Arap dünyasında geçen hafta: Kadınların eylemine odaklanmalı
BAE El İttihad gazetesinden As’ad Abdurrahman: Yüzeysel bakış açısına sahip olanların iğrenç eril hastalığı, devrimle alay etmek için sosyal medya üzerinde kaba ve küçük düşürücü bir şekilde Lübnanlı kadınların gösterilere katılımı ve kadınlıklarına odaklandı. Hem de protesto gösterilerindeki mücadeleci eylemlerine odaklanması gereken yerde.
DUVAR - Irak ve Lübnan’da devam eden gösteriler, Arap dünyasının en önemli gündem maddesi olmaya devam ediyor.
Lübnan’da hükümetin istifasının ardından yeni hükümet kurulabilmesi için kapalı kapılar ardında görüşmeler başladı. Yeni hükümetin kurulmasının normalde uzun zaman aldığı Lübnan’da siyasi partilerin önünde bu sefer bir engel daha var: Değişim isteyen halk.
Göstericilerin geri adım atmamakta ısrarcı oldukları ülkede, gösterilerle ilgili Arap kamuoyunda dikkat çeken önemli bir konu da, Lübnanlı kadınların gösterilere yoğun katılımı oldu. Ancak medyada ve sosyal medyada Lübnanlı kadınlarla ilgili yer alan cinsiyetçi söylemler tepki çekti.
Bazı uzmanlar, Lübnan kadınının mücadelesiyle değil de, cinsiyetçi yaklaşımla medyada gösterilmesinin ardında, değişim hareketini aşağılama hedefi olduğunu söylüyor.
Gösterilerin devam ettiği bir diğer ülke olan Irak’ta da ufukta çözüm görünmüyor. Başbakan Adil Abdulmehdi’nin bir alternatif olmadan istifa etmenin anlamsız olduğunu söylemesi, göstericilerin daha fazla tepkisine neden oldu.
Birçok yorumcuya göre Irak’ta rejim değişikliği mevcut koşullarda imkânsız görünüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un NATO ile ilgili "beyin ölümü gerçekleşti" şeklindeki sözleri ve ardından ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Pompeo’nun bu açıklamaya dair cevabı, Arap basınında da geniş yankı uyandırdı.
Arap gazetelerinde yer alan yorumlara göre, NATO’nun hâlihazırda kendi içerisinde yaşadığı tartışmalarda en çok etkili olan konuların arasında, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi ve Rusya’dan S400 hava savunma sistemleri alması var.
'KANDEKA’DAN BAKAN KORUMASINA TEKME ATAN KADINA'
“Sudan’ın Kandeka’sı, Iraklı mendil satan kadın ve Lübnan’da iktidarın adamına tekme atan kadın… Hepsi Arap dünyasında yaşanan protesto gösterilerine erkeklerin talep ettiği aynı hakları talep etmek içindi. Çünkü aynı vatanı paylaşıyorlar ve aynı yolsuzluklardan mustaripler.
Onların sokağa çıkması ve aralarından devrim ikonlarının çıkması bazılarını oldukça öfkelendirdi. Hatta bazıları onlarla alay edip küçük gördü.
Örneğin Suudi Arabistan gazetesi Okaz, Lübnan’daki gösterilerle ilgili bir haberinde ‘Lübnan’ın güzelleri… Bütün güzeller devrimci’ şeklinde bir başlık kullanarak kadını bir meta olarak görmeyi tercih etti. Bu durum Lübnanlılar tarafından ciddi tepkiyle karşılaştı.” (Ahmet İbrahim / Katar El Şark gazetesi)
'LÜBNAN KADINININ GÖSTERİLERDEKİ ETKİSİ'
“Daha önce Arap Baharı gösterilerinde ve son olarak da Sudan’da eski devlet başkanı Ömer El Beşir’in istifasıyla sonuçlanan ayaklanmada olduğu gibi, Arap kadınının gösterilere yoğun bir biçimde katılmasına rağmen, Lübnan’daki protestolara kadınların güçlü bir şekilde varlık göstermesi özellikle sosyal medyada büyük ilgi uyandırdı.
Cezayirli Sosyoloji Profesörü Nasır El Cabi, bazı Arap toplumlarının Lübnanlı kadınların meydanlarda siyasi açıdan haklarını talep ettiği manzara karşısında buna olumlu bakmadığını belirtiyor. Bunun da nedeninin aynı durumun kendi toplumlarında da görülmesine dair korkuların olduğunu ifade ediyor. El Cabi’ye göre bu toplumlar, demokrasi, düşünce ve ifade özgürlüğü ve kadının siyasi yalama katılımı fikrine bir türlü alışamadı.
El Cabi; ‘kadının gösterilere canlı ve güçlü şekilde katılmasının etkisinin hissedilmesi uzun sürebilir. Ancak –son Irak örneğinde olduğu gibi- daha önce görülmemiş bir deneyim olarak tarihe geçecek. Zamanla, kadınların bu güçlü katılımı, siyasi hayatta kadının varlığının olmadığı toplumlara kıyasla olumlu bir değişim yaratacak.” (Ürdün El Majd gazetesi)
'DEVRİMİ AŞAĞILAMAK İÇİN KADINA SALDIRILIYOR'
“Arap toplumunda kadına karşı ayırımcılık birçok alanda kendini göstermeye devam ediyor. Son yıllarda bazı Arap ülkelerinde kadının durumuyla ilgili bazı iyileşmeler düzelmesine rağmen, geleneksel akıl kadını sadece kardeş, ana, eş ve ev kadını olarak görmeye devam ediyor. Yine dini ve muhafazakâr değerler kullanılarak toplumu etkileme üzerinden, kadın aktivistler hedef alınıyor.
Bunun yanı sıra, yüzeysel bakış açısına sahip olanların iğrenç eril hastalığı, devrimle alay etmek için sosyal medya üzerinde kaba ve küçük düşürücü bir şekilde Lübnanlı kadınların gösterilere katılımı ve kadınlıklarına odaklandı. Hem de protesto gösterilerindeki mücadeleci eylemlerine odaklanması gereken yerde.” (As’ad Abdurrahman / BAE El İttihad gazetesi)
'SİYASİLER HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DAVRANIYOR'
“Lübnan’da hiçbir şey 17 Ekim 2019 öncesi gibi olmayacak, sokaklarda ve meydanlardaki insanların öfkelerinin haklılığının herkesçe kabul edilmesi de bunu ortaya koyuyor. Ancak başbakan Saad Hariri’nin istifasından bu yana iktidarın ortakları, halkın hareketliliğinin yarattığı değişimler karşısında sanki hiç bir şey olmamış gibi davrandığı da bir gerçek.
Siyasi tabaka, sokağın birikmiş olan öfkesinin patlaması niteliğindeki hareketliliği siyasi bir oyuna çeviriyor. Bütün taraflar insanların taleplerini gerçek anlamda dinlemeyi reddediyor ve herhangi bir şekilde en ufak bir taviz vermekten kaçınıyor.” (Nebil Heysem / Lübnan El Joumhuriya gazetesi)
'IRAK’TA REJİMİN DEVRİLMESİ ZOR, LAKİN...'
“Ayaklanmaların bütün bölgeyi sarstığı doğru ancak hiçbir yerde yeni bir sistem gelmedi. Liderler gitti, hükümetler devrildi ancak rejimler ayakta kaldı. Mısır, Tunus ve Sudan’da olduğu gibi. Libya ve Yemen’de ise devlet kurumlarıyla beraber tamamen çöktü. Buna karşın söz konusu ülkeler şu ana kadar alternatif bir devlet sistemine kavuşamadı.
Bütün dünyanın seyrettiği gibi Irak’taki gösteriler şaşırtıcı olmaya devam ediyor. Çünkü bu büyüklükte bu şekilde sürmesini kimse beklemiyordu. Hem de internet hizmetleri ve cep telefonu şebekelerinin kesilmesi, basındaki karşı propagandaya ve de katliamlara rağmen gösterilerde geri adım atılmadı. Ancak göstericilerin bu ısrara rağmen rejimi devirmeleri zor görünüyor. Kitlesel kalabalık ancak hükümeti istifaya ve bazı kararlar alınmasına zorlayabilir.
Ne var ki, göstericiler Irak’taki rejimi devirme konusunda başarısız olsa dahi, dini liderlere addedilen kutsiyeti ve devlet kurumlarının prestiji, İran’ın aktörlerini sarsmakta ve talepleri bütün bölgelerde birleştirmekte başarılı oldu.” (Abdurrahman Raşid / Suudi Şark’ül Evsat gazetesi)
'NATO DAĞILACAK MI?'
“Son günlerde NATO’nun geleceğinin karanlık olduğuna işaret eden iki açıklama geldi. Bunun nedeni de, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesi, ABD’nin kuzeydeki bazı gözlem noktalarını çekmesi ve Çin’in ilerleyen dönemde ABD’nin yerini alabilecek bir güç olarak kendini göstermesidir.
İlk açıklama Fransa Cumhurbaşkanı’ndan, ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti’ şeklinde geldi. İkinci açıklama ise ABD dışişleri bakanı Mike Pompeo’dan geldi. Pompeo, ‘Eğer uluslar NATO’nun ihtiyaç duyduğu kaynakları sağlamadan, sözlerini tutmadan NATO’nun savunma faydalarından yararlanabileceğini düşünürse, NATO etkisizleşebilir veya NATO’nun devri kapanabilir’ dedi.
ABD ve Batı’nın projelerinin çökmesi, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi konusunda üyeler arasındaki ihtilafların artması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ve Batı’nın silah sistemleriyle uyuşmayan Rus S 400 sistemlerini satın alma hamlesi -hem de ittifakın ne dediğini umursamadan- gibi gelişmelerin hepsi belki de bu ittifakın dağılmasına neden olacak kaosun oluşmasında etkilidir.
NATO krizi daha da büyüyecek ve en sonunda bu ittifakın çökmesi hemen hemen kesinleşmiş gibi. ABD’nin Körfez sularını korumak için çağrısını yaptığı deniz gücüne sadece İngiltere ve Avustralya’nın katılması son günlerdeki en bariz işarettir.” (Abdulbari Atvan / Rai Al Youm gazetesi)