Arap dünyasında geçen hafta: ‘Sürünün selameti kurda teslim’
Londra merkezli Al Quds Al Arabi gazetesi, 8. Cenevre toplantılarına yer verdiği başyazıda, Suriye ile ilgili çözüm sürecinde dümenin Rusya’nın kontrolüne verildiğini, bunun da “sürünün güvenliğini kurda teslim etmek” olduğu yorumunda bulundu.
DUVAR - Arap dünyasında geçen hafta en fazla tartışılan konuların başında Suriye krizi vardı. Arap basınına göre, geçtiğimiz salı günü Cenevre’de başlayan toplantının diğerlerinden bir farkı var. Bu toplantının daha önceki Cenevre görüşmelerinden ve Astana toplantılarından farkı, “Rusya’nın Soçi kentinde Rusya, Türkiye ve İran arasında gerçekleştirilen zirveden sonra başlaması ve bu üç ülke ile ABD’nin Suriye’de bir çözüm için birçok noktada uzlaşmış olması” olarak gösteriliyor.
Suriye kriziyle ilgili, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD başkanı arasında gerçekleştiği ifade edilen telefon görüşmesi ve bu görüşmede Trump’ın Erdoğan’a “PYD’ye artık silah verilmeyeceği” şeklinde garanti vermesi, Arap basınının oldukça dikkatini çekti. Bazı köşe yazarlarına göre ABD Kürtler’den vazgeçmeye hazırlanırken, başka yazarlar “Kürtler’in önce davranarak ABD’den vazgeçecekleri” görüşünde.
ABD KÜRTLER’DEN VAZ MI GEÇİYOR?
Lübnanlı gazeteci Mahir El Hatib Lübnanlı El Nashra sitesindeki yazısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın PYD’ye bundan sonra silah verilememesi hususunda anlaşmaya vardıkları yönündeki açıklamalarına yer verdiği yazısında “ABD’nin Kürtler’den vaz mı geçtiği?” sorusunu gündeme getirdi:
“ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) destekleyeceğini ilan etmesinden bu yana, Türkiye bu konuyla ilgili itirazlarını belirtiyor. Ve NATO’daki müttefikine bu konuyla ilgili ithamlarda bulunuyor. Ancak öyle görünüyor ki bu konu bu gün masada ve konuşulmaya açık. Özellikle de, Türkiye’nin “Beyaz Saray’da PYD’ye bundan sonra silah verilmeyeceği“ yönünde bir garanti aldığını açıklamasıyla, bu konunun tartışılmaya açık olduğu daha net anlaşılıyor.
Buna karşı, PYD de ABD ve müttefiklerinin kendilerine yardım göndermeye devam ettiğini açıklamakta geç kalmadı. Ancak bu durum ABD’nin bu konuyla ilgili tutum değişikliği içerisine girmediği anlamına gelmiyor. Nitekim ABD’nin bu askeri yardımları hiçbir zaman siyasi desteğe dönüşmedi. ABD, daha önce Suriye konulu toplantılarda bu güçlerin katılımı için hiçbir zaman baskı yapmadı. Bu konuyla ilgili talebi her zaman için Rusya dile getiriyordu. ABD ancak son dönemlerde Kürtler’in görüşmelere katılması gerektiği yönünde mesajlar vermeye başladı.”
“KÜRTLER ABD’Yİ TERK EDİYOR”
Rai Al Youm gazetesi başyazarı Abdulbari Atwan, SDG saflarından gelen “Suriye ordusuna katılırız” şeklindeki açıklamaları değerlendirdiği yazısında, bu durumu, “Suriye Kürtlerinin ABD’yi terk etmeye başlaması “şeklinde yorumladı.
“ABD’nin Kuzey Suriye’deki müttefiki SDG, Suriye eksenli son gelişmeleri çok doğru bir şekilde okuyarak alınması gereken mesajları da aldı. SDG, ilerleyen süreçte Amerikan vaat ve desteğine çok fazla güven olamayacağını idrak etmiş durumda. Bu yüzden Suriye’de kazanan taraftan yana tutum aldı. Bu durumu da en iyi Suriye Demokratik Meclisi Eş Başkanı Riyad Darrar, Suriye’de uzlaşı sağlandıktan sonra Suriye ordusuna katılabileceklerini açıklayarak ortaya koydu.
Kürtler, ABD onları terk etmeden ve Suriye’de savaşı kazanan ittifak karşısında onları kendi kaderleriyle baş başa bırakmadan, kendileri ABD’yi terk etmeye başladı. Kürtler Irak’taki referandumdan sonra oradaki kardeşlerinden ve Suriye’nin batısındaki Kürtler’in durumundan ders çıkardı. Nitekim ABD Başkanı Trump Erdoğan ile konuşmasında PYD’ye bundan sonra silah vermeyeceğini söyleyerek onları Türkiye’ye ‘satmış’ oldu.
“ASIL DÜĞÜN SOÇİ’DE OLACAK”
Atwan yazısında, 8. Cenevre görüşmelerine de değinerek, bu toplantıların bir şenlik havasında bir festivalden ibaret olduğunu, asıl düğünün ise Soçi’de olacağını yazdı:
“Cenevre’deki Suriye görüşmeleri şenlik havasındaki bir festivalden ibaret. Zira asıl düğün, 40’tan fazla Suriyeli parti, örgüt, oluşum ve kabilenin yanı sıra Suriye hükümeti heyetinin de katılımıyla Soçi’de yapılacak. Bu buluşmada hem anayasa hazırlanacak hem de milletvekili ve başkanlık seçimlerinin tarihi belirlenecek. Suriye hükümetinin tereddüt etmeden buna onay vermesi ise sonuçlarından emin olduğunu göstermektedir.
Esad, Muhacirin sarayında kalmaya devam edecek. Esad’ın gidişi ile ilgili açıklamaların da özellikle de Suriye muhalefeti için artık yasak olması gerekiyor. Çünkü Daha önce BM Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın da dediği gibi ve en basit haliyle, muhalefet Esad’a karşı bir savaş kazanmadı.”
“SÜRÜNÜN SELAMETİ KURDA TESLİM”
Londra merkezli Al Quds Al Arabi gazetesi, 8. Cenevre toplantılarına yer verdiği başyazıda, Suriye ile ilgili çözüm sürecinde dümenin Rusya’nın kontrolüne verildiğini, bunun da “sürünün güvenliğini kurda teslim etmek” olduğu yorumunda bulundu:
“Daha önceki görüşmelerden farklı olarak, önemli sonuçlar doğurma ihtimali olan Suriye konulu Cenevre görüşmelerinin sekizincisi, birçok farklı gelişmenin gölgesinde başladı. Bu sefer Suriye’de aktif olan dış güçler, ABD, Rusya, Türkiye ve İran, tartışmaya açmak üzere masaya konulabilecek bir siyasi çözüm için uzlaşıya varmakta oldukça ilerlemiş durumda. Bunun da uygulanması yakın zamanda aşamalı olarak mümkün olabilir.
Rusya devlet başkanlığı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı Soçi’ye, Suriye’deki görevlerinin askeri yönünün bitmek üzere olduğunu ve bir uzlaşı çerçevesinde siyasi aşamanın başlayacağını ibraz etmek için çağırdı. Bunun yanı sıra Moskova, Rusya Devlet Başkanı Putin, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı bir zirve gerçekleştirdi. Bu zirvede Rusya’nın Suriye Halkları Konferansı’ndan önce atacağı adımlar ışığında, ilerleyen dönem için genel bir taslak üzerinde uzlaşı sağlandı. Bu yönüyle Rusya, muhalefet karşısında ‘ezeli rakip’, yönetim yanlısı tutumuyla da ‘zorlu iktidar’ rolündedir.
Muhalefetin bu görüşmelere daha zayıf ve her zamankinden daha dağınık bir şekilde gittiği doğru. Rejim ise görüşmelere sahada kazandığı askeri başarılarla silahlanmış bir şekilde gitti. BM Suriye Özel Temsilcisi De Mistura ise, BM’nin kararı çerçevesinde doğrudan görüşmelerin başlamasını umut ediyor. Bütün bu gelişmeler ise bütün tarafların gelecek süreçle ilgili dümenin Moskova’ya teslim edilmesi konusunda uzlaşı içinde olduğunu gösteriyor. Bu da sürünün güvenliğini kurda teslim etmeye benzemektedir.”
ERDOĞAN’IN SURİYE’DEKİ TUTUM DEĞİŞİKLİĞİ
Suudi El Hayat gazetesinde Hurşit Dalay imzasıyla yayınlanan yazıda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye siyasetindeki tutum değişikliğiyle ilgili dikkat çekici yorumlar yer aldı:
“Erdoğan’ın sesi artık gür bir şekilde Esad’ın gidişini talep etmek için çıkmıyor. Kuzey Suriye’de güvenli bölge oluşturulması taleplerinde de bulunmuyor. Suriye krizi boyunca bahsettiği kırmızı çizgilerden de bahsetmiyor artık. Erdoğan artık Esad’la tekrar ilişkilerin kurulabileceği şeklinde mesajlar içeren bir üslupla konuşuyor. Gerçekten de Erdoğan, aynı anda ittifaklar kurup tutum değiştirme konusunda parlak bir lider. En tuhaf olanı, geçmişte Suriye’ye yönelik siyaseti savunanlar, bu gün Erdoğan’ın izlediği siyaseti gerekçelendirmeye çalışıyor.”
ŞEYH TEMİM, SUUD’TAN ÖZÜR DİLEYECEK İDDASI
Suudi Arabistan destekli Elaph adlı internet sitesi, Arap dünyasının en önemli krizlerinden biriyle ilgili dikkat çekici bir iddia ortaya attı. Söz konusu iddiaya göre, Katar Emiri Şeyh Temim, Katar krizi çerçevesinde kendi ülkesine yönelik ambargonun başını çeken Suudi Arabistan’dan özür dileyecek.
İnternet sitesindeki habere göre, “5-6 Aralık tarihlerinde Kuveyt’te toplanacak olan 38. Körfez İşbirliği Konseyi toplantısında, başta Körfez ülkeleri olmak üzere bütün Arap dünyasını sarsacak bir gelişme yaşanacak.”
Kuveytli kaynaklara dayandırılan iddiada, Katar Emiri Şeyh Temim’in, Kuveyt Emiri’ne, KİK toplantısı için geleceği Kuveyt’te, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’den özür dileyeceğini taahhüt ettiği ifade edildi.