Almanya'da gençler neden bu kadar öfke doldu?
Almanya’da bir şeyler, iyi olmayan bir biçimde çok yavaş, çok derinden değişiyor... Demokrasiden uzaklaşmak ancak AfD gibi aşırı sağcıların işine gelir, onları daha da güçlendirir. Bugün hedef gösterilen göçmenler ve basın mensupları olsa da günün sonunda en çok kaybeden ‘demokrasinin’ nimetlerinden faydalanan Seehofer’nın muhafazakâr partisi ve diğer sistem partileri olacaktır.
KÖLN - Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinin başkenti Stuttgart’ta, pazar günü sabaha karşı polisin bir genci uyuşturucu satıcısı olduğunu düşünerek kontrol etmek istemesi üzerine bir kısmı maskeli yaklaşık 500 kişilik bir grup genç, şehrin önemli yerlerinden biri olan Saray Meydanı'nda yaklaşık 40 mağaza ve dükkânın vitrin camlarını kırdı, bu dükkânlardan bazılarını yağmaladı. 12 polis aracına da zarar verildi. Grubun ayrıca polise karşı şiddet kullandığı bildirildi. Olaylar sırasında 19 polis yaralandı. Olayların ardından 24 kişinin yakalanarak geçici olarak gözaltına alındığı açıklandı. Sabah 03.00 sularında olayların ancak yatıştığı belirtildi.
Gözaltına alınan 24 kişiden 12'si Alman vatandaşı, bu 12’den 3’ünün ailelerinin göçmen olduğu açıklandı. Diğer 12 şüpheli ise Alman vatandaşı değil. 7 şüpheli, 18-21 yaşları arasındalar, diğer yedi şüphelinin 18 yaş altında olduğu belirtildi.
KARIŞIK BİR GRUP
Polisin verdiği bilgilere göre, olayda yer alan gençler arasında mülteci olanların yanı sıra Almanlar, İtalyanlar, Iraklılar ve Boşnaklar da vardı.
İnternette cep telefonu ile çekilmiş çok sayıda görüntü dolaşıyor. Görüntüler yaşanan olayların derecesine dair bir izlenim veriyor: Birçoğu maskeli genç erkekler isyan ediyorlar. Polis helikopterleri şehrin üzerinde uçuyor. Kimi videolarda “Kahrolsun sistem” diyenler de var, “Allahu ekber” veya “O… çocukları” diyenler de.
Polis sözcüsü ayrıca, bu yoğunlukta olmasa da, bir hafta önce de aynı yerde tansiyonun yükseldiğini ifade etti. Olayların arka planı ya da olası kışkırtıcıları hakkında ise polis tarafından bilgi verilmedi.
Ein Polizist hat einen Randalierer festgenommen.
— Andreas Hallaschka 😀 (@Hallaschka_HH) June 21, 2020
Da springt ein junger Mann mit gestreckten Beinen in den Beamten...
Unglaubliche Videos aus der Nacht in #Stuttgart , wo hunderte junger Männer plünderten und randalierten pic.twitter.com/1zmvKrnWBK
Baden Württemberg İçişleri Bakanı Thomas Strobl, saldırganlara karşı hukuk devleti sınırları içinde en sert tepkinin verileceğini belirterek, "Stuttgart’ta gece saatlerinde yaşamak zorunda kaldığımız şiddet olaylarının çapı, daha önce Baden Württemberg’te görülmemiş türdendi" dedi.
Polis Başkanı Lutz, 46 yıllık meslek hayatında böyle bir olayı hiç yaşamadığını ifade etti. Ancak Stuttgart polisi, aylardır polise karşı bir şiddet çağrısının sosyal medyada dolaştığının da bilgisini verdi.
Polisler ve politikacılar yaşanan bu olayın ardından teoriler üretiyor. Polis olayların arkasında siyasi bir motif olmadığından emin olduğunu söyledi.
Bu bilinmezlik içinde herkes şaşkın çünkü olayların arkasında ne klasik olarak gerçekten suçlayabilecekleri bir Antifa ne de sadece göçmenlerden oluşan bir grup var.
Sadece akıllara gelmesi gereken sorular var: Bu gençleri isyan ettiren şeyin korona pandemisi süresince haftalarca süren sosyal mesafe ve izole olmakla bir ilgisi olabilir mi?
Korona döneminde daha çok gözle görünen sosyal eşitsizliğin, belirsiz bir gelecek korkusunun etkisi olmuş olabilir mi?
Ya da belki de devlet “Gelecekte yaşanılacak ciddi bir ekonomik krizde bir kaos ortamı oluşursa ne gibi olaylarla karşı karşıya kalırız? “ gibi bir kurguyu mu prova etmek istedi? Belki de gerçekten saf bir öfkeydi…
Ancak sağ popülist parti AfD’nin parlamento grubu lideri Bernd Gögel, vakit kaybetmeden ve ortaya çıkabilecek başka çatışmalar olsun istercesine yine göçmenleri ve Antifa’yı hedef gösterdi. Üstelik polisin ısrarla yaşanılan olaylarda bir politik bir motivasyon yok demesine rağmen. Evet, gençler arasında göçmenler var ama sadece göçmenler yok. Polisin yapacağı araştırma ve analizler önümüzdeki günlerde belki konuyu daha da netleştirecektir. Birkaç haftadır yoğun olarak yapılan ırkçılık tartışmalarından hiçbir biçimde bir gram ders çıkarmayanlar sorumsuzca bu olayda da hedefe hemen göçmenleri oturtturdu. Hatta göçmen kökenli kişiler bile olayın arkasında ne olabilir sorusunu sormadan sosyal medyadan olayda yer alan göçmen gençlere parmak salladı.
Hristiyan Demokrat Birliği (CDU), Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP), polise yöneltilen şiddetin karşısında sert tepki vererek polisin yanında yer aldıklarını açıkladılar. Sağ partilerin yaşananları sorgulamadan hemen, "Olayda yer alanlara en güçlü, en ağır cevabı vereceğiz" gibi cümleler kurması, belki yadırganacak bir durum değil ancak Yeşiller ve Sosyal Demokrat Parti’nin olayın arkasında yatan ne olabilir, ne oldu da bu gençler bir anda böylesi bir öfkeyle hareket etti gibi soruları sormadan muhafazakâr partilerle aynı cümleleri kurmuş olmaları oldukça düşündürücü.
Asıl soru “Ne oldu da bu insanlar bu kadar öfke doldu?” olmalıydı.
İÇİŞLERİ BAKANI'NIN TARAFTAR TUTUMU
Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer pazar günü daha Stuttgart olayları tazeyken, Berlin merkezli sol çizgide yayın yapan Taz’ın köşe yazarlarından Hengameh Yaghoobifarah’ın polislerle ilgili yazdığı bir köşe yazısı nedeniyle suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Berlin Hükümet Sözcüsü Stefan Seibert, Başbakan Merkel’in bu konuyla ilgili Seehofer ile konuşacağını açıkladı. Anayasanın güvencesi altında olan basın özgürlüğünü korumakla yükümlü olan İçişleri Bakanı, polis ile gazeteci arasında tarafını polisten yana tutarak yazısı nedeniyle gazeteci hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyleyebiliyor.
Stuttgart’ta yaşananlar nasıl ilk defa cereyan ediyorsa Seehofer’nın takındığı bu tavır da ilk defa oluyor.
Almanya’da bir şeyler, iyi olmayan bir biçimde çok yavaş, çok derinden değişiyor. Önemli meseleler üzerindeki sert çatışmalar kaçınılmazdır. Ancak kutuplaşma toplumun ruh halini bozuyor. Siyaset, toplumsal gerilimleri demokratik bir çerçevede sakince ele alarak tartışması gerekirken konuları daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Demokrasiden uzaklaşmak ancak AfD gibi aşırı sağcıların işine gelir, onları daha da güçlendirir. Hedef gösterilen göçmenler ve basın mensupları olsa da günün sonunda en çok kaybeden ‘demokrasinin’ nimetlerinden faydalanan Seehofer’nın muhafazakâr partisi ve diğer sistem partileri olacaktır.