Patrick Cockburn: Trump Suriye'de realist bir tercih yaptı
The Independent yazarı Patrick Cockburn, ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'den çekilme kararını yazdı. Cockburn'e göre, Batı medyasındaki Trump karşıtlığı çekilme kararının 'gerçekçiliğini' gölgeledi. İngiliz yazar, Trump'ın Türkiye'ye her zamankinden çok ihtiyaç duyduğu, bu adımla da realist davrandığı görüşünü savundu.
DUVAR - ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'den çekilme kararının sert bir dille eleştirildiği Batı basınında, The Independent'ın kıdemli Ortadoğu muhabiri Patrick Cockburn bu görüşe karşı çıkan bir makale kaleme aldı. Cockburn'e göre, Trump'ın çekilme kararı Suriye'de gelinen noktadaki 'dış politika gerçekliklerini yansıtıyor'. İngiliz yazar makalesinde Trump'ın realist davrandığını, Suudi Arabistan'ın 'aptalca hataları' sonucunda ABD'nin Ortadoğu'da Türkiye'ye yeniden ihtiyaç duyduğunu, çekilme ile Türkiye'nin Rusya'dan uzaklaşıp ABD'ye yaklaşabileceğini, Suriye'deki Kürtlerin geleceği konusundaki endişelerin ise haklı olduğunu yazdı.
Makale özetle şöyle:
'EMPERYAL TALEPLER'
"Başkan Trump'ın ABD askerlerini Suriye'den çekme kararı, etkileyici bir yelpazedeki aktörler tarafından kötüleniyor; bunun Türkiye, Rusya, Suriye ve İran'a teslimiyet, Kürtlere ihanet ve IŞİD için bir zafer olduğu savunuluyor. Çekilme bunlardan biri veya hepsi olabilir ama her şeyin ötesinde, Suriye'de sahada ve genel olarak Ortadoğu'da gerçekte yaşananların kabul edilmesi anlamına geliyor.
Bu durum, Amerikan ve İngiliz medyasının büyük çoğunluğunda Trump'a karşı var olan katıksız nefret nedeniyle yeterince açık bir biçimde öne çıkarılmadı. Söz konusu medya, aralarında Washington'daki emperyal kafalı dış politika düzeninin üyeleri ile Suriye'nin kuzeydoğusunda işgalci bir Türk ordusunun etnik temizliğinden korkan Kürtlerin de bulunduğu, çekilmeyi kınayan çeşitli isimlerin görüşlerini yansıtıyor.
Trump'ın kararına muhalefet, Savunma Bakanı Jim Mattis'in başkanı talimatını geri çekmeye ikna edemeyince istifası vermesi üzerine iyice güçlendi. Mattis istifa mektubunda Suriye veya Afganistan'dan söz etmese de, Trump'ın dış politikasının Rusya ve Çin'e karşı koymayan, geleneksel müttefikler ile ittifakları dikkate almayan genel gidişatına katılmadığını açıkça dile getiriyor.
'SOMUT HEDEFİ OLMAYAN AÇIK UÇLU VARLIK İSTENİYORDU'
Mattis'in istifası, gidişini Kaiser'in Bismarck'tan kurtulması ile eşdeğer gören yorumcuların öngörülebilir bir şekilde dövünmesine yol açtı. Mattis hakkındaki o aşırı kullanılmış 'odadaki son yetişkin' benzetmesi yeniden piyasaya sürülüyor. Oysa Mattis'in yetişkin tavrına, Suriye'de elde edilemeyen bir dizi amaca ulaşılana dek kalma yönündeki (başka sözde 'yetişkinler ile paylaştığı) arzusu dışında çok az örnek gösteriliyor. Bu amaçlar şöyle: İran nüfusunun yok edilmesi, Beşar Esad'ın devrilmesi ve IŞİD'in kategorik olarak yenilgiye uğratılması (örgüt gerçekten de teslimiyet anlaşması imzalayacak mı?).
Bir başka deyişle, ABD'nin çoktandır kaybedeceği bir oyunu oynadığı uzak ve tehlikeli bir yerde, ulaşılabilir hiçbir hedef olmaksızın, açık uçlu bir Amerikan taahhüdü isteniyor.
'KÜRTLER KONUSUNDAKİ ENDİŞELER HAKLI'
Suriye'deki gidişatı açıkça ortaya koymak gerek; zira bu durum, Trump karşıtı söylemlerin gölgesinde kalıyor, kulağa iyi gelen ama siyasi gerçeklikten kopuk politikalar tavsiye ediliyor. Bu gerçeklik çok çirkin olabilir: Şimdiden Türkiye-Suriye sınırının kuzeyine yığınak yapan Türk ordusu karşısında dehşete düşmüş Suriyeli Kürtlerin geleceği konusunda büyük bir endişe duymak haklı bir durum. Tüm bu mesele konusunda korkunç bir kaçınılmazlık söz konusu çünkü ne Türkiye'nin ne de Suriye'nin, kuzeydoğu Suriye'de Kürtlere ait bir mini-devletin kök salmasına izin vermeyeceği belliydi. Bu yapı, Esad'ın stratejik açıdan hayati kentleri ve yolları savunmaya odaklanmak için güçlerini 2012'de Kürt nüfusunun yoğun olduğu yerlerden çekmesine yol açan Suriye iç savaşı nedeniyle ortaya çıkmıştı. IŞİD 2014'te Kürt bölgesine saldırdı; bu da, Kürtler ile ABD hava kuvvetleri arasında fiili bir ittifaka yol açtı; ABD'nin yıkıcı ateş gücü Kürtlerin, Fırat'ın doğusundaki geniş bölgeleri IŞİD'den almasını sağladı.
Türkiye bu sonucu asla kabul etmeyecekti. Erdoğan, Suriye'nin bu köşesini kontrol eden Kürt siyasi ve askeri güçleri, Türk devletiyle 1984'ten bu tana savaşan PKK'nin Suriye koluna üye 'teröristler' olmakla suçluyor.
'MEŞRULAŞTIRMA DEĞİL...'
Burada bu makale ile ilgili şunu söylemem lazım: Bunlar, yakın zamanda yaşanabilecek tüyler ürpertici şeylerin meşrulaştırmayı değil, izah etmeyi amaçlıyor. Suriye'nin Kürtler tarafından kontrol edilen bölümünü birkaç kez ziyaret ettim ve buranın Suriye'de, (savaşın getirdiği kısıtlamalar da göz önünde bulundurularak) 2011 ayaklanmasının öncesinden daha iyi bir toplum ürettiği tek yer olduğunu hissettim. IŞİD'e karşı kahramanca savaşan, binlerce kayıp veren YPG ve YPJ'ye üye erkek ve kadınlarla tanıştım.
Fakat başından beri onlarla konuşurken, geçici koşullar sonucunda var olan devletçiklerinin Suriye'deki iç savaştan ve IŞİD'in yenilgisinden sonra nasıl hayatta kalacağını göremiyordum. Amerikalılar bir gün Suriye'de güç durumda olan 2 milyon Kürt ile Türkiye'deki 80 milyon Türk arasında tercih yapmak durumunda kalacaktı ve verecekleri kararı öngörmek fazla siyasi zeka gerektirmiyordu.
'KAŞIKÇI SONRASI TÜRKİYE'YE İHTİYAÇ ARTTI'
Türkiye, Kürtler üzerindeki korumasını kaldırması için ABD üzerindeki baskıyı artırmıştı ve bu durum nihayetinde sonuç verdi. Haberlere göre, Erdoğan'la bir hafta önce yaptığı telefon konuşması, Trump'ı Amerikan askerlerini ve hava gücünü Suriye'den çıkarması gerektiğine ikna etti. Şunu unutmayın: Trump'ın Türkiye'ye -istediğini kadarını alamasa bile- Ortadoğu'da bir müttefik olarak her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Ortadoğu'daki Amerikan yanlısı ve İran karşıtı Sünni koalisyonun lideri olarak Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve Suudi Arabistan üzerine kurduğu oyun açıkça ve utanç verici bir biçimde başarısız oldu. Cemal Kaşıkçı'nın Suudi bir ekip tarafından İstanbul'da tuhaf bir şekilde öldürülmesi, Suudilerin mizahi bir kabiliyetsizlik ile aşırı ve anlamsız bir şiddete başvurduğu aptalca hatalar serisinin sadece son vakasıydı.
'IŞİD ESKİSİ GİBİ GÜÇLENEMEZ'
Trump'ı eleştiren, Suriye'den çekilme kararına karşı çıkarken bazı önemli sorular da ortaya atıyor: Erkenden yenilgilerini ilan ederek ve böylece geri dönmelerine izin vererek, Trump IŞİD'i zor bir durumdan kurtarmıyor mu? Burada haklı bir yan var ama çok da değil. Bir zamanlar Irak'ta Dicle'den Suriye'de Akdeniz'e uzanan toprakları kontrol etmiş IŞİD, artık canlanamaz çünkü 2013 ile 2015 arasındaki muazzam büyümesine yol açan koşullar artık yok.
'GÜÇ BOŞLUĞUNU SURİYE VE TÜRKİYE DOLDURABİLİR'
IŞİD, gücünün doruğundayken ayrımsız şiddeti sonucunda çok fazla düşman edindi. Trump, "Rusya, İran, Suriye ve başka birçokları, IŞİD ve diğerleriyle biz olmadan savaşmak zorunda kalacak" varsayımında bulunduğu tweet'inde haklıydı. IŞİD önümüzdeki aylarda Suriye'nin doğusunda ortaya çıkacak kaostan faydalanmak isteyebilir fakat suistimal edeceği bir güç boşluğu olmayacaktır. Bu boşluk, Türkiye veya Suriye, veya ikisinin bir bileşimi ile doldurulacaktır.
ABD'nin çekilmesine yönelik bir diğer eleştiri ise Vladimir Putin ve Esad'a gereksiz yere bir zafer verildiği yönünde. Fakat burada da Trump'ın manevrası daha çok, bu iki adamın zaten Suriye savaşının kazananları olduğu gerçeğinin kabulü anlamına geliyor.
'TÜRKİYE ABD'YE YAKLAŞABİLİR'
ABD'nin çekilmesinden sonra Rusya ile İran'ın Suriye ve bölgede daha fazla nüfuz sahibi olup olmayacağı da tamamen açık değil. Kazanan tarafı oldukları açık ama Suriye devleti güç kazandıkça, yabancı müttefiklere ihtiyacı da azalacaktır. Rusya ile Türkiye arasındaki yakın işbirliği ise ABD ile Kürtler arasındaki işbirliğinin bir sonucuydu; bu sona erdiğinde, Türkiye - tamamen olmasa da- yeniden ABD'ye yaklaşabilir.
Muhalifleri, Trump'ın Suriye'den çekilme kararını yerin dibine sokarak, bir kez daha onun içgüdüsel siyasi becerilerini hafife alma hatasına düşüyor." (Dış Haberler)