Sinem Adar: DEVA ve Gelecek, yurtdışı oyları bölebilir
Almanya merkezli düşünce kuruluşu Bilim ve Politika Vakfı'nda görevli sosyolog Dr. Sinem Adar, 'Almanya’daki Türkiye Kökenli Göçmenlerin Siyasi Tutumlarının Daha Derin Bir İncelemesi' başlıklı bir araştırma yaptı. Sinem Adar'a göre yurtdışındaki seçmenin en fazla oyunu alan AK Parti, 'Güçlü Türkiye' söylemini yeniden üretemezse bu desteğini kaybedebilir. Gelecek ve DEVA partileri de yurt dışındaki muhafazakar kesim için bir adres olabilir.
KÖLN - Almanya’nın önemli düşünce kuruluşlarından Bilim ve Politika Vakfı (SWP), Türkiyeli göçmenlerin AKP’ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a desteğinin nedenlerinin incelendiği bir araştırma yayımladı. SWP'nin Uygulamalı Türkiye Çalışmaları (CATS) bölümünde görevli araştırmacı sosyolog Dr. Sinem Adar tarafından hazırlanan, "Almanya’daki Türkiye Kökenli Göçmenlerin Siyasi Tutumlarının Daha Derin Bir İncelemesi" başlıklı çalışma özellikle AKP seçmeni ve AKP'nin diaspora çalışmalarına dair sonuçlar ortaya koydu.
AKP ve Erdoğan'ın iç siyasette daha da sertleşmesi, geçtiğimiz hafta HDP'li Leyla Güven ve Musa Farisoğullarının vekilliklerinin düşürülerek tutuklanmaları ve CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nun da vekilliğinin düşürülmesi Türkiye'de ara ara dillendirilen erken seçim mi yaklaşıyor sorusunu tekrar gündeme getirdi. Seçimler, Türkiye dışında yaşayan Türkiyelileri de yeniden gündeme getiriyor. Her seçimden sonra özellikle Almanya'da yaşayan ve oy kullanan çoğunluğun AKP'ye verdikleri desteğin nedeni medya ve politika dünyasında tartışma konusu oluyor. Sosyolog Adar'la Türkiye'de cılız da olsa dile getirilen erken seçim olursa diasporada yaşayan Türkiyelilerin tercihi ne olur konusunu, Türkiye'de kötüye giden ekonomi, yeni kurulan partiler ve kendisinin yaptığı araştırma çerçevesinde konuştuk:
Yaptığınız çalışmayı kısaca anlatır mısınız?
Araştırmanın saha çalışmasını 2017-2018 arasında yaptım. Yaklaşık 18 kişiyle bir veya iki saati bulan görüşmeler yaptım. Ayrıca sadece AKP'yi direkt destekleyenlerle değil, ayrıca AKP'li olduğunu ifade etmese de sempati duyanlarla ve başka görüşlerden olanlarla da görüştüm. Ek olarak 2018 seçimlerinde burada 'katılımcı gözlem' denilen bir metod kullanarak seçimleri takip etmeye çalıştım. Öncelikle konuştuğum görüşmeci sayısındaki azlık nedeniyle ortaya çıkan sonuçların kesinlikle genellenebilir olmadığını belirtmek gerekir. Bu çalışmayı bir anketle desteklemek lazım. Bununla ilgili çalışmalarımız var. Sonbaharda hayata geçirmeyi planlıyoruz.
Yaptığınız çalışmada AKP'ye yurtdışında verilen destekle ilgili ortaya çıkan bulgular ne oldu?
2010'dan itibaren AKP, diaspora siyasetindeki global değişimlere paralel olarak ciddi anlamada diasporaya yatırım yapmaya başladı. Aynı yıl ilk defa Başbakanlık bünyesinde Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları kuruldu. AKP’nin yurt dışında yaşayan Türkiyeliler için attığı ilk adımlardan birisi de konsolosluklardaki hizmet sunumunu daha etkin, daha hızlı vs. olmasını geliştirmek üzere ciddi yatırım yapmak oldu. Benim gözlemlediğim kadarıyla buradaki seçmende bu değişimin bir karşılığı olduğudur. AKP taraftarları arasında "90'lı yıllarda 2000'lerin başında konsolosluklara gittiğimizde düzgün hizmet alamıyorduk. AKP'yle beraber 2010'dan itibaren bu ciddi şekilde değişti" söylemi oldukça yaygın. Konsolosluklardan hızlı ve etkili hizmet almak yurtdışında yaşayanlar üzerindeki ilk olumlu etki oluyor. Özellikle dindar kesim içerisinde AKP ile birlikte 'konsolosluklarda eşit muamele görmeye başlamak' argümanı da önemli rol oynuyor.
Konunun ikinci ayağını ise yılın en az üçte birini hatta yarısını Türkiye'de geçiren ilk ve ikinci kuşağın sıklıkla söyledikleri Türkiye'deki duble yollardan hastanelerdeki hizmetin kolaylaşmış olmasına varana dek geniş bir yelpazedeki sosyo-ekonomik konular oluşturuyor. Yine Türkiye'de yaşayan akraba, eş, dost vs.nin sosyo-ekonomik statüsünde onlara göre olumlu olan değişikliğin de verilen oylar üzerinde etkisi olmuş görünüyor. Yani Türkiye gerçekten artık 'güçlü ve büyük bir ülke oldu' söyleminin seçmen gözünde materyal olarak bir karşılığı var. Ayrıca daha genç olan özellikle Almanya'da doğmuş büyümüş olanlarda Almanya toplumuna dahil olamamak, dışlanmışlık, ezilmişlik veya aidiyet kuramamak hissinden kaynaklı güçlü Türkiye ve karizmatik lider imajının etkisini görüyoruz. "Erdoğan'a kadar Almanya ile sadece dışişleri bakanı veya başbakan yardımcısı düzeyinde görüşmeler yapılırken AKP ile beraber Türkiye artık eşit bir ülke olarak görülmeye başlandı. Hatta onun da ötesinde Avrupa, Türkiye'yi kıskanıyor" fikri öne çıkıyor.
Gözlemlediğim kadarıyla, daha çok Milli Görüş çevrelerinde yaygın olan bir üçüncü sebep de, AKP giderse yerine CHP gelir korkusuyla bu çevrelerin AKP'yi tercih etmesi. Aslında 2018'de Milli Görüş ve İslamcı çevrede AKP'ye karşı bir kırılma var. Çok da gönüllü oy vermiyorlar. Ama elde ettikleri sosyo-kültürel hakları kaybetme korkusuyla bir şekilde desteklerini sürdürüyorlar.
Türkiye'de ekonominin kötüye gidiyor olması, hükümetin muhaliflere karşı tutumunun sertleşmesi vb. gibi nedenlerle bir erken seçim beklentisi dillendiriliyor. Sizce bir erken seçim olsa buradaki seçmen AKP'yi bir önceki seçimlerde olduğu gibi yine destekler mi ?
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın meşruiyeti özellikle 31 Mart yerel seçimlerinden sonra zayıflamaya başladı . Mevcut iktidarın bir yönetememe krizi yaşadığını da görüyoruz. Bunun en yakın örneğini, geçtiğimiz hafta sonu önce sokağa çıma yasağı olarak ilan edilmesi ve sonra Erdoğan'ın bir tweet atarak yasağı kendi kararıyla kaldırmasında gördük. Bu yönetim krizi beraberinde bir kurumsal tahribatı da getiriyor. Ancak tüm bu sorunlara rağmen zaten 2023'e kadar ülkeyi idare edeceği kesin olan bir iktidarın bundan gönüllü olarak vazgeçmesini ben çok olası bir durum olarak görmüyorum
Ama, varsayalım ki bir erken seçim oldu. Yurtdışı oyları açısından iki unsur önemli. Birincisi yeni kurulan partilerin yurtdışındaki AKP seçmeninden oy alıp alamayacağı? İkincisi de geçmiş seçimlerdeki katılım oranları ile ilgili bir mesele. 2014'te cumhurbaşkanlığı seçimlerinde burada ilk kez Türkiye vatandaşları oy kullanabildi. Seçime katılım oranı o yıl yüzde 18. Daha sonra 2018'de yüzde 45.7'ye çıkıyor. Bütün devlet kurum ve kaynaklarını elinde bulunduran bir partiden bahsediyoruz. 2014'den 2018'e kadar buradaki seçmenleri mobilize etmek için bu kaynakları her türlü koşulda ve olabilecek en etkin biçimde kullanıyor. Buna rağmen mobilize edemediği yüzde 54’lük bir kesim var. Birinci soru bu büyük çoğunluğu niye mobilize edememiş. İkinci soru da oy kullanmayan bu kesim eğer oy kullansaydı kime oy verirdi? Bu iki sorunun önemli olduğunu düşünüyorum.
Burada sorgulanması gereken nedir?
2018 seçimleri öncesinde konsolosluklardan seçmenlere Tayyip Erdoğan tarafından imzalanmış bir mektup gönderiliyor. Mektubun içeriğini, kabaca ifade edersek, 'bugüne kadar biz size hizmet getirdik siz de bize oy verin' olarak özetleyebiliriz. Tabii burada ilginç olan bir durum var. Konsolosluk bir devlet kurumu ve konsolosluktan giden mektupta aynı zamanda bir parti lideri olan cumhurbaşkanın imzası var. Bu şu demek: Biz iktidarda kaldığımız süre boyunca size hizmet gelecek. Bir erken seçim olur veya olmaz ama muhalefet partilerinin bir siyasi partinin devlet ile özdeşleşmeye çalışması durumu üzerinde ciddi düşünmeleri ve buna yönelik bir strateji geliştirmeleri elzem. Çünkü yurtdışı seçmeninin verdiği oylar özellikle cumhurbaşkanlığı ve referandum seçimlerinde etkili olmuştu. Örneğin referandum zamanında 'evet' ile 'hayır' arasındaki farkın üçte biri yurt dışı oylarıydı. Aynı şekilde bu oylar yüzde 10 barajında da etkiliydi. HDP’nin 2015 seçimlerinde barajı geçmesinde buradan giden oylar da ciddi rol oynadı. Yani demek istediğim yurt dışı oylarının önemsiz olmadığı. Bu nedenle burada mobilize edilmeyen kesimin neden oy kullanmadığı, kullanması durumunda kime oy verebileceği soruları ister erken seçim olsun ister 2023'te yapılacak seçimlerde olsun önemli diye düşünüyorum.
Avrupa'da yaşayan AKP'li veya AKP'ye sempati duyan insanların Türkiye'de yatırımları var. Türkiye ekonomisinin kötüye gitmesi onların olası bir seçimde davranışlarını etkiler mi? Ekonomi iyi olsun diye daha mı çok AKP'ye sahip çıkarlar yoksa tepkisel davranıp gözlerini yeni açılan partilere mi çevirirler?
Materyal sebepler buradaki seçmenin AKP'ye oy vermesi için önemli bir faktör. Dolayısıyla materyal boyutunun resmin içinden çıkması AKP için bir dezavantaj yaratacaktır. Öte yandan seçmenin Erdoğan ve AKP'yi desteklemesinin ardında sadece materyal sebepler rol oynamıyor. Daha önce belirttiğim gibi AKP giderse kazanılmış olan sosyo-kültürel haklarımızı kaybeder miyiz endişesi önemli bir etken. Ya da daha genç olanlar için Almanya'ya aidiyet sorunu algısı ile ilişkili olarak 'güçlü Türkiye' söylemi AKP ve Erdoğan'a verilen desteği tetikliyor. Bu bağlamda AKP 'güçlü Türkiye' söylemini üretemezse bu dezavantajı olur ki bu söylemin de en önemli ayağı ekonomik ayak. Ekonomi kötüleşirse genç seçmen üzerinde negatif bir etkisi olabilir ama şimdiden bunu kestirmek oldukça güç.
AKP seçmeni üzerinde medyanın ve Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB) bağlı tüm camilerin yaptıkları propagandanın etkisi bir sır değil. Bir de AKP destekçisi olan 'Osmanen Germania' çetelerinin olduğunu biliyoruz. Bu çeteler seçmen üzerinde nasıl bir etkiye sahip?
Öncelikle mobilizasyon diyebiliriz. 2010'dan beri AKP'nin çok sistematik olarak yürüttüğü bir diaspora politikası var. 1970'lerden beri Türkiye devleti buradaki Türkiyelilerle bir şekilde alakadar olmuş. Mesela PKK'ye karşı burada kimi derneklerin kurulması gibi vs. Ama bunu AKP öncesindeki hiçbir hükümet bu kadar sistematik yapmamış. AKP'nin farkı 2010'dan itibaren diaspora siyasetini sistematikleştirmiş olmasıdır. Bunun birinci ayağı hizmet götürmekse ikinci ayağı kendi sivil toplum kurumlarını oluşturmak. Hem meşru sivil toplum örgütleriyle hem de büyük olasılıkla yeraltı örgütleriyle buradaki toplumun içine entegre oldu. Bu seçmenleri bizzat Erdoğan tarafından Köln'de kurulan AKP'nin yurt dışındaki lobi örgütlenmesi Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) gibi kurumlar mobilize ediyor. Bu kurumların yaptığı ikinci bir iş de çok sistematik bir biçimde İslamofobi karşıtı söylem ve siyaset geliştirmek. Bu da bence AKP'nin diaspora siyasetinin çok önemli ayaklarından bir tanesini oluşturuyor.
Almanya'da doğmuş veya burada büyümüş Türkiyeliler sizce neden Almanya siyasetinden daha çok Türkiye siyasetiyle ilgileniyor?
90'ların başında Meclis'te bir insan hakları komisyonu kuruluyor. Bu komisyonda sistematik olarak milletvekilleri başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine gidip buradaki göçmen dernekleri temsilcileri ve Türkiyelilerle görüşmüşler. Bütün bu görüşmelerde iki tane ana talep var. Birincisi konsolosluklardaki hizmetlerin daha iyi hale getirilmesi, ikincisi Türkiye seçimlerinde oy kullanılması, üçüncüsü de Almanya'da yerel seçimlerde oy kullanma talebi. Çünkü Almanya vatandaşı olmadıkları sürece yerel seçimlerde oy kullanamıyorlar. Bu da insanlar için bizi tam olarak kabul etmiyorlar gibi bir anlam taşıyor. SWP'ye yazdığım rapordaki önerilerden birisi de vatandaşlıktan bağımsız olarak burada en azından sabit oturumu olanlara yerel seçimlerde oy kullanma hakkının verilmesiydi. Bu en azından temsiliyet seviyesinde sizi kabul ediyorum anlamına geliyor. Almanya’da siyasi temsiliyetten mahrum kaldıkları algısı Türkiye siyaseti ile ilgilenmelerinin bir sebebi. Ancak şunu da söylemek gerek ki 'orijin ülke' ile ilgilenmek sadece Türkiyelilere özgü bir davranış değil. Diaspora literatürüne göre milliyetçilik, diasporada daha yoğun ve kuvvetli şekilde tezahür etme eğilimindedir.' Buradaki seçmenin Türkiye'ye olan ilgisini bu bağlamda da görebiliriz. Aynı zamanda bir diğer etken, Türkiye siyaseti üzerine kafa yormanın hem sağda hem de solda bir siyasi ve kültürel bir alışkanlık, bir eğilim olması. Son olarak özellikle AKP seçmeni özelinde 2015-2016'dan itibaren Türkiye'nin özellikle AB ile ABD'yle ilişkilerinin gerginleşmiş olması Türkiye'ye olan ilgiyi arttırdı. Ama yine vurgulamak isterim ki bu durumu Almanya’ya ait olamama hissiyle birlikte düşünmek gerekiyor.
Yeni kurulan partiler AKP'ye giden oyları yurtdışında bölebilir mi? Örneğin Babacan'ın partisi DEVA'da Almanya'da oldukça etkili bir isim olan Mustafa Yeneroğlu var.
Bence yeni partiler bir etki yaratabilir. Özellikle AKP'den bir kaç yıldır hoşnut olmayan Milli Görüş için bu hoşnutsuzluğun kanalize olabileceği bir alternatif artık var. Mesela örnek verdiğiniz isim Yeneroğlu, bir yaşında Almanya'ya gelmiş burada büyümüş ve Milli Görüş çevresinde etkili bir isim. Yeni partilerin varlığı göz önünde tutulduğunda 'AKP giderse CHP gelir' cümlesini o kadar da rahat söyleyemeyeceklerdir. DEVA da Gelecek Partisi de yurt dışı seçmenlerinin oyu için AKP'ye bir tehdit oluşturabilir.
Ama erken seçim olursa bu yeni partiler için bir dezavantaj olmaz mı?
Olabilir çünkü henüz burada bir örgütlenmeleri yok. Ancak öte yandan Yeneroğlu gibi Almanya’yı yakından bilen, tanıyan isimlerin varlığı buradaki seçmene ulaşma konusunda bir avantaj yaratabilir.
Bugün bir seçim olduğunu tahayyül etsek tüm ekonomik sorunlara rağmen yine de yurtdışında en yüksek oyu Erdoğan alır diyebilir miyiz?
Almanya'da, Hollanda'da, Belçika'da, Avusturya'da AKP ve Erdoğan'ın oyları 2014'ten 2018'e kadar olan bütün seçimlerde Türkiye'de aldığı oylardan daha yüksek. Bunu bir referans noktası olarak alırsak evet diyebiliriz. Türkiye'de yayınlanan anketlerde AKP'nin oyları azalsa da hala birinci parti durumunda olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla yüzde olarak yurt dışında da oyların çoğunu alacaktır.