalılar dost değildi. Sonraları eski komünist parti silahlı mücadeleyi bıraktı ve parlamentoya girdi. Ama Amerikalılara, Filipinlilerle aynı sanayi yatırımı yapabilme hakkını veren kanunlara karşı çıktılar ve parlamentoyu terk ettiler. Böylece komünist parti tekrar silahlı güç kurdu. Devrimin iki yıl içinde silahlı zaferle geleceğini öne sürüyorlardı, maceraydı.
1968'deyse farklı tartışmalar gündeme geldi ve Mao Zedong'un Marksizm-Leninizm anlayışını kabul eden yeni bir parti kuruldu. Tarih 26 Aralık 1968 idi. Takibindeki yılda parti Yeni Halk Ordusu'nu (NPA) kurdu. 9 otomatik silah ve 26 tek atışlı Japon silahı, işte bunlarla başladılar. Strateji olarak da Mao'nun yolunu takip ettiler.
Günümüze gelirsek, NPA (açılımını yazalım) hakkında hükümetle barış görüşmeleri yaptığı haberleriyle sık sık karşılaşıyoruz. Güncel durumda NPA'da startejik, siyasal ya da ideolojik bir değişim (?) söz konusu mu?
Hayır, değişen bir şey yok. Strateji kuruluş anıyla hâlâ aynı. NPA'nın bugün tam zamanlı 10 bin savaşçısı var. Yüzlerce silahlı halk milisi tarafından da destekleniyor. Bu milisler tam zamanlı savaşçı değiller, gün içinde çiftçiler. NPA Filipinler'in neredeyse her yerinde operasyon düzenleyebiliyor. Müslümanların çoğunluğu oluşturduğu bölgeler hariç. Ama bu bölgede bile bizim bir grupla ittifakımız ve iyi ilişkilerimiz var: Moro Direniş ve Özgürlük Örgütü (MRLO). Onların kendi kaderlerini belirleme hakkına saygı duyuyoruz. Aynı zamanda aynı düşmana karşı savaşıyoruz.
Bizim mücadelemizin omurgasını, silahlı mücadele oluşturmakta. Çünkü her devrimin sorusu olan siyasi gücün nasıl ele geçirileceğini yükseltmektedir. Aynı zamanda şehirlerde yaptığımız yasal siyasetle de bunu bağlıyoruz: İşçi hareketleri, öğrenci hareketleri, kadın hareketleri... Parlamentoda bile! Çünkü Komünist Parti yasadışı sayılıyor, haliye seçimlere katılamıyor. Ama biz yasal parti kurduk. İşçilerin, kadınların, gençlerin, köylülerin... Ve bugün parlamentoda Makabayan koalisyon grubu adıyla altı temsilci bulunuyor. Parti pek çok organizasyonun birleşimiyle oluştu.
Daha da yakın zamana gelelim. Rodrigo Duterte'nin devlet başkanı seçilmesiyle NPA hakkında yaptığı olumlu açıklamalar dikkat çekmişti. Filipinler'de devrimci sol bu açıklamaları nasıl okuyor?
Duterte eski yönetimdeki oligark ailelerden değil. Büyük toprak ağalarından da değil. Memur bir aileden geliyor. Davao'nun belediye başkanlığını da yaptı. NPA'yla kişisel olarak iyi ilişkileri vardı. Hatta öğrenciyken solcuydu da. Bugünse devlet başkanı seçildi. Dedi ki “Ben solcuları da içine alacak bir hükümet kuracağım” ve kabinesinde 4 mevki teklif etti.
Komünist parti de dedi ki, “Kimi ilerici insanları bu mevkilere öneriyoruz.” Ama bunun olması için gerekli temellere henüz sahip değiliz. Hal böyle olunca dedik ki ülkenin sorunlarının neler olduğuna dair müzakere edebiliriz. Örneğin neden silahlı bir mücadele var? Bu sorulara cevap verildiği takdirde hükümetin içinde yer alabiliriz.
Söylediğimiz şey, bizim Filipinler'de neden silahlı çatışma olduğuna dair gerçek cevaplar istememiz. Cevap basit, yabancı sermayenin Filipinler üzerindeki egemenliği, değil mi? Bu nedenle yerel sanayi büyüyemiyor ve insanlara iş sağlayamıyor. Aslında iki temel talep var: Birincisi, nüfusun hâlâ çoğunluk köylülerin taleplerine göre yapılacak bir toprak reformu. İkincisiyse işçiler için ulusal sanayileşme. Yabancılar tarafından değil Filipinliler tarafından yapılan bir sanayileşme.
Ancak Duterte'yle birlikte Filipinler eski yönetimlere göre Rusya ve Çin'le daha yakın ilişkiler içinde. Devrimci solun buna bakış açısı ne?
Öncesinde Filipinler hep ABD'nin sözlerini takip etti. Ancak Duterte'nin sözlerine baktığımızda bağımsız bir dış politika izleyeceğini söyledi. Dedi ki, biz herkesle dost olmak istiyoruz. Ama özellikle Çin'le dost olmak istiyordu. Bu iyiydi. Ancak Duterte devlet yönetiminin tamamında kontrolü sağlayabilmiş değil. Özellikle de ordu hâlâ ABD etkisi ve CIA kontrolü altında.
Bu durumda Duterte'ye karşı bir askeri darbe tehlikesi bulunduğunu söyleyebilir miyiz?
Tabii ki var. Bu durum hep böyleydi. Eğer ben de Filipinler'de öldürülürsem kimin yaptığı belli: CIA.