Dünyada güzel şeyler de oluyor...
Havada uçuşan hallerini düşünüyorum banknotların, real real ve sonra üçlü-beşli yere düşüyorlar. Basıldığından beri en güzel hali paranın bu, meltem ekonomisi. Ne hoş, düşünsenize, bankanın kasasında duracağına, bir anne, ekmek ve süt alabiliyor çocuğuna.
Sahiden öyle. Bu salgının dehşetli günlerinde, güzel şeyler de oluyor. Mesela Brezilya’da iki banka soyuldu. 30 kişi, -yazıyla otuz- bir kenti basıp, devlet bankasını şenlikli bir şekilde soyup, kimsenin de canını yakmadan uzaklaştılar. Her film seyreden gibi ya da bir futbol maçı, iyi kötü bir taraf tutuyoruz tabii ki. Burada bir tarafta devlet, banka, devlet başkanı Bolsonaro filan, diğer tarafta soyguncular var.
Ben soyguncuların tarafındayım, Brecht ile birlikte…
Bir de 810 bin real’i, ‘1 milyon 202 bin lirayı’ sokağa attılar. İnanmayın sokağa ‘saçıldı’ haberine. Eğlenceli bir paylaşım bu. Havada uçuşan hallerini düşünüyorum banknotların, real real ve sonra üçlü-beşli yere düşüyorlar. Basıldığından beri en güzel hali paranın bu, meltem ekonomisi. Ne hoş, düşünsenize, bankanın kasasında duracağına, bir anne, ekmek ve süt alabiliyor çocuğuna.
Campinas’da gecekondu mahallesinde bir devrimci hip-hop grubuna ‘Burada mafya var mı?’ diye sormuştum. ‘Evet var’ dedi grubun solisti. ‘Çok insan öldürüyor mafya. Bir sürü anne, çocuğuna verecek ekmek bulamıyor, süt satın alamıyor. İşte mafya bu. Çok kişi öldürüyor mafya.’
32 kişiydik bir gecekondu odasında. Son şarkıları oranın tuvaletini nasıl inşa ettikleriyle ilgiliydi.
Robin Hood’u seviyorsunuzdur mutlaka. Zenginden alıp, yoksula verir. Bireysel bir ‘sosyalist’ tavır bence. Her şeyi devletten beklemeyin canım hali…
-12 Eylül öncesi en çok sempati duyduğum eylemler, Migros kamyonlarının kaçırılıp, halka dağıtılmasıydı. Hemen hakkımda sınıfsal tahlil yapmayın. Küçük burjuva maceraperestiyim zaten ben. -
Brezilya’da ikinci soygunda, 20 kişiymiş bankayı basan ve üzülerek söylemeli ki bir rehine ölümü var. Devlet gibi yapıp, baş sağlığı ve rahmet dileyerek, geçiyoruz hemen burayı.
Bir şeyi ortadan kaldırmaz ama devletler daha çok öldürüyor. Münferit bu, banka soygunu ölümleri, üzücü.
-Bunları söylerken, yüzümde bir sorumlu bakan açıklaması ifadesi.-
Primer Comando de la Capital PCC’nin işi bu, banka soygunları. Çok muhtemel. Brezilya’nın en büyük mafya grubu. İlginç, kendi iç yasaları vardır. Mesela hiçbiri, izinsiz, hiç kimseyi öldüremez. São Paulo’da onların mahallede kalıyordum. ‘Biz de yoksuluz’ diyorlardı, solcuları seviyorlardı. Otomatik silahları vardı evde, öyle kapı arkasına askıya asılı ve torbalar dolusu kokain…
Galiba. Bilmiyorum aslında. Hiçbir torbanın içine bakmadım. Çok meraklı olmamak sağlıklı bir şey. Orada kamera kullanmamak da öyle. Beni pek ilgilendirmiyordu. Belki, o sırada mahalle basılsa, 200-300 yıl kadar hapis yatırabilecek bir şey olabilirdi orada ama oteller de kalamayacağım kadar pahalıydı. En az 10 dolar vardı.
-Dedim ya küçük burjuva maceraperestiydim ben. Böyle oluyorlar onlar. Galiba. Aslında bilmiyorum benden başkasını, herkes ‘proleter devrimciydi’ eskiden… -
Sonra favela’nın sokaklarından çıkan satıcılar, ellerinde küçük paketlenmiş torbalar, herkese ahlak dersi verenlerin mahallelerine gidip, onların yüksek yüksek apartmanlarına servis yapıyorlardı. Bu yaşanmaz hale getirilmiş dünyanın köşe taşları, iyi maaşlı çalışanlar, kendi suç ortaklıklarını, mesai saatlerini ve manasız hayatlarının kaçışını onlardan satın alıyorlardı.
Kendi aralarında mafyaların çok tehlikeli olduklarını konuşuyorlardı ve sert önlemler yanlısıydılar. Genellikle…
Campinas’da favela’da devrimci hip-hop grubuyla konuşuyorduk; ‘ama sen mafya diye uyuşturucuyu soruyorsan, her eve girdi uyuşturucu. Her evde televizyon var.’ diyorlardı…