Arap basınında geçen hafta: Türkiye-ABD gerginliği dünyadaki çatlakların özeti

Kuds El Arabi gazetesi, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin daha önce görülmemiş derecede bir gerginliğe şahit olduğunu belirterek, bu gerginliğin dünya dengelerindeki çatlakların bir özeti olduğu yorumunu yaptı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bu hafta Arap basınında ön plana çıkan birbirinden farklı birçok konu vardı. ABD Başkanı Donald Trump’ın “Arap NATO’su” olarak adlandırılan bir Arap askeri gücü fikri, İdlib başta olmak üzere Suriye’deki gelişmeler, ABD-İran gerginliği ve en son Trump’ın şartsız müzakere çıkışı, son olarak da Türkiye ve ABD arasındaki gerginlik.

Katar destekli Kuds El Arabi gazetesi başyazısında, Türkiye ve ABD arasındaki gerilimin, dünyadaki dengelerle alakalı olduğunu savunurken, Abdülbari Atwan yönetimindeki Rai Al Youm gazetesine göre bu gerilimin nedenlerinden biri Türkiye’nin İran’a yönelik ambargoyu kabul etmemesi.

İdlib konusunda ise Arap basınında, yaklaşan savaşın Türkiye’yi olumsuz etkileyeceği kanısı hâkim. Lübnanlı akademisyen Muhammed Nureddin’e göre İdlib’in anahtarı Türkiye’de ancak sahadaki güç dengeleri ise Suriye’de yönetimden yana ve bundan dolayı Türkiye olası bir askeri operasyondan olumsuz etkilenecek.

'DÜNYADAKİ ÇATLAKLARIN BİR ÖZETİ'

Kuds El Arabi gazetesi, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin daha önce görülmemiş derecede bir gerginliğe şahit olduğunu belirterek, bu gerginliğin dünya dengelerindeki çatlakların bir özeti olduğu yorumunu yaptı:

“Türk-Amerikan ilişkileri, daha önce görülmemiş bir gerginlik yaşıyor. Türkiye ve ABD arasındaki ihtilaflar listesi oldukça uzun. Bu ihtilaflar bir yandan iki ülkenin dış politikalarıyla alakalı. Bir yandan da Türkiye’nin ABD ile olan ilişkilerinde uzun süre Washington’un etkisinde olan iç politikasıyla da alakalı.

Dünyadaki çatlaklar, Rusya’nın eski nüfuzuna kavuşması, Çin’in etkisini tekrar hissettirmesi, ABD ve Batı’da faşist ve radikal yönelimlerin baş göstermesi şeklinde son evresine girmiş durumda. İşte Türk-Amerikan gerginliğini de bütün bu bağlamlar çerçevesinde okumak lazım.”

'TÜRKİYE-ABD GERİLİMİ DAHA DA ARTACAK'

Rai Al Youm gazetesi ise iki ülke arasındaki gerilimin önümüzdeki süreçte artarak devam edeceğini iddia ederek, Türkiye ve ABD arasındaki gerginlikte İran faktörüne işaret etti.

“Türkiye ve ABD arasındaki gerginlik önümüzdeki aylarda daha artacak. Trump yönetimi, İran’a ağır yaptırımlar uygulamaya hazırlandığı bir dönemde, Türkiye’den de bir müttefik ve bir NATO ülkesi olarak bu ambargoya katılmasını bekliyor. Bu yaptırımların arasında, İran’dan herhangi bir petrol ürünü almamak da var.

Bu satırlar yazılana kadar Türkiye, İran’dan petrol alımını durdurmayı ve İran’la ilişkileri kesmeyi reddediyor. Ki Erdoğan ve Ruhani bu ilişkileri, senelik 10 milyar dolardan 30 milyar dolarlık bir hacme taşıma konusunda anlaşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli bir noktada mevkidaşı Trump ile benzeşiyor. Bu da mümkün olduğunca gerginliği arttırıp tehdit dilini kullanmak ve karşı tarafı müzakere masasına oturmayı mecbur etmek. Bu sayede de bazı şartları yok saydırmak. Bu yüzden söz konusu müzakere masası hazır olana kadar iki ülke arasındaki gerginliğin daha da artması uzak bir ihtimal değil.”

'İDLİB OPERASYONU ANKARA-MOSKOVA İLİŞKİLERİNİ TEHLİKEYE SOKAR'

El Arabi El Cedid gazetesinden Basil Elhac Casim, “Türkiye Suriye’de en tehlikeli sınavla karşı karşıya” başlıklı yazısında, İdlib’e olası bir askeri operasyonun Ankara-Moskova uzlaşısını tehlikeye atacağını savundu:

“Bugün İdlib kentinde yaklaşık 4 milyon kişi yaşıyor ve bunların çoğu Suriye’nin diğer kentlerinden buraya göç ettirilenlerden oluşmaktadır. Bu da aslında kente yönelik herhangi bir askeri operasyonu bir insani felaketle sonuçlandıracak sebeplerin de başında gelmektedir. Ayrıca böylesine bir durum hem Ankara-Moskova uzlaşısını tehlikeye sokacak, hem de Astana görüşmelerini bir meçhule doğru sürükleyecek.

Çok açıktır ki Ankara, İdlib ve başka Kuzey Suriye bölgelerini bekleyen tehlikeyi sezdi. Ve güneyde olduğu gibi rejim güçlerinin Kuzey’de de ilerlemeye başlamasından sonra Erdoğan’ın Putin’i araması ve bunun Astana sürecinin alaşağı edilmesi anlamına geldiğini anlatması bir ön adımdan ibaret değildir.”

'SURİYE’DE UZLAŞMA VE YENİDEN İMARA DOĞRU'

BAE El Haliç yazarı Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin, Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdiği yazısında, İdlib savaşının Türkiye’nin aleyhine olacağını belirtti. Yazar ayrıca, Suriye’de İdlib savaşının yaklaşması ve Kürtlerle yönetim arasındaki müzakerelerin başlamasıyla yeni bir döneme girildiğine işaret etti:

“İdlib’in durumu Suriye’deki güç dengesiyle bağlantılıdır. İdlib şu an Türkiye’nin nüfuz alanı içerisindedir. Dolayısıyla İdlib’te herhangi bir savaş veya barışın anahtarı onun elindedir. Güç dengelerine bakacak olursak, Suriye’de sahadaki güç dengesi şu an yönetim lehinde. Ve İdlib’e yönelik herhangi bir savaş, Türkiye’nin hiçbir şekilde yararına olmayacaktır. Böyle bir savaşın, Türkiye’nin uyguladığı açık sınır siyaseti çerçevesinde Türkiye’nin içine olumsuz yankıları ve etkileri olacaktır.

İdlib’e yönelik askeri operasyon, Türkiye’nin Rusya ve İran ile ilişkileri neticesinde vardığı uzlaşmalardaki kazanımlarını kaybetmesine de yol açacak. Bunun yanı sıra, Türkiye, İdlib’te işgalci ülke sıfatıyla anılacak.

Büyük olasılıkla, İdlib savaşının yaklaşması ve Suriye yönetimiyle PYD arasındaki görüşmelerin başlaması, artık Suriye’de savaş sayfasının kapatılmasının yaklaştığına işaret ediyor. Bu da yeni bir dönemin, siyasi uzlaşma ve yeniden imar döneminin başlaması anlamına gelmektedir.”

'ARAP NATO’SU NEDEN BAŞARISIZ OLUR?'

Ürdün El Sebil gazetesi yazarı Abdullah Elmecali, yeniden gündeme gelen bir Arap askeri gücü oluşturulması fikrini değerlendirdiği köşesinde, bu ittifakın başarısız olacağı görüşünü dile getirdi ve nedenlerini yazdı:

“Bir Arap veya İslam NATO’su kurulması fikri yeni bir fikir değil. ABD Başkanı Donald Trump’ın bir sene önce Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği tarihi ziyarette bu öneri sunuldu. Zira bu ziyarette bilindiği üzere bir Arap-Amerikan zirvesi gerçekleştirildi.

Kurulması planlanan böyle bir ittifakın bölgedeki Siyonist tehlikeyi görmezden gelmesi, belki de bu ittifakı başarısız kılacak en önemli unsurdur. Böyle bir yapı bu yüzden halk desteğine sahip olamaz. Özellikle de Ürdün ve Mısır’da. Özellikle de Ürdün’ün tam halk desteği alamayacak böyle bir riske girmesi de kabul edilemez.”

'ABD’NİN EMRİYLE BİR İTTİFAK KURULAMAZ'

Bahreyn Ahbar El Haliç yazarı El Seyyid Zehra da bu ittifaka tepki gösterdi ve Arapların ABD’nin doğrudan direktifleriyle böyle bir ittifaka kurmalarının kabul edilemez olduğunu belirtti:

“Amerika Birleşik Devletleri’nin doğrudan vereceği bir emirle bir Arap askeri ittifakı kurulmasının kabul edilmesi beklenemez. Ki ABD’nin bu ittifaka kimin katılıp katılmayacağı, bu askeri ittifakın görevinin ne olacağı, neleri yapıp neleri yapmaması gerektiğini belirlemesi de kabul edilemez.

ABD veya başka bir ülkeyle, İran’a yönelik sınırlı adımlar ve anlaşmalar yapılmasında bir sıkıntı yok. Ancak İran tehlikesi gerekçesiyle, ABD’nin gölgesinde kurulacak bir Arap askeri ittifakı başka bir şey.”