Arap dünyasında geçen hafta: Davutoğlu'nun çığlığı Erdoğan'a ulaştı mı?
Bu hafta Arap basınında Türkiye ile ilgili eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sosyal medya üzerinden yayınladığı ve büyük yankı uyandıran “tespit ve tavsiyeleri” öne çıktı. El Arabi El Cedid gazetesinden Yaser Ebu Helala "Partinin davasında zamanında yaslandığı stratejik akıl Ahmet Davutoğlu, kamuoyunun düşüncelerini aktardığı beyanıyla şüphesiz Erdoğan’a büyük bir iş yapmış oldu" yorumunu yaptı.
DUVAR - Ömer El Beşir’in ordunun müdahalesiyle devrilmesinin ardından askerle sivillerin henüz tam olarak uzlaşmadığı Sudan, Arap dünyasının gündeminde birinci sıradaki yerini korumaya devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde ordu ile muhalif çatı Hürriyet ve Değişim Cephesi arasında uzlaşma yoluna girildiği yönünde açıklamalar olsa da, siviller askerin açıklamalarına ihtiyatlı yaklaşıyor.
Ordu ile siviller arasındaki anlaşmazlık Sudan’la sınırlı değil. Buteflika’nın ordunun da girişimiyle pes edip görevden çekilmesinin ardından muhalefet, eski rejimin geçiş sürecinde yer almaması talebiyle gösterilerine devam ediyor.
Mısır’da Abdülfettah Sisi’ye 2030’a kadar cumhurbaşkanlığı yolu açan anayasa değişiklikleri katılımın düşük olduğu referandumda yüzde 97’yle kabul edildi.
ABD’nin İran ambargolarının üçüncü evresi niteliğinde olan ve daha önce sekiz ülkeye tanınan İran petrol muafiyetinin 2 Mayıs’ta sona ereceğini açıkladı. Amerikan yönetiminin bu kararı Arap dünyasında geniş yankı uyandırdı. İran’ın ambargoları aşmak için nasıl bir yol izleyeceği merek ediliyor.
Bu hafta Arap basınında Türkiye ile ilgili ön plana çıkan konu ise, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sosyal medya üzerinden yayınladığı ve büyük yankı uyandıran “tespit ve tavsiyeleri” oldu.
İRAN AMBARGOLARI NASIL AŞACAK?
"ABD'nin İran petrolüyle ilgili yaptırımlarında sekiz ülkeyi muaf tutmasına rağmen, bu sekiz ülkeden üçü herhangi bir tehlikeyi önlemek için İran'dan petrol alımını tamamen durdurdu. Bunlar İtalya, Yunanistan ve Tayvan. Bazı ülkeler ise durum tam netleşene kadar geçici olarak durdurdu.
Ancak Tahran petrol üretimine devam etti ve petrolü buharlaşıp uçmadı. Peki bu petrolü kim aldı? Bazı yeni müşterilerle, Hindistan, Çin ve Türkiye gibi İran'ın geleneksel müşterileri. Yine İran'ın petrol tankerleri Çin'in kuzey limanlarına yönelerek petrolü Singapur, Malezya ve Hong Kong'a ihraç etmeye başladı. Bu da İran petrol tankerlerinin takip edilmesini engelleyen bazı şaşırtma yöntemlerinin kullanılmasıyla gerçekleştiriliyor. Kullanılan bu yöntemlerden biri de, gemileri takip eden radarların söndürülmesi operasyonlarıdır. Bunun yanı sıra İran'ın civar ülkelere petrol ihraç etmek için kullandığı bazı yöntemler var. İran'ın müşterilerine uyguladığı indirimler ABD ambargolarını boşa çıkarmak için başlı başına önemli.
Yine İran'ın Hindistan, Çin ve Türkiye ile olan stratejik ilişkileri, İran'ın petrol üretimini sıfırlama hedefini imkânsız kılmaktadır.
İran'a yeni ambargolar uygulamak için ortaya konan plan, Trump'ın ABD'ye dayattığı hezimetler silsilesinin yeni bir halkasıdır. İronik Varşova Zirvesi kararlarını hatırlayan var mı? Arap NATO'su planına ne oldu? Trump'ın planına ne oldu? İran ambargoları İran'ı ABD'yle müzakereye mecbur kılabildi mi? Devrim Muhafızları’nı terörist ilan etme kararı neyi değiştirdi?" (Mecid Muradi / Lübnan El Akhbar gazetesi)
TÜRKİYE YAPTIRIMLARA UYACAK MI?
“ABD yönetimi İran petrolüyle ilgili sekiz ülkeye tanınan muafiyetlerin önümüzdeki mayıs ayından itibaren geçersiz olacağını açıkladı.
Çoğu ülkenin ABD’nin bu kararına uyması bekleniyor. Sadece Çin ve Türkiye bazı açıklamalar yaparak bu karara karşı çıktı. Görünen o ki, ABD’nin İran’la yardımlaşan ülkelere baskı uygulamak için elindeki kozların çok olmasından dolayı, İran ekonomisini kuşatma fırsatları oldukça fazla görünüyor.
Ankara’nın ABD’nin kararına karşı tutumuna rağmen, Ankara’nın manevra alanı, ABD’nin elindeki baskı araçlarıyla kıyaslandığında oldukça kısıtlı görünüyor. Bu durum yaklaşık bir sene önce ABD’li rahip Brunson’ın tutuklanmasından sonra iyice açığa çıktı.
Ankara’nın Tahran’a yönelik ihracatı 3 milyar dolarken, ABD ile olan ihracat hacmi bunun üç katıdır. Bu gerçekler de, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları ağırlaştırma niyeti karşısında Ankara’nın direnme gücünün zayıf olduğuna işaret etmektedir.” (Selam El Saadi / Londra merkezli El Arab gazetesi)
'YENİ OSMANLICILIĞIN FİLOZOFU PARTİYİ BÖLECEK Mİ?'
“Bir Arap atasözü der ki; ‘kafaya iki darbe acıtıcıdır ancak üçüncüsü öldürücüdür.’ Birçoklarına göre bu atasözü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için geçerli. Özellikle hem içeride hem de dışarıda ABD, İsrail ve Arap müttefikleriyle ilgili maruz kaldığı durumlar göz önünde bulundurulduğunda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aldığı ilk darbe, 31 Mart belediye seçimlerinde kendisi ve partisinin üç büyük şehir ve Antalya gibi beş büyük kenti kaybetmesidir. İkinci büyük darbe ise Arap dünyasındaki yakın müttefiki Ömer El Beşir’in en büyük hasımları BAE ve Suudi Arabistan’ın desteklediği askeri müdahaleyle devrilmesi oldu.
Üçüncü darbe ise, ki bunun öldürücü olma ihtimali var, 2014 ve 2017 yılları arasında Başbakanlık yapmış olan Ahmet Davutoğlu’nun partiden ayrılıp ayrı bir parti kuracağı ve diğer küskünleri burada toplayacağı yönünde beklentilerin olduğu bir dönemde başını çektiği hareketliliktir.
Komşularla sıfır sorun görüşünün sahibi ve Yeni Osmanlıcılığın filozofu Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’a en yakın isimlerden biriydi. Suskunluğunu bozarak 15 sayfalık bir beyan yayınladı.
Ahmet Davutoğlu, beyanında partiden ayrılma gibi bir duruma işaret etmedi. Ancak birçok kesim bu açıklamanın, Abdullah Gül gibi partiden uzaklaştırılmış bariz kişileri kapsayacak bir parti kurmak İçin hazırlık olduğunu düşünüyor.” (Rai Al Youm gazetesi - Başyazı)
'DAVUTOĞLU’NUN ÇIĞLIĞI ERDOĞAN’A ULAŞTI MI?'
Türkler ve özellikle de gençler, belediye seçimlerinde Erdoğan’a uyarı zilini çaldı. Ki şu an zorlu bir ekonomik krizle karşı karşıya. Bu krizin üstesinden de damadı Albayrak ve mevcut ekibiyle gelemez. Bunu da herkesten çok en iyi kendisi biliyor.
Partinin davasında zamanında yaslandığı stratejik akıl Ahmet Davutoğlu, kamuoyunun düşüncelerini aktardığı beyanıyla şüphesiz Erdoğan’a büyük bir iş yapmış oldu. Ki bu beyan Erdoğan’ı başkan ve lider olarak görmekte ve küçük şahsi projelerin yerine ‘büyük hedeften’ bahsediyor.
Erdoğan’ın büyük hedefe inanan büyüklerle, kendi küçük hedeflerini düşünen yolsuzluk yapan tabaka arasında bir seçim yapması gerekiyor. Son dönemi bitene kadar da oldukça zamanı var. (Yaser Ebu Helala / El Arabi El Cedid gazetesi)
'SUDAN'DA DEVRİM SÜRÜYOR'
Sudanlıları bu dönemde endişelendiren bir şey varsa o da yönetimin liyakata dayalı sivil bir hükümete devredilmesi konusundaki yavaşlık ve geçiş döneminin yapısının daha belirlenmemiş olmasıdır. Bu bekleme dönemi uzadıkça, birçok kesimin beslemeye çalıştığı şüphelerden kaynaklanan görüş ayrılıkları ve ihtilaflar da artmaktadır. Bu tarafların başında da henüz çözülmeyen derin devlet yapısıdır.
Askeri Konsey'in bu güne kadar almış olduğu kararlar bu derin devlet yapısının ancak kabuklarına dokunabilmiştir. En tehlikeli olan da, Askeri Konsey ile göstericiler ve Hürriyet ve Değişim Cephesi arasındaki uçurum giderek açılmaktadır. Bu da mantıklı olanın istemeyeceği bir çatışmaya doğru evrilebilir.
İşin iyi tarafı ise Sudan devrimi daha önceki Arap tecrübelerinden faydalanabilecek ve o deneyimlerde görülen başarısızlık ve savaş gibi sonuçları önleyebilecek niteliktedir. Bu yüzden hem başkentten hem de diğer şehirlerden kalabalıklar, devrimlerinin sürdüğünü ve hedefleri gerçekleşinceye kadar devam edeceği yönünde güçlü bir mesaj vermek için göstericilerin toplanma alanına doğru akın etmeye devam ediyor. Dolayısıyla bu toplanma alanındaki göstericilerin sayısı her zamankinden ve özellikle de ordunun halkın taleplerini dinleme kararı alıp El Beşir'i devirdiği günden daha fazladır.
Bu da aslında, gecikmenin gösterileri azaltacağını ve böylece devrimin kontrol altına alınabileceğini düşünenlerin doğru okuması gereken bir durumdur.” (Osman Mirğeni / Suudi Şark'ül Evsat gazetesi)
'CEZAYİR’DE İKİNCİ BAĞIMSIZLIĞA DOĞRU'
"Şubat 2019'dan bu yana Cezayir'i sallayan gösteriler, birkaç haftadır çok derin bir hendek kazmakta. Sokak tarafından eleştirilen sivil hükümet son dönemde damla damla siyasi tavizler veriyor.
Geçiş dönemi, Ümmet Meclisi Başkanı ve Buteflika'nın sadık adamı Abdulkadir Bin Salih'e geçici bir dönem başkanlık yapma ve eski rejime zaman kazandırma fırsatı verdi. Cezayir'de mevzubahis, bu durumu açıklamakla ilgilidir.
Uzmanlara göre rejim, hem dış siyasi araçlarını hem de sahip olduğu imkânları büyük bir süratle kullanmaya çalışıyor. Temel hedefi de, göstericilerin hedefindeki bütün olumsuzlukların ve sefilliğin faturasını Buteflika ve çevresine yüklemektir. Bu yüzden Genelkurmay Başkanı Ahmed Gaid Salih, şiddet kullanmaktan özellikle de kaçındı. Gelişmeleri izleyenler gördü ki, ordu, geçiş sürecine öncülük ettiğinde askeri güce halkın desteğini yeniden tesis etmeyi ve krizde merkezi rolünü korumayı hedeflemiştir.
En tehlikelisi, otoriter rejimlerin sürekli yaptığı şeyi yapmasıdır. Bu da, rejimin tamamen değiştirilmesinden ziyade iktidardaki grubun tasfiye edilmesidir.
1962'de ulusal bağımsızlığına kavuşan Cezayir halkı, şimdi ikinci defa bağımsızlığını kazanmanın eşiğinde. Burada asıl merak edilen soru, derin siyasi birikim ve tecrübeye sahip olan aynı zamanda Arap dünyasının en parlak dışişleri bakanı olan Buteflika nasıl oluyor da kendi halkını bilinmeyen bir gelecekten korumak için neden adım atmadı? Bu sürekli tekrar eden bir tragedyadır ve sorunun cevabını tarih verecektir." (Ayşe Abdülgaffar / Mısır El Ahram)
'MISIR'DA SAÇMALIKLAR SERİSİ'
"Geçen sene, yüzde 97,8 ile ikinci defa cumhurbaşkanlığına seçilme tiyatrosundan sonra, Mısır rejiminin lideri Abdülfettah Sisi, yasama yürütme ve yargı üzerindeki şahsi gücünü arttıracak ve orduya siyasi hayata müdahil olma hakkı tanıyacak bazı anayasal değişiklikler için bir referandum düzenlemekle saçmalıklar serisini tamamladı.
Bu saçmalıklar dizisinin yanı sıra, çaresiz Mısır vatandaşlarının kanayan yarasını aşağılama derecesine vardırıp, fakir kesimin referanduma katılımını sağlamak adına içinde gıda maddelerinin olduğu koliler dağıtıldı. Ayrıca özel ve kamu ulaşım araçlarının oy merkezlerine vatandaşları taşımaları için tahsis edildi ve bu 'demokrasi düğünü'nü canlandırmak için sanatçılar görevlendirilerek konser tarzında etkinlikler düzenlendi.
Yine istihbarat birimi hiçbir muhalif sesin medyada çıkmaması için baskı yaptı. Hatta anayasa değişikliklerinin ne anlama geldiğini vatandaşa anlatmak da dâhil.
Abdülfettah Sisi'nin bu referandumdan hemen önce Washington'u ziyaret ederek Donald Trump'tan büyük bir iltifat alması garip değil. Bu ziyaret, 2017'deki ziyaretten sonra ikinci ziyarettir.
ABD'nin Mısır'a yaptığı yardımlar 1,3 milyar dolardır ve Trump Mısır rejimini büyük bir ticari ortak olarak görmektedir. Trump, anayasa değişikliklerinde hiçbir şaibe görmeyerek 'Sisi'nin Mısır'da büyük ve zor bir iş başardığını' söylemekle yetinmiştir. Söz konusu saçmalıkla dizisinde bir Trump halkası eksikti." (Kuds El Arabi - Başyazı)