ABD’nin bölgeye gönderdiği uçak gemileri
Bir Arap özdeyişi der ki: “Hedefe isabet ettirmek isteyen küçük taş kullanmalı.” Bu özdeyiş artık kimseyi korkutamayan, tehditlerini ciddiye almayan ve bu yüzden de bir çoklarının alay konusu haline gelen Donald Trump yönetimi için tamamıyla geçerli.
Abdülbari Atwan*
Trump yönetiminin şahinlerinden ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın Amerikan yönetiminin USS Abraham Lincoln uçak gemisini ve roket gücünü Ortadoğu’ya göndermeye karar verdiğini açıklaması, İran petrolünün Hürmüz Boğazı’ndan her zamanki gibi akmaya devam etmesinin yanı sıra, İran’ın petrol satışını sıfıra düşürmeyi hedefleyen baltalama çabasının karşı karşıya kaldığı başarısızlığı örtmek için yapılmış görünüyor.
Bir Arap özdeyişi der ki: “Hedefe isabet ettirmek isteyen küçük taş kullanmalı.” Bu özdeyiş artık kimseyi korkutamayan, tehditlerini ciddiye almayan ve bu yüzden de bir çoklarının alay konusu haline gelen Donald Trump yönetimi için tamamıyla geçerli. Zaten hiçbir zaman bölgeyi terk etmemiş ve Körfez sularında sürekli dolaşan yüzlerce savaş uçağıyla desteklenmiş uçak gemisini Ortadoğu’ya göndermek yeni bir şey değil. Bahreyn’de 5. Filo’ya ait bir deniz üssü bulunuyor. Katar’daki Udeyd Hava Üssü ve Kuveyt’teki kara üssünün yanı sıra, Irak’ta 6 bin Amerikan askeri bulunuyor. Bu durum İran’ın, yerli üretim ürünü olan füzeler, deniz altılar ve uçaklara sahip bölgesel büyük güç haline geldiğinin bir itirafı gibi. Bu durum, ABD’nin dostlarına özellikle de İsrail’e büyük bir tehdit oluşturuyor.
İRAN PETROLÜ AKMAYA DEVAM EDİYOR
Bolton, ABD’nin İran rejimiyle bir savaşa girmeye çalışmadığını, ancak gerek vekil güçleri gerekse Devrim Muhafızları ya da İran ordusu tarafından ABD’ye yönelik bir saldırı olması durumunda karşılık vermeye hazır olduklarını ifade etti. Sözü doğruydu, İran petrolü herhangi bir engel olmadan müşterilerine akmaya devam ettiği ve yaptırımların ikinci dalgası tıpkı birincisi gibi başarısız olduğu ve Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs gücü Suriye’de bulunduğu müddetçe İran, neden Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne saldırı düzenlesin ki?
Bolton’ın tehditlerinin amacı, İran’ı, tıpkı Kuzey Kore’yle olduğu gibi görüşme masasına çekmek. Ancak İran bunu kabul etmeye yanaşmıyor. Hasan Ruhani birçok kez Amerika’nın kendisinden görüşme talep ettiğini, en sonuncusunun da BM Genel Kurul toplantısı sırasında aracılık yapanların Başkan Trump’la bir görüşme teklif ettiklerini belirterek, kendisinin bunu kesin bir dille reddettiğini, bunun nedeninin de ABD’nin nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesi nedeniyle meydana gelen güvensizlik olduğunu kaydetti. Hatta görüşme gerçekleşse bile sonucun Kuzey Kore lideriyle yapılan görüşmeden daha iyi geçeceğini zannetmiyoruz.
İran petrolünü satmak için Türkiye, Kürdistan ve Irak’ta yaptırımları delmeyi hedefleyen bürolar açıldı. Tıpkı benzerlerinin IŞİD petrolünü Türkiye üzerinden Suriye’deki petrol rafinerilerine sattıkları gibi… Bunun yanı sıra Çin, Hindistan ve Türkiye gibi İran petrolünü ithal eden bir çok ülke, Amerikan yaptırımlarına bağlı kalmayacağını ifade etti.
SİSTEMDE BİR SARSINTI YOK
İran’a yakın bir Lübnanlı kaynak, bana, Amerikan yaptırımlarının İran’daki sistemi yıkmayacağını ya da Hizbullah’ın Lübnan ve civar ülkelerinde bulunan askeri kolunun çökmesine neden olmayacağını, zira İran’ın sadece İmamlar ve Allah dostlarının Necef, Kerbela gibi mekanlarda bulunan mezar ve türbelerine dünyanın dört bir tarafından yapılan bağıştan elde ettiği gelirin 10 milyar dolar civarında olduğunu, bu paranın türbelerin bulunduğu ülkenin bütçesine gitmediğini, bunun büyük bir bölümünün, grupların ABD ve İsrail ile onların müttefiklerine karşı mücadelede ve bu grupların finansmanında kullanılabileceğini söyledi. Söz konusu Lübnanlı kaynak, Hizbullah’ın savaşçılarına Ramazan’ın ilk günü 200 dolar bayram harçlığı dağıttığını belirtti. Bu da demek oluyor ki Hizbullah, ABD ve Körfez ülkeleri gibi kendisinden nefret edenlerin ümit ettiği gibi müflis durumda değil ve finansal çöküş gibi bir durum söz konusu değil.
ABD’NİN YIPRANAN İMAJI
ABD dünyanın bir çok yerinde prestijini yitirdi. Artık kimse ona inanmıyor, Afganistan’da bir fiyaskodan diğerine koşuyor. Bir taraftan Doha’da “Terörist” Taliban güçleriyle masaya oturarak kendi güçlerinin Afganistan’dan güvenli bir şekilde geri çekilmesi noktasında bir anlaşmaya varmaya çalışırken, öte yandan Kuzey Kore yenilgisinin yaralarını iyileştirmeye çalışıyor. En güvenilir müttefiki İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ise Telaviv kenti ve Havalanı’nın Direniş roketlerine maruz kalmaması için Filistin Direnişi’yle ateşkes anlaşmasına varma umuduyla direnişin bütün şartlarını kabul edeceğini belirterek Kahire’ye gidiyor.
ABD’nin uçak gemisi USS Lincoln bölgeye gelsin bakalım. Ancak şunu hatırlatmakta fayda var: Körfez girişindeki Hürmüz Boğazı’na girmeden önce Amerikan gemilerinin yaptığı gibi İranlı Devrim Muhafızları’nın sorgulama işlemine maruz kalabilir. O zaman Bolton ve başkanı Trump ve Mike Pompeo’nun yüz ifadesini görmeyi ümit ediyorum.
*Filistinli yazar
** Yazının aslı Rayul Yevm sitesinden alınmıştır. (Çeviren: İslam Özkan)