Eğitim-Sen açıkladı: DEÜ'ye nasıl bir rektör gerekli?

Dokuz Eylül Üniversitesi'nin rektörü Nükhet Hotar'ın görev süresi 18 Temmuz’da doluyor. Eğitim-Sen Üniversiteler Şubesi Başkanı Ümit Akıncı, üniversiteye rektör olacak kişi için kriterler sıraladı.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Dokuz Eylül Üniversitesi’nde mevcut Rektör Prof. Nükhet Hotar’ın 4 yıl olan yasal süresi 18 Temmuz tarihinde doluyor. Eğitim-Sen İzmir 3 No’lu Üniversiteler Şubesi, yeniden belirleneceği bu süreçte bir rektörün taşıması gereken özellikleri gazetelere verdiği ilanda sıraladı. İlandaki başlıklar, Dokuz Eylül Üniversitesi özelinde ve tüm üniversitelerde hâkim kılınması gereken ilkeleri içeriyor.

Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı Doç. Ümit Akıncı, Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada, ilanı, Eğitim-Sen'in üniversitelerdeki işleyişe dair ilkelerini bir kez daha kamuoyuna duyurmak için verdiklerini ifade ederken, CHP milletvekili Özcan Purçu, “Bu ülkede birileri istediği kadar rektör ya da Cumhurbaşkanı olmamalı. Türkiye’nin başındaki en büyük sorun budur. Bu şekilde bulundukları alanda bir hükümdarlık oluşturuluyor. Artık yeni yüzler, yeni heyecanlar gelsin” dedi.

‘YÖK İLE BAŞLAYAN GERİLEME GELDİĞİMİZ NOKTADA İYİCE HIZLANDI’

Üniversite sistemindeki bu geriye gidişin sadece rektörlük seçimlerinin kaldırılması ve rektörlerin doğrudan hâkim siyasetten gönderilmesi sonrası oluşmadığının altını çizen Akıncı, “1980 darbesi sonrasında YÖK ile başladığını söyleyebileceğimiz gerileme, geldiğimiz noktada iyice hızlanmış durumda. Bugün artık özgür bilim/felsefe/sanat/tekniğin bilgisi üretiminden, nitelikli ve kamusal kaynaklarca finanse edilen öğretimden bahsetmekten oldukça uzağız. Bugün demokratik, katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışından çok uzaktayız. Bugün üniversitedeki hiyerarşik yapılanmanın geldiği noktada eşitlikten çok uzaktayız. Tüm bu sorunların yarattığı ilişki biçimi üniversitelerde, birbirine, öğrenciye ve hatta kendine yabancı yöneticiler ve üniversite emekçilerini yarattı” diye konuştu.

‘BİRBİRİNDEN KIYMETLİ AKADEMİSYENLER ADAY BİLE OLAMIYOR’

İzmir'in eski ve köklü üniversitelerinden birisi olan Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü’nün önümüzdeki günlerde atanacağını hatırlatan Akıncı, bu atama sürecinin zaten kendisinin de demokratik olmayan eski rektör seçimi sisteminden çok daha gerilerde durduğunu belirtti.

Bu sistemin tüm üniversitelerde, emekçilere ve öğrencilere yabancı rektörleri yarattığını dile getiren Akıncı, şunları söyledi: “Böyle olunca da üniversitedeki karar mekanizmaları demokratik olmaktan gittikçe uzaklaşıyor. Üniversitede üretilen öğretim hizmetinin niteliği gittikçe düşüyor. Bu yüzden ilanımızda 'Üniversitenin çoğulcu, katılımcı ve yönetsel özerk yapısına inanarak karar alma mekanizmalarını demokratikleştirecek bir rektör' talebimizi dile getirdik. Üniversite içinde birbirinden kıymetli akademisyenlerin rektör olmayı bırakın, rektör adayı bile olamadığı bir dönemden geçiyoruz. Hakkında verilen disiplin cezaları ile liyakat ilkesinin gözetilmemesinin sonucu olarak verilmeyen profesörlük kadroları ile birçok isim üst yönetim kademelerinde yer alamıyor. Elbette bu noktadaki temel sebep yukarıda belirttiğimiz, üniversite yönetiminin hâkim siyaset tarafından belirleniyor olması. Bu nedenle meşruiyetini siyasi angajmanda aramayıp akademik saygınlığıyla üniversite için çalışacak bir rektör diyoruz.”

‘ÜNİVERSİTE İPTAL EDİLEN DAVA SAYISINDA REKORA KOŞUYOR’

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde kuruma karşı açılan dava ve kurum içi açılan disiplin soruşturma sayısındaki artış gibi kimi olumsuz tabloların da karşılarına çıktığını kaydeden Akıncı, şöyle devam etti: “Üniversitenin 'açılan soruşturma ve hukuka uyarlılık bulunmadığından iptal edilen dava' sayılarında rekora koştuğunu söylemeliyiz. Ayrıca neredeyse hemen her ay çeşitli birimlerdeki yönetim kademelerinin değişmesi de ne yazık ki kurumda yönetim açısından istikrarsızlığa işaret ediyor. Bu nedenle ilanımızda 'Üniversitenin çoğulcu, katılımcı ve yönetsel özerk yapısına inanarak karar alma mekanizmalarını demokratikleştirecek' bir rektöre işaret ettik. Üniversitede bu yıl içinde 'yeniden atama kriterleri'ni sağlamadığından bahisle işinden olan, istifa eden ya da yıllık izne ayrılan akademisyenlerin varlığı hepimizin malumu. İşten atılan akademisyenlerin açtığı davalardaki yürütmeyi durdurma talebi mahkemelerce haklı bulunuyor ve akademisyenler işlerine geri dönüyor. Ancak bu uygulamalar ile akademik üretimdeki ve öğretim hizmetindeki nitelik aşınması, daha da bozulan iş barışı bizim kısa vadede yeniden yüzleşeceğimiz gerçeklerden sadece birkaçı. Bu yüzden Dokuz Eylül Üniversitesi’nin 'yeniden atama kriterlerinin hukuka uygun olmayan maddelerini değiştirip düzeltecek' bir rektöre ihtiyacı var.”

‘ÜNİVERSİTE KENDİ İÇİNDEKİ POTANSİYELİ GÖRMEZDEN GELİYOR’

İdari ve teknik kadrolarda yükselme bekleyen emekçilerin sayısının gün geçtikçe arttığına dikkat çeken Akıncı, kimi zaman bu kadrolardaki kişilerin çeşitli yönetim kademelerine getirilmesi yerine 'dışarıdan' bazı kişilerin yönetici pozisyonlarına getirildiğini üzülerek gördüklerini dile getirdi. Bu durumun üniversitenin kendi içindeki zenginlikleri ve potansiyeli görmezden gelmesi anlamına geldiğini söyleyen Akıncı, son olarak şunları belirtti:

“Yıllarca kuruma emek vermiş ve işleyişi iyi bilen kişilerin yönetim kademelerinde yeterince yer almaması oldukça düşündürücüdür. Bu yüzden 'atama, yükseltme ve terfilerde ehliyet ve liyakat ilkelerine sadık kalacak' bir rektör aradığımızı söylüyoruz. Tüm bu ilkeler ışığında, Dokuz Eylül Üniversitesi özelinde tüm üniversitelerin bu niteliklere sahip olan rektörler ve demokrasi, şeffaflık, katılımcılık ve hesap verebilirlik ilkelerine göre işleyen yönetim mekanizmaları ile yönetilmesi gerektiğini savunduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Bu ilkelerden birinin eksik olması sadece Dokuz Eylül Üniversitesi'ni değil Türkiye'deki tüm üniversiteleri daha da gerilere götürecektir. Bu yüzden 'Dokuz Eylül Üniversitesi için bu ilkeleri yaşatacak bir rektör aranıyor' diyoruz.”

‘YENİ YÜZLER, YENİ HEYECANLAR GELSİN’

Konuyla ilgili Gazete Duvar’a açıklamalar yapan CHP Milletvekili Özcan Purçu ise Eğitim-Sen’in verdiği ilanla ilgili olarak; “Bu üniversitede bir sorun var ki böyle bir ilan verilmiş. Sorun olmasa böyle bir ilan verilmezdi diye düşünüyorum. Bu ülkede birileri istediği kadar rektör ya da Cumhurbaşkanı olmamalı. Türkiye’nin başındaki en büyük sorun budur. Bu şekilde bulundukları alanda bir hükümdarlık oluşturuluyor. Artık yeni yüzler yeni heyecanlar gelsin” dedi.

“Ben şunu çok merak ediyorum: Üniversitedeki rektörler neden üniversite içindeki seçimle gelmiyor? Niçin atama yapılıyor?” diyen Purçu, “Çünkü rektör atamalarında kayırmacılık olduğu çok net. Siyaset mekanizmalarının adam kayırmacılık mekanizmasının işlediği çok net. Son 20 yılda siz hiç Alevi ya da CHP’li bir Rektör gördünüz mü? Ya da yapmış olduğu tezleriyle, kitaplarıyla başarılarıyla Rektör olmuş bir kişiyi gördünüz mü? Bu dönemde asla Rektör olamayacak kişiler maalesef karar verici mekanizmada bir tanıdığı varsa kayırmacılıkla rektör oluyor. DEÜ yönetimini kim eleştiriyorsa dava açılıyor. Yüzlerce, binlerce dava var. Oysa eleştiri olmazsa yanlışımızı eksiğimizi nasıl görebiliriz?” ifadelerini kullandı.