Dünyada ekonomi paniği, Türkiye'de Alis harikalar diyarında kafası
Tüm bu saydığım ülkelerin ortak noktası panik. Dönüyorum ülkemize, panik yok, herkes rahat, Alis harikalar diyarında yaşıyor, Matriks’de mavi hap içilmiş, büyüyoruz, ışıldıyoruz, G10’a giriyoruz…
İris Cibre*
Şu an yaşadığımız dünyada bugün iyi bir haber aradım. Yurt dışından, ülkemizden…
Ne oldu biliyor musunuz? Bulamadım…
Tüm dünya şu an bir panik havası yaşıyor, Avrupa tarafında enerji krizi var. Rusya’nın doğalgazı Kuzey Akım’dan kesmesi ile şu an tartıştıkları şey kışı nasıl atlatabilecekleri. Ekonomiye yansımaları. Önce şirketlerden mi enerjiyi azaltmaya başlasak yoksa tayınlama mı yapsak, fiyat tavanı koyarsak çalışır mı? Hala bir sonuca ulaşabilmiş değiller, kolay seçim değil fakat soğuk bir kış önlerinde.
Çin hala Covid ile mücadelede, amiral gemisi gayrimenkul sektörü su alıyor, enflasyon sıkıntısı çekmediklerinden yavaşlama korkusuyla faiz indirerek ekonomiyi canlandırmaya çalışıyorlar.
ABD tarafına baktığımızda enflasyondan ödü kopmuş, Volcker edasıyla hızla faiz artırımına girişmiş. Resesyon korkusuyla borsaları çökerken emekliliği borsada yatan halk panikte. Yavaşlama emareleri gösteren sanayileri dolayısıyla elleri ayakları birbirine karışmış.
Rusya tarafını konuşmaya dahi gerek yok, savaştalar… Artık savaşa yetebilmek için, batıdan ithal edemedikleri teknoloji dolayısıyla, silah için Kuzey Kore’nin bile kapısını çaldılar. Bugüne kadar ekonomileri iyi idare ediyor gibi görünse de batıdan gelen know-how ve teknik tedarike ihtiyaçları var. Bir süre sonra bu eksiklik ekonomilerinin hızla yavaşlamasına neden olabilir. Sürekli ticaret yapabilecekleri yeni partner arayışıyla ucuza petrol ve gaz satmaya razılar.
Tüm bu saydığım ülkelerin ortak noktası panik ve fakat güçlü rezerv, global ticarette yüksek pay, kendilerine göre yüzde 8 ile 15 arası enflasyon, liyakatli kadrolarla yönetilen para ve maliye politikaları, Rusya dahil ekonomi yönetimlerinin şeffaf açıklamaları, halka yardım paketleri ve enflasyonu hedefleyen para politikaları
Sonra dönüyorum ülkemize, panik yok, herkes rahat, Alis harikalar diyarında yaşıyor, Matriks’de mavi hap içilmiş, büyüyoruz, ışıldıyoruz, G10’a giriyoruz…
Ekonomi yönetimi kadroları bu rüyadan uyanmak istemese de biz hiç uyumadık. Uyuyamıyoruz.
Neden mi?
Ülkenin yüzde 50’si açlık sınırı altında yaşıyor, geniş tanımlı işsizlik yüzde 22, değil satın almak kiralayacak ev bulamıyoruz, buğdayı dahi ithal ettiğimizi gördükçe çiftçimize, maliyetler yüzünden süt üretmek yerine hayvanını kesime yollayan çiftçiye baktıkça kan ağlıyoruz.
Bu yüzden dar gelirli çocuğunu okula yollarken beslenmesine peynir koyamıyor, yumurta ile süsleyemiyor diye isyan ediyoruz.
Bakan açlık sınırı altındaki vatandaşa ev almak istiyorsan borçlan dediğinde içimiz yanıyor.
Bir yıl içerisinde yetmemesi dolayısıyla ikiye katlayan bütçeden ve Merkez Bankasından, sadece birikim yapabilen vatandaşa 8 ayda ödenen, tahmini 169 Milyar TL’ye rağmen sağlık ve eğitime 1 yılda 100 Milyar TL ayrılmış olmasına dayanamıyoruz.
Tüm dünya resesyona girerken, ABD Çin’i de yaptırımlara katmayı planlarken, Rusya savaş çığlıklarıyla tüm dünyayı tehdit ederken, biz nasıl saçımızı tarıyoruz, sadece seçime yönelik popülist politikalarla nasıl halkı göz göre göre açlığa mahkûm ediyoruz, nasıl dünyada olup biteni görmezden geliyoruz, para bulmak için tüm bu ülkeleri gezerken yaptırımlar altında kalmayı göze alabilecek politikalar üretiyoruz akıl almıyor…
Türk halkı ne istedi, ne umdu, ne buldu, ne ile mutlu olup seçimlerde oy verecek derseniz aklıma gelen bir fıkra ile bu ortamda biraz gülümseyelim;
Bir çocuk babasından 5 TL ister, baba “oğlum sen ne yapacaksın 4 TL’yi, 3 TL sana yeter, al şu 2 TL’yi” der ve 1 TL’yi oğluna verir.
Oğlu da çok sevinir, “baba zaten 1 TL lazımdı” der…
*Finansal Piyasalar Uzmanı