Ekonomi Dünyası: Açlık, dünyayı sırtlayan taze bir şirket ve borç krizi

Dünya Gazze’deki çocuk katillerinin yanında giderek artan bir açlık utancıyla da karşı karşıya… Diğer yandan ekonomistler aşırı borçlanmanın Amerikan imparatorluğunu batırabileceği uyarısını yapıyor.

Google Haberlere Abone ol

Dünya ekonomisinde gidişat iyi değil. Tıpkı son zamanlarda alevlenen Üçüncü Dünya Savaşı söylemleri gibi… Kuşkusuz topyekün savaş ihtimali küresel ekonomik sistemin içinde bulunduğu durumdan ayrı tutulamaz.

Dünyamızın en utanç verici sorunu savaşlar ve özellikle Gazze’de ölen masum çocuklar olduğu gibi, bir başka utanç verici sorunu da Batı dünyasındaki onca zenginliğe rağmen açlık ve açlıktan ölen çocuklar…

Le Monde gazetesi, günümüzde açlık seviyesinin hiçbir zaman bu kadar yüksek olmadığını yazıyor. Son beş yılda akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kalan insan sayısı istikrarlı bir şekilde arttı. Güney Afrika'daki kuraklığın yıkıcı etkisi, Haiti'deki çete şiddeti, Gazze'deki kıtlık riski gibi nedenlerle dünyada açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan insan sayısı hiç bu kadar yüksek olmamıştı. 2024 Küresel Gıda Krizleri Raporu'na göre, 2023 yılında beş yıldır art arda yükselerek 59 ülkede 281 milyon insan akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kaldı. Bu rakam, 2022'de 257 milyondu.

NVIDIA, DÜNYA EKONOMİSİNİ VE WALL STREET'İ OMUZLARINDA TAŞIYOR

Küresel ekonomide ve borsalarda ise garip bir durum var. Yükselen çip üreticisi NVIDIA, dünya ekonomisini ve Wall Street'i omuzlarında taşıyor. Yılın ilk yarısında teknoloji hisse senetlerinin ağırlıkta olduğu S&P 500 endeksi yüzde 14,5 yükseldi. Bu yükselişte ilk yarıyılı yüzde 150 değer artışıyla tamamlayan NVIDIA'nın payı büyük.

Endeksteki yükselişte yapay zeka uygulamalarına yönelik çip pazarının yüzde 80’ini elinde tutan NVIDIA'nın yüzde 32 katkısı var. Aslında NVIDIA ciro ve kâr bakımından o kadar büyük bir şirket değil (ciroda Apple’ın altıda biri, kârda ise 3.5’te biri), ancak yapay zeka sektörü ve dolayısıyla şirketle ilgili beklentiler aşırı yüksek…

NVIDIA yaptığı 2024'te hamleyle Haziran ayında piyasa değeri bakımından Apple ve Microsoft gibi devleri geride bırakarak dünyanın en değerli şirketi oldu. 18 Haziran Salı günü NVIDIA'nın piyasa değeri 3,34 trilyon dolara çıktı. Bu borsa tarihindeki en hızlı yükselişlerden biri.

Sadece iki yıl önce şirketin piyasa değeri 400 milyar doların biraz üzerindeydi. Şimdi, bir yıl içinde 1 trilyon dolardan 3 trilyon doların üzerine çıktı. Daha sonraki günlerde Microsoft bu konuda liderliği tekrar ele alsa da bu da finansallaşmanın dünyamızı getirdiği noktanın bir başka yüzü...

FİNANSAL TÜRBÜLANS YAKLAŞIYOR; ÇİN, ABD TAHVİLİ ALMAYI AZALTIRSA…

Küresel finansal sistemde ciddi riskler var. Sistemin belkemiği niteliğindeki 26 trilyon dolarlık ABD Hazine tahvilleri piyasasında ilginç gelişmeler yaşanıyor. Haziran başında yapılan tahvil ihalesinde alıcı sıkıntısı yaşandı. Piyasanın işleyişi açısından hayati önem taşıyan büyük bankalar, piyasa yapıcıları olarak açığı kapatmak zorunda kaldı.

ABD tahvilinin en büyük alıcıları Çin ve Japonya eskisi kadar iştahlı değil. Talep eksikliği, tahvil fiyatlarını düşürdü ve 10 yıllık tahvillerin faiz oranı yüzde 4,63'e çıktı.

Dünyanın en büyük hedge fonu Bridgewater'ın kurucusu, yatırım dünyasının etkili isimlerinden Ray Dalio, Financial Times gazetesine verdiği röportajda, ABD'nin devam eden askeri müdahalelerinin yabancı yatırımcıları ABD tahvili satın almaktan caydırıp caydırmayacağından endişe duyduğunu söyledi.

Dalio, yüksek borç seviyeleri ve Ukrayna savaşı sonrasında Rusya’nın 300 milyar dolarlık varlığının ABD ve Avrupalı ​​güçler tarafından dondurulması gibi uygulamalar ve yaptırımlar nedeniyle Hazine tahvillerine talep konusunda kaygılı olduğunu vurguladı.

Örneğin, Çin'in ABD borçlarını azaltmaya başlaması konusunda ciddi işaretler var. Çin ve diğer Asya ülkelerinin Amerikan tahvillerine olan uluslararası talebi azalması; kaçınılmaz bir şekilde doların rezerv para statüsünü etkileyebilir, mali ve ekonomik bir krize yol açabilir.

'BORÇ AMERİKAN İMPARATORLUĞUNU BATIRACAK MI?'

Borçların büyümesi, Amerikan sermayesinin önde gelen seslerinden biri olan Wall Street Journal gazetesinin de alarm zillerini çalmasına neden oldu. Gazetenin yazı işleri müdürü ve yazarı Gerald Seib, Haziran ortasındaki "Borç Amerikan İmparatorluğunu Batıracak mı?" başlıklı yazısında, ABD'nin "sınırı olmayan bir borç denizine" doğru ilerlediğini tarihin "borç içinde yüzmenin sonuçlarına ilişkin bazı uyarıcı notlar" sunduğuna dikkat çekti.

Yazar, "Yüzyıllar boyunca ve dünya çapında, kaygısızca borç biriktiren uluslar ve imparatorluklar er ya da geç mutsuz sonlarla karşılaştı" diye yazdı.

DAHA DA ARTACAK 56 TRİLYON DOLAR İLE MİLLİ GELİRİN YÜZDE 122’SİNE ÇIKACAK

Aşırı borçlanmanın nedeni tabii ki ABD’nin silahlanma da dahil olmak üzere aşırı harcamaları ve borçlandıkça artan faiz ödemeleri... Bir bankacı, "Hafta sonunda kıyıya çıkmış sarhoş bir denizci gibi para harcıyoruz" diye konuşuyor.

ABD'nin kamu borcu 33 trilyon doların üzerine çıktı ve GSYİH'nın (gayrisafi yurtiçi hasıla) yüzde 100'üne eşdeğer, önümüzdeki yıllarda daha da hızlanması bekleniyor. Faiz ödemeleri ise GSYİH'nın yüzde 3.3'üne ulaştı; bu, Büyük Buhran'ın ardından 1940'tan bu yana en yüksek seviye.

Aşırı borçlanma daha da artacak ve bu olası bir krizin nedeni... Kongre Bütçe Ofisi, artan harcama ve faiz giderlerinin vergi gelirlerini geride bırakması nedeniyle ABD'nin ulusal borcunun 2034 yılına kadar 56 trilyon doları aşacağını bildirdi. Borcun GSYİH'ya oranının yüzde 100'den önümüzdeki on yılda yüzde 122'ye yükseleceği vurgulandı. Bu oran en yüksek, 1946'yılında yani İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda yüzde 106 olmuştu.

GÜVENLİ, SAĞLAM VE OLDUKÇA LİKİT GÜVENCESİNE RAĞMEN BANKALARDA ÖNEMLİ SIKINTILAR VAR

Ek olarak başka alarm verici gelişmeler de var;

Federal Deposit Insurance Corporation (FDIC - Federal Mevduat Sigorta Kurumu) son raporuna göre sistemdeki "sorunlu bankaların" sayısı hızla artıyor. 2023 son çeyreğinde 52 olan sorunlu banka sayısı, bu yılın ilk çeyreğinde 63 oldu. Satılmaya hazır ve vade bitimine kadar elde tutulması gereken tahvillerde gerçekleşmemiş zararlar 39 milyar dolar artarak 517 milyar dolara yükseldi.

Uzmanlar, finansal sistemde yeni bir türbülans uyarısı yapıyor. FED ve Hazine Bakanlığı bankacılık sisteminin güvenli, sağlam, dayanıklı ve oldukça likit olduğuna dair birçok kez güvence vermesine rağmen...

Ayrıca, gayrimenkul yatırım ortaklıklarına verilen kredi limitleri ve vadeli krediler nedeniyle düşünülenden daha fazla riskin söz konusu olduğu belirtiliyor.

GELİŞMEKTE OLANLAR HIZLA BORÇLANIYOR, PARALAR FAİZE GİDİYOR

Sadece ABD'nin değil gelişmekte olan ülkelerin de onlarca yıldır devam eden borç sorunu daha da kötüleşiyor ve artık birçok ülke sağlık ve eğitimden çok faiz ödemelerine para harcıyor.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın (UNCTAD) yeni bir raporuna göre, gelişmekte olan ülkeler 29 trilyon dolara ulaşan şaşırtıcı bir kamu borcuyla mücadele ediyor. 15 ülke eğitime harcadığından daha fazlasını faiz ödemelerine harcıyor; 46'sı borç ödemelerine sağlık hizmetlerinden daha fazla harcıyor.

Raporda, borç yükünün değişiklik göstermesine rağmen, "uluslararası finansal mimaride yer alan eşitsizlik nedeniyle daha da kötüleştiği" ve "borç yükünü en az karşılayabilenlerin en çok parayı ödediği" belirtildi.

KÜRESEL BORÇ 97 TRİLYON DOLAR, GELİŞMEKTE OLANLARIN PAYI YÜZDE 16’DAN YÜZDE 30’A ÇIKTI

Yönetilemeyen borçlar, kapitalist küresel ekonominin yinelenen bir özelliği, ancak mevcut dalga, şimdiye kadarkilerin en kötüsü denilebilir. Çünkü genel olarak, dünya çapındaki kamu borcu 2000 yılındakinin dört katına çıkarak 2023 itibarıyla 97 trilyon dolara çıktı. Gelişmekte olanların borcu toplamın yüzde 30'unu oluşturuyor. Bu oran 2010'da yüzde 16'ydı, en keskin artış yoksul ülkelerde...

Hükümetin aşırı harcama yapması veya kötü yönetimi borçlanmanın nedenlerinden biri, ancak Covid-19 salgını şirket karlarını ve çalışanların gelirlerini azaltırken aynı zamanda sağlık hizmetleri ve yardım maliyetlerini arttırdı. Ukrayna ve diğer yerlerdeki savaşlar enerji ve gıda fiyatlarının artmasına neden oldu. Merkez bankaları artan enflasyonla mücadele etmek için faiz oranlarını artırdı, küresel ekonominin yavaş ve dengesiz performansı hala küresel büyüme yavaşladı.

Bu nedenlerle gelişmekte olan ülkeler, yönetilemez borç yükü altında eziliyor ve zengin ulusların yardım için daha fazlasını yapması gerekiyor.

Tanınmış sosyalist ekonomist Nick Beams'in dediği gibi; "Milyarlarca insan daha fazla yoksulluğa sürüklenirken, küresel finans sistemi, daha yoksul ve az gelişmiş ülkelerin zenginliğini emip bankaların ve finans kuruluşlarının kârını şişirmek için bir tür dev elektrikli süpürge gibi çalışıyor."