ABD, Çin ve Rusya’nın Venezuela hesapları
Venezuela’daki son gelişmeler karşısında bir yanda ABD’nin, diğer yanda Rusya ve Çin’in olduğu bir saflaşma var. Rusya ve Çin’in Venezuela ekonomisiyle kurduğu ilişkide enerji ve ekonomi önemli bir noktada yer alıyor. ABD’nin Venezuela’ya dönük tutumunda da bu iki rakibin burnunun dibinde genişleyen stratejik varlığı, etkili faktörlerden biri.
ANKARA - Venezuela’da devam eden siyasi çalkantının dozu artıyor. ABD’nin Meclis Başkanı Juan Guaido’yu geçici başkan olarak tanımasının ardından dünyadan farklı tepkiler geldi. AB, Latin Amerika ülkeleri ve Kanada ABD’nin yanında yer alırken Çin, İran, Rusya ve Türkiye gibi ülkeler, Maduro’nun arkasında saf tuttu. Bu siyasi kutuplaşma içinde söz söylenen alanların başında Venezuela ekonomisi geliyor. Çin ve Rusya’nın Venezuela ile kurduğu ilişkinin dayanışmanın ötesinde maddi ve stratejik önemi var; ABD müdahalesinin de bu faktörleri gözeten bir yanı...
PETROL ÜRETİCİLERİNİN EKONOMİK KALKANI: VARLIK FONLARI
Venezuela ekonomisine dönük analizlerin ortak noktası ülkenin sahip olduğu petrol rezervi. Venezuela’nın dünyanın en büyük rezervlerine sahip olduğu bilgisi doğru. Ancak kanıtlanmış rezervlerin varlığı kendiliğinden maddi varlığa dönüşemez. Rezervlerin ulaşılabilirliği, bulunduğu derinlik, jeolojik yapı, rezervlerin niteliği, gerekli teknik ekipman ve kalifiye personel, yüksek teknoloji ve yatırım, rezervin maddi bir değere dönüşmesinin belli başlı şartları.
Petrol zengini diğer ülkelerde görüldüğü gibi Venezuela’nın da ihracatının büyük bölümü petrole dayanıyor. İhracat fazlası veren pek çok üretici ülke, enerjiden gelen gelirlerinin bir kısmını rezerv, istikrar, varlık gibi çeşitli adlar altındaki fonlarda biriktiriyor. Bu fonların amacı, küresel piyasada cazip yatırımlara girişmenin yanında petrol fiyatlarında yaşanacak sert bir düşüş karşısında ekonomiyi yeniden ayağa kaldırmak... Enerji gelirlerinin ne kadarının biriktirileceği ne kadarının harcanacağı, ülkelerin ekonomik ve sosyal durumuna göre değişim gösteriyor. Örneğin 2014’ten itibaren hızla düşen petrol fiyatları karşısında Rusya ve Suudi Arabistan ekonomileri için fonlarını seferber etti. Peki Venezuela’da durum nasıl gelişti?
VENEZUELA’NIN SOSYAL GERÇEKLERİ VE EKONOMİK ÇÖKÜŞ
Chavez iktidara geldiği 1999’dan itibaren petrol üretimini artırmaya dönük hamleler yaptı. Bolivarcı Devrim’in misyon olarak anılan ayağında yoksulluk içinde yaşayan halkın insani koşullara kavuşması için gerekli olan sağlık, eğitim, sosyal hizmetler, petrol gelirleri üzerinden finanse edildi.
Venezuela ekonomisi 2014’te petrol fiyatlarının 100 dolardan 60 dolara gerilemesiyle sarsılmaya başladı. Söz konusu dönemde OPEC’e acil kesinti çağrısı yapan iki aktörden biri Venezuela diğeri İran’dı. 2016’da petrolün 30 doların altını görmesi Venezuela ekonomisinin de dibe vurmasına zemin yarattı. Enflasyon, işsizlik ve şiddet olayları tırmanmaya başladı. Gıda gibi hayati ürünlerin stoklanmaya başlanması da bu dönemde baş gösterdi. 2014’ten 2019’a Venezuela ekonomisinin durumu daha iyiye gitmedi. 2017’de gelen ABD ambargosu, can çekişen hastaya suni teneffüsün kesilmesi anlamına geldi ve kötü olan durum felaket boyutuna taşındı. Örneğin Karakas, 2018’de 19 devlet tahvili için ödemesi gereken 19 milyar doları ödeyemedi. Son üç yılda 3 milyondan fazla göç verdi.
RUSYA VE ÇİN: BORÇ BATAĞINDA STRATEJİK HESAPLAR
Chavez iktidarı boyunca ülkesinin ekonomik ve sosyal olarak geri kalmışlığında ABD’nin rolünün altını çizen bir isimdi. Bu nedenle ABD’ye alternatif olacak şekilde farklı devletlerle ilişkiler geliştirmeye çalıştı. Bu devletlerin başındaysa Çin ve Rusya geliyordu. Rusya enerji şirketleri üzerinden Venezuela’daki varlığını perçinlerken, Çin kreditör olarak kesenin ağzını açandı. 2007’den bu yana Çin, Venezuela’ya 70 milyar dolar düzeyinde borç verdi. Borcun büyük bir kısmı Venezuela’nın petrol üretimini canlandırmaya dayanıyor. Dikkat çeken hem Rusya hem Çin’in verdiği borcu petrolle tahsil etmesi. Örneğin 2017’de Çin’e olan borcunu ödemek için Venezuela petrol üretiminin yüzde 28’ini yani 435 bin varili, günlük olarak Çin’e aktardı. Rusya da petrol almanın yanında özellikle borçları karşılığında Rosneft’in ülkedeki varlığını kalıcılaştırma gayretinde oldu. Örneğin 2018 yazında gönderilen 3.5 milyar dolarlık teknik yardımın büyük bir kısmı Rosneft üzerinden gönderildi.
En büyük kreditör Çin ise tıpkı Rusya gibi enerji şirketleriyle sahada boy gösteriyor. Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC) ile Venezuela Ulusal Petrol Şirketi (PDVSA) pek çok sahada ortak çalışma için anlaşma imzaladı. Bunun yanında yine CNPC, Petrolera Sinovensa’nın yüzde 9’unu yakın dönemde aldı. Çin Kalkınma Bankası, Venezuela petrol sektörünün kalkınması için Temmuz 2018’de 250 milyon dolarlık borç verdi. Ancak saha uzmanları günlük 100 bin varillik üretim artışı için yıllık 4 milyar dolar yatırım gerektiğini ifade ediyor. Çin açısından Maduro’nun Venezuela’sı, Latin Amerika’da etki alanını genişletmenin yanında ucuz petrol ve koltan (akıllı telefonlarda kullanılan bir cevher) için de uygun bir adres. Dahası Rusya ile Çin, her borç verdiklerinde stratejik maden bölgelerinde şirketlerinin lisans ve çalışma izni almasını da sağlamış durumda. Çin’in 70 milyar doları bulan borçlarına karşılık limanlardan pek çok stratejik sahaya kadar Venezuela’da varlığını kalıcı kılacak adımlar attığı anlaşılıyor.
Çin ve Rusya’nın yüksek perdeden Maduro yanlısı bir tutum almalarında küresel politikalarındaki konumlarından bölgesel hesaplara kadar pek çok faktör etkili oluyor. Dahası ABD’yi frenleme ve müdahalelerini açık etme açısından her iki aktör Venezuela örneğini gündemde tutacak. Ancak Venezuela ile iki devletin kurduğu borç ve enerji ilişkisi, Pekin ve Moskova’nın dış politika manevralarının anlaşılmasında önemli bir yerde duruyor. Ayrıca ABD müdahalesinin zamanlaması ve nedenleri konusunda da önemli ipuçları sunuyor.