Merkel ve Macron Erdoğan konusunda anlaştı

Merkel ve Macron Avrupa Birliği’nin jeopolitik bir aktör olarak ortaya çıkması gerektiğinde hemfikirler. Biri 'iyi polis' diğeri 'kötü polis rolüne bürünerek aslında her iki lider de AB'nin çıkarları adına hareket ediyor. Son toplantılarında özellikle AB'nin Akdeniz'deki sınırlarını koruma konusunda tek ses olmaya karar verdiklerini vurguladılar. AB Gümrük Birliğini yenileme ve yeni bir mülteci anlaşması teklifiyle hala Doğu Akdeniz'deki anlaşmazlığı sulh yoluyla çözebilir. Türkiye'nin atabileceği çok fazla da adım kalmamış gibi görünüyor.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Fransa ve Türkiye arasında ilişkiler Libya iç savaşında aldıkları karşıt pozisyonlardan dolayı gerilmişti. Özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'la Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında ilişki neredeyse dondu.

Hem NATO partneri olan hem de Avrupa Birliği'ne (AB) üye olmak için bekleyen Türkiye'nin özellikle Suriye ve Libya iç savaşlarında oynadığı rol AB içerisinde en çok tartışma ve fikir ayrılıklarına yol açan konu oldu. Geçtiğimiz hafta salı günü Türkiye'nin Kıbrıs'ın güney batı kıyılarına yeni bir sondaj gemisi daha göndermesi Akdeniz'deki alan hakimiyeti tartışmasını daha da sertleştirdi. Macron'un sorun olarak gördüğü konu Türkiye'nin gaz arama faaliyetlerinden ziyade arka planındaki jeopolitik hedefi. Bu konuda da Almanya başta olmak üzere diğer AB ülkelerinin tek tek fikir beyan edip ortak bir karar almasını beklemedi. Yunanistan'ı somut biçimde destekledi.

AB içinde kimse Türkiye'yi düşman olarak kodlamıyor ancak tehlikeli bir oyun oynadığını ve bu oyunun da sabırlarını zorladığını her fırsatta dile getiriyorlar.

Geçtiğimiz hafta Türkiye yine Yunan kara sularının yakınında petrol ve gaz yatakları araştırması yapması için Oruç Reis gemisini yolladı. Üstelik savaş gemilerinden oluşan bir donanma da araştırma gemisine eşlik etti. Yunanlılar derhal alarma geçti ve Girit, Kıbrıs ve Türkiye'nin kıyı kenti Antalya arasındaki bölgeye uçaklarını ve savaş gemisini gönderdi. Macron derhal Yunanistan'a Fransız desteğini temin ederek bölgede halihazırda hareket halinde olan 'La Fayette' firkateynini, ikinci en büyük Fransız savaş gemisi olan 'Tonnerre' helikopter taşıyıcısını ve iki savaş uçağını yolladı.

AB için Doğu Akdeniz'de Ankara'nın aldığı agresif tutumun en önemli kısmını sınır komşusu olan Türkiye tarafından ne kadar ciddiye alındığını anlamaya çalışmak oluşturuyor. Fransa, Doğu Akdeniz konusunda Erdoğan'ın neredeyse AB'deki en yakın müttefiki olan Almanya'nın bile önerilerini görmezden geldiğini düşündüğü için, Türkiye karşıtı bir koalisyon kurdu. Merkel emin ve sabırlı adımlarla itidal çağrıları yaparken, Macron daha sert tepkiler veriyor: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'milliyetçilik ve İslamcılığı karıştıran ve Avrupa'nın çıkarlarıyla bağdaşmayan yayılmacı bir politika' izlediğini söyledi.

Geçtiğimiz perşembe iki lider Macron'un daveti üzerine Fransa'nın güneyinde bir araya geldiler. Görüşme öncesi ise Élysée Sarayı'ndan, Türkiye'nin Akdeniz'de güç gösterilerine bir son vermesi, saldırgan siyasetinden vazgeçmesi gerektiğinin vurgulandığı bir açıklama yapıldı. Merkel ve Macron'un düzenlediği ortak basın toplantısında Merkel, Türkiye ile Yunanistan arasında diyaloğun oluşması için çaba sarf ettiklerini ancak şu ana kadar bir ilerleme sağlanamadığını söyledi. Merkel, "Bizim orada gerginliğe değil istikrara ihtiyacımız var dedi.

Macron ise AB'nin Doğu Akdeniz’deki egemenliğinin korunması gerektiğini, Akdeniz bölgesinin istikrara kavuşması konusunda Berlin ve Paris’in hemfikir olduğunu ifade etti.

MERKEL 'İYİ POLİS' MACRON 'KÖTÜ POLİS'

Merkel ve Macron görüşmede Avrupa Birliği’nin jeopolitik bir aktör olarak ortaya çıkması gerektiğinde hemfikirler. Biri 'iyi polis' diğeri 'kötü polis rolüne bürünerek aslında her iki lider de AB'nin çıkarları adına hareket ediyor. Ancak son toplantılarında özellikle AB'nin Akdeniz'deki sınırlarını koruma konusunda tek ses olmaya karar verdiklerini vurguladılar.

Macron hızlı reaksiyonlar vererek AB'nin dış politikasını daha aktif bir yere taşımaya çalışıyor. Dünya siyasetinde de görünür bir lider olmaya hazırlanıyor. Örneğin Beyrut'taki patlama sonrasında da bölgeye ilk ziyareti gerçekleştiren lider oldu. Beyrut'ta yaptığı açıklamada "Lübnan halkının çıkarlarına inanan Fransa, rolünü oynamazsa Lübnan'ın iç işlerine İranlılar, Türkler, Suudiler ve bölgedeki diğer güçler karışacak . Bu ülkelerden bazıları bunu Lübnan halkının aleyhine kendi jeopolitik ve ekonomik çıkarları için yapacak" demiş, Macron'un bu sözlerini Ankara sert biçimde eleştirmişti.

Merkel'in son başbakanlık dönemi olduğu düşünülecek olursa Macron'un dış politikada AB adına daha görünür olması, hızlı hareket etmesi Avrupa liderliği rolüne mi hazırlanıyor sorusunu akla getiriyor. AB liderleri arasında ortak bir AB ordusu oluşturmayı en çok Macron'un istediğini de unutmamak gerekiyor. Fransa, AB içerisindeki tek nükleer güç. İngiltere'nin AB'den ayrılmasıyla Fransa AB içindeki rolünü büyütmek istiyor. Türkiye'nin göçmen akışını engellememe tehdidi de Macron için çok büyük bir ağırlık taşımıyor. Fransa AB açısından Doğu Akdeniz'de kimin daha çok söz hakkının olduğuna ve Erdoğan'ın neo-Osmanlı hayallerine nasıl tepki verilmesi gerektiğine bir açıklık getirilmesini istiyor.

Karadeniz'de bulunan doğalgaz müjdesinin ardından Akdeniz'de hareketlilik azalmış görünüyor. 2023 seçimleri için bir doğalgaz veya petrol rezervi bulunması gerekiyor ise Ankara için bu rezerv 'müjdesinin' sorunlu karmaşık bir yer olan Akdeniz'dense komşularla arasında sorun olmayan Karadeniz'den verilmesi daha kontrollü bir geri adım atma oldu.

Almanya'dan da Fransa'dan da Karadeniz ile ilgili yorum yapan herhangi bir siyasetçi veya bürokrat olmadı. Bugün Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile Doğu Akdeniz'i ve bölgesel konuları Ankara'da görüşecek. AB Gümrük Birliğini yenileme ve yeni bir mülteci anlaşması teklifiyle hala Doğu Akdeniz'deki anlaşmazlığı sulh yoluyla çözebilir. Türkiye'nin atabileceği çok fazla da adım kalmamış gibi görünüyor.