IŞİD kronik bir hastalık gibidir, asla gerçek bir tedavisi yoktur

Onu gözetim altında tutulabilir ama asla tam olarak iyileştiremezsiniz. Tehlike yalnızca yol göstericilerden değil, fikirlerinden de kaynaklanıyor. İslam Devleti ideolojisinin yayılışı halifeliğin ilanından uzun zaman önce başladı ve sınırlı sayıda insanın çabalarıyla sessizce gerçekleşti. Cihattan geri dönen kişiler her zaman cepheye geri dönmez ama tutkuları başka insanlara bulaşabilir.

Google Haberlere Abone ol

Graeme Wood

Dört yıl önce, İslam Devleti’nin bir sempatizanı, grubun sürdürdüğü hilafetin inanılandan çok daha sert olduğunu ve elindeki topraklarda kontrolü kaybetmesinin ardından varlığını sürdürebileceğini ifade etmişti: “Halife’nin İslami yasayı (şeriatı) uyguladığı bir köyde bir cadde olduğu sürece,” diyordu, “Devlet meşru olacak. Tüm Müslümanlar orayı ziyaret etmek zorunda kalacak.” (Bu, çok kalabalık bir cadde olacaktı.) “Bu sokağa hükmettiği ve bunu İslam’a göre yaptığı sürece, hiçbir rakip halife İslam Devleti’nin lideri Ebu Bekir El Bağdadi’ye karşı çıkamaz.”

Geçtiğimiz haftalarda, halifelik, nihayetinde bir ara sokağa sıkıştı ve bir cumartesi günü tamamen ortadan kalktı.

HİLAFETİN YIKIMI

Suriye Demokratik Güçleri, bir hafta süren kuşatmanın ardından, İslam Devleti’ni Suriye’nin doğusunda bulunan Baguz kasabasındaki son küçük mahallesinden de çıkardı. “Bir köyün bir sokağı”, bile bu son toprak parçasının boyutundan büyük olabilirdi. Göründüğü kadarıyla birkaç gün önce çekilen ve İslam Devleti’ne ait olduğu söylenen son bir videoda, bu bölge serseriler tarafından savunulan küçük bir hurdalığı andırıyordu.

Oysa birkaç yıl önce İslam Devleti, yüzme havuzları ve depoları dolu dükkânlar arasında yaşayan savaşçılarının videolarını yayınlıyordu. Hurdalık videolarındaysa, insanlar haftalardır banyo yapmamış gibi görünüyordu. Yerel halkın büyük kısmı koltuk değnekleriyle yürüyordu ve çalışır haldeki birkaç araçtan bazıları tekerlekli sandalyeden ibaretti.

İslam Devleti'nin bu rezil duruma düşmüş olduğunu görmek, tadını çıkarmaya değer bir keyif. Tamam, bunun tadını çıkardık, şimdi geriye kalan tehditlerle yüzleşme zamanı; ne var ki, söz konusu olan, Başkan Trump’ın geçen hafta sonu iddia ettiği üzere, yalnızca “fırsat buldukça ortaya çıkacak serseriler” değil. Bu, sistemsel bir tehdit.

40 bini aşkın yabancının İslam Devleti’nce denetlenen bölgeleri ziyaret ettiği düşünülüyor ve bunların çoğu şu anda kayıp. Geçtiğimiz günlerde, Amerikan Üniversitesi’nde yabancı savaşçıları inceleyen siyaset bilimci David Malet, bana, geçmişte savaş bölgelerine yolculuk yapmış olan savaşçıların yaklaşık üçte birinin öldüğünü söyledi. İslam Devleti’ndeki yabancı savaşçıların yarısının öldüğünü varsaysak bile (bunların birçoğu intihar eylemi yapan gruplara katılmıştı), yaklaşık 20 bin kişi hâlâ hayatta.

BİNLERCE IŞİD MİLİTANI DÜNYAYA DAĞILMIŞ HALDE

Nerede olduklarına dair çok az fikrimiz var ve Baguz’daki sayıları olması gerekenin ciddi biçimde altındaydı. Geçtiğimiz haftalarda, daha da inanılmaz sayılardaki İslam Devleti savaşçısı ve sivil halk, kasabadan sanki bir palyaço arabasından dökülürcesine ortaya çıkmışlardı. Geçen haftalardaki en şaşırtıcı görüntü, 250’den fazla erkeğin bulunduğu uzun bir sırada bekleyen ama şehitliği esaret altında olmaya tercih eden ‘teslim olmuş’ savaşçıları gösteren bir videoydu. Ne var ki, kırsal bölgelerde teslim olmamış veya ölmüş çok daha fazla savaşçı saklanıyor olabilir.

İslam Devleti’nin bu güne dair hazırlık yapmak için yılları vardı ve bir süreden beri, neticede topraklarının bir kısmını ya da tamamını kaybetmeyi kabullendiğine ilişkin işaretler görülüyordu. 2016 yılının Mayıs ayında İslam Devleti’nin sözcüsü Ebu Muhammed El Adnani, yurt dışındaki destekçilerine Suriye’ye gitmek için çaba sarf etmemelerini söyledi.

El Adnani, sesli bir mesajda “Şayet içinizden biri İslam Devleti topraklarına ulaşmak istiyor ve çabalıyorsa, şunu bilin ki hepimiz, oradaki her insan komşusundan korkana dek, gece gündüz Haçlılara ders vermek, onları korkutmak ve terörize etmek için yerinizde olmak istiyoruz,” demişti. O günden beridir, kimi sempatizanlar küçülen halifelikte kaldı; öte yandan diğer sempatizanlar başka ülkelerde kaldılar veya grubun hedeflerini yaşatmak ve başka bir yerde yeniden ortaya çıkarmak için yok olmaya mahkûm IŞİD bölgelerinin dışına çıktılar.

ÜLKELERİNE DÖNENLERİN BÜYÜK KISMI YARGILANMADI

Sızma işleminin nasıl gerçekleştirildiğini görmek için sadece öncülerini izlemeleri gerekiyordu. İslam Devleti’nin kurucuları, Irak’taki Amerikan ordusu ve Sünni kabilelerin imha operasyonlarından kaçabilen El Kaide savaşçılarından oluşuyordu. Bu taktiksel geri çekilme amaçlarına iyi hizmet etti ve İslâm Devleti, bu insanların hayatta kalmalarına ve daha sonra birçok bölgeyi yeniden ele geçirmelerine yardımcı olan kurumsal aklı kaybetmedi. Bağdat’taki Şiilerin veya Şam’daki Alevilerin liderliğindeki yönetimlere güvenmeyen Sünniler için bir koruma gibi vaziyet aldılar. Ne Irak ne de Suriye Sünnilerin güvenini tekrar kazanamadı.

İslam Devleti’ne katılan 40 binden fazla yabancıdan binlercesi kendi ülkelerine döndü ancak bunların tamamı adli bir soruşturmayla yüz yüze gelmedi. Kimi karamsar kişilerse, geri dönen bu kişilerin, görünüşte topluma yeniden kazandırılmış olsa da içten içe saldırılara komuta etmeye hazır gizli bir yapılanma oluşturduğundan endişeleniyor. Tarih, endişelerimizin bu kadar sınırlandırılmış olmaması gerektiğini düşündürüyor.

Tehlike yalnızca yol göstericilerden değil, fikirlerinden de kaynaklanıyor. İslam Devleti ideolojisinin yayılışı halifeliğin ilanından uzun zaman önce başladı ve sınırlı sayıda insanın çabalarıyla sessizce gerçekleşti.

YENİ TEHDİT SERBEST BIRAKILANLAR OLABİLİR

Cihattan geri dönen kişiler her zaman cepheye geri dönmez ama tutkuları başka insanlara bulaşabilir. 1980’lerdeki (Sovyetler Birliği karşıtı) Afgan savaşının Arap gazileri, Irak’ta savaşan nesli etkiledi. Bugünse İslam Devleti’nden geri dönen savaşçıların sayısı onları gölgede bırakacak kadar fazla.

Birkaç yıl içinde, terör suçlarından mahkûm olanların bazıları yeniden salıverilecek. (Unutmayın ki, Avrupalılar, Amerika’da gördüğümüz gibi insanları hapsetme eğilimi taşımıyorlar.) Örnek olarak, Afganistan’da El Kaide adına savaşan ve 2002 yılında 20 yıl federal hapis cezasına çarptırılan Amerikalı John Walker Lindh’u ele alalım. Mayıs ayında salıverilmesi düşünülse de aşırılıkçı inançlarına sadık kalmış gibi görünüyor. Bu tür fikirler zamanla zararsız bir hale gelecek şekilde yok olmaz. Kimi zaman daha da yoğunlaşmış olurlar. Selefleri tarafından yetiştirilmiş sadık müminlerin yaratacağı yeni bir dalgaya hazır olun.

İslam Devleti, uçuk virüsü gibidir: Denetlenebilir ama hiçbir tedavisi yoktur. Suriye’nin yaraları kabuk bağlıyor ve iyileşmeye başlayabilir. Yine de başka yerlerde bu hastalık en iyi ihtimalle uyku halinde. Yeniden bir fırtına koparacağı günü bekliyor.

* Yazının aslı The New York Times sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)