Eğitim-Sen'den 'Öğretmenlik Meslek Kanunu'na tepki: Mücadeleye devam edeceğiz
Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Ayfer Koçak, "Kanun, hiçbir eleştiri ve önerimiz dikkate alınmadan Meclis'ten geçirildi. Bu haliyle kabul etmemiz mümkün değil" dedi.
DUVAR - Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaşan Öğretmenlik Meslek Kanunu'na tepki gösterdi. Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Ayfer Koçak; kanunda, öğrencilerin başarı ve başarısızlığının nasıl tanımlanacağı, uzman öğretmen, başöğretmen ile diğer öğretmenlerin hangi yetki ve sorumlulukları olacağına dair en ufak bir tanımlama olmadığı gibi tüm eğitim emekçilerini kapsamadığını söyledi. Koçak, "Kanun, hiçbir eleştiri ve önerimiz dikkate alınmadan Meclis'ten geçirildi. Bu haliyle kabul etmemiz mümkün değil. Eğitim-Sen olarak mücadelemize devam edeceğiz" dedi.
Kanun ile öğretmenlik mesleği; 'öğretmen', 'uzman öğretmen' ve 'başöğretmen' olarak bölünüyor. Uzman öğretmenlere ödenen 'eğitim-öğretim tazminatı' yüzde 20’den yüzde 60’a, başöğretmenlere ödenecek tazminat ise yüzde 40’tan yüzde 120’ye çıkarılıyor. Ancak, kanun sözleşmeli öğretmenler ve ücretli öğretmenleri kapsamıyor. Koçak, sözleşmeli ve ücretli öğretmenleri kapsamadığı için "öğretmenleri bölen kanun" diye nitelendirdiği 'Öğretmenlik Meslek Kanunu' ile ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:
'BÜTÜN EMEKÇİLERİ BARINDIRMAK ZORUNDAYDINIZ'
“Maalesef Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı olduğu gibi bütün eleştiri ve önerilerimize rağmen hiç dikkate alınmadan Meclis'ten geçirildi ve kanunlaştırıldı. Ancak biz Eğitim-Sen olarak mücadelemize devam edeceğimizi ifade ediyoruz. Çünkü bir kere bu kanun bir Öğretmenlik Meslek Kanunu olarak tanımlanamaz. Çünkü içerisinde öğretmen arkadaşlarımız yok, asgari ücretin çok çok altında çalışmak zorunda kalan ücretli öğretmen arkadaşlarımız yok, yine iş güvencesi olmayan sözleşmeli çalışan öğretmen arkadaşlarımız yok. Yine özel sektörde çalışmak zorunda kalan öğretmen arkadaşlarımız yok. Yani aslında birçok öğretmen arkadaşımız bu kanun içerisinde yer almıyor. Oysaki 'Öğretmenlik Meslek Kanunu' diyorsanız bu mesleği gerçekleştiren bütün emekçileri içerisinde barındırmak zorundaydınız. Yine bu mesleğin yapılabilme kriterlerinin bu kanun içerisinde olması gerekirdi. Yine bu mesleği yapan emekçilerin hakları ile ilgili tanımlamalar bir bütün halinde bu kanun içerisinde olması gerekirdi.
'OKULLARDAKİ DAYANIŞMA HUKUKUNA DARBE VURUYOR'
İstihdam sorunu bu kanunun içerisinde tanımlanmalıydı. Eğitim süreçleri bu kanun içerisinde tanımlanmalıydı ancak bunlarla ilgili en ufak bir değerlendirme dahi bu kanun içerisinde yok. Şimdiye kadar geliştirmişsin kökeninde de bir kere bu yatıyor. Bir başka boyutuyla bu kanun taslağı sadece öğretmenlerin okullardaki dayanışma hukukuna, ekip ilişkilenmesine de aslında bir darbe vuruyor. Statüler oluşturuyor başöğretmenlik, uzman öğretmenlik, statülerini getiriyor ki bu statüleri getirirken de öğretmenlerin ekonomik sıkışmışlığına aşmanın bir şartı olarak önüne koyuyor. Dolayısıyla ekonomik sıkışmışlıktan kurtulmak için çabalayan eğitim emekçilerini birbirinin rakibi haline getirme, birbiriyle olan dayanışma kültürünü ortadan kaldıran rekabeti onun yerine getiren bir yaklaşıma sahip. Rekabet ilişkisinin eğitimde açıkçası yeri yok. Çünkü biz çocuklarla uğraşıyoruz, çünkü biz çocukların gelişimleri ile uğraşıyoruz orada bir rekabet ilişkisi değil bir ekip ilişkisi ve bir dayanışmaya ihtiyacımız var.
Bunu geliştirecek yön ve yöntemler konusunda bir çalışmanın yapılması gerekiyordu. Oysa bizim karşımıza çıkartılan kariyer basamakları meselesi maalesef eğitim emekçilerini birbirinin rakibi olarak gören bir yaklaşımla oluşturulmuş durumda. Yine bu kariyer basamakları meselesinin okullarda nasıl bir karşılık bulacağına dair de en ufak bir sorunun cevabını o taslakta ya da o kanunda artık görmek mümkün değil. Yani bir öğrencinin sınıftaki başarı ve başarısızlığının nasıl tanımlanacağı öğretmenlerin hangi kriterler üzerinden hangi öğrencinin derslerine girecekleri ya da uzman öğretmen ile başöğretmen ile diğer öğretmenler ilişkilerine nasıl tanımlanacağı, hangi yetki ve sorumlulukları olacağı ya da farklılaşmasının olup olmayacağına dair en ufak bir tanımlama yok ki bu da çok daha büyük kaygılar oluşmasına sebep oluyor.
'KAYGILARIMIZIN NE KADAR GERÇEK OLDUĞU ORTADA'
Dolayısıyla bu kanun bu haliyle kabul edilir bir durumda değil. Kaldı ki bu kanun gündeme geldiği andan itibaren özel üniversitelerin öğretmenlere öğretmenleri yüksek lisans için bünyelerine davet etmeleri ve bunun için indirim ifadeleri yine taslağın kanuna dönüştürüldüğü gün itibariyle reklamları yayınlanan kitaplarını sınava hazırlık kitaplarının ne kadar hızlı bir şekilde oluşturduğunu gördüğümüzde de nasıl bir rant sürecinin başladığını da görüyoruz. Dolayısıyla kaygılarımızın ne kadar gerçek olduğu ortada.” (ANKA)