Duvar Arkası... Yeni sürecin adı belli oldu!
Sürecin adı! Ankara'da yeni benzetme... 'Aile Yılı' eleştirileri! İşkence gören vekilin polis konuşması... Özel'in yeni fotoğrafı! Bağımsızlar 8 partiyi geçti! Parti rekoru! Hepsi Duvar arkasında...
SÜRECİN ADI KONULDU: ÖNCE BARIŞ SONRA ÇÖZÜM
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis açılışında DEM Partililere el uzatmasıyla başlayan isimsiz, belirsiz süreçte dün (11 Ocak Cumartesi) önemli gelişmeler yaşandı. Gün MHP’nin sosyal medya hesabından paylaşılan “BARIŞLA Herkes Kazanır” mesajı ile başladı. İsimsiz süreçte sessiz kalmakla eleştirilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin il kongresi için Diyarbakır’daydı. Sürece tam anlamıyla sahip çıkan Erdoğan çerçeveyi de çizdi. Erdoğan, “Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır. Terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi, örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması, bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye partisi olma vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi. Bu, Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu değildir. Sadece terör örgütünün tasfiye edilmesiyle sınırlı bir husustur” dedi. Erdoğan’ın dikkat çeken cümlelerinden biri de, “Terör örgütü aradan çıkınca tekrar muhabbetle, samimiyetle, kardeşlikle kucaklaşacağız” oldu.
Erdoğan kürsüden indikten hemen sonraysa Demirtaş’ı ziyaret eden DEM Parti heyetinden açıklama geldi. Heyet Üyesi Sırrı Süreyya Önder, Demirtaş’ın sürece desteğinin tam olduğunu açıklarken, “Çözüm ve barış kavramları birbirine karıştırılıyor. Çözüm demokratik bir mücadeledir ve uzun zaman alır. Şu an için kurmaya çalıştığımız barıştır” dedi. Avukatları aracılığıyla bir mesaj yayınlayan Demirtaş da "silah tutan ellere" işaret ederek, siyasetçilere düşen görevin barış zeminini güçlendirmek olduğunu söyledi, “Ancak siyasal barış, beraberinde toplumsal barış yani demokratikleşme, eşitlik, adalet ve özgürlükler mücadelesinin tüm kanallarını açacak şekilde yapılırsa kalıcı olur” diyerek bunun başlangıç olduğuna vurgu yaptı.
Bir gün içinde gelen tüm bu açıklamalar Ankara’da uzun zamandır sorulan “Ne oluyor?” sorusuna kısmi de olsa yanıt oldu. Tarafların açıklamalarına bakılırsa önce örgütün silah bırakması anlamına gelen “barış” sonra sorunların ele alındığı “çözüm” konuşulacak. Bu açıdan bugün yürüyen sürecin “Barış Süreci” olarak adlandırılması yanlış olmayacak.
İMAMOĞLU-YAVAŞ’A ERDOĞAN-GÜL BENZETMESİ
Halef-selef cumhurbaşkanları Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan aynı siyasi hareket içinde uzun yıllar birlikte yol aldı. Ancak iki siyasetçi de siyaset üslupları açısından birbirinden çok farklıydı. Abdullah Gül’ün dili ve üslubunu Tayyip Erdoğan’la kıyaslayanlar, Gül için “daha sakin, uzlaşmacı, diplomatik” ifadelerini kullandı. Gül’e dönük “risk almayan”, “garantici”, “devletçi” gibi birçok yorum da yapıldı. Erdoğan içinse yorumlar daha farklı oldu. Erdoğan’ın Gül’e göre asıl gücünün “sahiciliği” olduğu ifade edildi, “cesur”, “iddialı”, “meydan okuyan” bir siyasi kimlik olduğu vurgulandı. İki isme dair daha çok söz söylenebilir ama bugün Gül-Erdoğan karşılaştırmasına neden olan konu muhalefetin Cumhurbaşkanı adaylarına dair Ankara kulislerinde yapılan benzetme. CHP’nin güçlü Cumhurbaşkanı aday adayları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyaset yapış tarzı olarak Erdoğan’a, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın ise Abdullah Gül’e benzediği yorumları yapılıyor. Bakalım CHP’deki adaylık yarışında ipi göğüsleyecek kim olacak...
MUHALEFETTEN 'AİLE YILI'NA ELEŞTİRİLER
Doğurganlık seviyesindeki düşüşe işaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan ettiklerini açıkladı. Erdoğan’ın hafta başında yapılan kabine toplantısı sonrası yaptığı bu açıklama tüm hafta Meclis’in de önemli gündem başlıklarından biri oldu. 2024 yılının “Emekliler Yılı” olduğunu hatırlatan DEVA Partisi Milletvekili Elif Esen, “Öyle ki emekliler bu yılı, ardından helva kavurarak coşkuyla uğurladılar. 2025 'Aile Yılı' ilan edilince tüyler diken diken oldu”, Saadet Partisi Milletvekili Necmettin Çalışkan, “Hükûmet 2024 yılını Emekli Yılı ilan etmişti ve emeklileri sefalete mahkûm etti; 2025'i Aile Yılı ilan ettiler, korkarız ki bu da sanki ailelerin yok olması anlamına gelecek”, CHP Milletvekili Deniz Demir, “Vatandaşa masal anlatıp yıllara isim koyacağınıza aileleri yoksulluğa, çocukları açlığa, kadınları ölüme mahkûm eden politikalarınızı değiştirin”, CHP Milletvekili Aylin Yaman, “Eğer 2025 Aile Yılı olacak ise kadının ev bakım emeği mutlaka güvence altına alınmalı ve kadın ekonomik olarak güçlendirilmelidir” dedi.
86 GÜN İŞKENCEDE KALAN AKIN’DAN POLİS HAKLARI KONUŞMASI
İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşen DEM Heyetinin geçtiğimiz hafta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yaptığı ziyarette 40 yıl öncesine dair dikkat çeken bir öykü ortaya çıkmıştı. Aynı görüşmede yer alan Meclis Başkanvekilleri Celal Adan ile Sırrı Süreyya Önder 12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi’nde aynı koğuşta kalmışlardı! Geçtiğimiz hafta Meclis Genel Kurulu’nda DEM Parti Milletvekili İbrahim Akın’ın konuşması da geçmişe dair dikkat çekici bir başka öykünün ortaya çıkmasına neden oldu. İYİ Parti’nin polis intiharlarıyla ilgili araştırma önergesi üzerinde konuşmak için kürsüye çıkan Akın, toplumun genelinde yüzde 4, polislerde yüzde 17 olan intihar oranını ekonomik, sosyal yapı ve mevcut rejimin yapısıyla ilişkilendirdi, bunlar çözülmeden bu sorunun da çözülemeyeceğini söyledi. Konuşmasının sonunda, “Ben bir ironi yaparak sizlerle bir şeyi paylaşmak istiyorum. Bu daha önceki konuşmamda aklıma geldi ama yanlış anlaşılmak da istemem” diyen Akın 12 Eylül’de 86 gün işkencede kaldığını anlattı. O dönem işkence yapan 2 polisin daha sonra intihar ettiğini söyleyen Akın, “Böylesine vakaları biz 12 Eylül'de yaşadık. Bugünkü koşullar da aslına bakarsanız benzer durumdadır. Son zamanlarda yaygın bir şekilde işkenceye maruz kalan insanlar, sonra emekli olduklarında, evlerine gittiklerinde, baş başa kaldıklarında, bu travmanın sonucu olarak da hayatlarına son vermektedirler. Gelin, daha demokratik, hukuk sistemi içerisinde, kimsenin mahcup olmadığı, üzülmediği, utanmadığı bir hayatı birlikte tesis edelim” dedi.