ABD ve Suudi Arabistan iklim zirvesini baltalıyor

Polonya'da 1,5 Derece Raporu'nun tartışılacağı gündem ABD ve Suudi Arabistan da dahil olmak üzere dört ülke tarafından bloke edilmeye çalışıldı. Buna rağmen sivil toplum, iklim aktivistleri, çocuklar da dahil mücadele edip seesini yükseltmeye devam ediyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bu yıl Polonya'nın Katowice kentinde gerçekleştirilen İklim Değişikliği Zirvesi'nde (COP 24) işler çok da iyi gitmiyor. ABD, Rusya, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi ülkeler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından Ekim ayında hazırlanmış olan ve 1,5 Derece Raporu olarak bilinen raporun konuşulacağı toplantıyı bloke etti. Söz konusu dört ülke raporu olumlu karşıladıklarını söyleyerek, buna rağmen zirvede gene de metnin de dikkate alındığı daha ılıman bir toplantı yapılmasını önerdiler.  Bu yılki konferansta bu raporda baz alınarak bir kurallar el kitabı oluşturulması planlandığı için söz konusu dört ülkenin görüşmeleri bloke etmesi büyük bir şok etkisi yarattı. Uzmanlar, Suudi Arabistan'ın  Güney Kore'de IPCC Raporu açıklanmadan önce tartışılırken metnin sonuç bölümünün sınırlandırılması için var gücüyle savaştığına dikkat çekiyorlar. Öte yandan ABD'nin de Arabistan'ın da metni açıklandıktan sonra onayladıklarına dikkat çekiliyor. Şimdi de "iki ülke başından beri BM tarafından gerçekleştirilecek olan COP 24'ü baltalamaya hazırlanıyordu" yorumları yapılıyor.

Ekim ayında yayınlanan IPCC Raporu'nda 1,5ºC Küresel Isınma Özel Raporu, Politikacılar Özeti'nde şu bulgular öne çıkıyordu:

  • İnsanlar, yeryüzünün sanayi öncesi döneme göre yaklaşık bir derece ısınmasına sebep oldu.
  • Halihazırdaki 1°C derecelik küresel ısınmanın sonuçları, aşırı hava olayları, yükselen deniz seviyeleri ve Arktik deniz buzlarının erimesi ve diğer değişimler olarak şimdiden yaşanıyor.
  • Emisyon artışı mevcut şekliyle devam ederse, küresel ısınma 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5ºC sınırını geçecek. Küresel ısınmayı 1,5ºC ile sınırlandırmak, ekolojik sistemler ve yaşam alanları üzerindeki birçok kalıcı etkinin önlemesi anlamına geliyor.
  • 1,5ºC sınırını geçmemek için küresel emisyonların 2030 yılında 2010 yılına göre yüzde 45 azaltılması, 2050 yılında ise tamamen sıfırlanması (net -sıfır) gerekiyor.
  • 1,5°C sınırlanmak için, tarım, enerji, sanayi, bina, ulaşım ve şehirlerde “hızlı ve geniş kapsamlı” dönüşümler gerekiyor.
  • Şu anda Paris Anlaşması kapsamında verilen taahhütler, küresel ısınmayı 1,5°C’de sınırlandırmaya yetmiyor. Verili şartlarda yüzyıın sonunda küresel sıcaklık artışı 1,5°C  değil, 3 derece olacak. Ülkelerin, en kısa zamanda taahhütlerini yenilemesi gerekiyor.

COP 24 Zirvesi'nde küresel bazda başka STK'ların da iklim değişikliğiyle ilgili araştırmaları tartışılmaya devam ediyor.  COP 24 Zirvesi devam ederken ortaya çıkan önemli araştırma çıktıları şu şekilde sıralanıyor:

TÜRKİYE'DE 598 İKLİM AFETİ

Almanya merkezli çevre ve kalkınma STK'sı Germanwatch tarafından 4 Aralık'ta  COP 24'te  açıklanmış olan  Küresel İklim Riski Endeksi başlıklı rapora göre  şiddeti her sene artan fırtınalar ve ekstrem hava olayları sebebiyle 2017 yılında  11 bin 500 kişi öldü ve yaklaşık 375 milyar dolarlık ekonomik hasar meydana geldi. Türkiye'de ise 2017 yılında gözlemlenen meteorolojik afetler ise toplamda 1.9 milyar dolarlık ekonomik hasara yol açtı. Türkiye'de Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre 598 iklim afeti gerçekleşti. Türkiye, 2017 yılı 1940'lardan beri en çok bu tür afetin görüldüğü üç yıldan biri olarak kayda geçmişti.  (Diğer yıllar ise 2015 ve 2016). Çalışma aynı zamanda Türkiye'de son 20 yılda iklim afetlerinin yıllık ortalama 462 milyon dolar ekonomik hasar verdiğini ifade ediyor.

İklim afetlerinden  Sri Lanka, Nepal, Vietnam gibi yoksul ülkeler büyük  zorluklarla karşı karşıya kalıyor. 2017 yılında ise hava olaylarından en fazla etkilenen ülkeler listesinde Porto Riko, Sri Lanka ve Dominik Cumhuriyeti yer alıyor. Bu afetlerden en çok hasar gören ilk on ülkenin tamamı az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerden oluşuyor. Ancak bu hasarlar sadece gelişmekte olan ülkeler ile sınırlı değil. Örneğin tropik kasırgalar geçtiğimiz yıl   aşırı hava olaylarına bağlı 389 ölüm vakası ve 173,8 milyar dolar hasarla, 2017 Endeksi’nde ABD 12'inci sırada yer alıyordu.

Son 20 yılda ise, 11 bin 500 aşırı hava olayı trilyonlarca dolar hasara ve 525 binin üzerinde ölüme yol açtı. Bu yıllar içinde ortaya çıkan toplam ekonomik hasar ise 3.47 trilyon dolar. Uzun dönemli endekse göre, 1998 ile 2017 arasındaki son yirmi yılda, hava olaylarından en çok etkilenen ülkeler Porto Riko, Honduras ve Myanmar oldu. Bu dönemde, küresel düzeyde 526 binin üzerinde ölüm 11 bin 500 aşırı hava olayıyla doğrudan ilişkilendirildi. Bu hava olaylarından kaynaklanan ekonomik hasar ise yaklaşık 3,47 trilyon dolar olarak hesaplandı. 1998 ile 2017 yılları arasında en çok etkilenen on ülkeden sekizi düşük ya düşük-orta gelire sahip gelişmekte olan ülkeler. Ancak sanayileşmiş ve yükselen ülkeler de etkisini artık çok daha net biçimde hissettikleri iklim etkileriyle başa çıkmak için daha fazla çaba göstermek zorunda.

Küresel Karbon Projesi 2018 yılındaki karbon emisyonlarında yüzde 2,7'lik bir karbon emisyon artışı öngörüyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO),  COP 24 için özel hazırladığı Sağlık ve İklim Değişikliği başlıklı raporunda hava kirliliğinin dünyada her yıl 7 milyon ölüme ve 5,11 trilyon dolar büyüklüğünde ekonomik hasara neden olduğunu ortaya koyuyor. Bu rakam,  emisyon azaltım politikalarını hedefleyen iklim eyleminin maliyetinin yaklaşık iki katına denk geliyor. Çin ve Hindistan gibi ülkelerde ise fayda maliyet oranı daha yüksek.

KÖMÜR FİNANSMAN ŞAMPİYONU JAPONYA

Peki iyimser olmak için hiç mi sebep yok? Tabi ki var. Mesela 6 Aralık günü Suudi Arabistan İklim Eylem Ağı (CAN) tarafından Günün Fosili seçildi.. Kömürü destekleyen, termik santrallara finansman sağlayan banka ve yatırımcılar teşhir edildi.   Urgewald ve BankTrack'in de aralarında olduğu 26 STK tarafından yapılan araştırmaya göre

1 Ocak 2016’dan bu yana, 235 ticari banka en büyük 120 kömürlü termik santral işletmecisine 101 milyar doların üzerinde direkt finansman sağladı. En büyük kredi finansörleri 12,8 milyar dolar ile Mizuho Financial ve 9,9 milyar dolar ile Mitsubishi UFJ Financial isimli Japon bankaları oldu. Verilerin coğrafi dağılımına göre, Ocak 2016- Eylül 2018 döneminde en büyük kömürlü termik santral projelerine sağlanan kredi finansmanın yüzde 30’u Japon bankaları tarafından sağlandı. Japonya’dan Kiko Network sivil toplum örgütünden Kimiko Hirata’ya göre “Japonya gelişmiş ülkeler arasında en fazla kömürlü termik santral kurulu gücü projesine sahip ülke. Birçok Japon şirketi de denizaşırı kömürlü termik santral projelerinin başını çekiyor. Dolayısıyla, Japon bankaları kömürlü termik santralların küresel ölçekte daha da yaygınlaşmasının ana sürükleyicileri oluyorlar”.

Heffa Schuecking ise bu konuda “Burada şaşırtıcı olan en büyük kömürlü santral projelerine verilen finansmanın yüzde 25’inin, birçoğu kömürü sınırlandıran politikalar izlemesine rağmen, hâlâ Avrupa bankaları tarafından veriliyor olması,” açıklamasında bulundu.

Kömürlü santral işletmecilerinin en büyük 10 kredi finansörü listesinde ABD’den Citigroup (3,4 milyar dolar) ve Avrupa’dan HSBC (3,2 milyar dolar), Standard Chartered (2,2 milyar dolar) ile ING (1,9 milyar dolar) yer alıyor. 2017 politikasında tüm kömür şirketi finansmanlarını 2025 itibarıyla sonlandırmayı taahhüt eden Hollandalı ING Bank bile, 2018 yılında finansman ve aracılık yüklenimi faaliyetleri aracılığıyla kömürlü termik santral projesi sahibi şirketlere yaklaşık 500 milyon dolar civarında para akışı sağladı. Öte yandan bu kurumların ne kadar direnebileceği meçhul çünkü, Kasım ayının sonunda Carbon Tracker tarafından yayınlanmış olan çalışmaya göre de yakıt maliyeti yüzünden Küresel kömürlü termik santral kurulu gücünün yüzde 42’si kâr sağlayamıyor. 2040 yılında kâr elde edemeyen santral oranının yüzde 72'ye kadar çıkması bekleniyor.

BİNDEN FAZLA İKLİM DAVACISI

Fosil yakıt lobicileri, bilimsel verilerin, gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemeye çalışan ülkeler... Karşılarında STK'lar, okul çocukları ve direnen yerel yönetimler ve davacılar var.  Hâlihazırda dünyada binin üzerinde iklim değişikliği davası olduğu tahmin ediliyor.Davacı ve kampanyacılar COP 24 zirvesine de geldiler. Kaliforniya Eski Valisi Arnold Schwarzenegger  dünya liderlerine Trump yönetimin çabalarına rağmen ABD’nin iklim eyleminin hedeflerine ulaşmaya devam ettiğini hatırlattı. Okulu kırıp iklim eylemi yaparak İsveç'ten Avustralya'ya bir aktivizm dalgası başlatan Greta Thunberg de Katowice'deydi Thunberg hesap sordu: Sosyal açıdan sorumlu bir enerji geçişi retoriğinin arkasında, zirveye ev sahipliği yapan şehrin kömür göstergelerinin ardında, sayıları gün geçtikçe artan eylemci grupları merak ediyor: İcraat nerede?" ve Thunberg uyarıyor: "Bir politikacının görevi dünyayı kurtarmak veya radikal iklim politikalarına sahip olmak değil; oy toplamak ve seçimleri kazanmaktır. Bugün ise, iklim ve dünya hakkında söyleyeceğiniz gerçekler size bir seçim kazandırmayacağı gibi oy da getirmeyecek”

Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkma gibi bir huyu vardır derler ya. İklim değişikliğinin sonuçlarıyla ortaya çkan afetler ve felaketler ortada. ne politikacılar saklanabiliyor gerçeklerden ne de fosil şirketleri, lobicileri veya finans kuruluşları.  Dünya gençleri, halkları da artık laf değil icraat bekliyor. Bunun ilk adımı konferansın sonunda ortaya çıkacağı umulan kurallar kitabı olacak. Sonra da biz de dahil bütün ülkelerin kolları sıvaması gerekecek. Bu aslında o kadar da zor değil, karamsar olmaya da gerek yok.  Noktaları birleştirmek yeterli.