Merkel ve AB için oyun bitti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Gerekirse sınırları açarız" açıklamasını tehdit olarak algılayan Almanya, Türkiye'nin sınır kontrollerini hafiflettiğini ve AB Mülteci Anlaşması’nı kasıtlı olarak ihlal ettiği görüşünde.
KÖLN- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz Perşembe günü "Suriye'de Güvenli Bölge oluşturulmadığı takdirde kapıları açmak zorunda kalabiliriz... Avrupa söz verdiği yardımları vermedi" diyerek Avrupa Birliği'ne yüklendi. Türkiye'de bulunan 3,5 milyon Suriyeli mültecinin bakımı için AB'den daha fazla mali yardım istedi. Erdoğan’ın konuşması Almanya'da ‘tehdit’ olarak yorumlandı.
Berlin, kontrolü sağlaması ve Türkiye’ye geri gönderebilecek olan göçmenlerin daha hızlı geri göndermesi için Yunanistan’ı daha hızlı hareket etmeye zorluyor. Almanya, AB ile Türkiye arasında yapılan Mülteci Anlaşması'nın tutarlı bir şekilde uygulanması çağrısında bulundu. Almanya Federal İçişleri Bakanlığı sözcüsü, "Özellikle Yunan adalarındaki zor durumun iyileştirilmesi için Türkiye'ye geri dönüşlerde iyileştirmeye ihtiyaç var" dedi.
Yunanistan, AB ve Türkiye arasındaki anlaşmada anahtar role sahip. Erdoğan’ın ‘sınırları açarız’ demesi AB içerisinde bölünmeye de neden oluyor. Anlaşmanın tutarlı uygulanmasını Türkiye zorlaştırdıkça Almanya Yunanistan'ın üzerinde baskıyı arttırıyor. Ancak Erdoğan'ın konuşmasının ardından Yunan hükümeti de mülteci anlaşmasının sıkılaştırılması için AB'ne baskı yapmaya başladı. Erdoğan’ın ‘sınırları açarız’ emesi AB içerisinde bölünmeye de neden oluyor.
Yunanistan'ın sığınma sistemi çökmekle karşı karşıya. Ülkeye giriş sayısı her geçen gün daha da artıyor. Türkiye mülteciler üzerindeki baskıyı arttırdıkça sayı yükseliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerekirse sınırlarımızı açarız dediği gün Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, mülteci meselesi gündemiyle Angela Merkel’le görüşmek üzere Berlin'deydi. Heyet, Türkiye'nin sınır kontrollerini hafiflettiğini ve AB Mülteci Anlaşması’nı kasıtlı olarak ihlal ettiğini söyledi.
Adalardaki mülteci kamplarında durumun ağırlaştığı yönünde bilgiler geliyor. Atina yönetimi yakın zamanda göçmenleri anakaraya getirtmek zorunda kaldı.
BM Mülteci Örgütü (UNHCR) son zamanlarda Türkiye'den Yunanistan'a göçmen teknelerinin artış olduğunu rapor etti. UNHCR'ye göre, Ağustos ayında 8103 kişi Türkiye'den Yunan adalarına geçiş yaptı. Özellikle Samos ve Midilli adalarına geçiş yoğunluğu nedeniyle Atina hükümeti ülkenin 'acil' durum içinde olduğunu açıkladı. Yunanistan'dan gelen bilgilere göre, Moria adasında 3000 kişinin barınabileceği şekilde yapılmış kampta 10 bin 500 sığınmacı kalıyor.
AB ile yapılan Mülteci Anlaşması gereği, Türkiye'nin daha güçlü sınır koruması yapması gerekiyor. Kendi kıyı ve kara sularından mülteci geçişini durdurmak zorunda. Buna karşılık AB, mültecilerin barınması için Türkiye'ye para veriyor. Buna ek olarak da Yunanistan adalarını kapatacak, acil yardıma ihtiyacı olanların dışında hiç kimsenin Yunanistan ana karasına getirilmesine izin vermeyecek. Mülteci Anlaşması'nın kapsadığı planın birçok yönü uygulanmadı veya uygulanamıyor. Adalardaki mülteci kampları kalabalıklaştıkça Yunanistan göçmenleri anakaraya getirtiyor bu da göçmenlerin Avrupa'ya doğru ilerlemeye devam ettiği anlamına geliyor.
Yunanistan Başbakanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Avrupa'ya ve Yunanistan hükümetine Türkiye'ye ne kadar bağımlı olduklarını göstermek için mülteci sayısındaki artıştan faydalandığını söyledi. Erdoğan’ın Suriyeli mültecileri sadece AB’den para ve imtiyazlar elde etmek için kullanmadığını aynı zamanda Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan Kıbrıs kıyılarındaki gaz rezervlerini kullanmakla ilgili ihtilafta da baskı aracı olarak kullanmaya çalıştığını iddia etti.
AB ve Türkiye, mülteci anlaşmasını tam olarak yerine getirmeme konusunda karşılıklı birbirini suçluyor. Ankara, AB'nin vaatlerini yerine getirmediğinden yakınarak AB’nin Türkiye’ye dört milyon mülteci için vaat ettiği altı milyar euronun henüz hepsini göndermediğini söylüyor. Ayrıca Türk vatandaşlarına ‘vaat edilen’ vize kolaylığını AB’nin yerine getirmesi gerektiğini düşünüyor.
AB, Türkiye ile yaptığı mülteci anlaşması ile Suriye iç savaşının dışında kalabileceğinin mümkün olduğunu sandı ama yanıldı. Milyonlarca insan insanlık dışı koşullarda kamplarda yaşamak zorunda bırakılırken, ülkelerde ucuz iş gücü olarak kullanılıp sömürülürken, ülkelerin çıkarları için birer şantaj ve tehdit aracı olarak kullanılırken AB parayla bunun etkileri dışında kalabileceğini, parasıyla refahını koruyabileceğini sandı ama oyun bitti-bitiyor. İnsan haklarını yaralayarak yapılan Mülteci Anlaşması AB için geçici bir çözümdü ve her an işlemeyebilir. AB ancak bu savaşın bir parçası olduğu gerçeğini kabul edip ona göre bir politika belirlerse bu kaosu yönetebilecek. Böyle devam ettiği sürece ne Trump’ın ekonomik baskılarından ne de Erdoğan’ın daha fazla imtiyaz istemesinden kaçabilir. AB’nin kendini korumaya çalıştığı göç konusu AB için patlamaya hazır bomba. AB ve özellikle Almanya’da aşırı sağın yükselmesinin ana sebeplerinin başında göç ve mülteci konusu var. Angela Merkel tamamen görevi bırakmadan bu konuda AB’nin etik değerlerine bağlı kalarak bir çözüm üretemezse ırkçı parti AfD (Almanya için Alternatif Partisi) yükselişine engel olamayacak. Bu da öncelikle Merkel’in partisi Hıristiyan Demokratları (CDU) küçültecek sonra da ülkenin demokrasisini tehdit edecek boyuta gelecek.