Berlin'in karavan kaleleri kentsel dönüşüm tehdidi altında
Berlin'in Kreuzberg semti, 1980'lerden beri otorite karşıtı grupların yerleşim alanı olan ve otonom mantıkta yönetilen karavan yerleşimlerine ev sahipliği yapıyor. Ancak bugünlerde Berlin belediyesi sığınmacılara kamp yapma gerekçesiyle bu yerleşimleri boşaltmaya çalışıyor. Bulundukları araziye kira ödeyen karavan yerleşimcileri ise 'soylulaştırma'dan şikâyetçi; belediyenin bölgede yeni binalar yapmak istediğini, mültecilerin bahane edildiğini söylüyorlar.
DUVAR - Türkiyeli Aşkın... Almanya'nın başkenti Berlin'deki 17 yıllık bir karavan yerleşiminde 10 yıldır yaşıyor. Kent belediyesi ile bu yerleşimler arasındaki gerilimden yola çıkarak, Aşkın'la konuştuk. Son durum ne, siyasiler soruna nasıl yaklaşıyor? Karavan yerleşimleri kent kültürüne nasıl bir katkı sağlıyor?
Mesleğini 'üflemeli çalgılar tamircisi' olarak tanımlayan Aşkın'ın yaşadığı karavan yerleşimi, mülk sahibine kira ödüyor. Aşkın beş kişilik bir yemek kolektifinde çalışıyor, bir pizza fırınları ve bir sauna karavanları var. Karavan yerleşiminde nasıl bir hayat olduğu konusunda şunları söylüyor: "Buradaki karavan hayatı tercih edilmiş bir yaşama biçimi... Azın doyurucu olduğu; gözden düşmüşün, atığın eskinin içindeki güzelliğin ortaya çıkarıldığı; toprağın sadece 50 cm üstünde yaşadığın. 10 kişi bütün farklılıklara rağmen beraber yaşamaya çalıştığın, bunun için haftada bir oturup konuştuğun; herkesin kazancı oranında ekonomik katkıda bulunduğu güzel bir hayat."
Karavanların bazılarında LGBTİ bireyler yaşıyor. Bir kısmı mültecilere ev sahipliği yapıyor. Karavan yerleşimcileri, dayanışma için konserler, DJ partileri ve festivaller düzenliyor. 10 yıldır yaz kış karavanda yaşadığını belirten Aşkın'a göre, bu yerleşimler “100 metrekare ev ve çekirdek aile dışında alternatif bir yaşamın mümkün olduğunu” kanıtlıyor. "İhtiyacım olan her şeye sahibim” diyen Aşkın'ın karavanında gerçek bir piyano bile var.
KARAVAN KALELER: KENTİN NEFES ALAN KAOTİK BÖLGESİ
'Berlin'de şehir içinde her yerin bina olduğunu, birbirine paralel ve aynı uzunluktaki sokaklarda her şeyin aşırı düzenli ve dümdüz olmasının kendisine rahatsız edici geldiğini' söyleyen Aşkın, “İstanbul'dan sonra Berlin'in süper sıkıcı bir yapısı var” diyerek karavan yerleşimlerinin şehrin kaos ihtiyacını karşıladığını söylüyor. Berlin'in kent yönetiminin Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Sosyalistlerden oluştuğunu anlatan Aşkın, kente dair kararları senatonun aldığını ama belediye başkanının ağırlığının fazla olduğunu söylüyor. Kente dair kararlarda STK'ların katılımcılığı göstermelik olsa da, görüşlerine değer veriliyor. Karavan yerleşimlerine dair yeni bir plan gündeme geldiğinde, tepki görmemek için politikacıların yerleşimcilerin ayağına kadar geldiğini anlatıyor.
'BELEDİYE BAŞKANI AYAĞIMIZA GELİYOR'
Karavan yerleşimlerinin bir kültür ürettiğinin ve kente dair turistik bir değer olduğunun bilincinde olan kent yönetimi, bölgeye dair planları için önce o bölgede yaşayanlarla görüşüyor. Aşkın'ın yaşadığı karavan yerleşimi, devlet arazisini kiralamış olan şahsa kira ödüyor. Yakın zamanda kontratları bittiğinde alanı boşaltmaları gerekince bunu yapmayı reddetmişler ve politikacıların da devreye girmesiyle kontratları 2020'nin sonuna kadar yenilenmiş. “Bir sürü politikacı buraya gelip bizimle konuştu. Belediye başkanı, yanına iki kişi alıp kıytırık bir arabayla buraya konuşmaya geliyor. Sen ise yasal statüsü bile olmayan bir yersin” diyen Aşkın, bu durumun Türkiye mantığından ne kadar uzak olduğuna değiniyor: “Türkiye'den bakınca bunu anlayamazdım sanırım.”
BERLİN'E SANATÇI AKINI, MÜLTECİLER VE KENTSEL DÖNÜŞÜM
Özellikle 2008 ekonomik krizi sonrasında Avrupa'nın birçok yerinden sanatçılar Berlin'e yerleşmeye başladı. O dönemde nispeten ucuz olan kiralar, sanatçı göçü sonucunda giderek arttı. Öyle ki, 10 yıl içinde metrekare fiyatları iki katına çıkmış. Karavan yerleşimlerinin kent merkezinde kalıyor olması, bu bölgelerin boşaltılmak istenmesine neden oluyor. Solcuların yönettiği belediyenin bu konudaki bahanesi ise mülteciler. İki yıl önce başka bir karavan yerleşimi, mültecilere kamp yapmak için boşaltılmak istenmiş. Sonuçta ise sadece alanın yarısına mülteci kampı yapılmış. Karavan yerleşimlerinin rant kavgasının merkezinde kaldığını belirten Aşkın, soylulaştırma (gentrification) karşıtı gruplarla dayanışma içinde olduklarını söylüyor: “Bizim gibi buralarda yaşayan solcuların mülteci kampı yapılmasına karşı çıkmayacaklarını düşünüyorlar çünkü hayır desen mültecilere karşı çıkmış oluyorsun, evet desen evinden oluyorsun. Amaçları bir şekilde buraya girip imara açmak.”
Aşkın, şu anda yaşadığı Kreuzberg'in İstanbul'un Okmeydanı semtiyle kıyaslanabileceğini söylüyor. “Buraya giderek daha fazla zengin kişiler yerleşti, onlar da çevrelerinde ne olduğu belirsiz kişilerin yaşadığı alanlar istemiyorlar” diyerek şehirlerin artık “parası olanlara” ait olduğunu ifade ediyor. Berlin'in karavan yerleşimlerinin kent yönetiminin soylulaştırma kararlarına direnişi, piyasa kurallarına uyan sanatçılara aradıkları konforu sunan evler yapma baskısıyla piyasa kurallarının dışında kalarak sanat üretenlerin yaşamına tolerans gösterilmesi arasındaki bir çatışma olarak da görülebilir. Karavan yerleşimcilerinin kent konseyleri oluşturarak yaşam tarzlarını savunması, şimdilik küçük zaferler kazanıyor gibi görünüyor.
KARAVANDA YAŞAMAK YASAL MI?
Berlin Duvarı'nın 1992'de yıkılmasından önce, başkentin Bonn olduğu yıllarda Batı Berlin'de askere gitmek istemeyenlerin sürgüne gönderildiği Kreuzberg civarındaki kanal kıyısı, 1980'li yıllardan itibaren kentin içinde kalan ama sistemden tamamen bağımsız bir alternatif yaşam alanına dönüştü. 1970'lerin sonu ve 1980'lerin başında Berlin gibi Avrupa başkentlerine yayılan işgal hareketi (instandbesetzen, squatting, occupy) kapsamında, sistem karşıtı gençlerin 2. Dünya Savaşı'ndan sonra onarılmamış metruk evlere yerleşmesiyle bu bölgeler marjinal alt kültür merkezleri haline geldi. Devlet, bu metruk evleri yıkıp yerlerine beton bloklar yapmak istediğinde protestolarla karşılaştı ve bu bölgelere yerleşenlere müsamaha göstermek zorunda kaldı. Metruk evlerin yanı sıra kanal kıyısındaki boş alanlarda karavanlarda yaşamaya başlayanlar, yaşam alanlarına “wagenburg” (karavan kale) adını verdiler. Çevre sakinleri, karavan yerleşimlerine şüpheyle yaklaştılar ve tedirginlik duydular. Ancak Alman kanunlarında evsizlerin boş bir bölgede yaşamaları yasal bir durumdu.
Halk arasında “işgal yasası” olarak bilinen, Alman Medeni Kanunu'nun (BGB) 900 numaralı kanununa göre, bir kimse 30 yıl boyunca aynı yerde oturursa o mülkün sahibi oluyor. Taşınır mülkiyette ise bu süre 10 yıl. Bu kanun aslında Roma döneminden beri süregelen ve imparatorlukların yayılmacı politikalarına hizmet eden bir hukuk anlayışının sonucu. Roma İmparatorluğu döneminde 2 yıl aynı toprakta yaşayan o arazinin sahibi olurken taşınabilir mallar için bu süre 1 yıl olarak belirlenmiş. Berlin'de 1980'lerde yaygınlaşmaya başlayan karavan yerleşimleri (wagenplatz), bugün de devam ediyor. Şu sıra Berlin'de 10-15 karavan yerleşimi var. Bazıları 17-20 senelik, bazıları ise henüz 5 yıl önce kurulmuş. 2008'de karavan yerleşimlerinin tarihçesi, buradaki kültürel üretim ve tanıklıkları belgelemek üzere Friedrichshain-Kreuzberg Müzesi'nde bir sergi bile açıldı.
Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra, kentin neoliberal prensiplere göre yeniden planlanması ve inşa edilmesi sürecinde kent yönetimi karavan yerleşimlerini boşaltmak istemiş. 1997'deki bir protesto metnine göre o dönemde 11 adet olan karavan yerleşimlerinde 400 kişi yaşıyordu. Karavanlarda yaşayanların işgal yasası kapsamında yerleştikleri devlet arazileri, önce şahıslara kiralanarak özel mülkiyet haline getirildi, bazılarının bulunduğu araziden yol geçirildi, bazıları ise başka yerlere taşınmak zorunda bırakıldı. Belediye ile karavan yerleşimcileri arasında 20 senedir devam eden bir gerilim ve tolerans durumu söz konusu. Karavan yerleşimcileri yasal anlamda adres kaydı yaptıramıyorlar ama elektrik, internet, su ve çöp gibi hizmetleri alabiliyorlar. Aşkın'ın belirttiğine göre, polis artık yeni bir karavan yerleşimi kurulmasına pek müsamaha göstermiyor.
Karavan yerleşimlerine karşı çıkanlar, buralarda yaşayan kişilerin aslında evsiz olmadıklarını, otonom bölgelerde kendi kurallarına göre yaşamayı tercih ettikleri için buralarda kaldıklarını söylüyorlar. Onlara göre, bu bölgeler gerçekten evsiz olan mültecilerin yaşam alanı haline getirilmeli. Karavan yerleşimcileri ise mültecilere kucak açmakla beraber yaşam alanlarını terk etmelerinin istenmesini rant kavgası olarak görüyorlar.
Karavan yerleşimlerinin boşaltılma talebinin de gösterdiği gibi, Almanya Avrupa ülkeleri arasında en çok sığınmacı kabul eden ülke olsa da onlara iyi bir hayat sunamıyor. Savaştan kaçanları Avrupa'nın en gelişmiş ülkesinde bekleyen hayat, bir karavan kaleden ibaret...
Kaynaklar:
https://www.opendemocracy.net/transformation/ree-x/inside-fight-to-save-berlins-wagenplatz-kanal
https://old.squat.net/de/news/archiv97/wagen0297.html
"Wagenburg leben in Berlin" sergisi: https://www.fhxb-museum.de/index.php?id=44