Yemen'de kahve biter ölüm bitmez
Bugün Arabistan Yarımadası'nın en mutsuz insanları olan Yemenlilerin ülkesine Antik Romalılar, bereketli topraklarından dolayı “Mutlu Arabistan” diyorlardı. Bugün yoksulluğu iliklerine kadar hisseden Yemen ülkesi, Saba Kraliçesi Belkıs döneminde coğrafyasının en zengin ve müreffeh ülkesiydi. Bugün Yemen’in, diğer devletler gibi şanı, şöhreti, petrolü yok. Yemen denilince akla sıradan bir Arap ülkesi gelir. Ne zengin, ne fakir: Ölümün kıyısında vebalı bir yer…
Ömer Çiftçi
DUVAR - İnsanlık tarihine baktığımızda, geçmişten günümüze kadar sayısız savaşların yapıldığını görürüz. İhtiras dolu birçok kral, çar, imparator, şah gelip geçti. Hırslarının peşine düşenler dünyayı karanlığa çevirdiler; şehirleri, insanları yok ettiler. Hırs ve arzularını örten bahaneler ise din, mezhep, vatan, millet, toprak sevgisiydi. Bu değerler savaşı meşrulaştırmanın aracı olarak kullanılır ve bu değerler uğruna savaşmak, ölmek, öldürmek kutsanır.
Savaş demek; ölüm, kan, tecavüz, vahşilik, açlık, yoksulluk demektir. Savaşın dünyadan söküp atılması yerine kulaklar sağırlaşmış, gözler kör olmuştur. Azılı düşmanlar varken, Yemen gibi bir yerin kendi yağıyla kavrulan insanları, şu günlerde Arapların ağabeyi Suudların füze rampalarının hedefindeler.
Bugün Arabistan Yarımadası'nın en mutsuz insanları olan Yemenlilerin ülkesine Antik Romalılar, bereketli topraklarından dolayı “Mutlu Arabistan” diyorlardı. Bugün yoksulluğu iliklerine kadar hisseden Yemen ülkesi, Saba Kraliçesi Belkıs döneminde coğrafyasının en zengin ve müreffeh ülkesiydi. Bugün Yemen’in, diğer devletler gibi şanı, şöhreti, petrolü yok. Yemen denilince akla sıradan bir Arap ülkesi gelir. Ne zengin, ne fakir: Ölümün kıyısında vebalı bir yer…
Yemen, kültürüyle, toplumuyla, gelenekleriyle çok zengin bir ülkedir. Yemen’in bir sokağında erkeklerin ucu kıvrık kılıflı bir kama taşıdığını görürseniz hiç şaşırmayın. Çünkü Yemenliler için bu kama erkeklik sembolüdür. Herhangi bir kavgada o kama kınından çıkarılmadan ömür boyu taşınmaktadır.
Bir de meşhur “gat” var. Çocuktan tut yetişkine kadar herkesin ağzında gat bitkisi! İngilizler tarafından Etiyopya’dan getirilen gat, günümüzde Yemenlilerin milli çiğneği haline gelmiş ve yurt dışına çıkarılması yasaklanmıştır. Öğle vaktiyle birlikte kullanılan gat herkeste hafif bir uyuşukluk ve kafa dağınıklığı getiriyor.
Kahvenin ana vatanı Etiyopya olsa da kahveyi ilk olarak ateşte işleyip, içmeye başlayanların Yemen’deki Sufi tarikatı olduğu rivayet ediliyor. Fakat gat Yemen’de o kadar yaygındır ki kahvenin yerini almıştır. Zamanla kahve üretimi kaybolmuş, yerine uyuşturucu bir etki yapan gat tarlaları üretimi başlamış.
Yemen, Suudiler ya da diğer Arap komşuları gibi farklı bir dil konuşmuyor ya da Hristiyan veya Musevi inancı benimseyen bir ülke değil. Arapça konuşulan ülkenin 25 milyona yaklaşan nüfusunun tamamı Müslümandır. Yemen'in nüfusunun yüzde 60’ı Sünni (büyük çoğunluğu Şafii), yüzde 40’ı ise Şia’nın Zeydi koluna mensup olan Husiler. Ayrıca Zeydiler, Şafiilere daha yakındır.
Yemen, diğer coğrafyalar gibi bu topraklar üstünde de birçok hanedanlıklar kurumuş, bu hanedanlıklar tarih sahnesinden zamanla silinmişlerdir. Emeviler ve Abbasiler döneminde, merkezden atanan vali ile Yemen yönetilmiştir. Son olarak, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yemen, 1517 yılından itibaren adım adım topraklarını kaybetmiştir. Osmanlılar ve İngilizler Yemen'in üzerine üşüşünce iki farklı bölge ortaya çıktı.
İngilizler güneydeki Aden’e; Osmanlılar ise kuzeydeki Zeydi bölgelerine girerek Yemen Vilayeti'ni kurdu. 1905 yılındaysa Osmanlılar ve İngilizler, Kuzey Yemen ve Güney Yemen olarak ülkeyi ayıran sınırda anlaştılar. I. Dünya Savaşı sonrasında son Osmanlı askerlerinin çekilmesiyle Yemen yeniden şekillenmeye başladı. Yemen’in kuzeyindeki Zeydi imamlar, Osmanlı egemenliğinden kurtulduktan sonra 1918 yılında bağımsız bir krallık ilan etti. Fakat Yemen’in güneyi İngilizlerin mandası altında kaldı. Güney Yemen bağımsızlığına Kasım 1967’de kavuştu.
BUGÜN YEMEN’İ HUZURSUZ EDENLER KİMLERDİR?
Bugün olduğu gibi 1960’lardan sonra Mısır, Suudi Arabistan gibi Arap ülkeleri her iki Yemen devletinin iç işlerine müdahalede bulunmakta çekinmiyorlardı. Bu dönemde ülkenin kuzeyi ve güneyi birbirinden farklı siyasi ideolojilerle yönetilmeye başlandı. Kuzey Yemen Devlet Başkanı İbrahim Hamdi, Komünist Güney’e gitmeye hazırlanırken (iki Yemen’i birleştirmek için gidecekti) bir suikast sonucu öldürüldü. Suikastın arkasındaki isim ise Suudi Arabistan’ın finanse ettiği Ahmer Aşireti'ydi.
1962 yılında Arap milliyetçiler, Mısır lideri Nasır’ın desteği ile krallığı yıktı ve cumhuriyet ilan etti. Ancak bunun üzerine Suudiler, İngilizler ve Ürdün’ün desteğindeki krallık yanlıları ile Mısır’ın desteklediği cumhuriyetçiler arasında yıllar süren bir iç savaş başladı. 1968 yılında cumhuriyetçiler kazandı Yemen Arap Cumhuriyeti’ni ilan etti. Çok geçmeden Sosyalist Yemen güçleri sahneye çıktı ve 1970 yılında Güney Yemen’i ele geçirerek Yemen Halkı'nın Demokratik Cumhuriyeti’ni ilan etti.
Takvimler 22 Mayıs 1990 tarihini gösterdiğinde iki Yemen devleti birleşme kararı aldı. Birleşimden önce Kuzey Yemen aşiretler tarafından yönetilirken, Güney Yemen’de ise Marksist bir ideoloji hakimdi. 9 yıl sonra Yemenliler, ilk doğrudan cumhurbaşkanlığı seçimlerine gitti. 1978’den beri Kuzey Yemen’i yöneten Ali Abdullah Salih birleşik Yemen’in devlet başkanı oldu. Ali Abdullah Salih, beş yıl süreliğine seçildi. 2003’te yeniden seçilen Salih, bu sefer daha uzun süre iktidarda kalmak için anayasayı değiştirdi.
Arap Baharı'nı çok hafif hisseden Yemen'de, daha sonra kadınlar ve gençler harekete geçti. Olayların büyümesini engellemek ve diğer Arap ülkelerine sıçramaması adına Körfez İşbirliği Teşkilatı ağırlığını koyarak Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in görevini devretmesini sağladı. Salih'in 33 yıllık hükümdarlığı böylece son bulmuştu. 2012 yılında yerine geçici cumhurbaşkanlığına Salih’in yardımcısı olan Abdurabbuh Mansur Hadi seçildi.
Ali Abdullah Salih’in yönetimden düşürülmesinde başat rol oynayan kuşkusuz Yemen Islah Hareketi’ydi. Sokağa çağırma ve protesto gösterilerinin öncüsü olan Yemen Islah Hareketi 1990 yılında parti olarak aktif siyasete başlamıştı. Hareketin ideolojik kökenleri Müslüman Kardeşler’e dayanıyor.
SİVİL HALKA REVA GÖRÜLENLER: BOMBA, ROKET, ŞARAPNEL...
Ocak 2015’te Husiler, başkanlık sarayını kuşatınca bu baskılar arasında Mansur Hadi, Şubat 2015’te Aden’e kaçtı; bir ay sonra da istifa edip ülkeyi terk etti.
Yönetim boşluğunu dolduran ülkenin kuzeyindeki Şii Husi hareketi Eylül 2014’te başlayan ayaklanma sonucunda neredeyse ülkenin tamamına hakim oldu. Husi hareketi, Şii mezhebinin Zeydi kolundan olan Husi aşireti olup, ismini 2004’te ilk isyanı başlatan Hüseyin Bedrettin El Husi’den alıyor.
Daha sonra Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez Arap ülkelerinden oluşan Sünni Koalisyon, Husileri hedef göstererek Yemen’i kendilerine göre şekillendirme yoluna girdi.
Savaşın aktörleri Husiler, Suudi Arabistan’ın öncülüğündeki Koalisyon, İran, Mansur Hadi ve Ali Abdullah Salih (öldürülmeden önce) genel olarak ülkenin kaderi üzerinde oyunlar oynuyorlar. Ağır silahların kullanıldığı ve bombaların hiç durmadığı bu ortamda yaşananlar sivil insanların canına mal oluyor. Açlık sıkıntısı çeken Yemenliler'in dışarıdan gelen gıda ve yardım gemilerine ya el konuluyor ya da bu gemiler bombaların hedefi oluyor. Ülkede açlığın yanı sıra su sıkıntısı da bulunuyor. Savaş dolayısıyla ülkedeki su kanalları ve artezyen kuyuları kullanılmaz halde. Kolera ve difteri salgını da cabası...
Savaşın sürdüğü Yemen’deki insanlar salgın hastalıkların kurbanı oluyorlar. Savaş esnasında sivil halka reva görülen ise: Bomba, roket, şarapnel ve mayınlar… Yemen’de halk, gittikçe daralan bir ateş çemberin içine düşüyor. Müdahaleci politikalarla Yemen’in kapısına getirilen savaşla beraber yoksulluk ve sefalet hızla ilerliyor.