Trump'ın attığı her adımda Batılı müttefikleri hedefte
Trump, AB'yi Rusya ve ABD'den oluşan dengeye üçüncü bir oyuncu olarak daha da net bir biçimde masaya oturtmaya çalışıyor. Trump, "Önce Amerika" söyleminin altındaki düşüncelerinde biri de müttefiklerinin artık ABD'nin korumaya çalıştığı dünya sistemindeki askeri harcamaların daha çok desteklemelerini sağlamak.
KÖLN - Son zamanlarda sıklıkla Rusya, Çin, Kuzey Kore'nin geliştirdiği yeni 'yok edici' nükleer silahlar hakkında çıkan haberleri okuyoruz. Geçtiğimiz yılın Mart ayında Rusya başkanlık seçimleri öncesinde bizzat Putin Rusya'nın geliştirdiği yeni teknolojik silahları tanıtmıştı. Bunlardan biri sınırsız menzilli yüksek güç ve manevra kabiliyetine sahip balistik füzeydi. Diğeri de su altında gidebilen, nükleer başlık taşıyabilen drone'du. Aynı şekilde ABD'nin de uzun menzilli füze ürettiğine dair haberler var. İran, Çin, Kuzey Kore hakkında dünya basınına yansıdığı kadarıyla, doğruluk payını net bilemeyecek olsak da, bildiklerimiz- duyduklarımız var. Bir de az da olsa elimizde üretilen silah teknolojisini satın alarak silahlanan Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkelerin bilgileri mevcut. Silah teknolojisine yatırım hızla aralıksız devam ediyor.
Bu süreçte ABD, Soğuk Savaş'tan bu yana nükleer silahların denetiminin temelini oluşturan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndaki (INF) yükümlülüklerini resmen askıya aldığını açıkladı. Ardından aynı açıklama Rusya'dan da geldi.
INF ANLAŞMASI NEDİR?
INF anlaşması 1987 yılında Sovyetler Birliği'nin lideri Mihail Gorbaçov ile ABD Başkanı Ronald Reagan tarafından imzalanmıştı. Anlaşma kapsamında, menzili 500 ile 5 bin 500 kilometre arasında olan ve sadece karadan havaya atılabilen orta menzilli tüm nükleer ve konvansiyonel balistik füzelerin yasaklanmasını öngörüyordu. Böylece nükleer savaş tehdidini ortadan kaldırılması hedeflenmişti. Başta sadece ABD ve Sovyetler Birliği'ni kapsayan anlaşmanın kapsamına Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından 1991 yılında Rusya, Belarus, Kazakistan, Ukrayna, Almanya, Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Bulgaristan da dahil edilmişti.
Barack Obama döneminde ABD nükleer cephaneliğini uzun vadede azaltmayı hedeflemişken şimdi geldiğimiz noktada, tam tersi Donald Trump hükümeti nükleer cephaneliğini genişletmeye çalışıyor. Bu durumun argümanını ABD Enerji Bakanı Dan Brouillette, "ABD son on yılda dünyayı nükleer silahları azaltmaya yönlendirmiş olsa da, potansiyel nükleer rakiplerimizin her biri tam tersi yönde davrandı" diyerek açıkladı.
ABD özellikle Rusya'nın INF anlaşmasını ihlal ettiğinin altını çiziyor. Avrupa ise kendi güvenlik durumunun uzun zamandır riskli hale geldiğini düşünüyordu. ABD'nin ve Rusya'nın anlaşmayı karşılıklı olarak askıya almaları bu riskin varlığını somutlaştırmış oldu. Avrupa yeni bir silahlanma tehlikesinden endişe ediyor. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas bu anlaşmayı aslında etkin bir şekilde Rusya'nın ihlal ettiğini ifade ederek, ABD'nin kararının yerinde olduğunu söyledi. Ancak Maas, yeni bir küresel silahsızlanma inisiyatifi oluşturulması çağrısında bulunarak, "Silahsızlanma konusunun yeniden uluslararası gündeme alınması gerekiyor. Bunu yaparken de yalnızca ABD ve Rusya değil, Çin gibi ülkelerin de sürece dahil edilmesi gerekiyor" dedi.
Almanya Şansölyesi Angela Merkel ise Almanya'nın bu altı aylık süreyi müzakere için kullanacağını, diyalog kapısının açık tutulması gerektiğini vurguladı.
Almanya, ABD'ye destek açıklamaları yapsa da aslında Trump'ın bu kararının altında biraz da müttefiklerine, Rusya'nın Avrupa için tehdit oluşturuyor olmasının ABD için eskisi kadar önemli olmadığının, Avrupa'nın artık başının çaresine bakmasının gerektiğinin mesajını taşıdığının da farkında.
INF anlaşması veya silahlanmayı kontrol eden diğer anlaşmalar uzun bir süre nükleer silahlanmayı belli bir dengede tuttu. Ancak silahlanma yarışını da durdurmadı. Bunun en çarpıcı sonucu belki de INF anlaşmasının bitmesi. Bu adım dünyadaki strateji değişiminin de bir habercisi olarak değerlendirilebilir. Uzun zamandır kitle imha silahları yapılıyor. Dijitalleşmenin hızla gelişimi, yapay zeka ve bu gelişmelerin özellikle askeri alanda kullanılması silah üreticileri için "savaş oyununun" yeniden update edilmesini gerekli kılıyor.
Soğuk Savaş'ın neden olduğu bir kıyamet korkusu aynı zamanda herkes için görecede olsa barış içinde yaşamanın dengesini devam ettirmeyi de zorunlu kılıyordu. Artık bu dengenin yok olduğunu, INF gibi tarafları kontrol altında tutan bir anlaşmanın askıya alınmasıyla, NATO gibi paktların dağılma tehdidi altında olmasıyla, barış içinde birlikte yaşamak için kurulan Avrupa Birliği'nin (AB) ortak savunma için ortak ordu kurma planlarıyla daha da netleşiyor. Trump AB'yi Rusya ve ABD'den oluşan dengeye üçüncü bir oyuncu olarak daha da net bir biçimde masaya oturtmaya çalışıyor. Trump, "Önce Amerika" söyleminin altındaki düşüncelerinde biri de müttefiklerinin artık ABD'nin korumaya çalıştığı dünya sistemindeki askeri harcamaların daha çok desteklemelerini sağlamak.
Rusya yeniden tek güç olmak istiyor; Çin uzayda, denizde, karada hem politik hem de kültürel güç olmayı hedefliyor. ABD artık dünya sistemini Batı için ben tek başıma ayakta tutmayacağım diyor. Bu durumda Batı'nın büyük müttefik devletinin başkanı Trump, AB'yi ve özellikle Almanya, Fransa ve Brexit'e rağmen belki İngiltere'yi hem Avrupa'yı savunmada hem de Orta Doğu'daki çatışmalarda daha çok oyuna katılmak zorunda bırakıyor.