Arap dünyasında geçen hafta: Erdoğan Suudi başsavcıdan farklı konuşmadı

Erdoğan'ın Kaşıkçı cinayete hakkındaki açıklamaları beklentileri karşılamaktan uzaktı. O kadar ki 'Fırat'ın doğusu'yla ilgili çıkışı da "Gündemi değiştirmek mi istiyor?" sorusuna sebep oldu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti, Arap dünyasının gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz Salı günkü AK Parti grup toplantısında, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili yaptığı açıklamalar Arap basınında geniş bir şekilde yer aldı. Ancak genel olarak “yeni bir şey yok” şeklinde değerlendirildi.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri basını Kaşıkçı cinayetini halen “Suudi Arabistan’ın hedef alınması” şeklinde göstermeye çalışırken, El Cezire Televizyonu başta olmak üzere Katar medyası da “Türkiye’nin sabrı taşıyor” yorumlarında bulundu.

Geçtiğimiz hafta Arap dünyasının bir diğer önemli gündem maddesi ise İstanbul’da toplanan Suriye zirvesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Fırat’ın Doğusu”yla ilgili açıklamaları oldu. Bazı gazetelerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’yi de hedef alan açıklamalarını “Cemal Kaşıkçı cinayetini gündemden düşürmeye çalışmak” şeklinde yorumlaması oldukça dikkat çekti.

'ERDOĞAN’DAN YENİ BİR ŞEY DUYMADIK'

Rai Al Youm yazarı Abdülsettar Kasım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili 23 Ekim’deki AK Parti grubundaki konuşmasını “ekrana kilitlendik ancak yeni şeyler duymadık” şeklinde yorumladı. Yazara göre Erdoğan bu sefer Suudi Arabistan’a yönelik dikkatli ve diplomatik bir üslup kullandı:

“En sonunda Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23 Ekim 2018 tarihinde göründü ve bizi yeni bir şeyler duyabilmek için ekranların başına kilitledi. Ancak yeni bir şey duymadık. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili bildiklerimizi tekrarladı. Öyle görünüyor ki bizim bildiklerimizden daha fazla şey bilmiyor. Çünkü daha önce ekranlardan defalarca izlediğimiz şeyleri tekrarladı. Önemli bazı soruları da cevapsız bıraktı. Ama dikkat çekici olan da konuşması genelde Suudi Kralı’na yönelikti. Erdoğan sarf ettiği bütün sözleri özenle seçti. Ve aşırı diplomatik bir üslupla konuştu. Tabi ki de Suudi Arabistan veya herhangi bir devlete düşmanlık beslemek akıl işi değil. Ancak aşırı bir şekilde yumuşak davranmanın da ilişkilerin gerilmesine azımsanmayacak derecede katkısı vardır.”

Arap dünyasında geçen hafta: Muhammed Bin Selman kral olamayacakArap dünyasında geçen hafta: Muhammed Bin Selman kral olamayacak

'ERDOĞAN'IN KONUŞMASI HAYAL KIRIKLIĞIYDI'

Londra merkezli Suudi gazetesi Şark’ül Evsat yazarlarından Rıdvan Esseyyid, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında Suudi başsavcısının söylediklerinden farklı bir şey söylemediğini yazdı:

“Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülmesiyle alakalı olarak ne diyeceğini merakla bekledim. Ancak Türkiye Cumhurbaşkanı’nın söylediği şeyler daha önce bilmediğimiz veya Suudi Arabistan başsavcısının konuyla ilgili söylediği şeylerden farklı değildi. Sadece bu konuşmada üç şey ekledi. Bunlar da, cinayetin kasıtlı olduğunu söyledi, maktulün cesedinin nerede olduğunu sorguladı ve katillerin İstanbul’da yargılanmasını talep etti.

Lakin başta Avrupa ve Katar medyası olmak üzere birçok medya kuruluşu bu konuşmadan dolayı hayal kırıklığına uğradı. Çünkü bunlar, Erdoğan’ın Suudi Arabistan’daki yetkilileri kınamasını bekliyorlardı.”

İSTANBUL’DAKİ SURİYE ZİRVESİNDEKİ EKSİKLİK NEYDİ?

Ürdünlü stratejist Oraib El Rintavi El Destur gazetesindeki köşesinde, İstanbul’daki Suriye zirvesine, Suriye krizindeki iki önemli tarafın katılmadığını belirterek, bu iki taraf olmadan Suriye’de kesin bir çözümün mümkün olmadığının altını çizdi:

“İstanbul’daki zirvede Suriye krizinin en önemli taraflardan iki tanesi yoktu. Zirve, ev sahibi ülke, Rusya, Almanya ve Fransa’nın katılımıyla gerçekleşti. Zirvede olmayanlar ise Amerika Birleşik Devletleri ve İran… Ve bu iki devlet olmadan ne bir ateşkes, ne gerginliğin azaltılmasının devamı, ne bir siyasi ve nihai bir çözüme ulaşmak mümkün.

İran, ABD’nin aksine bu toplantıya katılmamayı kendisi seçmedi. İran sadece Rusya’nın varlığının onun çıkarlarını korumasını beklemekle yetindi. Bu taktiksel olarak mümkün olabilirdi. Ancak bu yaklaşım çok realist değil. Özellikle de Rusya ve İran dış politikasındaki önceliklere bakılırsa.

Ancak Soçi’yi yakından takip eden ve son toplantısına katılmayan, Soçi uzlaşmasına da mesafeli duran ABD, bu zirvede de Moskova’ya Suriye konusunda açık bir çek vermedi. General Mattis de zirvenin öncesinde, Rusya’nın bölgede ABD’nin yerini alamayacağını açıkladı.”

'RUSYA VE ABD ARASINDA ZİRVE SAVAŞI'

El Arabi El Cedid gazetesi yazarı Muhammed Emin, İstanbul’daki Suriye zirvesi ile Londra’da Pazar günü ABD’nin öncülüğünde toplanan Suriye konulu zirveyi ele aldığı yazısında, “Rusya ve ABD arasındaki gerginlik tırmanıyor” ve “Suriye ile ilgili zirve savaşları” yorumu yaptı:

“Son dönemdeki uluslararası hareketlilik ışığında, İstanbul’da Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya’dan oluşan dörtlü Suriye zirvesi gerçekleşti. Yine Pazar günü Suriye kriziyle ilgili yedi ülkenin katılımıyla Londra’da bir toplantı gerçekleştirilecek. Bu ülkeler de ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır’dan oluşuyor. Bu toplantıya Suriye diyalog grubunun başkanı Nasır El Hariri, Suriye muhalefetinin başkanı olarak katılıyor.”

Arap dünyasında geçen hafta: Trump Kaşıkçı'yı kullanarak şantaj yapacakArap dünyasında geçen hafta: Trump Kaşıkçı'yı kullanarak şantaj yapacak

ERDOĞAN’IN 'FIRAT’IN DOĞUSU' ÇIKIŞININ ARDINDA NE VAR?

Rai Al Youm gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Fırat’ın doğusu” çıkışını değerlendirdiği başyazısında, bunun Cemal Kaşıkçı olayını gündemden düşürmek için olabileceğini yazdı:

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürpriz çıkışları bitmiyor. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı suikastından, dört haftadır bütün dünyada ana gündem maddesi yarattıktan sonra şimdi de Suriye dosyasına geri dönüyor. Tabi bu dosyanın özellikle de Kürtlerle ilgili olan kısmı ve ABD destekli SDG’nin kontrolü altında bulunan Fırat’ın doğusuna.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu bölgede tek başına hareket edemez. Özellikle de diğer üç ülke (Suriye, Irak, İran) ve Rusya ile işbirliği yapmadan. Acaba, ordusu Fırat’ın doğusuna yönelmeden önce bu ülkelerle bir koordinasyon içine mi girecek? Ve orada Amerikan kuvvetleri ile çatışmaya girecek mi?

Bu süreçte bu sorularla ilgili cevap bulamıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tehditleri, bizi ve birçoklarını daha çok şaşırttı. Özellikle de bu tehditlerin gözlerin İdlib’e dönük olduğu bir dönemde gelmesi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu dosyayı tekrar gündeme getirmesinin altında, belli bir anlaşma karşılığında Cemal Kaşıkçı olayını soğutmak için bu meseleyi alevlendirme hedefi olduğunu söylersek çok da abartmış olmayız. Tabi eğer bu bakış açısı doğruysa, söz konusu anlaşmanın ayrıntılarını ilerleyen süreçte öğrenebileceğiz.”