Ekmekle oynamak
Derin Yoksulluk Ağı’nın yayımladığı raporlara bakınız, abartıyorlar mı? Aylardır hiçbir iş yapamayan on binlerce esnafın durumuna bakınız, ekmek ve haysiyetleriyle oynarcasına kabineden çıkan destek kararına. Sigortasız çalıştığı işinden olan işçi ekmeğini nereden kazanmaktadır? Sigortalıya ödenen işsizlik ödeneği kaç ekmek almaktadır? Ekmeğini kazanamayan müzisyenlerden onlarcasının intiharına bakınız.
2020 yılının Ekim ayının sonunda AKP Genel Başkanı olarak partisinin olağan kongresine katılmak için Malatya’da bulunan Erdoğan’a esnaf seslenmişti: “Eve ekmek götüremiyoruz!”. Erdoğan esnafa, “bu bana çok abartılı geldi” diyerek çay fırlattı. Keyif çayı olduğunu vurgulayarak. Bu tarihi sahnenin bir hafta öncesinde iktidar ittifakının diğer kanadı MHP’nin Genel Başkanı Bahçeli ekmek fiyatlarındaki artışa tepki olarak askıda ekmek kampanyası başlatmıştı. Parası olan fazla ekmek alacak, ekmek almaya gücü yetmeyen bu fazladan nasiplenecek gibi “yaratıcı” bir fikirle. Ekmek, Bahçeli’nin kısa ömürlü askıda ekmek kampanyasından iki ay sonra TBMM gündemindeydi. Tutanaklara geçen diyalog eksiksiz biçimiyle şöyle:
CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay: “Millet aç deyince hoplamayın. Arkadaşlar millet aç, perişan. Evet! Herkesin midesine bir şey giriyor; kuru ekmek giriyor.”
AKP milletvekili Şahin Tin: "O zaman aç değil demek".
Cumhurbaşkanı’nın 15 Aralık 2020’de kabinesini toplamasının ardından yaptığı esnafa destek açıklamasını sosyal medyada yayımlamasının ardından, açıklamanın altına en fazla yazılan kelimeydi ekmek. Fransız Devrimi öncesinin halk tarafından pek sevilen maliye bakanı Necker’in sözlerini hatırlatırcasına: “halk ekmek pahalılığı konusunda hiçbir nedeni anlamayacaktır.”
EKMEK KAVGASI
Yirminci yüzyılın en önemli tarihçilerinden, eserleri tarih disiplininin sınırlarını aşarak sosyal bilimleri önemli ölçüde etkilemiş Fernand Braudel, buğdayın insanlık tarihindeki seyrini yazarken Necker’in sözlerindeki haklılığı vurgular. Yeni taş çağında ortaya çıkan büyük tarım devriminin ardından iki insanlığın zıtlaştığını şu iki sınıf insanla tarif eder: “Ender et yiyicileri ile sayılamayacak kadar çok ekmek, lapa, kök ve pişmiş yumru yiyicileri” (1). Buğdayın, sayılamayacak kadar çok olanlar için yarattığı maddi varoluşta, hem ekmek fiyatları hem de fiyatlar arttıkça çeşitlenen; beyazdan karaya, iyiden kötüye doğru giden biçimleriyle ekmeğin kendisi belirleyicidir. Toplumsal sınıflar arasındaki çelişkinin keskinliğini, keskinleşme anlarını gösterir. Braudel, on beşinci yüzyıldan on sekizinci yüzyıla kadar ekmek fiyatları ve ekmek çeşitleri nedeniyle çıkmış binlerce isyandan bahseder.
Fransız Devrimi sırasında asıl olarak halkın öfkesinin yolunda üretilen ve “saraydaki Avusturyalı kadın”a, biraz da Marie Antoniette’e yönelmiş nefreti körüklemek için atfedilen “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözünü, Devlet Bahçeli grup toplantısında tekrarlamaya çalıştı. Bahçeli’nin, metinde yer almasına rağmen sözün bir türlü doğru söylenemeyişinin (2), o andaki unutuluşunun psikoanalitik bir okuması yapılır mı, bilmiyorum. Bu unutuş Bahçeli’nin pastaya pek alışık olmaması, dilinin dönmemesi ile değil, AKP ile birlikte sözcülüğünü yaptığı sömürgenler çetesinin korkusu ile ilgili olsa gerektir. Ekmek ile oynayanların sınıf bilinci onlara kavratmıştır bu korkuyu. Fakat bütün duyularını baskılayan kibirleri, eve ekmek götüremeyen esnafa abartıyorsun demeyi hak görmelerine, kuru ekmekle karnını doyursunlar diyebilmelerine neden olur; korkuyu o iflah olmaz kibirleriyle dengeleyebilirler ancak; alay komutanını arkalarına alarak.
CELLADINI TANIMAK
Fransızların yaşamak için “ekmeğini ısırmak” tabirini kullandığını söyler Braudel. Bizim topraklarımızda “ekmeğini kazanmak” olarak söylenir yaşamak.
Derin Yoksulluk Ağı’nın yayımladığı raporlara bakınız, abartıyorlar mı? Aylardır hiçbir iş yapamayan on binlerce esnafın durumuna bakınız, ekmek ve haysiyetleriyle oynarcasına kabineden çıkan destek kararına. Sigortasız çalıştığı işinden olan işçi ekmeğini nereden kazanmaktadır? Sigortalıya ödenen işsizlik ödeneği kaç ekmek almaktadır? Ekmeğini kazanamayan müzisyenlerden onlarcasının intiharına bakınız. Ekmekleriyle ve haysiyetleriyle oynarcasına Bakan tarafından müzisyenlere yapılan teklife. Baktığınızda sömürgen çetesinin silinen vergi borçlarını, kamu ihale kanununun bu çetenin çek defteri haline getirildiğini göreceksiniz. Çünkü aynı el alıyor birinden, ötekine veriyor.
Mülkiyeli şair Ergin Günçe, Türkiye Kadar Bir Çiçek’te (3) hatırlatıyor bize bugünün sorularını. Bir Celladı Tanımak İçin İlk Akla Gelen Sorular başlıklı şiirinde:
Celladın arkasında kimler var?
Maaşını kaç kapıdan alır ve hangi para birimi?
…
Yoksa bu celladın çift ödeneği mi var?
Niye olmasın bir bütçe oyunu bütün bunlar
…
İşte günün soruları bunlar
(1) Farnand Braudel, Maddi Uygarlık, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi, Ankara, 2004, s.96-129.
(3) Ergin Günçe, Türkiye Kadar Bir Çiçek: Toplu Şiirler, YKY, İstanbul, 2019.