Arap dünyasında geçen hafta: Kaşıkçı'ya karşı Gülen mi?
Rai Al Youm gazetesi, Amerikan NBC Televizyonu'nun Fethullah Gülen’in iadesinin araştırıldığı ile ilgili iddialarına yer verdiği başyazısında, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” değerlendirmesinde bulundu. Yazıda "Trump’ın Türkiye ile takas anlaşmasına girmeye çalışması, Gülen’in teslim edilmesine karşılık Cemal Kaşıkçı dosyasının kapatılması uzak bir ihtimal değil" yorumu yapıldı.
DUVAR-İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı ve Gazze’deki Filistinli direniş örgütlerinin karşılık vermesiyle tırmanan gerilim ve ardından varılan ateşkes mutabakatı, bu hafta Arap dünyasının en önemli gelişmelerinden biriydi.
İki taraf arasında son dört yılın en şiddetli çatışmaları olarak nitelendirilen çatışmaların ardından Mısır’ın arabuluculuğunda ateşkes ilan edilmesi, İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman’ın istifasını getirdi. Arap dünyası bu istifayı “Gazze direnişinin başarısı” olarak görürken, bunu “zaferin bir istifaya indirgenmesi” şeklinde yorumlayan aykırı sesler dikkat çekti.
Amerikan NBC Televizyonu'nun, Cemal Kaşıkçı cinayetinin Fethullah Gülen’in iadesiyle yatıştırılması için Amerikalı yetkililerin kanuni yollar aradığı yönündeki iddiaları Arap dünyasında da geniş yankı uyandırdı. Daha önce de bu tarz iddiaların gündeme getirildiği bazı Arap gazetelerinin Amerikan yönetiminin yalanlama açıklamalarına rağmen “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” şeklindeki yorumları dikkat çekti.
Filistin’in efsanevi lideri Yaser Arafat ölümünün 14'üncü yılında anıldı. Geçtiğimiz pazar gününe denk gelen ölüm yıl dönümü dolayısıyla Arap basınında birçok makale ve yazı yayınlandı.
'GAZZE DİRENİŞİNİN BAŞARISI'
İsrail’in geçtiğimiz hafta Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılar ve bu saldırılar sonucunda varılan ateşkes bu hafta Arap dünyasından en önemli konuların başında geldi. İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman’ın İsrail ile Filistinli siyasi gruplar arasındaki ateşkes anlaşmasına bir tepki olarak istifa etmesinin yankıları hafta boyunca devam etti. Arap basını Liberman’ın istifasını “Gazze’deki direnişin başarısı” olarak gördü.
Lübnan El Ahbar gazetesi, gelişmeleri “Gazze’nin başarısının meyveleri” şeklinde değerlendirerek, İsrail güçlerinin Gazze topraklarına sızmasını kolaylaştıran casusların da yakalandığını belirtti.
Rai Al youm gazetesinin başyazarı Filistinli gazeteci Abdulbari Atwan, “Filistin direnişinin askeri açıdan güçlendiğinin son zamanlarda daha da açık hale geldiğini ve bunun İsrai’in bazı yöneticilerinin Gazze’ye yönelik bir saldırı konusundaki isteksizliğin nedeni” olduğunu yazdı.
'İSRAİL ORDUSUNUN ŞÖHRETİ LEKELENDİ'
Ürdün El Sebil gazetesi yazarı Ömer El Ayasra, Liberman’ın istifasının nedeninin, İsrail ordusu ve istihbarat kurumunun şöhretinin lekelenmesi olduğunu yazdı:
“İşgal hükümetinde ordunun bakanı Avigdor Liberman, görevinden istifa ettiğini açıklayarak erken seçime gidilmesi çağrısında bulundu. Bunun da nedeni, kendisinin, ordusunun ve istihbarat kurumunun şöhretinin Gazze topraklarında lekelenmesidir.
Olan bitenler karşısında kutlama yapmak başta Gazze halkı olmak üzere Filistinlilerin hakkıdır. Çünkü bu sadece bir direniş değil, Filistin direnişinin taktiksel açıdan yükselişe geçmesidir.”
'ZAFERİ BİR İSTİFAYA İNDİRGEMEK'
Birleşik Arap Emirlikleri’nin El Arab gazetesi yazarlarından Muhammed Ebu El Fadl ise, Liberman’ın istifasına başka bir açıdan yaklaştı ve bunu bir zafer olarak görmenin fikri açıdan sefalet olduğunu iddia etti. Yazarın bundan dolayı da Hamas hareketinin yanı sıra, Türkiye, İran ve Katar'ı da hedef alması dikkat çekti:
“Hamas hareketinin zafer kutlamasını İsrail Savunma Bakanı Liberman’ın istifasına indirgemesi, Filistin’deki gerçek durumları göz önüne seriyor. Çünkü Liberman’ın istifasının gerçek nedeni, İsrailli yöneticiler arasındaki ‘kim daha radikal’ yarışında yatmaktadır.
Hamas ve onu destekleyen Katar-Türkiye-İran cephesi yakın zamanda manevi bir zafer arayışındaydı. Liberman’ın istifasını fırsat bilerek bunu bir zafer olarak göstermeye girişti. Nitekim söz konusu bakan eski görevine dönebilir veya başka bir bakanlık koltuğuna oturabilir (daha önce de dışişleri bakanlığı görevindeydi) veya radikal bir muhalif olarak devam edebilir.
Hamas hareketinin, istifayı bir zafer olarak sunmaktaki ısrarı onun içinde bulunduğu fikri sefaleti göstermektedir.”
KAŞIKÇI OLAYINA KARŞILIK FETHULLAH GÜLEN Mİ?
Rai Al Youm gazetesi, Amerikan NBC Televizyonu'nun Fethullah Gülen’in iadesinin araştırıldığı ile ilgili iddialarına yer verdiği başyazısında, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” değerlendirmesinde bulundu.
“Amerikan NBC Televizyonu, ABD yönetiminin Fethullah Gülen’i kanuni yollardan Türkiye’ye iade etmenin yollarını araştırdığını, bunun da Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki Başkonsolosluğu'nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı olayıyla ilgili olduğunun belirtildiği bir haber yayınlayarak akıllarda birçok soru işareti yarattı.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Zira ABD Başkanı Trump, bu tarz anlaşmaların piri. Dolayısıyla Trump’ın Türkiye ile bir takas anlaşmasına girmeye çalıştığı, bunun da Gülen’in teslim edilmesine karşılık Cemal Kaşıkçı cinayeti dosyasının kapatılması ve Türkiye’nin uluslararası araştırma taleplerinden vazgeçmesinden oluşması uzak bir ihtimal değil. Bu da, ABD’nin Ortadoğu’daki stratejisinin en önemli ayağını oluşturan Muhammed Bin Selman’ı kurtarma stratejisine yani ABD’nin çıkarlarına hizmet etmektedir.”
'TÜRKİYE’NİN TAVİZSİZ TAVRI'
Kaşıkçı cinayetiyle ilgili soruşturmada gelinen aşama ve Suudi Arabistan başsavcısının son itirafı olarak değerlendirilen son açıklamaları, bazı yazarlarca, “Türkiye’nin olayın üstünü bir anlaşma kapsamında kapatacağı beklentilerinin boşa çıkması” şeklinde yorumlandı. Kuds El Arabi gazetesi yazarlarından Vail İsam, Türkiye'nin bu davadaki tavrını “tavizsiz” olarak nitelendirdi.
“Birçokları Türkiye’nin belli bir anlaşma karşılığında Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili davadan ve bu cinayete karışan Suudi yöneticilerden hesap sormayı bırakacağından bahsetti. Bütün bu beklentiler tamamen hatalıydı. İşte Türkiye, kendi medyası ve başsavcılık gibi resmi kurumları aracılığıyla Suudi hükümetinin buradaki sorumluluğunu gösteren delilleri ortaya koydu. Bunu da Suudi başsavcının cinayetle ilgili birçok ayrıntıyı ortaya koymasına kadar devam ettirdi.
Evet Türklerin şu ana kadar ellerindeki ses kaydını açıklamadıkları veya bunu medya aracılığıyla sızdırmadıkları doğru. Ancak bunun da yakında gerçekleşmesi beklenmektedir. Öyle görünüyor ki bazılarının söylediği gibi Türkiye’nin elinde bir video kaydı yok ancak ellerindeki ses kaydı olayın ayrıntılarını ortaya koymak için yeterli.”
'YASER ARAFAT’IN ARDINDAN'
Filistin’in efsanevi lideri Yaser Arafat’ın ölümünün üzerinden 14 yıl geçti. Faslı yazar ve Şair Muhammed Ahmed Bennis El Araby El Cedid gazetesinde, Yaser Arafat’ın ölüm nedenini ve ondan sonra Filistin davasının durumunu yazdı:
“Filistinli lider Yaser Arafat, 14 yıl önce sağlık durumunun ani bir şekilde kötüleşmesinin ardından Paris hastanelerinden birinde vefat etti. Ölümü oldukça hassas, bölgesel ve yerel bir bağlamda meydana geldi. Bu bağlam da, Camp David görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanması, El Aksa intifadasının başlaması, işgal ordularının Filistinlilere karşı acımasızca saldırması şeklinde oldu. Sonrasında ise Arafat’ın azledilmesi için ilan edilmemiş ortak bir Arap-Amerikan fikri belirdi. Özellikle de İsrail ve Amerika diktalarına boyun eğmeyi reddettikten sonra. Yaser Arafat’ın ölümünü anormal kılan da öyle görünüyor ki, azledilmesini zaruriyet olarak gören ve söz konusu diktaya boyun eğebilecek yeni bir Filistin yönetimi kurmak isteyen Filistin-Arap-Amerikan-İsrail ortak iradesinin bir sonucudur.
Yaser Arafat’ın ölümü Filistin davasında büyük bir boşluk oluşturdu. Diğer taraftan Filistin davasında daha önce görülmemiş bir tıkanmaya yol açtı. Bu tıkanma da kendisini Hamas ve Fetih hareketleri arasındaki ayrılıkta ve ortak bir örgütlülük fikrinin ortaya konmayışında gösterdi. Bazı Arap yetkililer ile İsrailli mevkidaşlarını bir araya getiren ‘normalleşme’ görüşmeleri de artık bir sır değil.”