Din idealinin realitesi şiddet

Kendisini insanlığı kurtarmak için feda eden bir Mesih'in dinine mensup Hıristiyan dünyasının politik tutumu, tarihsel olarak kendi dini ile çelişir vaziyette olmuştur. Oysa Hıristiyanlık etiği içerisinde kendi inancından olsun olmasın, hiç kimsenin acısına seyirci kalınmamasını vurgular. Yeni Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, göreve gelir gelmez Almanya Başbakanı Angela Merkel'in daha önce söylediği İslam'ı Almanya'ya ait gördüğü ifadesinin tam tersini savunarak "İslam dini Almanya'ya ait değildir" dedi.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - İster Katolik, Protestan, Ermeni, Kıpti, ister Rum Ortodoks Hıristiyanları olsun hepsi, farklı zamanlarda ve farklı ayinlerle de olsa, Paskalya'da İsa Mesih'in dirilişini kutlarlar. Doğu ve Batı kiliseleri Hıristiyanlık'ın en kutsal bayramını Mart sonu Nisan başı gibi kutlarlar.

Paskalya için kullanılan en eski isim "Eostro"nun tarihçesi 8. yüzyıla kadar uzanıyor: "Şafak" olarak tercüme edilebilir. Eostro kelimesinin morfolojisi, Hint-Avrupa kelime kökü "ausos"a dayanıyor. Yunanca "eos" (Güneş) ve Latince "aurora"dan (şafak) türetilmiştir.

Paskalya'ya Almanların "Ostern" demeleri ise, eski Germen Bahar Tanrıçası Ostara'ya atıfta bulunduğu yaygın bir varsayımdır. Germenler, Hıristiyanlaşmadan önce Bahar Şenliği Ostarum'u kutlarlardı.

Paskalya'nın öncüsü, İsrail halkının Mısır köleliğinden kurtuluşunu anmak için kutlanan Yahudilik'teki Hamursuz (Pesah) bayramıdır. Nasıralı İsa'nın dini öğretisinde bu gelenek farklı hal almış ve büyümüştür.

Tanrı, Yahudiler'e Mısır'dan çıkmadan önce, her ailenin bir kuzu kurban etmesini ve o kurbanın kanıyla evlerinin girişindeki direkleri boyamasını istemiş. Tanrı, kuzu kanı ile boyanmamış evlerde ilk doğmuş çocukların ölümüne neden olarak gazabını gösterecekti. Yahudi geleneğinde büyümüş olan İsa, havarileriyle birlikte yediği Son Akşam Yemeği'nde yedikleri ekmeği bölerken "Bu benim vücudum", içtikleri şarap için "Bu benim kanım" diyerek, ölümün onu çarmıhta beklediğini ve kendisini Tanrı'nın Kuzusu yaptığını söyleyerek kendini kurban etti.

Paskalya, İsa ile ona inananların birliğini sembolize eder. Kutsal günler Son Akşam Yemeği'nin yenilmesiyle başlar ve İsa'nın çektiği acı ve ölümüyle (Passion) devam eder. İlk gün sessizce yas tutulur: Eğlenceyi temsil edecek hiçbir şey yapılmaz. Paskalya Pazarı İsa'nın dirildiği gün olarak kutlanır. İsa, dirilerek insanlığı ve dünyayı kurtarma görevini yerine getirmiş olur.

Kendisini insanlığı kurtarmak için feda eden bir Mesih'in dinine mensup Hıristiyan dünyasının politik tutumu, tarihsel olarak kendi dini ile çelişir vaziyette olmuştur. Oysa Hıristiyanlık etiği içerisinde kendi inancından olsun olmasın, hiç kimsenin acısına seyirci kalınmamasını vurgular.

Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) Partisi Genel Başkanı ve Almanya Federal hükümetinin yeni İçişleri Bakanı Horst Seehofer, göreve gelir gelmez Almanya Başbakanı Angela Merkel'in daha önce söylediği İslam'ı Almanya'ya ait gördüğü ifadesinin tam tersini savunarak "İslam dini Almanya'ya ait değildir" dedi.

Haftalardır bu tartışma Almanya'nın gündemine oturmuş durumda. Bir de madalyonun diğer tarafı olan Almanya'daki Müslümanlar var: Onlar da kendilerini Almanya'ya ait hissetmiyorlar -hem, böyle bir dertleri de yok. Hıristiyan ülkelerin politikaları kendi dini inancının temel öğretisine ne kadar uymuyorsa, aynı şekilde İslam dinine mensup ülkelerin politikaları da yine o dinin en temel öğretisi ile uyuşmaz! Toplumlar, birbirleriyle yan yana yaşamak zorunda bırakıldıklarını düşündükleri müddetçe de iç içe geçen toplumlar olmayacaklar.

Bu konu Almanya'da en azından şimdilik "AB standartları içerisinde demokratik demokratik" tartışılırken, dünyanın sözde "en barışçıl" dini olduğu iddiasındaki İslam'ı kabul etmiş Orta Asya'dan gelen Türkler, Osmanlı İmparatorluğu zamanlarında, Hıristiyan çocukları devşirirken, azınlıkları ağır vergiye tabi tutarken, Türkiye Cumhuriyeti'nin de öncülünden geri kalmadığını, Anadolu'daki Hıristiyan, Yahudi ve başka inançlara mensup olan insanlara ne kadar hoşgörülü ve dostane yaklaştığını, günümüzdeki nüfus oranlarına bakınca görüyoruz.

Birbirlerinin dinlerinden, geleneklerinden bihaber yaşamaya ve "en güzeli benim inancım ve yaşam tarzım" diyerek karşı tarafı zorla kabul ettirmeye çalışmaktan vazgeçemiyorlar.

Dinlerin kendi öğretilerinden bakınca, şimdiye kadar hiçbir din, hiçbir yere ait olamamış. Bırakın başka dine düşmanlık beslemeyi, kendi dinleri içerisindeki farklı öğretilere dahi tahammül edemiyorlar! Peygamberler yaratıcının insanlık için en ideal olan varoluş planını tebliğ etseler de, bu idealin realitesi güç, iktidar, acı ve gözyaşı... Dinlerin ortak olduğu tek nokta Tanrı değil, şiddet.