Murat Yetkin: AB’nin Türk imparatorluğu uyarısının anlamı
Gazeteci Murat Yetkin, Avrupa Birliği'nin Dışişleri Bakanı olarak nitelendirdiği Fontelles'in son konuşmasında Türkiye'yle ilgili söylediklerini inceledi. Türkiye'nin diyalogla çözüm imkanının hâlâ olduğunu ifade eden Yetkin, Fontelles'in "İmparatorluğu canlandırma peşindeler" sözünü ve Rusya-Çin'le bir arada gösterilmesini yorumladı.
DUVAR - Gazeteci-yazar Murat Yetkin, YetkinReport'ta yayınladığı son yazısında, Avrupa Birliği (AB) Güvenlik ve Dış Politikalar Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Fontelles'in Türkiye'yle ilgili yaptığı konuşmayı değerlendirdi. Yetkin, Fontelles'in 15 Eylül'deki konuşmasında Türkiye'yi "imparatorluk canlandırma çabasında" olan ülkelerden saydığını ve 1 hafta içindeki toplantılardan çıkacak kararların Türkiye-AB ilişkisinde yol ayrımı getirebileceğini aktardı.
Fontelles'in cevaplarından, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “İstemiyorsanız, hayır deyin” yaklaşımının bir karşılığının oluşmaya başladığı çıkarımını yapan Yetkin, Türkiye'nin Çin ve Rusya'yla bir tutulmasını dışa bağımlılıklar yönünden değerlendirdi. Yetkin'in yazısından bir bölüm şöyle:
"AB yetkilisinin Rusya ve Çin ile birlikte Türkiye’yi de imparatorluğu canlandırmak isteyen güçler sınıfında sayması, kuşkusuz Türkiye’de iktidar blokunu oluşturan AK Parti-MHP tabanındaki İslâmcı, milliyetçi ve neo-Osmanlıcı bazı kesimlerin gururunu okşayacaktır. Bu gelişmeyi Ayasofya’nın açılışından hilafet tartışmalarına ve oradan Doğu Akdeniz’deki gerilime bağlayıp Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden Türkiye’ye hata yaptıracak sonuçlar çıkarması muhtemel.
Oysa Türkiye, bu coğrafyadaki tarihinde hem Osmanlı İmparatorluğu hem Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde yüzünü ne zaman Batı’ya dönse yükselmiş ne zaman Doğu’ya dönse irtifa kaybetmeye başlamıştır. TBMM tarafından kabul edilmiş tek Ulusal Programın, AB üyelik hedefi olduğu unutulmamalı. Bu tür benzetmeler, Türkiye’yi -teşbihte hata görmeyin lütfen- 'papaza kızıp oruç bozma' dolduruşuna getirmemeli.
Doğu Akdeniz’deki uzlaşmanın Türkiye’nin çıkarları da korunarak diyalogla çözme imkânı hâlâ mevut. Bu değerlendirilmeli. Lozan Antlaşmasının ve Montrö Sözleşmesinin, o arada Mustafa Kemal Atatürk’ün uzak görüşlülüğünün ne kadar önemli olduğu, bugün çıkarların korunması için hâlâ o belgelere dayanıyor olmamızdan da görülüyor. Ulusal çıkarların savaşarak değil konuşarak aşılabileceği bilgi birikimi ve uzmanlığı var Türkiye’nin; o kullanılmalı şimdi."