Londra Belediyesi seçimleri... Kazanan çok kültürlülük
Çok kültürlülüğün sembolü haline gelen Londra'da Pakistan kökenli Belediye Başkanı Sadiq Khan’ın rakibi, Jamaika kökenli Shaun Bailey. Bir önceki belediye seçimini sinsi Brexit’çi ’altın çocuk‘ Zac Goldsmith ile kaybeden Muhafazakar Parti’nin bu U dönüşü Londra’yı kazandıracak mı?
AYŞEGÜL DİKENLİ WILLIAMS
LONDRA - Mayıs ayında yapılması planlanan Londra Belediye Başkanlık seçimleri 2021’e ertelendi. Olimpiyatların bile iptal edildiği bir dünyada bunun pek bir önemi yok aslında. Oysaki daha birkaç ay öncesine kadar İşçi Parti’sinin, son yıllardaki elle tutulan tek kazanımı olan Londra Belediyesi’ni olası seçimde kaybedip kaybetmeyeceği konuşuluyordu.
Sekiz milyonluk Londra’nın yüzde 14’ü kendini müslüman olarak tanımlıyor. 300’ün üzerinde farklı dilin konuşulduğu, onlarca farklı dinden ve etnik kökenden insanın yaşadığı şehrin sadece yüzde 44.9’u ‘Beyaz İngiliz’ en son rakamlara göre. Ve bu rakam gittikçe azalıyor.
Tabi tüm bu istatistiklerin ötesinde her yıl ziyarete gelen annemin “Bu İngilizler nerede kızım?” demesi tabloyu daha da iyi açıklayabilir. Annelerin keskin gözünden hiçbir şey kaçmaz ne de olsa. Şehirde yaşayanların yüzde 37’si Birleşik Kralık dışında doğmuş. Bunun yüzde 27’si ise Avrupa dışında doğanlardan oluşuyor. Rakamlar da annem de yalan söylemiyor.
KHAN : BAĞIMSIZ DÜŞÜNEN BİR SOSYAL DEMOKRAT
Öncelikle İşçi Partili Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’dan bahsetmek istiyorum. Khan, Boris Johnson’ın elinden Londra’yı alarak bir zafer kazanmıştı dört yıl önce. Sarışın, seçkin muhafazakar (Boris) gitmiş, babası Pakistanlı, göçmen bir otobüs şöförünün oğlu olan Sadiq Khan seçimi kazanmıştı. Hatta Khan’ın en büyük kozu müslüman bir göçmen çocuğu olması olmuştu.
Khan partinin en sol kanadında değil, hiçbir zaman da olmadı. Hatta tipik bir Blair’ci bile denebilir çoğu açıdan. Bunun pek bir önemi yok aslında. Dört yıl içinde Londra onun bağımsız düşünen bir sosyal demokrat olduğuna ikna oldu. Büyük metropoller partiler üstü biraz ne de olsa. Şimdilerde Londra’nın çok kültürlülüğünün üzerine taçlandırılmış bir sembol olan Khan’ın, partinin ılımlı orta kanadından olması popülerliğinin de sırrı biraz.
HEM PRIDE'A GİDER HEM İFTAR AÇAR
Sadiq Khan, hem Londra’daki bir milyonun üzerindeki müslümanın, Hinduların ve diğer onlarca etnik grubun, hem de Pride’a giden LGBTİ+ bireylerin gönlünü fethedebildi. Khan’ı hem Ramazan çadırlarında hem de her yıl düzenlenen Londra Pride Yürüşü'nde görmek çok önemliydi. Ve dört yıldan bu yana Khan alnının akıyla bu görevini yaptı. Hem kucaklayıcı oldu hem de samimiyetinden ödün vermedi.
Khan sadece Pride yürüyüşüne gitmiyor. Gittiğinde bir de her etnik kökenden trans kadınlarla kolkola yürüyordu. Bu sayede tüm basmakalıp önyargıları da yerle bir ediyor aslında. Bu yıl Ramazan Ayı mesajına Selamün Aleyküm diye başladı kendi sosyal medya mecrasında ve ünlü simaların da katılımıyla ‘Bu Ramazan'da evde kal’ mesajı verdi.
İngiltere genelinde dört milyona yakın, Londra’da ise bir milyonun üstünde müslüman yaşıyor. En son verilere göre Londra’nin yüze 14’ü kendini müslüman olarak tanımlıyor. Bazı semtlerde bu oran yüzde 50’yi aşıyor. 2050 yılında Londra’daki müslüman nüfusun üç katına çıkacağı söyleniyor.
İşte böyle bir tabloda, liberal, her kesimi kucaklayıcı bir lider Khan. Dört yıl önceki seçim yarışını hatırlıyorum. Boris Johnson bayrağı kankası Zac Goldsmith’e vermişti. Goldsmith bazı konularda oldukça liberal, karizmatik, ‘beyaz’ bir muhafazakardı. Ama aynı zamanda sinsi bir Brexitçi’ydi. Sinsi diyorum çünkü milletvekili olduğu bölge Brexit karşıtı liberal kesimin ağırlıklı olduğu bir bölgeydi. Nerdeyse bir Liberal Parti taklidi yaparak geçirdi o dönemi diyebilirim.
PARLAKLIĞINI KAYBEDEN ALTIN ÇOCUK ZAC
Çok modern, sülaleden soylu ve zengin, üstüne üstlük yakışıklı bir altın çocuktu Zac Goldsmith. Ya da öyle görünüyordu. İşçi Partili aday Sadiq Khan’a karşı gerçekleştirdiği seçim kampanyası ise gerçek yüzünü gösterdi ve yenilmesini de sağladı aslında. Peki bu ‘esmer’ göçmen çocuğuna karşı nasıl olur da yenilirdi ‘seçkin altın çocuk’?
Kısacası Londra kül yutmadı. Ülke genelinde çok daha özgürlükçü, çok sesli ve çok kültürlü olmanın getirdiği bir refkleksti bu. Khan’dan önce Boris Johnson iki dönem kazanmıştı ucu ucuna olsa da. Ama o zamanlar Brexit yoktu ve Johnson gerçekten çok eğlenceli bir belediye başkanıydı. O da koltuğu Kızıl Ken’den almıştı aslında. İşçi Parti’sinin sol ucunda, bohem Londra’nın sevdiği bir belediye başkanıydı Ken Livinston. İki dönem sonunda yorulmuş ve Boris’in enerjisine yetişememişti özetle.
BORIS'İN KANKASI ARTIK LORD
Sahte altın çocuk Goldsmith’e dönecek olursak. Kendisi Boris Johnson’ın kankası. Geçenlerde Goldsmith’e Lord ünvanı verdi ve kabinesinde bir şeyler yapıyor. Zaten hepsi aynı okullara gitmiş aynı seçkinler grubundan. Son seçimlerin tek olumlu yanı Goldsmith’in milletvekilliğini kaybetmesi oldu. Rakibi Brexit karşıtı Liberal Parti’den iki çocuklu muhasabeci ve komşum sayılan Sarah Olney’e kaptırdı milletvekilliliğini.
Goldsmith’e dört yıl önce seçim kaybettiren belediye seçimlerinden bahsetmek istiyorum. Zac Goldsmith elinde hiçbir delil olmadan Khan’ı radikal İslam sempatizmanı gibi göstermeye çalıştı. Bu o kadar absürd karşılandı ki kendi partisi bile destek çıkmadı bu çıkışa. Tam aksine irite edici bir antipati yarattı kendisine karşı. Tam anlamıyla kendini bacağından vurdu da diyebiliriz. Dediğim gibi seçmen sanıldığı kadar kolay kül yutmuyor. Zaten dört yıl içinde Khan kendini kanıtladı ve bu tür endişelerin lafı bile geçmez oldu artık.
MUHAFAZAKARLARIN KOZU: JAMAİKA KÖKENLİ ADAY
Nerden nereye. Dört yıl önce muhazakar standartlar için bile çok kötü bir adayla kaybeden Muhafazakar Parti, belediye seçimi için Shaun Bailey’i aday çıkardı. Shaun Bailey’nin medya ilişkileri iyi ve PR yönetimi oldukça profesyonel.
Popüler yanları ön plana çıkarılıyor. Jamaika kökenli dar gelirli bir aileden geliyor olması mesela. Sosyal Hizmetler’de uzun yıllar siyah gençlerin problemleri üzerine çalışmış. Bu alanda Muhafazakar Parti’nin danışmanı olmuş.
Tüm bu özellikleri ile Londra'nın çok kültürlülüğüne uygun bir aday gibi görünse de geçmişte verdiği tartışma yaratıcı beyanları bu ‘halk çocuğu’ imajını gölgeleyecek gibi. Bailey, yıllar önce verdiği demeçler ve yayınlarda cinsiyet ayrımcılığı, bekar annelere yönelik negatif söylem, Londra’daki Hindu ve Müslüman topluluklara yönelik ayrımcılığa varan bakış açısıyla eleştiriliyor.
BAILEY İSLAMOFOBİK Mİ? ?
Bailey, okullarda Müslüman ve Hindu ritüellerine hristiyanlıktan daha çok yer verildiği tarzında açıklamalar yapmıştı 2005’te. Bunu bekar anneler ve kürtajla ilgili söylediği şu anki Muhafazakar Parti PR’ıyla pek örtüşmeyen söylemler de takip etmiş gibi görünüyor. Politik doğruculuğun özellikle çok kültürlü, çok etnik kökenli Londra’da önemi büyük.
Aday olduğundan bu yana bu tarzda tartışmalı görüşler beyan etmese de geçmişi yakasını bırakacağa benzemiyor Bailey’nin. Sadiq Khan seçim kampanyasında karşı atak olarak bu geçmişteki açıklamaları kullanacaktır haklı olarak. PR dehalarının cilalayıp sunduğu mükemmel adaylara karşı Londralılar’ın uyanık olması gerekiyor. Londra’nın en son ihtiyacı olan şey ayrımcı bir muhafazakar başkan.