Ayna ayna söyle bana...

Türkiye'yi ziyaret eden Almanya Başbakanı Merkel ile Cumhurbaşkanı Erdoğan birbirlerine komplimanlar yağdırdı. Merkel, Türkiye'yi stratejik ve bölgede ciddi bir aktör olarak görüyor. Daha derli toplu bir müttefik yapmak istiyor. Bunu Erdoğan'la yapabileceğine kendisini fazlaca inandırmış. Alternatifler görmüyor. Oysa Erdoğan daha iyi bakabilmesi için ona ayna da verdi ama...

Google Haberlere Abone ol

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye ziyaretini Cuma günü gerçekleştirdi. Türk-Alman Üniversitesi'nin yeni eğitim yılı ve sosyal tesis binalarının resmi açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la birlikte yaptılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan fazlaca coşkulu bir konuşma yaparak Şansölye Merkel'e 'çok değerli dostum' diye hitap etti, iki ülke ilişkisine övgüler, komplimanlar yağdırdı.

Almanya Başbakanı da konuşmasında Türkiye'yi, Nazi döneminde Almanya'daki mültecilere kucak açtığı ve Suriye'den göçmenleri kabul ettiği için övdü. Türkiye'nin çektiği sıkıntıları anladığı mesajını vermek için konuşmasında gayet şık, dikkatli kelimeler seçti. Ne olursa olsun 3,6 milyon mülteci Türkiye'de barınıyor. Mültecilerin geldiği ülkeler hala istikrara kavuşmuş değil, bu nedenle Alman siyasetçiler arasında 'Türkiye kapıları ya açarsa' korkusu hala mevcut. Bu korku da Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine düzenlediği askeri harekâtı 'işgal' olarak adlandırmaktan kaçınma sebeplerinin başında geliyor. Hatta birçok Avrupalı siyasetçi ve sivil toplum kuruluşu Merkel'in, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin 'güvenli bölge' olarak tanımladığı yerde konutlar inşa etmesine mali destek sunmayı kabul etmesini, uluslararası hukuka aykırı bir saldırının sonuçlarını desteklemek olarak yorumluyor.

TÜRKİYE İÇİN MÜLTECİ ANLAŞMASI DEMEK, PARA DEMEK

Türkiye mülteciler konusunda Avrupa tarafından yalnız bırakıldığını düşünüyor. Merkel'in de Erdoğan'ın da birbirleri hakkında güzel cümleler kurmalarının, birbirlerine karşılıklı iltifatlar yağdırmalarının altındaki hedef, elbette sosyal medyada ironi konusu olan birbirlerine duydukları aşk değildi. Yapacakları pazarlığın önünü açmaktı. Merkel'in üniversitenin açılış törenine gitmesi, iki ülke arasındaki eğitim ve kültürel işbirliğine biçtiği yüksek değerden ziyade, Avrupa'nın Suriye ve Libya'dan gelecek yeni bir mülteci dalgasından duyduğu tedirginlikti. Birleşmiş Milletler'e göre, şu anda 300 binden fazla insan İdlib'den Türkiye sınırına kaçıyor.

Ayrıca Türkiye ve Yunanistan arasında Akdeniz'de doğalgaz arama sondajları nedeniyle gergin olan ilişki, mülteci konusu nedeniyle daha da gerilebilir. Bu gerginlik Avrupa Birliği'ne sert biçimde yansıyabilir. Bu nedenlerle Avrupalı politikacıları bir taraftan şimdiden panik sarıyor diğer taraftan da biliyorlar ki, Türkiye için mülteci anlaşması tamamen parayla ilgili. Erdoğan'ın da aslında mülteci anlaşmasına ihtiyacı olduğunu düşünüyorlar. Çünkü Türkiye'nin paraya ihtiyacı var. Yine bu anlaşma sayesinde Ankara'nın eli, vize serbestisi ve Gümrük Birliği'nin genişletilmesi konusunda güçleniyor. Nitekim Almanya Başbakanı her iki tarafın da Gümrük Birliği’ni modernize etmekle ilgilendiğini belirtti.

Mülteciler için Türkiye'ye biraz daha maddi yardım sağlanabileceğini söylemesi, Almanya Başbakanı'nın AB içinde başını ağrıtacak. Ancak temmuz ayında AB Dönem Başkanlığı'nın Almanya'ya geçecek olması, bu konuda Merkel'in elini güçlendirecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri geliştirmek için Almanya’nın Dönem Başkanlığı'ndan faydalanmak istiyor.

Türkiye, ABD'deki Fort Knox'ta bulunan 19 ton altını, 2018’de İsviçre'ye taşımıştı. Almanya basını Berlin'de düzenlenen Libya konferansı sırasında Merkel'in bu altınları gündeme getirmiş olabileceğini, Türkiye'nin Avrupa'daki parasının güvende ve erişilebilir olması için Avrupa'yla arasını iyi tutması gerektiğini Türkiye Cumhurbaşkanı'na iletmiş olabileceğini yazıyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik darboğazdır ki, Cuma günü Erdoğan'a o güzel cümleleri, iltifatları söyletti.

ALMANYA'DAKİ TÜRKLER DE BASKI UNSURU

AK Parti, Almanya'da yaşayan Türklerin büyük kısmını yıllardır kontrolü altında tutuyor. Bunu da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Avrupa-Türk Demokratlar Birliği (UETD) veya Almanya'nın Anayasa Koruma Dairesi (BfV) tarafından izlenen Milli Görüş gibi kuruluş ve hareketler üzerinden yapıyor. Şimdi buna Almanya'da Türk okulları açmak istemeleri de eklendi. Alman hükümeti Ankara'nın, bir biçimde Almanya'da yaşayan Türkler üzerindeki nüfuzunu sınırlamaya da çalışıyor. Olası bir erken seçim kararı alınırsa Türkiye iç siyasetinin Almanya'ya taşınmasını, bu konunun mülteci meselesi üzerinden tehdide dönüşmesini de istemiyor.

MERKEL SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ İLE DE GÖRÜŞTÜ AMA…

Merkel ile Türkiye'deki kimi sivil toplum temsilcileri de görüştü. Ancak katılımcıların talebi üzerine Merkel'in kiminle bir araya geldiği bilgisi verilmedi. Bu durumda Merkel, Türkiye'de sivil toplumun nasıl bir kaygı duyduğunu belki daha net anlamıştır. Türkiye demokrasisi ve ifade özgürlüğü meselesiyle bağlantılı olarak Merkel'in gündeminde Türkiye'deki tutuklu Almanların durumu ve Alman gazetecilerin akreditasyon konusu da vardı.

Almanya, Ortadoğu ve Akdeniz'deki çatışmalı yerlerde daha çok rol almaya çalışıyor. 2020'de Almanya ve AB'yi uluslararası arenada daha aktif göreceğimizi çok önceden biliyorduk. Görüyoruz ki Merkel emekli olmadan önce bu süreci başlatmaya karar verdi. Merkel, Türkiye'yi stratejik ve bölgede ciddi bir aktör olarak görüyor. Daha derli toplu bir müttefik yapmak istiyor. Ama bunu da Erdoğan'la yapabileceğine kendisini fazlaca inandırmış. Alternatifler görmüyor. Oysa Erdoğan daha iyi bakabilmesi için ayna da verdi ama...