Arap dünyasında geçen hafta: Mısır hangi durumda Libya'ya girer?

Bu hafta Arap basınını en çok meşgul eden konu Mısır'ın Libya konusundaki hamleleri. Basında ayrıca Lübnan'daki ekonomik durum ve Irak'ta 'Haşdi Şaabi ve hükümet çekişmesi' de kendine geniş yer buldu.

Google Haberlere Abone ol

Arap dünyası geçtiğimiz hafta yine Libya’yı konuşmaya devam etti. Türkiye’nin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) ilerleyişi karşısında son olarak Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’den gelen açıklamaların ardından gözler Mısır’ın nasıl bir adım atacağına çevrildi. Sisi, Mısır'ın Libya sınırındaki askeri birlikleri denetlediği sırada Sirte ve Cufra’yı “kırmızı çizgi” ilan etmişti.

General Halife Hafter’i destekleyen Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, gerek görülmesi durumunda Mısır’dan askeri olarak müdahale etmesini isteyeceklerini açıklarken, başta Mısır basını olmak üzere Arap medyasında Mısır’ın Libya’da şu an için askeri bir maceraya sürüklenmesi uzak bir ihtimal olarak değerlendiriliyor.

Arap dünyasının Libya’dan sonra bir başka önemli gündemi de Suriye’ye yönelik uygulamaya koyulan Sezar yaptırımları oldu. Sezar yaptırımlarının etkisinin ne olacağıyla ilgili tartışmalar sürerken, Suriye yönetimi karşıtı cepheden farklı sesler gelmeye de başladı. Önemli muhalif isimlerden Heysem Menna, Rai Al Youm gazetesinde yer alan makalesinde, bazı tarafların Suriye’deki işkence haberlerini çıkar amaçlı kullandığını belirterek, ABD’nin Irak’ta işkence konusundaki sicilini hatırlattı.

Ekonomik kriz sebebiyle gösterilerin devam ettiği Lübnan’da ise ülkenin para birimi olan Lübnan lirasının döviz karşısındaki değer kaybı devam ediyor. Ülkedeki siyasi tabaka uzun süredir “ciddi bir kriz yokmuş gibi rahat davranmakla” suçlanırken, basında “Ülkede gidişat artık Allah’a havale edilmiş” yorumları yer aldı.

Irak’ta ise Haşdi Şaabi ve hükümet arasındaki gerilim gündeme damgasını vurdu. Irak Terörle Mücadele Birimleri’nin Haşdi Şaabi’ye bağlı Hizbullah örgütünün bazı militanlarını tutukladığına yönelik haberlerin ardından başlayan gerilim, Haşdi Şaabi ile hükümeti karşı karşıya getirdi. Bu durum, bir yandan Kazımi hükümetinin İran ve Haşdi Şaabi’nin nabzını yoklama girişimi olarak yorumlanırken, bir yandan da başbakan Kazımi’nin ABD’nin desteğiyle İran’ın nüfuzunu kırmaya çalıştığı şeklinde değerlendirmeler yapıldı.

'MISIR ORDUSU TÜRKİYE KARŞISINDA NE KADAR BAŞARILI OLUR?'

“Mısır’ın Libya’ya müdahalesi için mevcut olasılıklar ve tehlikeleri neler? Sisi’nin önünde Mısır’ın ulusal güvenliği olarak gördüğünü gerçekleştirmesi için başka alternatifler var mı? Sisi'nin son çıkışında önce, Mısır ordusuna bağlı tankların ve uçakların Libya sınırına doğru hareket ettiğine dair haberler çıkmıştı ancak Mısırlı yetkililer hemen bunu yalanladılar ve Mısır ordusunun Libya sınırında olağanın dışında bir hareketliliğinin olmadığını açıkladılar.

Askeri açıdan bakıldığında Mısır Türkiye ile Libya’da geniş çaplı bir çatışmaya girmeye hazır değil. Dolayısıyla Mısır’ın Libya’ya muhtemel müdahalesi oldukça sınırlı olacaktır. Bu sınırlı adımlar da, Hafter’in elindeki yerlerde mevcut konumunu güçlendirme ve UMH güçlerine saldırılar düzenleyebilmek için bazı önemli noktalara konuşlanma şeklinde olabilir. Zira sahip olduğu güçle ilgili ortada dolaşan bilgiler bir yana (Dünyadaki en güçlü 10 ordu arasında olması) Mısır ordusunun bu gücünün gerçek olup olmadığına dair şüpheler var. Uzun yıllardır Sina’daki cihatçı hareketlere karşı zafer kazanamayan Mısır ordusu, Libya’da UMH’ye bağlı ve Türkiye tarafından desteklenen silahlı gruplar karşısında ne kadar başarılı olacak?” (Hüsam Ebu Hamed / El Arabi El Cedid gazetesi)

'MISIR HANGİ DURUMDA LİBYA’YA GİRER?'

“Mısır, defalarca Libya topraklarında gözü olmadığını belirtmesine rağmen, batısından gelecek tehditler karşısında eli kolu bağlı oturması beklenemez. Türkiye’nin bir yandan petrol ile ilgili amacı olan bir yandan da siyasal İslam projesine destek olmak için bu şekilde müdahil olması, Mısır’a bu konuda teyakkuzda olmasını zorunlu kılıyor.

Mısır’ın önünde Libya meselesiyle ilgili birkaç seçenek var:

1- Barışçıl çözüm seçeneği

2- Mısır’ın kendine müttefik olarak gördüğü tarafı desteklemesine devam etmesi

3- Teröre gruplarının hedeflerine yönelik saldırılar düzenleme

4- Libya’nın içinden ve dışından gelen ve UMH adı altında savaşan grupların Bingazi’ye girip Mısır sınırını kontrol altına alması durumunda Mısır ordusu bu sefer Libya topraklarına girer.” (Ammar Ali Hasan / Mısır Al Youm gazetesi)

'ABD’NİN SEZAR YAPTIRIMLARI VE ÇELİŞKİLER'

“Suriye hapishanelerinde işkenceyi belgeleyen fotoğrafların sızması karşısında iyimserliğe kapıldık. Ayrıca bu işkence suçlarına karışanların yargılanmasını sağlamak için bu belgeleme işinin kanuni bir biçimde yürütülmesini arzu ettik. Ancak maalesef bazı kesimler bu durumu şehitlerin kanından maddi çıkar elde etmek için kullandı, diğer bir kesim de Amerika Birleşik Devletleri aracılığıyla başka hedefler için bunu siyasi emellere alet etmeye çalıştı. Bu da, bu uğraşların işkencenin önlenmesi ve insan haklarıyla uzaktan yakından alakası olmayan tarafların eline düşmesine neden oldu.

Irak’ta ebu Gureyb cezaevindeki işkencelerde, Amerikalı bir kadın subayın bu işkencelerle ilgili doğrudan ilişkili olduğu ve tutuklulara bizzat saldırdığı ortaya çıtı. Peki, bu kadın şimdi nerede? Amerikan Merkezi İstihbarat Örgütü'nün (CIA) başına getirildi. Ama CIA’nın eski başkanı Pompeo, Sezar kanununun çıktığı ilk gün şu açıklamayı yaptı: Kim ABD’yi savaş suçları ithamıyla yargılamaya kalkarsa onu yaptırımlarla cezalandıracağız.” (Heysem Menna / Rai Al Youm gazetesi)

'LÜBNAN’DA HER ŞEY TANRI’YA HAVALE EDİLMİŞ'

“Döviz bürolarına dolar aktarma kararının başarısız olduğunun açığa çıkmasından sonra doların piyasadaki artışının önüne geçmek için ne yapılacak? Tek çözüm artık mevcut siyasi rejimin mühendislerinin hepsinin de idrak ettiği gibi bu rejimi değiştirmektir. Ancak hala onlara kazanç getiren şeylere dokunulmasını engelliyorlar. Ve hesaplarını bazı hesaplar karşılığında dışarıdan yeni para gelmesine göre yapıyorlar. Dolayısıyla Allah’a güvenmekten başka çare yok.

Bakanlar kurulu döviz kuruyla başa çıkmak için gerçekçi bir plana sahip değil. Kabinedeki bakanlardan biri, para politikasından Merkez Bankası'nın sorumlu olduğunu söylüyor. Aynı bakan, Temmuz’da havaalanlarının açılmasını ve bununla piyasaya nakit akışının pozitif etki yaratmasını ve olumlu gelişmeler beklediklerini de belirtti. Peki bu beklentilerin dışında bir şey var mı? Hiçbir şey. Durum Tanrı’ya havale edilmiş.” (Liya El Kazzi / Lübnan El Akhbar gazetesi)

'IRAK’TA HAŞDİ ŞAABİ VE HÜKÜMET ÇEKİŞMESİ'

“Bağdat’ta olan bitenler, Mustafa Kazımi’nin Haşd-i Şaabi’nin bazı savaşçılarını tutuklayarak nasıl bir tepki geleceğini görmesi için nabız yoklamaktan ibarettir. Ancak durumlar Kazımi tarafının beklediği veya temenni ettiği şekilde olmadı. Terörle mücadele ekiplerinin Bağdat’ın güneyinde bazı Hizbullah militanlarını tutuklamasından birkaç saat sonra, Haşdi Şaabi’ye bağlı yüzlerce araç Bağdat’ta Cidariye ve Yeşil bölgede başta olmak üzere Bağdat sokaklarını istila etti. Terörle mücadele birimlerinin bir şubesini de basan Haşdi Şaabi daha sonra yetkililerinin ağzından tutuklanan unsurlarının serbest bırakılmasını istedi.

Bu nabız yoklama girişimi, Haşdi Şaabi milislerinin Bağdat sokaklarında güç gösterisine dönüştü. Her ne kadar Kazımi hükümetinin bu girişimi cesur olsa da, bu durum hükümetin hâlen güvenlik konularında Haşdi Şaabi ve derin devlet karşısında ne kadar güçsüz olduğuna işaret etmektedir.” (Vail İsam / Kuds El Arabi gazetesi)

'ARAP ÜLKELERİ LİGİ’Nİ (ARAP BİRLİĞİ) KİM TANIYOR?'

“Zamanında babam bana bir Arap Birliği’nden bahsettiğinde ona bunun ne olduğunu sorardım. Kendisi de, bunun Arap devletlerinin Arabizm bayrağı altında kaderde ve ortak dilde bir araya getiren birlik olduğu cevabını verirdi.

Arap birliği, kuruluşundan bu yana ufak da olsa kendi hanesine başarı olarak yazılabilecek ne yaptı? Uluslararası kurumlar ve bile Arap Birliği Ligi’ne pek değer vermiyor ve bu birlikten çıkan kararları ve Arap dünyasıyla ilgili takındığı tutumları önemsemiyor. Burada suç, söz konusu kurumlar veya hükümetlerde mi yoksa hem kendisini hem de Arapları aşağılayıcı bir durum içine sokan Arap Birliği'nde mi?

Genel itibariyle gelinen noktada Arap Birliği şu an bulunduğu caddede sadece adı olan bir hale geldi. Zira bizzat Arap halkları tarafından bile tanınmıyor ve dikkate alınmıyor.”(İbtisam El Saad / Katar El Şark gazetesi)