Arap dünyasında geçen hafta: Erdoğan, İsrail ile neden ilişkileri kesmiyor?
Türkiye’yi yakından takip eden Lübnanlı akademisyen Muhammed Nureddin, BAE El Haliç gazetesindeki yazsısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrını sorguladı. “Erdoğan Kudüs’ü kırmızı çizgi ilan etti ancak kendi ülkesinde İsrail’in büyükelçiliği ve konsolosluğu mevcut ve İsrail ile ekonomi ve güvenlik alanlarında güçlü ilişkileri de var. Aynı şekilde de İsrail’de Türkiye’nin bir büyükelçiliği ve konsolosluğu bulunuyor. Peki, neden diplomatik ilişkileri kesme yoluna gitmiyor?
DUVAR - Arap dünyası geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararı ve bu karar sonrasında yaşanan gelişmelere odaklandı. Özellikle Hamas gibi önde gelen Filistinli siyasi aktörlerin intifada çağrısından sonra başlayan gösterilere, İsrail güvenlik güçlerinin verdiği sert karşılık Arap basınında büyük tepki çekti.
Arap basınında Kudüs ile ilgili geniş bir şekilde yer alan en önemli konu başlıklarından biri de, Türkiye’nin dönem başkanlığında İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi oldu. Türkiye’nin ve özellikle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kudüs ile ilgili tutumu ve Türkiye-İsrail gerginliği Arap basınının önem verdiği bir başka gündem maddesi oldu.
Rusya Devlet Başkanı Putin’in Suriye’deki Hmeymim Üssü’ne yaptığı ziyaret, Arap dünyasının bu hafta en önemli gelişmelerinden biriydi. Kudüs ile ilgili tartışmaların ve gelişmelerin gölgesinde kalan ziyaret, bazı gazetelere göre, Suriye savaşında “zaferin sahadan ilanı” niteliğinde.
Suudi Arabistan’ın “ılımlı-açılımcı” veliahdı Muhammed Bin Selman, büyük tartışma yaratan ve ülkede değişim rüzgarları estiren kararlarına geçtiğimiz hafta bir yenisini daha ekledi. Suudi yönetimi tarafından alınan karara göre, 2018 yılında ülkede sinema salonları artık serbest olacak. Arap basınına göre, Bin Selman’ın tartışma yaratacak başka kararları da yolda.
'TRUMP KARARI ER YA DA GEÇ UYGULAMAYA KOYACAKTI'
Osman Mirğeni, Suudi Şark El Avsat gazetesindeki yazısında, Trump’ın “Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan kararının şaşkınlık yaratmasının doğru olmadığını ve Trump’ın bu kararı er ya da geç uygulamaya koyacağının bilindiğini” yazdı.
“İnsanların Trump’ın ülkesinin İsrail’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararına neden şaşırdığını anlamıyorum. Zira bu durum Trump’ın Beyaz Saray’a girdiği ilk günden belliydi. Daha doğrusu başkanlık yarışındaki kampanyasının ilk günlerinden. Trump geçtiğimiz haziranda, ondan önceki bütün başkanlar gibi 1995 yılında ABD Kongresi’nin İsrail’deki büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararını erteleyen kararnameyi imzaladı. Ancak bunu yönetimdeki çevresinin baskısıyla yaptı ve bir daha bunu tekrarlamayacağını belirtti.
Arap ve İslam dünyasındaki durumlar şimdikinden farklı olsaydı, ta seneler öncesinden böyle bir karara karşı koymak için atılacak adımlar hazır olurdu. Ki Arap ve İslam dünyasının içinde bulunduğu bu durum, Trump’ı tehlikeli olan bu kararı almasında onu cesaretlendirdi. İhtilaflar, savaşlar ve ayrışmalar, uzun süredir bölgedeki mevcut durumun en baskın özelliği konumunda.
Bazıları Trump’ın içerdeki bazı sorunlardan kaçmak için büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması ve Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması kararını aldığı görüşünde. Özellikle de Rusya’nın ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiğine yönelik iddialarla ilgili soruşturmaların devam ettiği bir dönemde. Ancak durum böyle olsa dahi bu hiçbir şeyi değiştirmez. Trump’ın başkanlığının ilk gününden böyle bir karar almak istediği gerçeğinin üstünü de örtmez. Er ya da geç seçim vaatlerine uygun olarak, ya da yüzyılın hamlesi olarak nitelendirdiği Filistin’le ilgili çözüm projesini açıklamadan önce İsrail’e bir rüşvet verme niyeti doğrultusunda bu kararı uygulayacaktı.”
Arap dünyasında geçen hafta: Trump’ın kararı radikalizmi körükler
TÜRKİYE VE İSRAİL GERGİNLİĞİ NEREYE?
El Arabi El Cedid gazetesinde Salih El Nueymi imzasıyla çıkan yazıda İsrail ve Türkiye arasında Trump’ın kararının ardından başlayan gerginlik ve Erdoğan ile Netanyahu’nun karşılıklı söz savaşı ele alındı. Yazara göre, mevcut gerilime rağmen aradaki çıkarlar dolayısıyla iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kesilebileceğine dair bir belirti yok:
“Her şeye rağmen, Türkiye ve İsrail’in aralarındaki diplomatik ilişkileri kesecek kadar oyunun kurallarını değiştireceklerine dair herhangi bir işaret görünmüyor. Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmenin, gerek Kudüs’te gerekse Gazze’de Filistin meselesine etki etmesini engelleyeceğinin farkında.
Diğer taraftan gerginliğin azaltılmasında İsrail’in çok fazla çıkarı vardır. İsrail, bir kaç ay önce Türkiye ile yaptığı anlaşmalara binaen Türkiye’ye gaz satışına önem veriyor. İsrail, çok kısa bir süre öncesine kadar, İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs ile gaz boru hattı inşa edilmesi hususunda bir anlaşma yaptı. Bu boru hattı Kıbrıs ve Yunanistan’ın kara sularından geçecek. Bu hat ile İtalya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine gaz pompalanması öngörülüyor. Ancak bu proje 2025’te hayata geçirilecek ve önünde büyük engeller var. Özellikle de bu projenin fonlanması konusunda. Projenin 25 milyar dolar külfeti var. Ki bu, Türkiye’ye gaz satışının hemen hemen iki katı maliyet yaratıyor.
Bu yüzden Trump’ın kararına karşı protesto gösterilerinin şiddetinin düşmesi ve İsrail’in göstericilere uyguladığı baskıyı azaltması Erdoğan ve Netanyahu’yu, gerginliğin azaltılması konusunda ikna edebilir.”
Arap dünyasında geçen hafta: ‘Sürünün selameti kurda teslim’
'ERDOĞAN NEDEN ABD’YE AYNI TEPKİ GÖSTERMİYOR?'
Türkiye’yi yakından takip eden Lübnanlı akademisyen Muhammed Nureddin, BAE El Haliç gazetesindeki yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrını sorguladı:
“ABD Başkanı Trump’ın kararından sonra Erdoğan, Kudüs ve Filistin’i savunmak için oldukça ses çıkardı. Ancak konuyu yakından takip edenlere göre, Erdoğan’ın Trump’a yönelik bu üslubunun arkasında başka hedefler var. Bu hedeflerin başında da, ‘özellikle 15 Temmuz sonrası Erdoğan rejimine yönelik Amerikan bakış açısını değiştirmek ve Amerika’nın Kürtlere yönelik silah desteği konusunda baskı yapmak’ yatmaktadır.
Erdoğan ayrıca İslam dünyasının liderliği hususunda başka ülkelerle girdiği yarışta kendi lehine malzeme biriktirmeyi de hesaplamaktadır.
Erdoğan Kudüs’ü kırmızı çizgi ilan etti ancak kendi ülkesinde İsrail’in büyükelçiliği ve konsolosluğu mevcut ve İsrail ile ekonomi ve güvenlik alanlarında güçlü ilişkileri de vardır. Yine aynı şekilde de İsrail’de Türkiye’nin bir büyükelçiliği ve konsolosluğu bulunmaktadır. Peki, neden diplomatik ilişkileri kesme yoluna gitmiyor ve büyükelçilik ile konsoloslukları kapatmıyor? Ayrıca Erdoğan neden bu konuda aynı tepkiyi ABD’ye göstermiyor?”
ABD’NİN KARARI VE TÜRKİYE-İRAN YÜKSELİŞİ
Rai Al Youm gazetesi başyazarı Abdulbari Atwan, Trump’ın kararının Suud ve Mısır gibi Arap devletleri zora soktuğunu bunun karşılığında ise Türkiye ve İran’ın yükselişe geçtiğini yazdı. Atwan özellikle İranlı General Kasım Süleymani’nin Hasm ve İslami Cihad liderlerini arayıp İran’ın her türlü desteğe hazır olduğunu söylemesine vurgu yaptı:
“ABD Başkanı Trump’ın oynadığı ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile Amerika’daki Yahudi lobisinin memnuniyetle karşıladığı bu kumar, Amerika’nın bölgedeki en önemli müttefiklerini olumsuz etkiledi. Amerika’nın müttefiki olan bu iki Arap devleti, Suudi Arabistan ve Mısır’dır. Diğer taraftan ise Arap olmayan iki ülkenin yükselişe geçmesine yaradı. Bu iki devlet ise İran ve Türkiye’dir.
Özellikle İran Cumhuriyet Muhafızları’na bağlı Kudüs Tugayları’nın Komutanı Kasım Süleymani, Hamas’ın askeri gücü İzzettin Kassam Tugayları ile İslami Cihad’ın askeri kolu Saraya El Kudüs komutanlarını arayıp İran’ın İsrail’e karşı direnişini her şekilde desteklemeye hazır olduğunu söylemesi, Filistinlilerin ve intifadalarının en güçlü müttefikinin İran olduğunu gösteriyor. Nitekim bu dönemde İran’ın Körfez’deki Arap hasımları İsrail ile ilişkileri normalleştirme ve Trump’ın Kudüs’ü Yahudileştirme adımlarına boyun eğmekle meşguller.
General Süleymani girdiği bütün savaşlardan zaferle ayrıldı. Irak Kürdistanı’na müdahale etti ve Kürdistan referandumunu başarısız kıldı, Suriye’de Suriye Arap Ordusu saflarında savaşa katıldı ve ordunun ülkenin birçok yerinde kontrolü tekrar sağlamasında etkili oldu. Irak’ta ise Haşdi Şaabi’yi kurdu ve bu askeri gücün Musul ve başka şehirleri IŞİD’ten geri almasını sağladı. Süleymani şimdi ise Filistin’e doğru açılıyor.”
'PUTİN HMEYMİM’DE: SURİYE’NİN İÇİNDEN ZAFER İLANI'
Geçtiğimiz hafta Arap dünyasındaki en önemli gelişmelerden biri de şüphesiz Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye’yi ziyaret etmesi oldu. Putin, Rus hava kuvvetlerinin konuşlandığı Hmeymim üssüne giderek burada Rus askerlerini selamladı.
Kudüs ile ilgili gelişmelerin gölgesinde kalan ziyaret, Suriye’deki savaşın gidişatı açısından oldukça önemli. Zira bazı Arap gazetelerine göre Putin’in bu ziyareti, kazanılan savaşın Suriye’nin içinden ilanı niteliğinde:
Lübnan’da yayınlanan Al Akhbar gazetesi, “Putin Hmeymim’de; Suriye’nin içinden zaferin ilanı” başlıklı haberinde, bu ziyaretin planlı olduğuna ve Moskova’nın IŞİD’e karşı zafer kazanıldığını ilan etmesinin ardından gerçekleşmesine dikkat çekti.
Kuds El Arabi gazetesine göre ise Putin’in bu ziyareti, dünyaya ve özellikle de bölge ülkeleri ile ABD’ye yönelik bir mesaj taşıyor. Gazeteye göre Putin bu mesajda, Rusya’nın artık buraların efendisi olduğunu göstermek istiyor.
Arap dünyasında geçen hafta: Soçi tarihi zaferin ilanı mı?
'SUUDİ ARABİSTAN’DA AÇILIM RÜZGARLARI DİNMİYOR'
Son bir yıl içinde çok önemli kararlara imza atan Suudi Arabistan yönetimi geçtiğimiz hafta yeni bir adım attı. Suudi yönetimi, önümüzdeki yıldan itibaren ülkede sinema salonlarının açılmasına izin verileceğini duyurdu.
Karar göre ilk sinema salonlarının Mart 2018’de açılması planlanıyor. Selefi-Vahhabi bir şeriat anlayışıyla yönetilen ülkede, bu karar özellikle de kadınlara araba kullanma serbestliği verilmesinden sonra çok önemli bir açılım niteliğinde.
Lübnan’da yayın yapan Annahar gazetesinde Esra Hasan imzasıyla ve “Suudi Arabistan’da açılım rüzgarı dinmiyor” başlığıyla çıkan yazıda, Suudi Arabistan veliahdı Muhammed Bin Selman’ın açılımlarına önümüzdeki günlerde başkalarının da ekleneceği ifade edildi. Yazar, yakında kadınlara yönelik taciz ile ilgili bir karar açıklanacağını belirtti.
BAE El Beyan gazetesi ise, Suudi Arabistan’da yayınlanacak ilk filmin ise, Suud Kralı Faysal’ın 1919 yılında babası Kral Abdülaziz’in özel temsilcisi olarak Londra’ya yaptığı ziyareti konu alan ve şu sıralar “kurgu-montaj” aşamasında olan film olacağını belirtti.