Almanya ile Türkiye arasında yeni diplomatik 'kriz'
Almanya'nın Türkiye ile gerçek bir dış politikası yıllardır yok. Karşılıklı bir 'al gülüm ver gülüm' durumu yaşanıyor. Türkiye'nin elinde Almanya vatandaşı kırk küsur siyasi tutuklu var, bu durum daha çok şantaj götürür.
20 Kasım Perşembe günü Almanya Başbakanı Angela Merkel, Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenkoviç ile Zagreb'de düzenlenen ortak basın toplantısında konuşurken Suriyeli sığınmacılar için Türkiye'ye yeni mali yardım yapılabileceği açıklamasını yaptı.
Oysa AB ülkeleri Türkiye'nin kuzey Suriye'ye yaptığı askeri harekatı eleştirirken Suriyeli sığınmacılar için Türkiye'ye yapılan maddi yardımların kısıtlanmasını savunuyorlardı. Merkel'in bir anda yaptığı açıklama Almanya-Türkiye ilişkilerini az çok takip edenlere "Neden şu anda bu açıklama yapıldı" sorusunu akıllara getirirken aynı gün Der Spiegel'de, Süddeutsche Zeitung'da eş zamanlı olarak Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği'ne hukuki danışmanlık hizmeti veren avukat Yılmaz S.'nin geçtiğimiz Eylül ayında casusluk suçlamasıyla tutuklandığı kamuoyuna açıklandı.
YENİ BİR DİPLOMATİK KRİZ
Sincan Cezaevi'nde tutulan Yılmaz S.'nin avukatı, tutuklanan avukat hakkındaki iddianamenin önümüzdeki hafta tamamlanmasını beklediklerini basınla paylaştı.
Avukatın tutuklanması Almanya ile yeni bir diplomatik krize doğru yol alıyor. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas (SPD), cumartesi günü Japonya'nın Hiroşima kentinde düzenlenen G20 ülkelerinin Dışişleri Bakanları toplantısında yaptığı açıklamada tutuklamanın anlaşılmaz olduğunu, bu yanlışın "hızlı bir şekilde düzeltilmesi" gerektiğini söyledi.
Berlin, avukatın incelediği iltica başvurusunda bulunan 200 kişinin dosyasındaki bilgilerin Türk istihbaratının eline geçtiğini düşünüyor. İltica başvurusunda bulunan kişilerin 47'si Kürt muhaliflerden ve Gülen hareketinden oldukları için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla 'terörist' olarak sınıflandırılmış durumdalar. Almanya hükümeti bu kişilerin Türkiye tarafından tehdit edileceğini varsayıyor.
Federal Göçmen ve Mülteciler Dairesi'nden (Bamf) bir yetkilinin basına verdiği bilgiye göre, Bamf, tutuklanan avukata elçilik tarafından yapılan görevlendirmede olduğu gibi Dışişleri Bakanlığı'ndan iltica başvurusu yapan kişiler hakkında geldikleri ülkeden bilgi toplanılmasını talep edebiliyor. Çünkü elçiliklerin bazen avukatların araştırmalarının desteğine dayanmaları gereken durumlar ortaya çıkabiliyor. Bu da Avrupa Birliği çapında başvurulan uygulamalar arasında yer alıyor. Bu bilgiler iltica başvurusu yapan kişinin geldiği ülkeye geri gönderilmesi durumunda tehlike altında olup olmadığı için önem teşkil ediyor.
Ancak Türkiye tarafının Bamf'ın bu açıklamasını reddederek, avukatın sığınma başvurularını incelerken yaptığı araştırmada alışılmışın ötesine geçtiği, ayrıca bazı gizli belgeleri Ankara'daki Alman Büyükelçiliği'ne ilettiği söylendiği iddia edildi. Bu noktada avukatın casusluk ettiği şüphesiyle tutuklandığı söyleniyor. Ankara'da hükümet çevrelerinin Türkiye'nin, bu durumun ikili ilişkileri zorlayacağının farkında olduğundan avukatın tutuklanmasının uzun süre ertelediği de konuşulanlar arasında olduğu Almanya basınına yansıyor.
Çok sayıda siyasi partinin dış politika sözcüsü avukatın tutuklanmasını sert bir şekilde eleştirdi. Birçok politikacı Ankara'nın Almanya ile iyi ilişkileri riske attığını ifade ediyor.
Die Welt gazetesine konuşan CDU / CSU milletvekili ve grubunun dış politika sözcüsü Jürgen Hardt, "Türk hükümeti elçiliğimizin rutin işlerini bu kadar zorlaştırırsa, bu Almanya ile iyi ilişkileri risk altına sokar" diye uyarıda bulundu. Hardt'a göre, avukatın tutuklanması diplomatların ve yurt dışındaki personelin özel olarak korunmasını şart koşan Viyana Sözleşmesi'ni de ihlal ediyor. Hardt, “Türk hükümetinin yeni bir gerginlik istemediğini düşünüyorum" dedi.
'DIŞ POLİTİKA SKANDALI'
Bamf'ın başkanı Hans-Eckhardt Sommer, durumu "dış politika skandalı" olarak nitelendirdi.
G20 Dışişleri Bakanları toplantısında Çavuşoğlu ile bir araya gelen Maas, Çavuşoğlu'nun bu konuyla yargı makamlarının ilgilendiğini söylediğini aktararak, Almanya-Türkiye ilişkilerini "zor" diye tanımladı. Temkinli bir biçimde "Buna karşın birbirimizle diyalog hâlinde olmalıyız" demeyi de ihmal etmedi.
Avukatın tutuklanmasının ardından Almanya'dan iltica talebinde bulunan 47 kişinin ilticasının onaylanarak Almanya tarafından korunma altına alındıkları bildirildi.
Anlaşılan Almanya, Eylül ayından bu yana kamuoyuna duyurmadan avukatın serbest kalması için uğraştı ama başarılı olamadı. Büyük ihtimalle iltica talep eden kişilerin bilgilerinin Türkiye'nin eline geçip geçmediğinden de emin değildi. Türkiye ile sürdürdüğü tüm temkinli politikasına rağmen Almanya diplomatik kanalda tıkandığı içindir ki, avukatın tutukluğu konusunda kamuoyu desteğine ihtiyaç duyarak avukatın tutuklandığını daha yeni açıkladı.
Para yardımını da eş zamanlı olarak teklif etmesinin ardında da ola ki para vermek işe yarar da Türkiye avukatı serbest bırakırsa parayla iş halleden Merkel hükümeti, insanların gözünde çaresizlikten bu yola başvurmakla aklanacak.
Türkiye'nin şantaj taktiği kullanarak istediğini elde etmesine bir tek Türkiye tarafı alışmış değil. Anlaşılan Almanya hükümeti de bu tarza alışmış olacak ki akıllarına gelen ilk çözüm hiç bir para teklif etmek oluyor. Parayla halledilebilecekken neden zorlayıcı politikalar üretmekle uğraşılsın, risk alınsın? Almanya'nın Türkiye ile gerçek bir dış politikası yıllardır yok. Karşılıklı bir 'al gülüm ver gülüm' durumu yaşanıyor. Türkiye'nin elinde Almanya vatandaşı kırk küsur siyasi tutuklu var, bu durum daha çok şantaj götürür.