Adolf Hitler Berlin'e geri dönerse!
Günümüzden 80 yıl önce Hitler'in imha etmeyi planladığı Polonya'da imha olmadı ama milyonlarca insanın yaşamına mal oldu. Almanlar büyük bir insanlık suçuna imza atmış oldular. 80 milyon insanın öldüğü tahmin edilen savaşta 6 milyon Polonyalı yaşamını yitirdi.
KÖLN - Alman gazeteci, yazar Timur Vermes'in 'Er ist wieder da' (O geri döndü) adlı romanında Adolf Hitler, günümüz Berlin'ine geri döner. Uzun süre çok satanlar listesinde ilk sıralarda olan romanın aynı isimle bir de filmi çekildi.
Hitler'in II. Dünya Savaşı'nı kaybettiğinden, Almanya'nın Ruslar tarafından ikiye bölündüğünden ve daha bir çok gelişmeden haberi yoktur.
Gülerek izlediğimiz sahneler aslında yaşanan trajik ötesi olaylara, tüm dünyayı değiştiren II. Dünya Savaşı'nın sonuçlarına, günümüzün modern, kozmopolit Almanyası'nın nasıl baktığını, kızgınlığını, cahilliğini veya vurdumduymazlığını da görmemizi sağlıyor.
Filmde, Hitler'in "Hâlâ Alman bölgesinde Polonya bile duruyor" diyerek ilk olarak buna hayıflandığını görüyoruz. 'Führer' günümüzden 80 yıl önce imha etmeyi planladığı ülkenin hâlâ var olduğunu hatta savaş tazminatı istediğini duysa gerçekten ölmüş olduğuna sevinirdi.
Hitler, Prag'ı işgal etmesinin ardından tüm Çek'i işgal etmek için Polonya'dan ülke toprakları dışında dolanan bir otoban, bir tren yolu ve nüfusunun çoğunluğu Almanlardan oluşan Gdańsk'ın (Almanca ismiyle Danzig) Almanya topraklarına (Deutsches Reich) geri verilmesini istemişti. Polonya hükümeti Hitler'in taleplerini reddetti. O andan itibaren Nazi Almanya'sının Polonya üzerindeki baskısı arttı. Nisan 1939'da İngiltere Başbakanı Chamberlain Varşova hükümetiyle birbirlerine askeri yardımda bulunacaklarına dair bir anlaşma imzaladı. Artık Britanya'da, hükümet ve halk Hitler'i bir suçlu olarak görerek durdurulması gerektiğini düşünmeye başladı. Ancak İngiltere'nin hâlâ tam bir gerekçeye ihtiyacı vardı. Bu gerekçeyi de Hitler 1 Eylül günü Alman Reich'ının doğu sınırındaki birliklerine Polonya’yı işgal etme emrederek vermiş oldu.
II. Dünya Savaşı'nın 2194'üncü gününde Hitler, Berlin'deki sarayının müzik salonunda Polonya işgaliyle yeni bir zafer ilan etti. Londra ve Paris'teki hükümetler derhal Alman birliklerinin geri çekilmesini istedi, iki gün sonra bir ültimatom verdiler. Her ikisi ültimatom da cevapsız kalınca, 3 Eylül'de Nazi Almanya'sına savaş ilan ettiler. İngiltere ve Fransa ile aynı günde, Yeni Zelanda ve Hindistan da savaş ilan ettiler. Kısa bir süre sonra bu ülkeleri Güney Afrika ve Kanada takip etti. Yalnızca o dönemin ABD başkanı olan Franklin D. Roosevelt, Washington’da ABD’nin tarafsız kalacağı umudunu dile getirdi.
Savaşın tüm tarihini burada yazmak imkansız ancak biliyoruz ki Hitler, Polonya'nın tamamen yok edilmesini emretmişti. Günümüzden 80 yıl önce Hitler'in imha etmeyi planladığı ülke imha olmadı ama milyonlarca insanın yaşamına mal oldu. Almanlar büyük bir insanlık suçuna imza atmış oldular. 80 milyon insanın öldüğü tahmin edilen savaşta 6 milyon Polonyalı yaşamını yitirdi.
80 yıl sonra Varşova'daki anma törenine Almanya Cumhurbaşkanı Walter Steinmeier ve Almanya şansölyesi Angela Merkel katıldı. Steinmeier, Alman terörü nedeniyle Polonya'dan özür diledi.
Bugün Hitler ve ideolojisi yüzünden bu kadar acı çekmiş ve kayıp vermiş Polonya'nın yönetiminde aşırı sağ popülist Hukuk ve Adalet Partisi'nin (PIS) olması da ayrı bir trajedi olarak sayılabilir. II. Dünya Savaşı nedeniyle acılar çeken bir çok ülkede bugün maalesef sağcı popülist liderler ve partileri yönetimdeler.
Daha trajik olanı ise Polonya'da Hitler'in ve Nazi Almanya'sının işlediği suçlar adına özür dileyen Almanya'nın, hâlâ Hitler ideolojisine sahip çıkan ırkçılarla yeterince mücadele edememiş olmasıdır. Aşırı ırkçıların yumuşak versiyonu gibi görünen aşırı sağ popülist parti AfD'nin Almanya'da büyük muhalefet partisine dönüşmesine ne yazık ki engel olamadılar. Hatta onun başka bir türevi olan Merkel'in partisi Hristiyan Demokratlar'ın kızkardeşi CSU'nun da hükümette ortak olması, zaman zaman göçmen karşıtı söylemleriyle ön plana çıkan Horst Seehofer gibi bir ismin hâlâ İçişleri Bakanı olarak görevine devam ediyor olması bile O'nun hiç gitmediğinin göstergesi.
1 Eylül'de Steinmeier Nazi Almanyası'nın işlediği suçların unutulmayacağını ve her zaman anılacağını söylediği ve Polonya'dan özür dilediği esnada Almanya'da özellikle aşırı sağcıların güçlü oldukları Brandenburg ve Sachsen eyaletinde eyalet seçimleri yapılıyordu. Sachsen eyaletinde yer alan Chemnitz kenti üst üste ırkçıların organize ettikleri büyük yürüyüşlerle, ırkçı saldırılarla tanınan bir yer. Bu seçimlerde her iki eyalette de AfD'nin oylarının ciddi bir oranda artacağı bekleniyor.
O, gerçekten geri dönse tüm Avrupa'da patlamaya hazır potansiyeli hemen tanıyıp günümüz medyasının ve sosyal medya platformlarının sunacağı propaganda rahatlığıyla, en az onun kadar savaş sevici, güç delisi yeni liderle el ele vererek yarım kalan işinin katmerlisini ortaya çıkartabileceği de bir gerçek. Ne yazık ki hiç gitmedi ki geri dönsün.