Suudi Arabistan’ın yeni mevzisi: Pakistan!

Suudi Arabistan tahtının varisi Muhammed bin Salman kısa süre önce Pakistan’a gitti. Bu ziyarette ekonomik değeri yüksek anlaşmalar imzalandı. Pakistan, Suudi Krallığı için İran ve Ortadoğu’daki dengeler açısından da stratejik bir aktör. Salman’ın iki günlük ziyareti de bunu açıkça gösteriyor. 

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçtiğimiz hafta Pakistan, Hindistan ve Çin’i kapsayan bir Asya gezisine çıktı. Salman’ın Kaşıkçı cinayeti sonrasında ilk kapsamlı yurtdışı gezisi olması nedeniyle bu tur yakından izlendi. Salman’ın aslında söz konusu bu ülkelerin yanında Endonezya ve Malezya’ya da gitmek istediği ancak son anda vazgeçtiği de biliniyor. Çin ve Hindistan gezisinde imzalanan anlaşmalar önemliydi ama Veliaht’ın Pakistan gezisi, buradaki temasları ve kullandığı ifadeler yalnızca ekonomik açıdan değil jeopolitik olarak da başlı başına analizi hak ediyor.

ÇİN VE SUUDİ ARABİSTAN’IN GÖZDESİ: PAKİSTAN

Pakistan, Asya kıtasında yükselen bir güç ancak ekonomisi rakibi Hindistan kadar parlak bir seyir izlemiyor. Pakistan’ın ekonomi ve insani gelişme endekslerindeki profili incelendiğinde gelir eşitsizliği, yolsuzluk gibi başlıklar üst sıralarda yer alıyor. Kadınların iş hayatındaki görünürlüğü oldukça düşük. Değinilen faktörler açısından BM, IMF ve Dünya Bankası verilerinde Güney Asya’daki en geri kalmış ülke konumunda bulunuyor. IMF verilerine göre Pakistan 2017-2018 mali yılında yüzde 5.8 büyüdü. Büyüme oranları umutvar gibi görünse de Pakistan için durum farklı. Eylül 2018’de ülke finansal olarak ciddi bir darboğaza girdi. İslamabad, IMF ile yeniden görüşmeden önce iki adresten destek istedi. Bunlardan biri, Pakistan’da 200’den fazla proje yürüten ve verdiği borçlarla bilinen Çin’di.

Ağustos 2018’de iktidar koltuğuna oturan Başbakan İmran Han, dar boğazdan çıkmak için Pekin yollarına düştü. Çin yardım konusunda “hay hay” dedi. Ancak ne yardımın miktarı ne de karşılığının nasıl ödeneceği biliniyor.

Pakistan’ın ekonomisine can suyu olması için kapısını çaldığı ikinci adres Suudi Arabistan’dı. Kaşıkçı cinayetiyle küresel gündem çalkanırken Riyad, Han’ı kırmadı ve 6 milyar dolarlık havale İslamabad’ın hesabına geçti. Suudi Arabistan’ın Pakistan için zor günlerin akçeli dostu imajı yeni değil. Suudi ailesine verdiği destekle bilinen Pakistan hükümetleri bu desteklerin karşılığını hep misliyle aldı. Salman’ın ziyareti Pakistan ile ilişkilerin ekonomik yardımı aşan bir niteliğini yeniden açık etti.

YARDIMDAN YATIRIMA RİYAD’IN İSLAMABAD SEFERİ

Riyad-İslamabad ilişkilerinde borç erteleme, zor günde mali yardım sağlama alışıldık pratikler. Ancak Muhammed bin Salman’ın ziyaretiyle buna yatırım ayağı da eklendi. Veliaht Prens, Pakistan hükümetiyle enerji alanında 20 milyar dolarlık bir memorandum imzaladı. Memorandum, Çin tarafından inşa edilen ve Çin’in kontrolünde olan Gvadar Limanı’na bir petrol rafinerisi yapılmasını öngörüyor. Metne göre buna 16 milyar dolar ayrıldı. Kalan 4 milyar dolarsa Pakistan’ın enerji çeşitliliği için Suudi şirketlerin eliyle kullanılacak.

Suudi Arabistan dünyadaki en büyük petrol ihracatçısı, bununla beraber Kral Salman özellikle Asya ve Pasifik’te rafineriler inşa ederek, mevcutlara da ortak olarak petrol piyasasındaki varlığını üreticiliğin ötesine taşıyor. Pakistan’ın yanı sıra Çin ile de benzer bir anlaşma yapıldı. Yani Krallık için rafineri önemli bir yatırım alanı. Rafinerinin seçildiği yer Gvadar Limanı civarı. Gvadar Limanı, günlük 13 milyon varil petrol geçişi yapılan Hürmüz Boğazı’na yakın olması sebebiyle stratejik bir nokta. Suudi Arabistan dahil pek çok üreticinin Asya pazarına petrol naklettiği geçiş merkezlerinden biri Hürmüz Boğazı. Üstelik bu boğaz İran’ın kontrolünde. Dolayısıyla bu liman, Hürmüz’den geçen petrolün işlenmesi için uygun bir durak.

İSLAM KARDEŞLİĞİNİN ÖLÇÜTÜ: İRAN VE YEMEN’E KARŞI CEPHE

Pakistan, Çin için Hindistan’ın dengelenmesi açısından konumu itibariyle stratejik bir ülke. Peki Suudi Arabistan için Pakistan neden önemli?

Pakistan dünyada Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu en büyük ikinci ülke. Buradaki Müslüman nüfusun büyük bir kısmı İslam içindeki ayrışma uyarınca Sünni. Bu Vahhabiliğin merkezi olan Suudi Arabistan için önemli bir unsur. Nitekim, Salman’ın 20 milyar dolarlık anlaşma sonrasında, “Bu anlaşma,  Müslüman dünyası için hayati bir ittifak adımıdır” demesi de bunu gösteriyor.

Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’da arasının iyi olmadığı bazı İslam ülkeleri var. Ancak açık ara bunlar arasındaki ezeli düşman İran. Diğer anlaşmazlıkların yanında Suudi Arabistan için İran’ın Şii olması başlı başına sorun. İşte bu noktada Pakistan değere biniyor, çünkü bu ülke, İran’a komşu. Dahası özellikle radikallikleriyle bilinen pek çok İslami örgüt 1980’lerden bu yana Pakistan’ı mesken tutmuş durumda. Bunların içinde Suudi Usame bin Ladin tarafından kurulan El-Kaide de var.

Salman, Pakistan’dayken Afganistan’daki Taliban rejimiyle görüşmek istedi. Ancak son anda görüşme iptal oldu. Bu görüşmenin Pakistan’da olmasını istemek bile Suudi Krallığı için Pakistan’a yüklenen misyonu açık ediyor.

İran konusundaysa Salman’ın Han’dan destek istediği, “uyanık olun” dediği de biliniyor. Nitekim Salman’ın Pakistan ziyareti İran tarafından sert bir dille eleştirildi. Dahası Yemen’de süren savaşta ABD ile sorunlar yaşayan Suudi Arabistan, Pakistan’a "bize destek olun" dedi: Asker olur, silah olur, teçhizat olur ne olursa ama destek olun... Siyasi olarak Han’ın "Yemen savaşında Suudi Arabistan’ın yanındayız" demesi dahi, ülkesindeki örgütler ve küresel politika açısından önemli.

Gün geçtikçe Suudi Krallığı'na ekonomik bağımlılığı artan, İslami örgütlerin merkezi olmaktan gocunmayan Pakistan’ı Ortadoğu siyasetinde daha etkin görürsek bu ziyareti hatırlamak gerekecek.