Ehmedê Xanî’den Dunbulî hanına bir tebrik iki öğüt
Murteza Qolî Han’ın Kürdistan ve Azerbaycan hâkimi makamına atanmasına binaen Ehmedê Xanî, tebrik-î cülus şiiri söylemiştir. Şiirin methiye ve nasihatnâme özellikleri taşıyan yanları da vardır...
Veysel Başçı
Alman sosyolog Max Weber, kamusal ile özel hayatın ayrışmadığı iktidarlardaki geleneksel bürokrasi modelini, “patrimonyal bürokrasi” olarak adlandırır. Bu tanım içinden baktığımızda büyük şair Ehmedê Xanî’nin bir patrimonyal bürokrat olarak 1700 senesine kadar Bâyezîd hâkimi Mîr Muhammed Pirbela ve haleflerinin “saray katipliği” görevini icra ettiğini görürüz. Mîrliği temsilen kimi büyük merkezlerde görüşmelerde bulunmuş olması, onun bürokrat ve aynı zamanda da diplomat kimliğinin yansımasıdır. Tıpkı elçilik ya da sefaretlerde olduğu gibi, mîrlik saraylarındaki hiyerarşide de Mîr’den sonraki en yüksek makam olan saray katipliği (münşîlik) görevini bir aile mesleği olarak sürdürmüş olan Xanî, eserleri ve şiirlerindeki güçlü kalemini işte bu vizyoner bakış açısına borçludur. Nitekim bu bakış açısı, Fransız Devrimi’nden çok önce sahip olduğu ulusal bilinçte kendisini ziyadesiyle göstermektedir.
Abgarovich Orbeli tarafından Firdevsi ve Shota Rostaveli ile birlikte Doğu’nun üç büyük şairinden biri olarak gösterilen Ehmedî Xanî, tek boyutlu ele alınmış bir isimdir. Kendisiyle ilgili yapılan çalışmaların çoğunda iktidar, saray, sanat ve şair ilişkisi göz ardı edilmiştir. Oysa Xanî, üniversite memurlarına bırakılamayacak kadar önemli bir isimdir. Zira kullandığı o lirik, mitolojik, dini ve tasavufi terminoloji, siyaset gibi bürokrasi ve diplomasinin de imge ve sembolleriyle doludur. Xanî’nin bürokrat kimliğine vurgu yapmış, onun bu yönünü ön planda tutmuş pek az araştırmacı vardır. Bu az sayıdaki araştırmacılardan biri de, Osmanlı’nın önemli tezkire yazarlarından olan Diyarbekirli Ali Emiri’dir. Emiri, 'Mir’atü’l-Fevâ’id fî Terâcimi Meşâhîri Âmid' isimli eserinde Xanî’yi “bir saray kâtibi, aynı zamanda günümüz tabiriyle kamu yönetiminde vazifelendirilecek siyasi elitleri yetiştiren eğitmen bir münşî” sözleriyle betimler. Xanî’nin 'Mem û Zîn' ve 'Nûbihar'ını da anan Emiri, “Nüsha-i Tecvîd isminde tecvîd-i kelâm-ı Rabb-i Mecîd bir kitâb-ı latîfi daha vardır” der ve Xanî’yi “Bâyezîd Sancağı ümerâsının muallim ve kâtibi, aşık-ı muhrik ve münşî-i müflik” sözleriyle tanımlar. (Bkz. Ali Emirî, Mir’atü’l-Fevâ’id fî Terâcimi Meşâhîri Âmid, c. I, s. 28. Haz. Günay Kut vd. TYEKB, İstanbul, 2014.)
Lakin Ehmedê Xanî, sıradan bir saray münşîi de değildir. Şiirlerinden, farklı bir bürokrat ve devlet adamı olduğu anlaşılır. Onun söz konusu bu özelliğini gösteren şiirlerinden biri, I. Şah Süleyman Safevî tarafından Azerbaycan ve Kürdistan Beylerbeyi olarak atanan Murteza Qûlî Han-ı Dunbulî’ye hitaben yazdığı “tebrik-î cülus şiiri”dir. Serhat bölgesinde mukim oluşundan ötürü Osmanlı ve İran arasındaki ilişkileri ve dengeleri göz önünde tutarak, bu dengeleri Kürt milli düşüncesi çerçevesinde okuyan ve yorumlayan Xanî’nin bu şiiri son derece önemli parametreler ve ayrıntılar barındırır ve söz konusu çağdaki iktidar ilişkilerinin dinamik bir analizini sunar. Zira tebrik ettiği kişi, sadece kendisi gibi bir Kürt değil aynı zamanda zayıflamaya yüz tutmuş Safevî otoritesinde İran tahtına alternatif bir hanedan olarak görülen Dunbulî Hanedanlığı'na mensup güçlü bir isimdir. Nitekim bu hanedanlığın afhadından olan Ahmed Han-ı Dunbulî’nin Rus yayılmacılığına karşı Fransa ve Osmanlı devletleri tarafından İran tahtına oturtulmak istenmesi de sözü edilen hanedanlığın etkinliğini gösteren önemli bilgilerden sadece bir tanesidir. (Bu hanedanlığın kronolojik siyasî tarihiyle ilgili yazıma buradan ulaşılabilir).
Xanî’nin yaşadığı çağda Murteza Qolî Han, İran’ın doğusu ve günümüzdeki Azerbaycan’ın büyük bir bölümünde Safevî, Cevanşir, Avşar ve Kacarlarla birlikte beş büyük hanedandan biri olan Dunbulîlerin kudretli ismidir. İsfahan sarayında yetişmiş olan Murteza Qolî Han, burada ilkin şehzadelerin özel eğitiminden sorumlu makama getirilmiş ve Safevî şahı II. Şah Abbas’ın yakın kurmaylarından biri olmuştur. “Sufîlerin Çerağı” lakabıyla ünlü bu han, II. Şah Abbas döneminde Osmanlı ve İran arasında barışı sağlamak için İran elçisi olarak da görevlendirilmiş ve iki imparatorluk arasındaki barışı sağladığı için barış görüşmelerini gösteren minyatür resmi, İsfahan’ın Çil Sütun sarayının protokol salonuna nakşedilmiştir. İsfahan’da kendi adına pek çok imaret de yaptırmış olan Murteza Qolî Han, II. Şah Abbas Safevî’nin 1652 yılındaki Kandahar seferine maiyetindeki Dunbulî Kürtleriyle katılarak Safevî ordusunda Sipehsalar olan kardeşi Giyas Beg-i Dunbulî’nin başarısız kuşatmalarını telafi etmiştir. Kandahar seferine katılmış askerlerinin bir kısmını da sözü edilen bölgede bırakmıştır. Babası Emir Ali Han-ı Dunbulî’nin ölümü üzerine I. Şah Süleyman Safevî tarafından Kürdistan ve Azerbaycan Beylerbeyi olarak atanmıştır. Uzunca bir süre Tebriz’de ikamet ederek, Hoy, Çors, Selmas, Urumiye, Nahcıvan, Gence ve Şeki’ye kadar uzanan bölgeleri yönetmiştir.
Dunbulîlerin Tebriz ve Azerbaycan’daki hakimiyeti Murteza Qolî Han’dan çok önce başlamış ve ondan çok sonraki dönemlere kadar da devam etmiştir. Bu hanedanlığın en güçlü isimlerinden olan Murteza Qolî Han, 1707 yılında, yani Xanî’nin ölümünden iki yıl önce Kaşan hâkimi kardeşi Gıyas Beg-i Dunbulî’yi ziyareti sırasında hayatını kaybetmiş ve oğlu Şahbaz Han tarafından, müştemilatına birçok ekleme yaptırdığı Kum’daki Hz. Masume Türbesi'ne defnedilmiştir. Uzun yıllar Azerbaycan ve Kürdistan’ı yönetmiş olan Murteza Qolî Han-ı Dunbulî, tıpkı ecdadı ve torunları gibi Kandahar’dan İsfahan’a, oradan Hoy ve Tebriz’e kadar uzanan birçok merkezde cami, kale, han ve hamam inşa ettirmiştir.
Murteza Qolî Han’ın Emirü’l Ümera (Beylerbeyi) unvanı ile Kürdistan ve Azerbaycan hâkimi olarak atandığı yıllar, Ehmedê Xanî’nin Bâyezîd Mîrliği'ndeki saray katipliği yaptığı yıllara denk gelir. Murteza Qolî Han’ın adı geçen makama atanmasına binaen Ehmedê Xanî, aşağıdaki on üç beyitlik tebrik-î cülus şiirini söylemiştir. (Bkz. Ebdullah M. Varlî, Dîwan û Gobîdeyê Ehmedê Xanî Yêd Mayîn, s. 109-111. Sîpan Yayinevi, Stenbol, 2004.) Şiirin salt bir tebrik-î cülus olmayıp methiye ve nasihatnâme özellikleri taşıyan yanları da vardır elbet fakat bu durum, sınırın hemen öte yanındaki bir Kürt hanını övdüğü gerçeğini değiştirmez. Şiiri önemli kılan husus ise Ehmedê Xanî’nin, Şiî-Safevî İran’ı eleştiren şiirlerinin yanında, Kürtler arası birlik yahut güçlü ve muktedir bir Kürt yönetici ülküsüne salt Kürtlük çerçevesinden baktığını göstermesidir. Zira tebrik ettiği kişi, Êzdi-Kürt geçmişe sahip bir hanedanlığın Şiileşmiş bir ferdidir. Kürtler için güçlü bir lider arayışı ve ideali olan Xanî için Murteza Qolî Han’ın Şiî kimliği, güçlü lider ülküsü için bir engel değildir.
Şiirinde Osmanlı ve İran arasındaki nisbî sulha da değinen Xanî, Kürtler için uyarılarını da bu münasebetle dillendirmiştir. Daha çok şiirsel olarak ortaya koyduğu düşüncelerinde, zihin akışı üslubuyla “ikinci bir iç yazar” olarak kendini hissettirmeyi seven Xanî, bu şiirinde Murteza Qolî Han’ın şahsında Kürtlere çok önemli örtük iki öğüt vermeyi de ihmal etmemiştir. Bu öğütlerden biri; iktidar kazanımının sürekliliği için adil ve barışçıl olunması, diğeri ise düşmana asla güvenilmemesi, her daim onun hile ve tuzaklarına karşı uyanık olunmasıdır. Söz konusu atamaya dair ihtiyatlı olunmasını da salık veren Xanî, bu şiirinde çıyan, akrep ve zehirli yeşil bir böcek olarak resmettiği düşmanın, “ansızın taahhüdünü bozup, sözünden dönebileceği” ihtimaline vurguda bulunarak bir kez daha ileri görüşlülüğünü ve vizyoner kişiliğini konuşturmuştur. 1639 yılında Osmanlı ve İran arasında imzalanan Kasr-ı Şirin antlaşmasına da göndermede bulunan ve bu antlaşmanın Kürtlerin siyasi belleğinde neye tekabül ettiğini ifade eden Xanî, “arzın ortasındaki yüksek hudutları kaldırmak için çalışıyordu” sözüyle bu bellek algısını dillendirirken, bir yandan da Murteza Qolî Han’ın ideallerine tercüman olmuştur. Şiirin genel dokusundan, Murteza Qolî Han’ın sözü edilen bölgeye atanmasına Osmanlının da rıza gösterdiği ve kendisini tebrik ettiği anlaşılmaktadır. Xanî’nin söz konusu şiiri, tercümesi ile birlikte aşağıdaki şekildedir:
Mizgîn me hatî xweş xeber, Xan Murteza bûye serwer
Şah û serdarê Kurdistan, ji dil derxistin ew keder
Müjdeler olsun, güzel haber bize ulaştı, Xan Murteza serdar oldu
Kürdistan’ın şahı ve serdarı; o, gönüllerden kederi çıkardı
Rabin bikin gazî hewar, ava bikin hûn cî û war
Şadan bibin hûn jî vê car, bo me jî çêbûye serwer
Kalkın da nara atın, duyurun; yerler, yurtlar kurun
Bu kez de siz şâd olun, bizim de bir serverimiz oldu
Çi Osmanî çi Sefewî, herdu gohdarê pendêd wî
Emîn û parizya merzê wî, karî dikir hemî li ber
Hem Osmanlı hem Safevî, ikisi de onun öğütlerini dinler
Beldesi emin ve güvenlidir, önündeki tüm işleri yapandır
Dadvan bû ew hemî deman, Dumîl, Mehmûd û Sipîkan
Xanî, Mehend hemî Kurdan, peyman-gîr bûn ji bo serwer
O her zaman adil biriydi; Dunbulî, Mahmudî ve Sipîkan
Xanî, Mehend ve tüm Kürtler, server için sözleşmiştiler
Hemî ‘eşîran sond xarin, bona serwer arîkar in
Lewra bi dil birîndar in, di van serwerek bête der
Tüm aşiretler ona yardımcı olmak üzere yemin ettiler
Çünkü onlardan bir serdar çıksın diye hepsi gönülden yaralıdır
Vêkra bûne refîq heman, hevrê bûne hemî zeman
Dujmin li ber girtî lerzan, fitne-engîz nema li ber
Hepsi birlikte hemen ona dost oldular, ona hep yoldaş oldular
Karşısındaki düşmanı bir titreme aldı, karşısında fitneci kalmadı
Nav û deng wî di cihan, belav bibû wekî seylan
Lew som kir ew bibû nişan, xelat hinart hemî serwer
Onun adı ve şöhreti sel gibi tüm cihana yayıldı
Zira o kök salmış bir nişan olmuştu, bütün şahlar ona hediye gönderdi
Çi Osmanî çi Sefewî, xelat didan ji bona wî
Têkil nebûn di kared wî, emna serhed û berz li ber
Osmanlı da Safevî de ona hediyeler sunardı
İşine karışmadılar onun; güvenli hudutlar ve ülke onun elindeydi
Xebat dikir ku xeta berz, rake ewa di nîvê erz
Xûna kesan merêj ser erz, aştîkar bû hundur û der
Arzın ortasındaki yüksek hudutları kaldırmak için çalışıyordu
Kimsenin kanı toprağa dökülmesin diye içerde ve dışarda barışçıydı
Herdu destêd ku Muselman, razî nebûn hildana wan
Xwu peyman dabûn ku ewan, têkil nebin der kar û ber
İki Müslüman el (Osmanlı ve Safevî), onların yükselişine razı değildi
İşine karışmayacaklarına dair kendileri söz vermişti
E’qreb û mar lew di peyman, xwe veşartin hetta zeman
Bêtid wê rakin ew peyman, reng merivbûn xwu cenawer
Bu söz içinde akrep ve yılanlar bir ana kadar kendilerini sakladılar
Ansızın bu sözü ortadan kaldıracaklar, şeklen insan özde canavardırlar
Xanî dinale purnade, perêd hêşin xwu venade
Ewan dabin neyar vede, bo me nabe darûyê ber
Xanî işte inler durur, yeşil böcek kendini sokmaz (der durur)
Onların düşmanı sokmaları gerekir, (onlar) bize ilaç olmaz
Lewra ewan nêçîrvan in, ewan fendêd dabê wan in
Lew qatilê pur kesan in, xûnrêj in ew nakin bawer
Çünkü onlar (Osmanlılar ve Safevîler) avcıdırlar, bu da onların tuzak ve hilesidir
Çünkü onlar çok kişinin katilidir, kan dökücüdür, onlara güven olmaz!
Görüldüğü gibi Xanî’nin ufku, üç yüz elli yıl kadar önce en parlak güneşleri doğuran türden geniş bir ufuktur. Kürtlerin bütün renkleri ile halen de en güncel meselesi olan birlik meselesini ve güçlü lider ülküsünü diğer bir çok şiirinde olduğu gibi bu şiirinde de açıkça belirtmiştir. Manzum şekilde ifade edilmiş bu bilinç durumu, Xanî’nin şiir kabiliyeti kadar diplomat ve bürokrat kimliği ile de alakalıdır.