Hevrin Halef nasıl öldürüldü?

12 Ekim'de Suriye'nin kuzeyinde öldürülen Suriye'nin Geleceği Partisi Genel Sekreteri Hevrin Halef kimdir? Kürt kadın siyasetçiyi kim, neden ve nasıl öldürdü? Suriye Milli Ordusu hakkındaki iddialar için ne diyor?

Google Haberlere Abone ol

UYARI: Bu haberdeki bazı ifadeleri rahatsız edici bulabilirsiniz.

DUVAR - Suriye'nin Geleceği Partisi Genel Sekreteri Hevrin Halef, 12 Ekim'de Suriye'nin kuzeyinde öldürüldü. Halef'in öldürülmesinin ardından ilk olarak IŞİD'in sorumlu olduğu öne sürüldü. Ancak bu örgütün olayın yaşandığı bölgede bulunmadığı anlaşıldı. Bir diğer iddia ise o gün M-4 karayoluna ulaşan Suriye Milli Ordusu'na (ÖSO) bağlı güçlerin sorumlu olduğuydu. Hükümete yakın Yeni Şafak gazetesi de olayın hemen ardından yaptığı ve internet sitesine koyduğu haberde Halef'i, "Terör örgütü PYD’nin Suriye’deki siyasi uzantılarından Suriye’nin Geleceği Partisi’nin Genel Sekreteri" olarak tanımlayarak, "başarılı bir operasyonla etkisiz hale getirildiği"ni yazdı. O tarihte henüz AK Parti'de siyaset yapan ancak daha sonra istifa eden bağımsız İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin bir sivilin bu şekilde katledilmesinin kabul edilemeyeceği şeklindeki açıklamalarının ardından Yeni Şafak bu haberi ve sosyal medya paylaşımlarını yayından kaldırdı. Kaldırılan haberde Halef'in, "Rakka’dan Kamışlı’ya ilerlediği sırada, önceden yapılan istihbarat çalışması sonucu havadan yapılan müdahale sonucu vurulduğu" ifadesi yer alıyordu.

.

Suriye Milli Ordusu'ndan yapılan ilk açıklamalarda da henüz M-4 Karayolu'na ulaşılmadığı ve olayla ilgilerinin bulunmadığı savunuldu. Peki Suriyeli Kürt kadın siyasetçiyi kim, neden ve nasıl öldürdü?

Hevrin Halef, Barış Pınarı Harekâtı sürerken öldürüldü. Olay, uluslararası kamuoyunda tartışma yarattı. Halef'i, harekâta katılan silahlı muhaliflerin öldürdüğü iddia edildi. Muhalifler ilk açıklamalarında bu iddiayı reddetti. BBC Türkçe'den Mahmut Hamsici, konuyla ilgili olarak Türk yetkililer, Suriyeli muhalifler, Uluslararası Af Örgütü yetkilileri, Suriye'nin Geleceği Partisi yöneticileri ve Suriyeli Kürt sağlık görevlileriyle görüştü. Hamsici'nin aktardıkları şöyle:

HEVRİN HALEF KİMDİR?

"Hevrin Halef, 1984 yılında Suriye'nin kuzeyindeki Malikiye (Derik) kentinde doğdu ve siyasi bir aile ortamında büyüdü. Halep Üniversitesi Ziraat Mühendisliği Bölümü'nde okuduktan sonra doğduğu kente geri döndü. Gençlik yıllarından itibaren siyasi faaliyetler içinde yer alan Halef, 2012 yılında Demokratik Birlik Partisi (PYD) liderliğinde, ülkede Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde fiili olarak özerk bir yönetimin kurulması ardından bu yönetim içinde çalışmalar yürüttü.

Önce 'Cezire Kantonu'nun Enerji Bakanlığı'nda' sonra da 'Ekonomi Bakanlığı'nda' görev aldı. Bu dönemde evlere elektrik temini, kadın hakları, ekoloji ve tarım reformu gibi alanlarda çalışmalar yürüttü. Halef, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Rakka'yı Irak Şam İslam Devleti'nden (IŞİD) almasından kısa süre sonra, 2018'de bu kentte kurulan Suriye'nin Geleceği Partisi'nin genel sekreterliğine seçildi.

Partinin kuruluşuyla ilgili o dönem farklı görüşler dillendirildi. Türkiye'deki bazı basın kuruluşları gelişmeyi "PKK yeni parti kurdu" başlığıyla duyurdu. Dönemin başbakanı Binali Yıldırım, "Hangi kılıkta, hangi isimle gelirse gelsinler Türkiye Cumhuriyeti'ni ve aziz milletimizi kandıramazlar" dedi.

ÖZERKLİK VURGUSU YAPILMIYOR

Bu dönemde, ABD'nin Türkiye'nin PYD konusundaki baskılarını bertaraf etmek için bu partiyi kurdurduğu veya PYD'nin Kürtler dışındaki Suriyeli toplum kesimlerine de ulaşmak için partinin kurulduğu iddiaları dillendirildi. Parti yöneticileri ise bu iddiaları reddetti ve bağımsız partinin kendine özgü bir siyasi çizgisi olduğunu savundu. Parti, PYD'den farklı olarak Suriye'nin kuzeyi için özerklik vurgusu yapmıyordu. Partinin kuruluş toplantısında konuşan İbrahim Kaftan, partilerinin komşu ülkeler Irak ve Türkiye ile iyi ilişkiler kuracağını söylemişti.

Tanıyanlar, Genel Sekreter Halef'in son dönemde Batılı ülkelerle müzakerelere yoğun olarak katıldığı ve diplomatik ilişki becerileriyle tanındığını belirtiyor. Halef'in konuşmalarında ise Suriye krizinin çözümünde Suriyeliler arasındaki diyaloğa vurgu yaptığı aktarılıyor.

TEL TAMİR VE AYN İSA ARASINDA YAŞANDI

Hevrin Halef'in ölüm olayı, 12 Ekim'de yani Barış Pınarı Harekâtı'nın dördüncü günü yaşandı. BBC Türkçe'den Mahmut Hamsici'nin haberine göre Halef'in annesi Suad Muhammed ilerleyen günlerde, Erbil merkezli medya kuruluşu Rudaw'a verdiği röportajda o sabahla ilgili şunları söyledi:

"Öldürüldüğü günün sabahı onunla birlikteydim. Şoförünün babası ecelinden ölmüştü ve Hevrin de aile ziyareti için Derik'teydi. Rakka ve Tabka taraflarında toplantıları vardı. Ona yanımda kalmasını ya da benim de onunla geleceğimi söyledim. Ama bana her şeyin güzel olacağını söyledi."

Halef, SUV tipi, siyah renk aracıyla, şoförü eşliğinde yola çıktı. Onun ve şoförünün bulunduğu araç ülkenin kuzeyinde, Türkiye sınırına paralel olarak uzanan M4 otoyolunu kullanıyordu. İddialara göre olay da bu karayolu üzerinde, Tel Tamir ve Ayn İsa arasındaki bir bölgede yaşandı.

BASINA NASIL YANSIDI?

İlk olarak Suriye'nin Geleceği Partisi, SDG ve İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları İçin Gözlemevi (SOHR) Havrin'in M4 otoyolunun bir bölümünün kontrolünü ele geçiren silahlı muhalifler tarafından öldürüldüğünü öne sürdü. Birleşmiş Milletler (BM), Halef'in M4 otoyolunda Ahrar El Şarkiye örgütü tarafından 'infaz edildiği' yönündeki iddianın da aralarında bulunduğu insan hakları ihlallerine ilişkin haberlere dair bilgi topladığını açıkladı.

BM Türkiye'ye, olayları araştırma çağrısı yaptı. Suriye Milli Ordusu Sözcüsü Yusuf Hammed ise Reuters haber ajansına gönderdiği açıklamada, "Sizi temin ederim ki güçlerimiz M4 karayoluna ulaşmadı" dedi. Hammud, M4 yerine sınırın daha yakınındaki bir yolu ele geçirdiklerini belirtti ve M4 üzerinde dokuz sivili öldürdüklerine dair iddiaları da yalanladı.

SURİYE'NİN GELECEĞİ PARTİSİ NE DİYOR? 

BBC Türkçe konuyla ilgili olarak Suriye'nin Geleceği Partisi Genel Başkanı İbrahim Kaftan'la görüştü. Kaftan olayın bir örgüt tarafından yapıldığını bildiklerini ancak asıl sorumlunun Türkiye olduğunu savundu. Türkiye'nin Afrin operasyonunu da eleştiren Kaftan uluslararası toplumun bu olayı savaş suçu olarak kabul etmesini ve Türkiye'nin sorumlu tutulmasını istediklerini belirtti.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ise, Halef'in silahlı muhalifler tarafından pusuya düşürüldüğünü ve bilinçli olarak aracından indirilip öldürüldüğünü söyledi. SDG olayın Ahrar El Şarkiye militanları tarafından gerçekleştirildiğini belirtti. SDG de bunun bir savaş suçu olduğunu ve sorumlusunun da bu ve benzeri grupları destekleyen Türk hükümeti olduğunu savundu.

HALEF NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?

Londra merkezli insan hakları kuruluşu Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü), Halef'in Ahrar El Şarkiye örgütü militanları tarafından sürüklenerek arabasından çıkarıldığını, darp edildiğini ve soğukkanlı bir biçimde vurularak öldürüldüğünü, Halef'in şoförünün de aynı yerde öldürüldüğünü belirtiyor. BBC Türkçe'ye konuşan Uluslararası Af Örgütü'nün Suriye araştırmacısı Diana Semaan, bu kanılara varmadan önce görgü tanıklarının olayla ilgili sözlerini topladıklarını, video görüntülerini incelediklerini ve bağımsız bir tıbbi raporu değerlendirdiklerini söyledi.

Semaan'ın aktardığına göre, Hevrin Halef'in bir çalışma arkadaşı Af Örgütü'ne, o gün Hevrin'i aradığını söyledi. Arkadaşının aktardığına göre bu kişi Hevrin'i sürekli telefonla aradı, bir noktada telefona kendisini Suriye silahlı muhalefeti savaşçısı olarak tanımlayan bir erkek yanıt verdi, Arapça "Siz Kürtler hainsiniz, partideki hepiniz ajansınız" dedikten sonra Hevrin'in vurulduğunu söyledi.

Olay yerinde çekildiği öne sürülen ve bağımsız kaynaklar tarafından teyit edilmemiş videoların birinde, militanlar ateş açılarak üzerinde delikler oluşmuş, lastikleri patlatılmış siyah aracın içinde birini çıkarmaya çalışıyor.

CNN ekibinin 14 Ekim'de yayımladığı videoda bu araç, yol kenarında görünüyor. Kürt gazeteci Ali Rızgar Dicle tarafından 15 Ekim'de yayımlanan bir videoda da yine bu aracın ayrıntılı çekimleri yer alıyor. Bu arada Halef'in öldürüldüğünü belirttiği bölgede aynı gün başka infazların da yaşandığını iddia ediliyor. Semaan, Halef'in ölümünden bağımsız iki infaz videosunun, Halef'in öldürüldüğü yerde ve yakın saatlerde kayıt edildiğini teyit ettiklerini söylüyor.

İngiltere merkezli, uluslararası araştırma sitesi Bellingcat de, bu olaylarla ilgili farklı videolara dair yaptığı incelemeler ardından, Halef'in öldürülmesi ve diğer iddia edilen infazların aynı yerde yapıldığı sonucuna ulaştığını belirtiyor.

RAPORDA DARP VE İŞKENCE İZLERİ BELİRTİLİYOR

Uluslararası Af Örgütü'nün kaynak olarak kullandığı, BBC Türkçe'nin incelediği tıbbi raporda Halef'in vücuduna birçok kurşunun isabet ettiği, kendisine yakından da ateş edildiği, saçlarından çekildiği ve kendisine vurulduğu belirtiliyor.

Rapor, Malikye (Derik) kentindeki Uluslararası Malikiye Hastanesi'nde, adli tıp doktoru Tayseer El Makdisi tarafından hazırlanmış. Ölüm nedeninin kafaya ateş edilmesi sonucu şiddetli beyin kanaması olarak açıklandığı rapordaki bazı ifadeler şöyle:

"Mağdur başına sert bir nesneyle vurulmaya maruz kalmış ve bu kafatası kırığına neden olmuştur. Bir de sol bacak alt tarafa sert bir nesneyle vurulmaya maruz kalmıştır. Bacakların arka yüzüne keskin bir nesneyle vurulması bacak kemiklerinin kırılmasına neden olmuştur. Saçından çekilmiş ve bu saçlarının ve başının arkasına doğru saç teliyle birlikte derinin sökülmesine neden olmuştur. Cesedin ön sağ tarafından 40-75 cm mesafeden askeri bir silahtan kafasına kurşun sıkılmış, kurşunlar kafa sağ taraftan girmiş yukarıdan aşağıya, önden arkaya ve sağdan hafif sola seyirle kafa arka taraftan çıkmıştır.

Yüz kemikleri kırıkları ve dokular tahribatı, yüzün sağ tarafında çöküntüye sebep olmuştur. Yere düştükten sonra yakın olmayan bir mesafeden sırtına dört kurşun sıkılmış ve bunlar karnından çıkmıştır. Kafaya ateş edilmesi beyninin hasar görmesine ve şiddetli beyin kanamasına neden olmuştur."

AHRAR EL ŞARKİYE KAMERAMANI NE DİYOR?

Hevrin Halef'in öldürülmesiyle ilgili tartışmalar sürerken, kendisini Ahrar El Şarkiye örgütünün kameramanı olarak tanıtan Haris Rabah, aralarında Şarkul Avsat gazetesinin de olduğu çeşitli medya kuruluşlarına açıklama yaptı. Rabah, Halef'in öldüğü olayda kendisinin de M4 otoyolundaki kontrol noktasında olduğunu, farklı fraksiyonların erkenden M4'e ulaşarak bir kontrol noktası kurduğunu, Halef'in arabasının bu noktada durmaması sonucu arabaya ateş açıldığını söyledi.

Şarkul Avsat'ta yayımlanan söyleşide Rabah  "YPG bu gelişmeyi henüz öğrenmemiş ve Suriye Milli Ordusu da (SMO) bu durumdan yararlanarak M4 Karayolu'nda pusular kurmuştu. SMO üyeleri arabaları durdurup içindekileri kontrol ediyordu. Otomobillerini durdurmayıp kaçmaya çalışanların arabalarına ise ateş ediyorlardı. Bu arada, Hevrin Halef ve şoförü, onu koruyan iki pikapla birlikte siyah zırhlı bir Toyota ile oradan geçiyordu. İki pikap durduruldu ve içindekiler tutuklandı.

Fakat Halef'in arabası dur ihtarına uymadan askerlerden birini ezdi ve kaçtı. Kimse arabanın içinde bir kadın ya da siyasetçi olduğunu bilmiyordu. Tekerleklerine ateş ettikleri zırhlı arabanın içindekilerin suçlu olduğundan emindiler. Çünkü şehir halkı zırhlı araç kullanmazdı. Eylem planlı bir iş değildi" dedi, olayın bir savaş suçu olmadığını savundu.

AHRAR EL ŞARKİYE LİDERİNDEN GELEN AÇIKLAMA

BBC Türkçe konuyla ilgili olarak Ahrar El Şarkiye örgütünün komutanı Ebu Hatem Şakra'ya ulaştı. BBC Türkçe'nin sorularını Whatsapp üzerinden mesajlaşma yoluyla yanıtlayan Şakra, Halef'in ölümü ile ilgileri olmadığını söyledi. Şakra, "Hevrin Halef'in öldürülmesi hadisesi ile ilgili bir alakamız yoktur. Bunu da geçici hükümete bağlı olan savunma bakanlığının yayınladığı resmi beyanda belirtmiştik" dedi. Şakra, olayla ilgili videolara dair ise şunları söyledi:

"Bu videolar Barış Pınarı Harekâtı'na karşı çıkanların iddialarını doğrulamaz. Milli Ordu, M4 yolunu kontrol ettiğinde, Milli Ordu gruplarından ortak bir bariyer oluşturdu. Bariyere hızla yaklaşan üç askeri arabadan iki tanesi durmadı ve hızla devam edip Milli Ordu'nun bir arabasına çarptı ve bazı unsurların yaralanmasına ve birinin ayağının kırılmasına neden oldu. Durdu ve arabalardan çıkanlar yol boyunca yayıldılar. Kaçan arabalar ve Milli Ordu'nun arabaları arasında bir çatışma yaşandı ve Milli Ordu'nun bazı askerleri yaralandı."

"Hevrin Halef'in öldürülmesi ile ilgili haberler ise birbiriyle çelişkili" diyen Şakra, Halef'in PKK içindeki bir hesaplaşma kapsamında öldürülmüş olabileceğini düşündüğünü söyledi:

"Onun ailesi Hevrin'in ölüm haberiyle ilgili resmi bir açıklamada uçakla öldürüldüğünü söyledi. YPG/PYD onun bomba ile öldürüldüğünü söyledi. Enkaz altında öldüğüne dair bir fotoğraf yayıldı. Bence bu PKK'nın kolları arasında bir hesaplaşma idi"

Şakra, BBC Türkçe'nin bu cevaplar üzerine gönderdiği Halef'in aracının o gün durdurulan yerde olduğu, otopsi raporu ve Haris Rabah'ın röportajı ile ilgili sorulara ise kendisinin tüm soruları cevapladığını belirterek yanıt verdi.

SURİYE MİLLİ ORDUSU NASIL DEĞERLENDİRİYOR?

BBC Türkçe, hem Halef'in ölümü hem de Suriyeli bazı muhalif gruplara atfedilen insan hakları ihlali iddialarıyla ilgili olarak Türkiye Dışişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı'yla iletişim kurdu. Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili BBC Türkçe'ye, "uluslararası basının bu tip iddiaları Barış Pınarı Harekatı'nın meşruluğunu zedelemek için kullandığını, bir kara propaganda yürütüldüğünü, kimyasal silah kullanıldığını iddialarının da yalan çıktığını, bununla birlikte bir insan hakkı ihlali yaşanmışsa bunu asla tasvip etmeyeceklerini, bu yüzden de SMO içinde bir araştırma komisyonu kurulduğunu, bu komisyonun çalışmalarını sürdürdüğünü" söyledi. Yetkili, komisyonun çalışmalarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için Suriye Milli Ordusu ile iletişim kurulmasını önerdi.

SURİYE GEÇİCİ HÜKÜMETİ BAŞKANI MUSTAFA: TUTUKLULAR MEVCUT

BBC Türkçe bunun üzerine, Suriye Milli Ordusu'nun bağlı olduğu Suriye Geçici Hükümeti Başkanı Abdurrahman Mustafa ile görüştü. Mustafa da Barış Pınarı Harekâtı'yla ilgili kara propaganda yapıldığını, bununla birlikte bir ihlal varsa bunun karşısında gereğinin yapılacağını belirtti.

Mustafa, bu amaçla kurulan komisyonun çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi ve Halef'in ölümünün de araştırılan olaylar içinde olduğunu kaydetti:

"Biz Milli Ordu içerisindeki komutanlarımızı gerek Cenevre Sözleşmesi olsun gerekse savaştaki insan hakları ihlalleriyle ilgili olsun bilgilendiriyoruz. Ama iddialar ortaya atılıyor ve bu da abartılıyor. O kadar başarılı fedakarlıklar yapılıyor ama bir iki olay ortaya atılarak kara propaganda yapılıyor ve harekâta gölge düşürülmeye çalışılıyor. Milli Ordu ilan edildikten sonra bizim Savunma Bakanlığımız bünyesinde bu iddialarla ilgili bir komisyon kurduk. Bu komisyonda Savunma Bakan yardımcısı, askeri savcı ve bir askeri polis var. Biz böyle iddiaların hepsini araştırıyoruz. Bizim şu anda Tel Abyad'da askeri mahkeme de kuruldu. Önümüzdeki günlerde medyaya, araştırmaların sonucunu bildireceğiz."

Mustafa, iddiaların araştırılması sürecinde militanlardan tutuklananlar da olduğunu söyledi:

"Yargıya intikal eden ne olacak, bakacağız. Soruşturmada delil bulunursa, insan hakları ihlalleri, savaş suçu varsa, biz şeffaf bir şekilde onları yargılayacağız. Tutuklular mevcuttur. Bunlar yargılanacaklar ama resmi olarak mahkemeye bir şey intikal etmedi, soruşturma süreci bittikten sonra intikal ettiği takdirde hukuka uygun olarak yargılanacaklar."

Halef'in ölümüyle ilgili olarak "ciddiyeti olan bir iddia" diye konuşan Mustafa, "Elimizde bu hususta tutuklular da var" dedi. Bununla birlikte bu olayın incelemesinin de sürdüğünü, henüz bir sonuca ulaşılmadığını belirten Mustafa, yargılama sonucunda suçlu bulunanlar olursa bunlarla ilgili bir hukuk devleti gibi cezalandırma mekanizmalarının var olduğunu söyledi." (BBC Türkçe)