'Ege Üniversitesi adaletsizliği itiraf etti'
Ege Üniversitesi Birgivi İslami İlimler Fakültesi’ne kriterlerden muaf ve öğretim üyesi almak için önce aciliyet yaratıldı, sonra kriterlerden muafiyeti mümkün kılan yönerge değişikliği yapıldı. Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, üniversitede öğretim üyesi ve binası olmayan fakülteye öğrenci alınmasını eleştirirken, Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Yürütme Kurulu Başkanı Ulaş Yasa, “Soru önergesine verilen yanıtlar işlemin usule aykırı bir işlem olduğunu itiraf ediyor“ dedi.
İZMİR- Ege Üniversitesi Senatosu’nun, öğretim üyeliğine yükseltilme ve atanma yönergesinde yaptığı değişiklikle; yeni kurulan fakültelere öğretim üyesi atamasında, üniversite yönetim kurulu kararı ve rektörün uygun görmesi durumunda adayların üniversitenin kriterlerinden, birimin kuruluşunu takip eden ilk üç yıl kısmen muaf tutulması mümkün hale gelmişti.
Atanmada mevcut kriterlerden muafiyeti mümkün kılan bu değişiklik kararının ardından 21 Ağustos 2020 tarihli Resmi Gazete’de, Ege Üniversitesi Birgivi İslami İlimler Fakültesi için 7 kişilik öğretim üyesi kadrosu ilanı yer aldı.
Yönerge değişikliği ve hemen ardından duyurulan öğretim üyesi ilanı tepkilere neden olurken, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İzmir Üniversiteler Şubesi, Ege Üniversitesi’ndeki yönerge değişikliğini eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddiası ile yargıya taşımıştı.
CHP Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke ise muafiyet değişikliği ve İslami İlimler Fakültesi kadro ilanları hakkında Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un yanıtlaması istemiyle soru önergesi vermişti.
Böke, henüz kendi binası bile bulunmayan Birgivi İslami İlimler Fakültesi’nde yedi kişilik öğretim üyesi kadrosu ilanında kişiye özel nitelikler belirlendiğini ifade ederek, “Bir fakültenin 'yeni' olup olmadığına dair değerlendirmenin belirleyici kriteri nedir? Üniversite Yönetim Kuruluna ve Rektöre oldukça keyfi davranma imkanı sunan bu muafiyet değişikliği hangi akademik, bilimsel ve liyakat gerekçelerine dayanmaktadır? Ege Üniversitesi’nde bu değişikliğin yapılması, başka fakültelerde atama/yükseltme bekleyen akademisyenler açısından açıkça bir eşitsizlik ve adaletsizlik değil midir?” şeklindeki sorularına yanıt verilmesini istemişti.
‘KONU ÜNİVERSİTE YÖNETİMİNCE TİTİZLİKLE DEĞERLENDİRİLMİŞTİR’
CHP Milletvekili Selin Sayek Böke’nin önergesini yanıtlayan Ege Üniversitesi Rektörlüğü, muafiyete imkan veren yönerge değişikliğinin mevzuata uygun şekilde gerçekleştiğini iddia etti. 6 Aralık 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Birgivi İslami İlimler Fakültesi’nde eğitime başlanacak olması dolayısıyla ivedi olarak öğretim üyesi alımı ihtiyacı doğduğunu belirten Rektörlük, bu değişikliğin yapılmasının başka fakültelerde atama/yükselme bekleyen akademisyenler açısından bir eşitsizlik ve adaletsizliğe neden olup olmayacağı sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Fakültelerde atanma ve yükselme bekleyen her bir öğretim üyesinin beklentisi son derece muteberdir. Bu konuda önceliğin öğrencisi olan ama öğretim üyesi bulunmayan fakültelere verilmesi doğaldır. Bu öncelik ve aciliyete rağmen konu üniversite yönetimince titizlikle değerlendirilmiştir… İlan koşulları ilgili alanlarda çalışan her öğretim üyesinin başvurulabileceği şekilde genel tutulmuş, soru önergesinde dile getirilen hususlar yürürlükteki kanun ve yönetmelikler çerçevesinde Yükseköğretim Kurulu ve üniversite yetkili kurul ve komisyonlarınca düzenlenmekte ve bu yönüyle istisna keyfilik ve eşitsizlik arz etmemektedir.”
Selin Sayek Böke’nin verdiği soru önergesi ve bu önergeye Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün verdiği yanıtları Eğitim Sen Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul ve Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Yürütme Kurulu Başkanı Ulaş Yasa Gazete Duvar’a değerlendirdi.
‘ÖĞRENCİ ALIP, SONRA ÖĞRETİM ÜYESİ TEMİN ETMEK CİDDİYETSİZLİKTİR’
“Türkiye’nin köklü üniversitelerinden birisi olan Ege Üniversitesi’nde akademik yükseltme koşullarını karşılayan öğretim üyesi olmadan, binası olmadan fakülte açma politikası açıkça plansız, öngörüsüz ve bu nedenle ciddi olmayan bir olguya işaret ediyor” diyen Nejla Kurul, şunları kaydetti:
"Fakülte açmak uzun süreli bir hazırlık gerektirir. Fakülteyi açıp, öğrenci alıp sonra da öğretim üyesi temin etmeye çalışmak başka bir ciddiyetsizlik ve ayrıca öğrencilere karşı büyük bir sorumsuzluktur. Bir üniversite senatosunun belirlemiş olduğu akademik yükseltme kriterlerine ayrım yapmaksızın tüm fakültelerin uyması beklenir. Rektörün yaptığı açıklama, akademik değer ve ilkelerin biraz olsun yerleşmiş olduğu üniversitelerde şaşkınlıkla karşılanacak bir değerlendirmedir. Atama ve yükseltmelerde istisna yapılamaz, bu eşitlik ilkesine aykırıdır. Türkiye üniversitelerinde, üniversite özerkliği ve akademik özgürlükler ortadan kalkmaktadır. Ancak üniversite bileşenlerinin özgür iradesi ile seçilmiş rektörler, demokratik senato ve yönetim kurulları, etkin üniversite bileşenleri ile üniversiteler insandan, doğadan ve toplumdan yana etkinlikler yürütebilirler.”
‘REKTÖRLÜĞÜN YANITLARI, USÜLSÜZLÜĞÜ ADETA TEYİT EDİYOR’
Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün soru önergesine vermiş olduğu yanıtın dava dosyasında vurguladıkları usulsüzlüğü, adaletsizlik ve eşitsizliği adeta teyit ettiğini söyleyen Ulaş Yasa ise, “Bu yanıtlar söz konusu işlemin usule aykırı ve eşitsizlik yaratan bir işlem olduğunu adeta itiraf ediyor. Cevap sayesinde öğreniyoruz ki, yönerge değişikliğinin gerekçesi Birgivi İslami İlimler Fakültesi’ne bazı kriterlerden muaf tutarak öğretim üyesi alınmak istenmesiymiş” dedi.
Fakültenin öğrenci alımına başlamasında olağan işleyişle izah edilemeyecek işlemlerin söz konusu olduğunu dile getiren Yasa, “İlahiyat fakültelerinde öğrenci alınması için gerekli öğretim üyesi sayısı, diğer akademik birimlerden farklı olarak 7’dir. Hangi alanlarda öğretim üyesi olması gerektiği (Tefsir, Hadis, İslam Hukuku, Kelam ve İslam Mezhepleri Tarihi, Arap Dili ve Belagatı Anabilim dallarında birer öğretim üyesi) mevzuatta belirtilmiştir. Ege Üniversitesi, asgari öğretim üyesi şartını sağlamadan bünyesindeki Birgivi İslami İlimler Fakültesi için 60 öğrenci kontenjanı açıyor ve Temmuz 2020’de ÖSYM kataloğunda yer alıyor. Bu tarihte fakülte kadrosunda, dekanlık görevini de yürüten yalnızca bir öğretim üyesi bulunmaktadır” diye konuştu.
‘YÖK’ÜN BU DURUMA NASIL İZİN VERDİĞİ İZAHA MUHTAÇTIR!’
Önce mevzuata aykırı şekilde “aciliyet” yaratılıp ardından bu “aciliyet” kriterlerde muafiyeti sanki meşrulaştırıyormuş gibi, değişiklik yapıldığını savunan Yasa, olması gerekenin asgari öğretim üyesi sayısına erişildikten sonra öğrenci alımı olduğunu ifade ederek, “YÖK’ün bu duruma nasıl izin verdiği izaha muhtaçtır. Davaya konu olan muafiyet değişikliğinin gerekçesi mevzuata aykırı şekilde bölüme öğrenci alımıdır. Bunu gerekçe göstererek senato kararı alınmıştır” ifadelerini kullandı. “Diğer bir olağanüstülük ise Ege Üniversitesi’nin mevcut kriterleri karşılayacak aday çıkmayacağı “öngörüsüdür” diyen Yasa, şöyle devam etti:
“Bu kadrolar için daha önce kadro ilanına çıkılmış ve herkese açık bir başvuru süreci sonucunda alanda Ege Üniversitesi’nin atama yükseltme kriterlerini karşılayacak öğretim üyesi var mı yok mu yoklanmış değil. İlk defa kadro ilan ediliyor; kadro ilanından önce yürürlükteki kriterler belli ki birilerinin durumuna göre esnetilebilme imkanı yaratılsın diye değiştiriliyor. Alın size apaçık bir adaletsizlik! Yani sadece başka fakültelerde atama yükseltme bekleyen öğretim üyeleri açısından bir adaletsizlik söz konusu değil, İslami ilimler alanında çalışan öğretim üyeleri açısından da adaletsizlik var. Ya gerçekten yürürlükteki kriterleri karşılayacak birileri vardıysa, bu onlar için de apaçık bir adaletsizlik değil mi?”
‘OLAĞAN BİR KADRO GEÇİŞİ DEĞİL’
Sürecin nasıl devam ettiğine ilişkin bilgi de veren Yasa, ağustos ayında 7 kişilik kadro için ilana çıkıldığını ve bu kadrolara atananların 5’inin Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde çalıştığını hatırlatarak şunları kaydetti:
“Dikkat çekmek istediğimiz bir diğer normal olmayan durum budur. Aynı şehirde aynı alandaki bir fakülteden diğerine azımsanmayacak sayıda öğretim üyesi “transferi” gerçekleşmiş oldu. Bu durum da izaha muhtaçtır. Olağan bir kadro geçişi görünümünden uzaktır. Kadrolara atanma işlemleri ne zaman tamamlanabildi? Eğitim başladığında dersleri yürütebilecek yeterli öğretim üyesi göreve başlayabilmiş miydi? Başlayamadıysa eğitim nasıl sürdürüldü? Bu soruların da yanıtlanması gerekir. Rektöre yeni kurulan birimlere atanacak öğretim üyeleri için kriter muafiyeti hakkı veren düzenleme yürürlükte olduğu sürece benzer uygulamaların devam etmesi mümkündür. Yeni bölümler açılarak eşitlik ilkesine aykırı şekilde öğretim üyesi alınabilir. Kaldı ki İslami İlimler Fakültesi için geçtiğimiz ay 5 kadro daha ilan edildi. Aynı yöntemle atamalar gerçekleşecek. Kimlerin alınacağını elbette takip edeceğiz."
‘EMİR-KOMUTA ZİNCİRİNİN EN AÇIK ÖRNEKLERİNDEN BİRİSİ’
Yasa, son olarak şunları söyledi:
“Günlerdir Boğaziçi Üniversitesi rektör ataması üzerinden üniversiteleri yeniden konuşmaya başladık. Ege Üniversitesi partili eski AKP milletvekili rektör uygulamasının ilk örneklerinden biridir. Ege Üniversitesi'nin tesis ettiği bu işlemde parti komiseri gibi davranan rektörlerin bu işleri bir tür emir- komuta zinciri içinde hiçbir ilke gözetmeksizin yürüttüğünün en açık örneklerinden birisiyle karşı karşıyayız.”
Konuyla ilgili olarak telefonla defalarca aradığımız Birgivi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Ömer Dumrul ise sorularımıza yanıt vermedi.