Dışişlerinden Güney Avrupa Ülkeleri Zirvesi'ne tepki
Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada AB üyesi Güney Avrupa Ülkeleri (Med7) Altıncı Zirvesi'nde kabul edilen ortak bildiri için, "Bu bildiri, Rum/Yunan ikilisinin AB üyeliklerini nasıl istismar ettiklerinin ve bazı AB üyesi ülkelerin de buna nasıl alet olduklarının esef verici yeni bir örneğidir." denildi
DUVAR - Dışişleri Bakanlığı yaptığı yazılı açıklama ile Malta’da düzenlenen AB üyesi Güney Avrupa Ülkeleri (Med7) Altıncı Zirvesi sonunda kabul edilen ortak bildiriye tepki gösterdi. Açıklamda, "Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin, taraflı, gerçeklerden kopuk ve uluslararası hukuka aykırı ifadeleri reddediyoruz." denildi
Yapılan yazılı açıklama şöyle;
Fransa, İtalya, İspanya, Malta, Portekiz, Yunanistan ve GKRY’nin katılımıyla 14 Haziran 2019 tarihinde Malta’da düzenlenen AB üyesi Güney Avrupa Ülkeleri (Med7) Altıncı Zirvesi sonunda kabul edilen ortak bildiride yer alan Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin, taraflı, gerçeklerden kopuk ve uluslararası hukuka aykırı ifadeleri reddediyoruz.
Bu ifadeler, Rum/Yunan ikilisinin BM’nin Kıbrıs meselesinin çözümüne ilişkin ilkeleriyle ve uluslararası hukuk kurallarıyla bağdaşmayan ulusal pozisyonlarını yansıtmaktadır. Bizim için hiçbir değeri, hükmü ve etkisi yoktur.
Bu bildiri, Rum/Yunan ikilisinin AB üyeliklerini nasıl istismar ettiklerinin ve bazı AB üyesi ülkelerin de buna nasıl alet olduklarının esef verici yeni bir örneğidir.
Bu durum, AB’nin ve AB üyelerinin Kıbrıs meselesinin çözümünde de neden tarafsız ve güvenilir bir aktör olamayacaklarını bir kez daha açıkça ortaya koymaktadır.
Kıbrıs meselesi bağlamında bu bildiriye imza atan ülkeler; Ada’da sadece Kıbrıslı Rumların değil, Kıbrıs Türklerin de yaşadığını hatırlamalı, Kıbrıs meselesinin ancak Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliği sağlandığı ve güvenlik gereksinimleri karşılandığı takdirde çözülebileceğini idrak etmeli, Kıbrıs meselesinin 56 yıldır çözümsüz kalmasının sebebinin Rum tarafının iktidar ve refahı paylaşmak istememesi olduğunu artık görmelidirler. Ayrıca, Kıbrıs Türklerinin de Ada’nın doğal kaynakları üzerinde eşit haklara sahip olduğunu teslim etmelidirler.
Bildiride, GKRY’nin maksimalist deniz yetki alanı sınırı iddialarına destek verilmesi de bizatihi uluslararası hukukun ihlali anlamına gelmektedir. Zira evvelce vurguladığımız üzere, gerek AB, gerek AB’nin herhangi bir üyesi, bir ülkenin, deniz yetki alanı sınırı iddiası hakkında, bir mahkemeymiş gibi hüküm vererek, bu sınırlara geçerlilik kazandıramaz. Kaldı ki; Ada’nın eşit haklara sahip kurucu unsuru olan Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp eden GKRY normal bir ülke de değildir.
Son olarak, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hem kendi kıta sahanlığındaki haklarını, hem de Kıbrıs Türklerinin Ada’nın hidrokarbon kaynakları üzerindeki eşit haklarını korumak kararlılığının aynen devam ettiğini, bu konuda gerekli adımları attığını ve atmaktan da çekinmeyeceğini bir kez daha uluslararası topluma hatırlatmak isteriz.