İran yaptırımlarına doğru: Suudi Arabistan-ABD gerilimi
Suudi Arabistan ile ABD arasındaki 'tarihsel dostluk' sıkıntılı günlerden geçiyor. Muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Konsolosluğu'nda öldürüldüğü iddiası, ilişkileri daha da gerdi. ABD’nin Suudi Arabistan'a kızgınlığında, petrolün ve İran politikasının payı yadsınamaz.
DUVAR - Ortadoğu siyasetinde ABD’nin rolünü ele alan her çalışmada okların önemli bir ABD müttefiki var: Suudi Arabistan! Washington-Riyad hattındaki müttefiklik ilişkisi, ülkelerin, kendi çıkarları doğrultusunda beraber hareket etmesine bazen engel oluyor. İkili arasındaki fikir ayrılığı basında da karşılık buluyor. Temmuz ayından bu yana Riyad-Washington arasında çatışmaya neden olan en önemli faktör, petrol fiyatları ve OPEC’in üretim politikası. Bu ayrışma Suudi Arabistan’ın açıkça ABD tarafından tehdit edilmesine kadar vardırıldı. Buna bir de ABD vatandaşı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda katledildiğinde dönük iddialar eklendiğinde taraflar arasındaki gerilimin dozunun artması bekleniyor. Suudi Arabistan-ABD hattında neler oluyor?
TARİHSEL PETROL DOSTLUĞU: PETROLÜN PARA BİRİMİ DOLAR OLSUN
ABD’nin Bretton Woods ile küresel ekonomide dolar üzerinden hegemonik pozisyona gelmesi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında farklı bir küresel dinamiğin hayat bulacağının garantisiydi. 1971’de ABD’nin altın dolar standardından çekilmesiyle (1 ons altın=35 dolar) ABD doları küresel piyasada karşılıksız basılabilme gücüne erişti. Ancak söz konusu dönemde ABD ekonomisindeki sarsıntı, 1973 Petrol Krizi’nin gölgesinde kaldı. 1975, petrol dinamikleri açısından önemli bir mihenk taşıydı. Suudi Arabistan, 1975’te ABD ile olan müttefik ilişkisini kanıtlamak için o döneme kadar altın ve dolar üzerinden satılan petrolün artık sadece ABD dolarıyla satılacağını ifade etti. Bugün de söz konusu dinamik birkaç örnek dışında sürüyor. İkili arasındaki ortaklık, üretim politikasında da karşılık buldu. SSCB, 1986’da ekonomik sıkıntıdan çıkmak için petrol ihracatına ağırlık verdi. Bu çaba Riyad-Washington ortaklığıyla sekteye uğratıldı. 1986’da Suudi Arabistan’ın petrol üretimini hızla artırmasıyla petrol fiyatları dibe vurdu. İhracat gelirinden olan SSCB’nin çözülmesine bir taş da petrolle konuldu.
ABD küresel olarak bir gerilim yaşadığında bunun petrole etkisini sınırlandırmak için Riyad büyük ölçüde Washington ile koordineli gitti. Washington da Riyad’ın bu cömertliğine Ortadoğu siyasetinde onun önceliklerini gözetmekle ve silah yardımlarıyla karşılık verdi. Son olarak İran’ı hedef alan ABD politikasının en yüksek perdeden destekçilerinden birisi Suudi Arabistan’dı. Ancak son bir yıldır bu dostlukta bir sarsıntı var.
EKONOMİK KALKAN İÇİN OPEC ÜRETİM KESİNTİSİ
Suudi Arabistan günlük 10.4 milyon varil petrol üretimiyle küresel petrol ihracatında lider. Riyad aynı zamanda küresel üretimin yüzde 41’ini tek başına karşılayan Petrol İhracatçısı Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) en önemli temsilcisi ve başkanı. OPEC, içinde İran ve Venezüella’nın da olduğu 12 üyeden oluşuyor. Kuruluşun temel amacı, petrol üreticisi ülkelerin çıkarlarını gözetecek şekilde üretici ülkelerin üretim kotalarının belirlenmesi, piyasasının belirli bir 'dengede' ilerlemesi. Yani örgüt, ‘petrol politikasında birlikten kuvvet doğar’ ilkesine dayanıyor.
2014’te petrol fiyatlarında büyük gerilemenin başlamasıyla OPEC’te sert tartışmalar yaşandı. OPEC’in başat gücü Suudi Arabistan bu dönemde pazar payını korumak için İran ve Venezüella’dan gelen yoğun eleştirilere karşın üretim kesintisini ısrarla veto etti. Fiyatların Ocak 2016’da 30 doların altına düşmesiyle beraber Suudi Arabistan hem OPEC hem de OPEC dışı en büyük üretici Rusya ile beraber üretim kesintisi kararı aldı. 2018’de de söz konusu anlaşma uzatıldı ve üretimde kesintiye devam edilmesine karar verildi. İşte ABD ile Suudi Arabistan arasındaki gerilim bu noktada ortaya çıktı.
TRUMP: İRAN’I KARŞIMA ALDIM BEDELİNİ TEK BAŞINA ÖDEMEM
ABD’nin İran Nükleer Anlaşması’ndan çekilmesi ve İran’a dönük yaptırımlara girişmesi, özellikle petrolün yaptırım sepetinde olmasının fiyatları etkilemesi bekleniyordu. İran 2016’dan bu yana aşamalı olarak artırdığı petrol üretimini günlük 3.8 milyon varile taşıdı. Bunun 2 milyon varili yani yüzde 60’a yakını Çin başta olmak üzere çeşitli pazarlara ihraç ediliyor. Piyasadan en kötü ihtimalle 2 milyon varil petrolün çekilme ihtimali fiyatların aşamalı olarak artmasına neden oldu.
Brent ekim ayına 80 doların üzerinde girdi. 10 Ekim itibariyle fiyatlar 85 dolar civarında olacak. Bu ihtimali öngören Trump yönetimi, Suudi Arabistan’a üretimi artırma çağrısı yapıyor. Temmuz ayında ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan Kralı Salman ile görüştüğünü ve Kral’ın üretimi 2 milyon varil artıracağını ifade eden bir tweet atmıştı. Krallık Trump ile görüştüklerini doğrulamış ancak üretim artışı konusunun gerçek olmadığını söylemişti. Nitekim Suudi Arabistan başkanlığındaki OPEC, sanki İran’a baskı yapılmasını hiç desteklemiyor gibi 23 Eylül’deki OPEC ve OPEC dışı Ortak Bakanlar Toplantısı’nda İran’ın günlük 3.8 milyon varil üretmesini onayladı ve “üretimde artış yok” dedi.
Oysa Washington, İran politikası konusunda en büyük alkışı aldığı Suudi Arabistan’ın İran yaptırımları öncesinde kendilerinin üstündeki baskıyı hafifletecek şekilde üretimi artıracağını planlamıştı. Öyle ya “İran’a karşı biz hepimiz”diyen Suudi Arabistan ve “Sünni Blok”, ekonomilerini doğrudan ilgilendiren petrol fiyatları söz konusu olduğunda ABD’nin tehditlerine kulak tıkayarak pragmatist bir politikaya yöneldi. OPEC’in bu tavrı ABD açısından kabul edilmez bulunuyor. Bu nedenle Trump’ın, Suudi Arabistan’a yönelik, "Biz olmazsak iki hafta ayakta kalamazsınız" tehdidine ABD’den muhalefet eden çıkmadı.
Benzer biçimde petrol konusunda Riyad ile iyi bir ortaklık yakalayan Moskova, bizzat Putin’in demeciyle tartışmaya taraf oldu. Putin, bu hafta Rusya’da gerçekleşen Enerji Zirvesi’nde “Trump petrol fiyatlarının artışı için bir suçlu arıyorsa aynaya baksın” dedi.
İran’a karşı birlikte hareket eden ABD ve Suudi Arabistan arasında petrol konusunda bir çatlak var. ABD bu konuda Riyad’ı açıkça suçluyor. Suudi Arabistan şimdilik dayanabildiği kadar üretimi artırmayacak. Ta ki ABD’den daha sert bir tedbir gelene kadar. Geçtiğimiz hafta İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na giden ve bir daha çıkamayan Cemal Kaşıkçı olayı bu anlamda Suudi Arabistan’a karşı ABD tarafından kullanılabilir. Uluslararası hukuku hiçe sayan, insan hakları tarihine bir utanç karinesi olarak geçen bu vakaya tepki, ABD’nin küresel ve petrol politikası çerçevesinde belirlenecek. Bununla beraber Trump yönetimi için de krallık için de evdeki hesabın çarşıya uymadığı çok açık.