Arap basınında geçen hafta: İdlib için üç senaryo
Mısr Al Youm gazetesine göre, İdlib’in geleceğiyle ilgili üç senaryo mevcut. Bunlardan ilki Suriye ordusunun askeri olarak İdlib kentini kontrol altına alması. Gazete, ikinci muhtemel senaryonun ise İdlib konusunun uzlaşı yoluyla çözülmesi olduğunu yazdı. Üçüncü senaryoya göre ise İdlib, Rusya’nın şartlarının yerine getirilmesi halinde Türkiye ile Esad yönetimi arasında paylaştırılır veya tamamen Türkiye’nin kontrolünde bırakılabilir.
DUVAR - Arap dünyasında bütün gözler beklenen İdlib operasyonuna çevrilmiş durumda. Suriye ordusunun kenti birçok cepheden kuşattığı yönünde haberler gelmeye devam ederken, Moskova-Ankara hattında ise yoğun bir İdlib trafiği yaşanmaya devam ediyor.
Arap basınında, İdlib’e yönelik bir operasyonun artık an meselesi olduğunu belirtilirken, İdlib’in geleceğiyle ilgili senaryolar ise geniş bir şekilde yer alıyor. Özellikle Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler, Arap basınına göre İdlib için hayati önem taşıyor.
Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki anlaşmazlıklardan bir tanesi olan F-35 savaş uçakları ve Türkiye’nin Rusya’dan S400 füzeleri satın alması Arap basınında önemli ölçüde yer aldı.
Rai Al Youm gazetesine göre Türkiye artık ABD’nin F-35’lerine mecbur değil, çünkü bu uçakların artık alternatifi var.
Birleşmiş Milletler uzmanları tarafından hazırlanan ve Yemen’deki drama dikkat çeken rapor, bu hafta Arap dünyasındaki en önemli gelişmelerden biri oldu. Devam eden savaşta bütün tarafların savaş suçu işlemiş olma ihtimaline dikkat çekilen raporda, savaş suçlarının araştırılması için bir komite kurulması çağrısı yapıldı.
'ABD İDLİB OPERASYONUNU ENGELLEMEYE ÇALIŞIYOR'
Rai Al Youm gazetesi genel yayın yönetmeni Abdulbari Atwan, İdlib’le ilgili muhtemel senaryoları ele aldığı yazısında, ABD’nin İdlib’teki durumun değişmesini istemediğini ve bu yüzden muhtemel operasyonu engellemeye çalıştığını aktardı. Atwan’a göre İdlib’in sonucu bölgede haritaların yeniden çizilmesine neden olacak:
“ABD, Suriye’de, Rusya, Suriye ve İran üçlüsünün zaferini kesinleştirecek bir sonuç istemiyor. Bunun yanı sıra mültecilerin geri dönüşünü ve Suriye’de yeniden imara başlanmasını da istemiyor. Bu yüzden İdlib’e olası bir operasyona engel çıkarmak istiyor. Ve İdlib’de durumun olduğu gibi kalmasından yana. Zira İdlib’teki mevcut durumu, İran’ı Suriye’den çıkarmak ve onunla nükleer müzakereler konusunda bir koz olarak kullanmak istiyor.
İdlib, Suriye’deki savaşta bir dönüm noktası olacak. Belki de bunun sonucu öyle veya böyle Ortadoğu’dan askeri ve siyasi haritanın yeniden çizilmesine neden olacak.”
'İDLİB’İN GELECEĞİ ANKARA VE MOSKOVA’YA BAĞLI'
Suriyeli muhaliflerden Mişel Kilo, El Arabi el Cedid gazetesindeki yazısında, herkesin, endişeli bir biçimde “Türkiye'nin Kuzey Suriye ile ilgili garantilerini devam ettirecek mi yoksa bunlardan vaz mı geçecek?” sorusunu sorduğunu yazdı.
Muhalif yazara göre, İdlib’in geleceğini belirleyecek olan birkaç faktör var, özellikle de Ankara-Moskova hattına vurgu yapıyor. Kilo’ya göre, Türkiye Moskova için İdlib’ten de daha önemli konumda.
Yazar ayrıca İdlib’le ilgili yapılan bütün hesapları boşa çıkaracak bir senaryonun olduğunu, bu senaryonun da Moskova-Washington uzlaşısı olduğunu kaydetti. Bu senaryoya göre her iki ülke Kürt mevzusunu kapatacak, Ankara da Esad’ın Kuzey Suriye’ye geri dönmesine müsaade edecek. Ancak yazar bu ihtimalin zayıf olduğunu ve İdlib’in kaderinin Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilere bağlı olduğunu ifade etti.
FARKLI SENARYOLAR
İdlib için farklı senaryolara yer veren bir diğer gazete de Mısır’da yayınlanan Mısr Al Youm gazetesi oldu. Gazeteye göre, İdlib’in geleceğiyle ilgili üç muhtemel senaryo mevcut. Bunlardan ilki Suriye ordusunun askeri olarak İdlib kentini kontrol altına alması.
Gazete, ikinci muhtemel senaryonun ise İdlib konusunun uzlaşı yoluyla çözülmesi olduğunu yazdı. Üçüncü senaryo ise oldukça dikkat çekici. Buna göre, İdlib, Rusya’nın şartlarının yerine getirilmesi halinde Türkiye ile Esad yönetimi arasında paylaştırılır veya tamamen Türkiye’nin kontrolünde bırakılabilir.
Lübnan El Akhbar gazetesi de Suriye yönetiminin büyük bir askeri operasyona başlamadan önce uzlaşma yolunu denediğini yazdı. Gazeteye göre Şam, özellikle İdlib, Halep ve Hama kırsalındaki bazı belde ve köylerde bu işi uzlaşıyla çözdü. Gazete ayrıca Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in son Rusya ziyaretinde mevkidaşı Sergey Lavrov’a bu yöndeki kazanımlarla ilgili bilgi verdi.
'ABD ESAD’IN ZAFERİNİ KABULLENMEYE HAZIRLANIYOR'
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Londra merkezli gazetesi El Arab, Amerika Birleşik Devletleri’nin, İdlib’e operasyon için geri sayımın başladığı bugünlerde sadece sembolik uyarılar yaptığını ve bununla sınırlı kaldığını yazdı.
Gazeteye göre, ABD Esad’ın zaferini kabullenmeye hazırlandığı görüşünde:
“Öyle görünüyor ki, ABD, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad rejiminin askeri zaferini kabullenmeye hazırlanıyor. Hem de İdib’e yönelik beklenen operasyon için geri sayımın olduğu zamanda yapılan sınırlı uyarılara rağmen.”
'F-35 YERİNE SU-57 ALTERNATİFİ'
Rai Al Youm gazetesi, Türkiye’nin Rusya’dan S400 füzeleri sipariş etmesi ve ABD’yle olan F 35 tartışmalarını ele aldığı başyazıda dikkat çekici bir yorumda bulundu. Gazeteye göre Türkiye artık F 35 uçaklarına mecbur değil ve SU-57 alternatifi mevcut:
“Türkiye’nin Ankara’yı ziyaret eden Amerikan Kongresi heyetinin, S400 hava savunma sistemlerinden vazgeçilmesi karşılığında F 35 uçaklarının teslimi konusundaki teklifini reddetmesi çok doğal. Zira Türkiye’nin S400 füzelerini satın almaktan vazgeçmesi zaman açısından artık imkansız.
F 35 uçaklarının teslimi konusu Türkiye için artık bir baskı unsuru değil. Çünkü bunların alternatifi olan Rus Sukhoi 57 uçakları hemen hemen hazır ve Amerikan silahları gibi herhangi bir şarta bağlı değil.
Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ABD’nin müttefiki olan ülkeler, S400 füzelerini almak istemesi ve her geçen gün yetersizliği gün yüzüne çıkan- en son Yemen’de olduğu gibi - Patriotlara sırtını dönmesi, bu durum Amerikan silah sanayi için büyük bir darbe niteliğindedir.”
BM’NİN YEMEN RAPORU
Kuds El Arabi gazetesi, BM’nin Yemen ile ilgili yayınladığı raporu değerlendirdiği başyazısında, bu raporu bir yandan büyük bir zafer olarak nitelendirirken, diğer yandan sadece kağıt üzerinde mürekkepten öteye gidememesinin uzak bir ihtimal olmadığı yorumunu yaptı:
“İlkesel olarak bakıldığında Birleşmiş Milletler’in hazırladığı Yemen raporu, Yemen halkının hukuku açısından büyük bir zaferdir. Zira Dünya sağlık Örgütü’ne göre Yemen’de devam eden savaş ve Suudi öncülüğündeki koalisyonun bombardımanı neticesinde 8 bin 500 kişi hayatını kaybetti ve 49 bin kişi yaralandı. Yine aynı şekilde, söz konusu savaş milyonları etkileyen insani krizlere de yol açtı.
Bu rapor diğer yandan BM İnsan Hakları İzleme Komitesi ve insan hakları örgütleri açısından büyük bir zaferdir. Raor Yemen’de işlenen suçların araştırılması için bir komite kurulması için çağrı yaptı. Zira Suudi Arabistan daha önce böyle bir komitenin kurulmasını sürekli engellemeye çalıştı.
Ancak bu raporun BM’nin bileşenlerine gönderildiğinde kağıt üzerinde mürekkep olarak kalması da uzak bir ihtimal değil. Çünkü büyük devletlerin çıkarı her türlü kanuni veya hukuki durumdan daha ön plandadır.”